11 Nisan 2009 Cumartesi

Bülent Uygun Tarzı


Bir takım bu hafta şampiyonluk yarışını tamamen bitirecek. Aslında pek umut yok ikisi adına ama bu hafta ilk 5'teki 3'lünün aldığı sonuçlar sonrası, derbi birisinin canını yakacak. Sivas zorlandı. Rakibi 10 kişi kalınca golü buldu ve liderliği 1-0 ile geri aldı. Maçtan aklımda kalan ise Bülent Uygun'un gözlüğü idi.

Manchester'ın Genç Semih'i

Manchester United 2 haftadır ligde maçları zor kurtarıyor. Toplam yaratıcılığı 2.5'u geçmeyen bir takım sahaya süren Ferguson için bu sonuçlar çok bile ya neyse. Yine Federico Macheda attı. Yine kazandılar. Çekirge 3'ü sıçrayabilecek mi? Ama Manchester'lıların şimdilik bir kahramanı var.

GS Mobile Harry Kewell Reklam Filmi



Galatasaray deyişini yirim, yirim..

edit: 1.link youtube, 2.link imeem linkidir. "bilog"dan aşırılmıştır :)

101 Gol


Dünya küçük. İnternet ağı sayesinde insanların ulaşamayacağı bilgi yok. Livescore(s) mevzuundan sonra, izleyemediğiniz maçların golleri için güzel, kullanımı basit bir site var. 101 great goals adında. En azından youtube'da ya da başka sitelerde fellik fellik video aramaktan kurtulmak adına iyi. Adresi bir de açık yazmak gerekirse; http://www.101greatgoals.com/

ek: vizeler malum. sık uğrayamama durumu olacak artık.

10 Nisan 2009 Cuma

İY1 / MS 2 | Bana Müsade Beyler





Her ne kadar aksini söyleyenler olsa da maçın mutlak favorisi gece itibariyle bir gecelik de olsa lider Beşiktaş'dı. Kazanmasını geç de olsa bildiler.

Kişisel açıdan maçın hayalkırıklığı bahis oldu. Akşamüstü Nesine'de bahis oranlarına bakarken 18.00'lik İlk yarı 1, ikinci yarı 2 gözüme çarptı. İşaretledim; yanına da 3 tane banko çifte şanslık maçlar oynadım. Maçlar saat 19.00 gibi başlıyordu ve kuponu saat 18.57'de yatırmaya çalıştım; sistem kabul etmedi. "Neyse; kısmet değilmiş" diye vazgeçtim.

Maçın ilk yarısı bitti, hepimizin bildiği oyuncu değişiklikleri yapıldı ve "Vay anasını, gitti mis gibi kupon" dedim.

Maç hakkında tek şey: Zapo penaltı kullanırken şiddetle gerildim. Birkaç saniye sonra "Vardır Mustafa Hoca'nın bir bildiği" dedim; Varmış.

Bu arada vizeler başlıyor. Blogger arkadaşlarımdan bir haftalığına müsaade istiyorum.

Kimler Geldi, Kimler Geçti || #2 Put Your Hands up for Pi-Air


Bir Uefa kupası finaliydi. Ev sahibi takımın sahasında oynayacağı bir finaldi. Rakibi ise o zamanın dev'i Borussia Dortmund'du. Herkes 2 isimden bahsediyordu maç öncesinde. İkisi de kendinden bahsedildiği kadar, hakkını verdi. 2'si de golünü attı. Ama evsahibi takımın oyuncusu birisi penaltı olmak üzere, (aslında 2.si de onun için penaltı sayılır) 2 gol atınca, 2002 yılında kupayı getirmişti Feyenoord'a.

2003-2004 sezonu arefesiydi. Canaydın Terim'e, Yıldırım Daum'a onu transfer etmek istiyordu. Fener kaptı onu. Galatasaray'da Frank de Boer'i. Frikiklerin efendisiydi. "Put your hands up for Pi-Air" diye şarkı bile yapmışlardı ona. Daum ilk senesinde takımı onun üzerine kurdu. Takım kilitlendikçe, o duran topla açıyordu. Hatta bir Gaziantepspor maçı öncesi Ömer'in "Bana frikikten gol mol atamaz" sözüne inat, cepheden de değil, kaleyi dar bir açıdan gören taç çizgisi civarlarından atmıştı. Şenol Karagöl'ün frikikten önce "ya yapmayın şunu, yedik golü ya" sözleri de unutulmazdı. İlk golü frikiktendi. 17 maç sarı kart görmeden sınırda sezonu bitirmişti de. Gençlerbirliği maçında deplasmanda 2 topu çizgiden çıkartmış, golü atarak müthiş bir 3 puan getirmişti. Aynı Gençlerbirliğine kupa maçında, kaleci baraj kurdurmamasına rağmen çatala vurarak selamını yollamıştı. Sürekli frikikten affetmiyordu. Gözümde onun attığı en güzel gol Trabzonspor'a gelişine ayağının içi ile köşeye yolladığı toptur. O sertlikte bir topu böylesine yumuşatacak adam bu dünyada azdır, hele bir de köşeye yolluyorsa. Takımını şampiyon yaptı 2003-2004 sezonunda.

2004-2005 sezonunda Alex de Souza gelince, deyim yerindeyse pabucu dama atıldı. Takım Alex önderliğinde gidiyordu artık. Tekrar Hollanda'ya döndü. Feyenoord forması altında Mondragon'a 60m'den gol attı hazırlık maçında. Petrus Ferdinandus Johannes Stevenson van Hooijdonk'un Türkiye kariyeri'nin kısa özeti buydu. Kariyerinde ilk şampiyonluğunu Fenerbahçe'de yaşamıştı 34 yaşında. 2 sezonda 53 maçta 32 gol atmıştı Fenerbahçe kariyerinde. Uefa kupası olup şampiyonluğu daha geç kazanması da ilginçtir. Toplamda ise 551 maçta 335 gol atmış bir futbolcu. Frikik canavarı. Maç öncesi uğur olarak dizlerine beyaz bir toz sürerdi. Reklam yıldızı bile olmuştu. Neticede frikikleri ile oyunu ile unutulmazlar arasına girmişti aslında.


Vurun Kahpeye!




Bir kere yakaladınız; devam edin!

Yılmak yok tabiî, malzeme güzel ne de olsa. Beşiktaş'ın -doğal olarak- adı çıkmış ve kulübün ayrıca Millî takımın geleceği olan çocuk neler yapıyor!

Son kamptan kaçma olayında herkes kızdı(bir Beşiktaşlı olarak ben de) tabiî Batuhan'a. Ancak bir kere vuran basın ve benzeri "organ"lar hızını alamadan kaptırıp gidiyor.

Şimdi bir de Batuhan'ın 3 kızla çektirdiği fotoğraf malzeme oldu. Fotoğraf "Eskişehirspor'un kampına kız attılar!" manşetli olsa tamam; kızmakla, malzeme etmekle haklılar diyeceğim ama nerden biliyorsunuz ne zaman nerede çekildiğini? Ayrıca çocuk evli falan da değil ters bir durum yok. İsterseler -afedersiniz- grup seks dahi yaparlar; kime ne?

Sarışın olanı beğenmedim de diğerleri güzel; yürü be Batu!

Kayserispor Teknik Direktörlüğü


2004-2005 sezonuydu. Galatasaray, Kayserispor deplasmanında 1-0 geriye düşmüştü. Peşinden hemen 2-1 yapmıştı. Son top, son korner, son şanstı. Gökhan Ünal muhteşem bir sıçrama ve kafa vuruşu ile durumu 2-2'ye getiriyor, ligde düşmeme mücadelesi veren takım o maçtan sonra kendisini toparlıyor ve Hikmet Karaman liderliğinde kümede kalıyordu. O gol Galatasaray'dan şampiyonluğu alan goldü.
2005-2006 sezonu geldi. Görevde Ertuğrul Sağlam vardı. Kayserispor o sene en başarılı sezonunu yaşıyordu. 1 sene önce küme düşmekten kurtulan takım bu sene ilk 4 mücadelesindeydi. Bir Fenerbahçe maçıydı bu kez evindeki ve yine Gökhan Ünal, yine 90.dakikada golünü atıyor bu kez şampiyonluğu Galatasaray'a veriyordu. Ertuğrul Sağlam, Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal ikilisinin mimarı olmuştu adeta.
2006-2007 sezonunda ise yine Ertuğrul Sağlam vardı. 4 büyüklerin kötü sezonunda o bir önceki sezon ile aynı puanda kalmıştı. Kayserispor için, ne aşağı ne de yukarı sezonlardan birisiydi. Her gün Topuz ve Gökhan'ın bir yerlere gönderilmesi dışında.
2007-2008 geldi. Ertuğrul'u Beşiktaş aldı. Kayserispor Tolunay Kafkas ile anlaştı. İlk senesinde Kayserispor'a Türkiye Kupası'nı kazandırdı. Evinde 4 büyüklere karşı sadece 1 beraberlik verdi. Gerisini kazandı. Genç oyuncuları alt yapıdan takıma çok iyi monte etti Kayserispor. Her sene bir ismi kazandırıyordu.
2008-2009. Kayserispor gol yemiyordu. Gol de atamıyordu. Gökhan Ünal'ı satmışlardı. Transferler yararlı olamadı. Genç oyuncular yine geldi. Yeni stada taşındılar. Gelgelelim Kayserispor 2008-2009 sezonunda Hikmet Karaman'ın kümede tuttuğu seneden daha iyiydi oyun ve performans olarak.
Şimdi bundan sonrası biraz beyin fırtınası, düşünce felan. Tolunay Kafkas'ı gönderdik diyelim. Yerine alternatif arıyoruz. Kayseri takımı artık standart ve kadro olarak, ilk otobüsten inen hocayı alacak bir takım değil. Busker ile isimleri düşündük, bir isim aslında onların kaleminde bunu bulduk. Neyse sırayla yazalım;

-Aykut Kocaman; Kayseri kalibresinin 1 adım altında. Kafasında hep o Fenerbahçe hayalleri olduğundan, Kayserispor'da 13.haftadan sonra rengini belli eder. 6.sırada kalır en iyi ihtimalle.
-Nurullah Sağlam; İyi hoca ama çalıştırdığı takımlarda bir sorunu var. Takım iyi giderken peşpeşe mağlubiyetler alıp havayı kaybediyor. 1 seneden fazla da kalamıyor kendisi.
-Samet Aybaba; Trip insanı. Her takıma bir çıkış kazandırıyor fakat kendi şahsi tripleri yüzünden kendisi de, camia da, takım da kopuyor.
-Yılmaz Vural; Şaka şaka..
-Ersun Yanal; Trabzon sonrası boşluğa düşer camiada. 2.bir Rıza vakası gibi olur. Artık o büyük noktalara ulaşamayacağının farkına varır. Klasik Ersun Yanal vakası olur.
-Abdullah Avcı; İyi hoca fakat Kayserispor için şu an erken. Belki 2 sene sonra. Tam bir standartı yok takımlarının.
-Mehmet Özdilek; Antalyaspor'u kümede tutmayı başarırsa büyük iş yapar. Ama onunda en az 2 senesi var. Bir sezona takım hazırlamasından sonra göreceğiz.
-Lucescu; Tam Kayserispor adamı. Takım onun ayarında. Savunması iyi. Topuz'u iyi kullanabilecek hoca. 4 senesi sıfır olan Hasan'dan cevher yaratan adam, Topuz'dan da yaratabilir. İyi bir santrafor ve onun getireceği orta saha adamları ile Kayseri bir Sivas olabilir.

Ha diyince adam göndersek, Kayseriye adam bulmak zor yani. 2.Ertuğrul Dönemi olsa, o heyecanı tekrar yakalayabilir mi acaba? Futbol bu tabii, bu isimlerden birisi bizi yanıltabilir.

Nadiren Oynayan Futbolcular İle Alakalı Küçük Anektodlar #1.


Galatasaray dönemlerinde Berkant Göktan nadir ötesi oynayan bir oyuncuydu. Kupada bir Galatasaray - Malatyaspor maçı... Galatasaray' da logosu solda, 3 yıldızın ortasından kırmızı tek çizgi geçen bir altın sarısı renginde forma ile mücadele ediyor. Elenen veda edecek. Berkant Göktan maçın ilk dakikalarında ofsayta düşüyor ve topa sonradan vurduğu için sarı kart görüyor. (Bu kart nedense maçın notlarında yok. Üstelik notları aldığım yer resmi TFF sitesi. Garip doğrusu) ve sonra dakikasını hatırlayamadığım başka bir anda bu Berkant kardeşimiz(!) yandan gelen ortada topa sadece ve sadece fantezisine olarak, kasıtlı bi şekilde elle dokunuyor ve top kaleye gidiyor. Tabii Berkant gol attığını mı sandı artık, hentbolcu mu hissetti kendini bilinmez. Hakem 2. sarıdan oyundan ihrac ediyor Berkant Göktan' ı... İşte bu kadar da gereksiz bir topçuydu. O sene de 3 ü Türkiye Kupasında olmak üzre 14 maçta görev almış. Tabii kaçında 11 kaçında yedekten bilmiyorum.

Serminator!


Sol kalçasında ödem ve kanama vardı. İğneyle sezona devam etti. Milli maçta kaburgası kırıldı. Bursaspor maçında dili yarıldı. Şampiyonluk maçı olan Gençlerbirliği Oftaş maçını kasık sakatlığı yüzünden bitiremedi.

Euro 2008'de sakat sakat oynadı. Portekiz maçında dişi kırıldı. İsviçre maçında karnından sakatlandı. Çek Cumhuriyeti maçı sonrası sol diz iç yan bağlarındaki sakatlığı iyice arttı. 3-2 biten maç sonrası yere yığıldı ve "Bittim. Sağlam yerim kalmadı" dedi.

Fenerbahçe maçında elmacık kemiği kırıldı. Maç esnasında elinde buz torbası ile oyunu bitirdi.

Türkiye Kupası'nda Altay maçında omuz bağları koptu.


Son olarak da ayak tarak kemiği kırıldı. Kenarda sedye ile götürülürken hala maçı takip etmek için önünde duran adamları kenara çekmek istiyordu.


Kısacası insan değil. En azından yaptıkları ile.

Bir Spor Klübüne Başkan Olmak.


Bunun anlamını, yükmünü, hükmünü, sorumluluğunu, artistliğini bu gece anladım. Gerçekten diyorum. Üstelik sadece tek bir kare bunu anlatmaya yetti. Galatasaray Bayan Basketbol Takımı ilginç bir maçın sonunda rakibini 21 sayı fark ile yenip kupayı aldı. Şampiyonluk kutlamaları filan derken ikincilik plaketini almak için Cras Basket Taranto takımının kaptanı geldi (adını bilmiyorum vallahi) Adnan Polat ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başeskioğlu rakibi kutlayıp plaket töreninin klasik ayrıntılarını yerine getirdikten sonra Adnan Polat arkasını döndü ve önce bir hareketle tribünü susturdu, daha sonrasında ise alkış işareti yaparak rakibi alkışlattı... Bilmemkaçbin kişi, sadece bir adamın ağzına bakınca doğal olarak hayli karizmatik oluyor. Özgüven tavan yapıyor filan.

9 Nisan 2009 Perşembe

Parçalı Formalı Arda


Şu "Adam"da olan coşku'nun 10'da 1'i ne oradaki Ümit Karan'da, ne de Şahan skeçinden kaçmış "küçük oscar" Volkan Yaman'da var. Adamın iliklerinde sevgi. Bir de Işıl Alben'le evlensin Arda. Yabancıya gitmesin. Çocuğunun adı da Metin olur.

Şampiyon Galatasaray!

2009 Eurocup Şampiyonu Galatasaray

"Tarih yazmaya alışığız" (Işıl Alben)

Hazmedememek ve söyleyecek bir şeyler bulamamak.

Burada yazan bu. Rummenigge içerlemiş.

Hitzfeld' in numarasına neden ulaşamıyoruz?

Şampiyonluğa 13 Kala


Galatasaray Bayan Basketbol takımı Fiba Eurocup finali için sahada. 13 sayı ve üstü farkla kazanırsa Avrupa Şampiyonu olacak. Ayhan Şahenk'te hiç kaybetmedi Galatasaray. Bugün ise önünde 13 sayı gibi bir engel duruyor. Cras Basket Taranto rakip. Zor olacak. Augustus yine bir 25 sayı yapmalı. Işıl asist ortalamasını biraz daha geçmeli. 21.30'da NtvSpor'da.

Milan Baros & Batuhan Karadeniz


Batuhan olayı malum. Sabaha kadar eğlenince maçtan önce, maç sonrası kadro dışı kaldı. Gelelim Baros'a. Baros ve 5 arkadaşı daha milli maçtan sonra eğlenceye dalınca onlar da ulusal takımdan süresiz kadro dışı kaldı. Demek ki; ismin Batuhan, Baros ya da Jankulovski felan olması farketmiyor. Yaşın da farketmiyor. Ceza hep ceza.

Derbi || Part 1


Şimdiden 2 olay gazete gündemlerinde. 1.Haber; tabii ki de Servet. Kendisi Terminator The Sarah Connor Chronicles'da oynayan The Turk olduğu için oynama imkanı var deniliyor. Oynarsa şaşırmam ama artık insan muamelesi de yapmam. Gider bir iki el ateş ederim kendisine. İç iskeleti aslında metal mi diye.

2.Haber de tek forvet Güiza. Bu ülkede bir takımda Semih varsa, önünde de Eto'o, Drogba, Torres yoksa ilk 11 o başlar. Güiza'yı 2 maçta tekrar ilk 11'e girebiliyorsa, Semih'te giremezse yazık.

Daha bugünle beraber 4 gün var maça. Çok şeyler yazılacaktır. Bugünden böyle.

Sadece Batuhan Karadeniz İle Mi Alakalı?


Peki bir kaç gün geçti. Şimdi olaya daha ilginç bir kanattan bakalım. Açıkcası şuna kanaat getirdim, Batuhan' ın sabahın ilk ışıklarına kadar eğlenmesinin tek zararı "kendisine"

Aklıma şu geldi, sanki ülkedeki tüm futbolcular biyonik ya, hepsi Gerrard- Lampard- Xavi hatta Ibrahimovic ya Batuhan Karadeniz' in geç saatlere kadar eğlenmesi bizim asıl olayımız oldu. Gerçek olan bir şey varsa o da Türkiye' de Batuhan Karadeniz' in ne standartlara göre yargılandığıdır bana kalırsa, çünkü "şu futbolcu şöyle kendini geliştiriyor" ya da "şu futbolcu şöyle kendine bakıyor" dediğimiz (daha acısı diyebildiğimizi) bir ortamda olduğumuzu hiç sanmıyorum.

Steve Nash Futbolu.


O bacak kasları nasıl bir şeydir anam.

Rock n Coke 2009


Line up' un bir kısmı açıklanmış, "headliner" Linkin Park... Yorum dahi yapmıyorum. Santagold bile var hatta. Dahası bana gelmez. Masstival ve Radarlive' ı bekliyorum artık. Şöyle güzelinden bir Britpop grubu gelse ne güzel olur ama...
Foto: En popüler Man City fanları ...

8 Nisan 2009 Çarşamba

Chelsea Aldı Götürdü


Mascerano'nun oynamaması bir takımı etkiler mi? Yerine oynayan adam Lucas Leiva olunca evet. Albert Riera kanadından Branislav Ivanovic'i delmek isteyen, daha 6.dakikada golü bulan kırmızılılar için bu gol hele atan Torres ise normaldi. Ama, Riera rezil oynayınca, Chelsea artık her sene 2-3 kere geldiği L'pool atmosferinde rahatlayınca renk kırmızıdan maviye döndü. 2 duran topu 2 Branislav Ivanovic golü olarak kalesinde gören L'pool' için 1 gol yemek bile kötü iken, Chelsea 2 tane attı, 2.yarının sahibi Chelsea, 2.golün üzerinden 5 dakika geçmeden Drogba ile 3'ü de buldu. Yolu "yarı"ladı. Hiddink kupa adamı olduğunu bir kez daha göstermekten geri kalmadı. Benitez'i hem de Anfield'da 3 gol ile yıkmak büyük iştir. Benitez ise David Silva'dan vazgeçip daha az para verebileceği birine yönelebilir bu maçtan sonra. Tabii ligde şampiyon olursa da, bu kozları geri alır. Netice de; Chelsea - Barcelona yarı finali hayırlı olsun diyelim. Bu kez Rijkaard - Mourinho değil, Hiddink - Guardiola olacak.

+18


Barcelona 4 - 0 Bayern Münih (İlk Yarı ve Maç Sonucu)

Barcelona 4-0 Bayern Munich | DAHA ilk yarı




Şimdilik 4 günde 9 gol yediler. Daha da yerler Barcelona acımazsa.

Barcelona'ya bir şey demiyorum bile. 38 Yaşındaki Guardiola biraz daha sakin olsa iyi olurdu. Ancak Camp Nou adamı bu hâle getiriyor herhalde. Maç sonrası görüşmek üzere.


9' L. Messi
12' Eto´o
38' L. Messi
43' T. Henry

Butterfly Effect

Galatasaray, kalede Volkan Demirel, Defansta Servet Çetin, Egemen Korkmaz...

Neden şaşırdınız? Olamaz mı? 4 Ocak 2002 tarihinde Kartalspor'dan genç futbolcular ile anlaşmaya varmıştı Galatasaray. Bu gençlerle ön protokol yapıldı. Birisi Volkan, öbürü Egemen. İsim benzerliği olabilir demiştim. Araştırdım. O tarihlerde adı Egemen olan futbolcu bir tek Egemen Korkmaz, Volkan olan ise, ileride Fenerbahçe'nin transfer ettiği Volkan Demirel. Servet - Egemen ne süper olurdu bee derseniz, o tarihlerde Servet'te Kartalspor'da oynamakta zaten. Ya sonra bunlara ne oldu derseniz? Bulamadım. Ama ne kadro olurdu yahu...

haber linki için buraya tıklayın.

Bahis Canavarı Felix Mourinho




Sonderjylland - FC Copenhagen
ve Start Kristiansand - Rosenborg maçları vardı bu akşam. İki maç da bahis oynayanlar için sıkıntılı geçti. Özellikle Rosenborg daha 22. Dakikada Kırmızı kart artı penaltıdan yediği golle umutlar azaldı haliyle. Tüm kupon bu iki "lan nasıl olsa banko" diye 5 dakikada karar verilmiş maçlardan yatacaktı.

İki maç da istenmeyen skorlarla giderken blog yazarımız Felix Mourinho ile konuşmaya başladım. Adam bana iki maçın da 85'den sonra terse döneceğini söyledi.

Rosenborg 80'de, Copenhagen 90'da 1-2 öne geçti. Kral adamsın Felix Mourinho. (:

Şampiyonlar Ligi'nde Gecenin Golü



Adebayor ne güzel vurmuş yahu..

Ailecek Severek İzliyoruz


İşte bu başlığa da Mehmet Demirkol gider. Vallahi diyorum. Maç yorumları değil ama pratik zekasına hayranım. Fuat Akdağ ile birlikte yaptıkları Spor Servisi programı misal. Böyle adamlar dan çok yoktur, saha içerisindeki tahlilleri, diğer olaylara yaklaşımları kadar dahice olmayan. Mehmet Demirkol tam da o adam. Fakat o öyle güzel bir adam ki, cuma - cumartesi ve pazar günleri de Spor Servisinin olmasını diliyorum.

Bu spor servisini izlerken bakış açınız kesinlikle olayların 'background' una yönelik olmalı. Yani zihnde bir kafa ile açmalısınız programı. Eğer arada tek bir veciz cümle/tespit kaçırırsanız tespih taneleri gibi ortalığa dağılır program. Diyorum ya zeki adam Demirkol, nerden; nasıl dokunduracağını o kadar iyi biliyor ki... Zamanında sevmezdim bir de hay dilimi eşek arısı soksun.

90 dakika artık bitsin diyenler?


90 Dakika artık her hafta saçmalama dozmetresini bozuyor. Evet cümlemden bile saçma şeyler söylüyorlar. Bu hafta Gaziantepspor maçını neresiyle izledi bu üç arkadaş bilmiyorum. Hayır programdaki zırvalıklardan öte Fuat Akdağ' ın sabah Mehmet Demirkol ile efsane diyaloglarda bulunmasından sonra nasıl bir halet- i ruhiye ile sözü Hıncal Abi (!) ye bıraktığını da tasvir edemiyorum. Gerçekten komik.


İşte bu haftadan inciler (bütün bloglara konu olan Beşiktaş zırvalığına girmeyeceğim ki onu burada bulabilirsiniz)

"Aziz Yıldırım devre arasında aşağı iniyor, Fenerbahçe maç kazanıyor. Manchester United başkanı acaba devre arasında iniyor mu aşağıya?"

ilk soru: Manchester United' in ne zamandır bir başkanı var? Adada klüplerin CEO' ları, Patronları ve Menajerleri yok mu? Arkadan Mehmet Y. Yılmaz' da atlıyor "biz Manchester United' in başkanının adını bile bilmiyoruz"


Hemen akabinde başka bir muhabbet gecikmiyor...

Haşmet Babaoğlu... Ekranların marjinal ses tonu insanı. Ses tellerin kopsun; "Denizli geldiğinden beri İbrahim Üzülmez' de bir yükselme görüyoruz. Hatta milli takımda bile oynadı." diyor kimseden gık çıkmıyor. O zaman Hakan Balta' ya soralım Stoper mi yoksa Sol bek mi asıl mevkii?



Ve son olarak, hani bu adamlara göre bu lig aslında oynanmamalı. Herkes dükkanı kapatıp evine gitmeli ya, işte sırf bu yüzden bile Gaziantepspor - Galatasaray maçı gerçek futbol izleyicisi içindi. Ya da en azından Harry Kewell' i izledik memnun gözler ile.

Bu Hafta Ne Dinlendi? #1


Her gece konu dışı bir yazı yazmayı gelenek haline getirdim resmen. Müzik en sevdiğim şeylerdendir, sanırım bu yüzden bir çok postta şarkılara bağlanıyor. Haftanın top5 ini de yapmak en büyük keyif doğrusu. High Fidelity ile alakalı da olabilir ayrı mevzu.


Erciyes Şokta - Nekropsi: 2. Nekropsi albümü. Sabırtaşı çatlattılar ama bu kadar ilginç bir şarkı yapmaları da Türk saykodelisi açısından büyük önem teşkil ediyor. Umarım 3. sayıyı fazla beklemeyiz.


Reckoner - Radiohead: Ne olduysa bir anda sardı. Tüm şarkılarını sevdiğim In Rainbows albümünden. Bana nedense Totthenham maçları gibi geliyor bu şarkı. Maça gitmeden gaz veren şarkılar sınıfının da mensubudur.


Çoktular Ama Hiç Yoktular - Bülent Ortaçgil: Ahanda bu şarkı Galatasaray orta sahasına ithafen yazılmış gibi. En azından isim bu potansiyelde. Gaziantepspor maçında Barış Özbek ya da Ayhan Akman' ı iki kere gören var mı ?


Dos Almas - Ibrahim Ferrer: Arjantin 6 yedi canım Latin- Dub bir şeyler dinlemek istedi. Galiba budur bunun sebeplerinden biri. Ciddiyim.


Expectations - Belle and Sebastian: Bloga da yazmıştım, Galatasaray - Kocaelispor maçının önemlerinden biri Kocaeli de oynayan İskoç oyuncudur benim için. başka İskoç insanlar da vardır canım!



(dinlemek isteyen şarkı adının üstüne filan tıklayabilir)

Erciyes Şokta! *

Emre Toraman İnter' de!


*Bir Nekropsi şarkısı.
erciyes şokta: altı bebek öldü
hurda eşyadan dört kalaşnikof
devrim patenti müsrif oğulda
iki endeks de 'eksi'ye düştü

İnteraktif Spor Sayfalarında Mini Saykodeliler. #1


SeLam FeLix naber? (Bu yazı onundur aslında)


"Kocaelispor Teknik Direktörü Hikmet Karaman, bugün Galatasaray ile oynayacakları erteleme maçından puan ile ayrılacaklarını belirterek, Galatasaray'ı yenecek güçte olduklarını söyledi"

Merak eden için devamı burada.

Bir gün sonrası haberi de burada.


Director's Cut; Başkası olsa bana bu kadar trajikomik gelmezdi.

Foto: Ibrahim Ferrer gibi adamsın be.

Ibrahimovic

"Who is your rolemodel or idol?"


"Me"

7 Nisan 2009 Salı

Manchester Dedikleri Bu mu?

Van der Sar - Vidic, Evans, Evra, O'Shea - Park, Fletcher, Carrick, Scholes - Ronaldo, Rooney


Bana şu takımda yaratıcılık ya da hücumda birşeyler yapabilecek adam toplamını 2.5 olarak çıkartan varsa, Alex Ferguson sakızı vereceğim.

not: Park'ı sıfır alıyoruz. Bruno Alves, Porto'dan sayılacaktır.
not2: Manchester 10 tane bile atsa 2.yarı, bu yazı kalacaktır.

Hıncal Sen Nesin? | Beşiktaş Taraftarı Sen Nesin?




Bana kimse laga luga yapmasın. Sen polisi dinlemeyeceksin, 20 tane polisin olduğu yere iki misli, üç misli adamla gideceksin; ne yapacak polis? Elbette biber gazı kullanacak, su fışkırtacak. Hatta icap ederse çekecek tabancayı havaya da ateş edecek. Çünkü usulsüz, izinsiz yapılan bir gösteriyi dağıtmak polisin görevi. (Hıncal Uluç)

2911 Sayılı Kanun, Madde 3: Herkes, önceden izin ALMAKSIZIN, bu Kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. (Anayasa)

Her şey ortada.

Sen kimsin yahu Hıncal Uluç?

Kimsin nesin bilmiyorum, ilgilenmiyorum da; Beşiktaş taraftarının o gün orada silahsız ve saldırısız olarak bulunduğunu ve de kanunların suç saymadığı belirli amaçlara hizmet etmediğini biliyorum. Her ne kadar 164 Yıllık medar-ı iftiharımız öyle davranmasa da...

Bardağın Hıncal Tarafından Bakmak!


Beşiktaş'ın, Kayserispor maçı öncesi yapacağı güzel organizasyonu internette biraz Beşiktaş ile ilgili forum sayfası gezen olduysa görmüştür muhtemelen. Bay Kerahet'de bunu yazmıştı blog'da. Sonra bu organizasyonun polis tarafından müdahaleye uğradığı, hatta kimi polislerin can düşmanına saldırırcasına taraftara giriştiklerini gördük. Hıncal Uluç'ta bugün Fotomaç'ta yer alan yazısında bu konuya, Polis yönünden bakmış. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasının üzerinden mevzuuyu dile getirmiş.

Netice itibari ile; ne o gün orada bulunan bir taraftar olmadığımdan, ne de olanları ayrıntısı ile bilen birisi olduğumdan olayı fazla yorumlayamıyorum. Ama Polis teşkilatının orantılı güç olarak adlandırılan şeyin ne olduğunu bilmesi gerekir. Gördüğüne düşmanına vurur gibi vurmak görev değildir. Hele biber gazı tatlı bi' şey hiç değildir. Öyle oda spreyi gibi önüne gelene sıkılmaz.

ek: Bay Kerahet'in yazısı için buraya tıklayın.
ek2: evet evet. polislere bu kadar yetki ya da böyle teçhizatlar fazla.

Ross Brawn = OHA!


Benetton, Ferrari, Honda ve şimdilerde Brawn' ın yeni durağı üstelik çift maaşlı olarak Brawn GP... Formula 1' i eskisi kadar sevmiyorum* belki ama bu adamı kesinlikle ve kesinlikle hep çok seviyorum. Sen tut ki batan geminin malı bir takımı al. Hali hazırda sponsorların olmasın, üstüne üstük 2. Lig klasifikasyonundan 1. Lige yükselmeye oynayacak bi kadronun oyuncularına eşit iki tane pilotun olsun fakat buna rağmen F1' in HALA en büyük dehası olduğunu ispat et. İşte bunu yaptı bu adam. Jenson Button' u hep sevmişimdir. Hatta F1 deki favori pilotum olarak yıllarca kaybedişini izlemişimdir, fakat şimdilerde o da bi ayrı güzel. (Doğum günümde kazandığını hatırlıyorum o kadar.)


Hala anlayamıyorum, aslında anlıyorum da mekanik alegoritmaların simetrisinde (ve aslında hiyerarşisinde) iken bir insan ortaya çıkıyor ve ortalığı darma duman ediyor... Üstelik uzun vadede hayli kaygı marjı olan bir takım ile. İşte bunu seviyorum.

Bu arada Brawn GP' nin sponsoru Virgin oldu. Hani şu plak şirketi de olan. Aferin.


Bir de dip not Selin' e. Jenson Button' u herşeye rağmen seviyorum be!


(*) Schumi nin bırakması ile bir alakası yoktur.

Sarı Ramos!

Real Madrid'de 4.sezonu. 4.sezonunda 50.sarı kartını gördü. Rekoru aldı, götürdü. Sezon başı 12.5 sarı kart ile lider. İlk 5'te ortalama kartta bir tanıdık isim daha var. Aslında hepsi tanıdık ama o artık bizden sayılır. Roberto Carlos. Sezon başı 6.6 sarı kart. Toplamda da 73 kartı var. Ama Ramos'u kimse tutamaz. 2.sırada da Fernando Hierro var. 9.4 kart ile.

6 Nisan 2009 Pazartesi

Vecihi Geliyooooor..


"Ben 2.lig B kategorisinde oynarken bile, dışarı çıkmaya korkuyordum hani birisi görer eder diye, şimdi Batuhan bu kadar nasıl davranabiliyor, bu nasıl ciddiyetsizliktir. Benim bunca yıllık kariyerim var, bir kere bile böyle bir şey yapmadım. Bırak sabahlamayı, eğlenmedim bile!"

S.Y. (Futbol Zirvesi programında bu civarda birşeyler söylerken duyuldu!)

Rodrigo Barbosa Tabata


Aslen Japon çıkarsa ağlarım. Tabata japon ismi gibi. Gözler felan da çekik. Ama oyun yapısı, top tekniği, ıvırı, zıvırı tam Brezilya'lı. Gaziantepspor'a gelirken; "Ben Pele'nin 10 numara oynadığı takımda 10 numara oynarken buraya geldim" demişti. İlk maçı, vitrin maçıydı. Fenerbahçe'ye cezasahası çizgisinden çok güzel bir plase ile golünü atınca adından söz ettirdi. Gaziantepspor takımına çok güzel bir tat ve hava katmıştı. Takımında da Beto ve aynı takımdan Ivan de Souza olunca uyum anlamında daha bir rahatladı gibi. Büyük maçlarda daha bir konsantre, daha bir oyunu güzelleştiren bir adam bu. Trabzonspor'u evinde dağıtırken Antep, başrollerden birisi yine Tabata'nındı. Fenerbahçe maçında Kadıköy'de harika toplar atmış, harika da bir asist yapmıştı. 28 yaşında. İzlemesi, attığı pasların yerini felan bulması tribünde maçı seyreden Gaziantep'lilere keyif vermiyorsa ayıp ediyordur o seyirci. Sırf Tabata izlemek için o tribünlere giderdim ben. Çünkü Alex'i, Delgado'yu, Yattara'yı, Arda'yı, Lincoln'ü, Roberto Carlos'u ancak senede 1 kere izleyebilirler iken, Tabata'yı en az 15 kez izleme şansları var. Bir anadolu kulübünün de yapabileceği, 10 numara ya da yıldız tanımına uyan en iyi transfer. Seneye de takımda kalmaz, uçururlar bu adamı. Fırsat varken doyasıya izleyin, destek olun. 24 maçta 12 tane de golü var. Sezon başı en az 10 golüm var iddiasını da yerine getirdi. Valla dünya Anteplilere güzel. Tadını çıkarmasını bilene.

ek not: japon kökenliymiş yahu.

Batuhan'ı İstanbul'a Getirmeyin!



... Eh tabii bunlar birçoklarının bildiği şeyler. Müsadenizle kimsenin bilmediği bir şeyi anlatayım. Eskişehirspor, Kadıköy deplasmanına geldiğinde Batuhan ve Youla Beşiktaş'daki Conrad Hotel'de ne arıyorlardı? Yanlarında bir de siyahi bir hatunla lobide neler çeviriyorlardı? Tamam, sahada iyi bir ikiliydiler de, aynı golleri saha dışında da beraber mi atıyorlardı?

Otelde bir Beşiktaş futbolcusuna yakışmayacak tavırlar, sağa sola küfürler falan. N'oluyor Batugol sana? Anadolu takımlarından Beşiktaş'a gelen abilerin gece hayatlarıyla kaybolurken sen burada yetişen bir çocuk olarak bunları yapıyorsun ya... Yakışmıyor Batuhan!

Yazının Tamamı İçin Buradan

Tabii blog günde binlerce ziyaret alan Türk sporunun önemli bir kuruluşuna ait bir site değil; yazı da bilgi de kaynadı gitti. (yine öyle olacak ama olsun)

Bilginin doğruluğu %1000; o derece. Yani gazetede sütun arasında falan okunmadı. Direk gözle temas var. Yine bir kadıköy deplasmanı, yine bir Batuhan vakası. Önceki yazıya "Beşiktaşlı Duruşuna Sahip Çık" diye başlık atmıştım; halt etmişim.

Röveşatasaray


Evet, kabul ediyorum gayette bir fotospor ya da fotomaç manşeti oldu. Ama Galatasaray takımının sahada atak olarak, pozitif yönde yaptığı tek hareket bir röveşata olunca bundan başka seçenek bırakmadı. Gaziantep dağınık bir takım ya da golden sonra dağıldılar. Galatasaray'ın üstüne gitmeleri gerekirken ilk yarı toparlanamadı. Neticede Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray gibi takımlardan ilk golü yemek bir problem olmamalı onlar için. Çevirebilecekleri yönde umutları ancak 2.yarıda o da Bülent Korkmaz'ın 8-1-1'i ile geldi. Antep'e Tabata'yı alan adama, ne kadar baklava yedirseler azdır. Tabata'yı diğer post'ta yazacağım. Hakediyor. Nitekim, Ayhan'ın yaptığı ama verilmeyen bir tartışmalı penaltı pozisyonu, Beto'nun boş kaleye vuramaması, Hasan'ın mükemmel müdahalesi 1-0'da kitledi maçı. Galatasaray, yürümeyi bilmeyen bir çocuk gibi şu an. Ama yeni doğduğundan değil, sanki beyin ya da omurilikten ameliyat olmuş gibi. Hücumda çok zayıf. Baros adeta Drogba rolünde. Galatasaray'ın ise tek kazancı 3 puan. Tabii ki de bir de Arda Turan. Gaziantep ise, kenarda bir hocanın eksikliğini hissetti. Nurullah Sağlam olsa bugün maçı vermezlerdi. Neticede bir maçtı. İlk yarı Galatasaray, 2.yarı Antep oynadı. Atan kazandı.

Son not: Ümit Karan, yahu normal oynayamıyor bu adam. Baros attı diye o da bir röveşata denedi. Vuramadı. Komik adam.

Kimler Geldi, Kimler Geçti || #1 Ulrich Van Gobbel


1995 - 1996 sezonu idi. Siyahi futbolcular o zaman Türkiye'ye yeni yeni transfer ediliyordu. Galatasaray'ın ilk siyahi futbolcusu olabilir. Mapeza'da olabilir bu ilk ama emin değilim. Uche - Amokachi - Van Gobbel 3'lüsü, 3 büyüklerin o zaman sembolüydü neredeyse. Tabii Kompela'da var. Hatta ben Urfa'lıyım diyen Kompela'ya karşılık, ben de Trabzon'luyum demiş birisidir. Dev dediysek de Okan Buruk'tan dayak yemiş bir adam. Ciddi ciddi.

Van Gobbel - Bülent - Fethi defansında sağ tarafı kapatırdı. Hatta öyle kapatmıştı ki, bir maçta Daniel Amokachi'yi taça göndermişti. Hava toplarına kafadan daha çok ayakla çıkardı. Aykut Kocaman 1 saniye ile kendisinden yırtmıştır bir maçta. Bir korner pozisyonunda da, kaleciyi topla beraber kaleye soktuğu rivayet edilir.. Top geçer, adam geçmez'in vücut bulmuş hali idi. Kendisi ile tartışan adam ya da müdahale ettiği adam sedye ile taşınırdı. Müslüman'dı. Fatih Terim zamanında da gönderilmişti.

Ondan sonra da o sağ taraf uzun süre iflah olmadı. Ta ki Capone ve Sebastian Perez'e kadar.

Birbirinin Aynısı Futbolcular #4 Kevin Kuranyi - Ümit Karan

Şu sakaldan bende bırakacağım. Karar verdim.

"Karadeniz"de Batan Gemiler


2007-2008 sezonunun 2.maçıydı yanılmıyor isem. 4.maçı da olabilir. Gaziantepspor deplasmanında 90.dakika'da çok güzel bir vuruş ile golünü attı. Beşiktaş'a böyle bir deplasmanda 3 puan getirmek, hele böyle bir takımda genç bir oyuncu olarak yapmak +1 değil +25 felan sayılır. Ertuğrul Sağlam zamanında bir Fenerbahçe maçında daha kaleciyi geçti, boşta kalan adama pası verse unutulmaz olacaktı yapmadı, Ertuğrul Sağlam'ın alenen ettiği tek küfürün sahibi oldu. Bu sene de Denizli tarafından ya da yönetim tarafından Es-Es'e gönderildi. Hem önemli bir taraftar kitlesi ve Rıza Çalımbay gibi bir hocanın takımına. Partneri de Youla'ydı. Tekrar bir Fenerbahçe maçı için Kadıköy'e geldi. Gece 3.30 sularında eğleniyor haberleri yayıldı. Sonunda Rıza Çalımbay onu kadro dışı bıraktı. Gol atmasına rağmen... Umutları bir süre daha erteletti o. Kendisine yazık.

Rıdvan Dilmen'den bir anektod ile bitirelim; "Güntekin, ben Batuhan'ın yaşındayken Bolu'da oynuyordum. Bizim de Fenerbahçe ve Galatasaray maçları vardı. Ben de 4'te yatmıştım. Ama ben heyecandan uyuyamadım Güntekin. O eğlenmekten uyuyamamış."

ekleme: Batuhan Karadeniz 24 Nisan 1991 doğumlu. 18 bile değil. Ama sabaha kadar barlarda fink atabiliyor.

Alman Barajı

Şu omuza değil de sırta çıkan arkadaşa kısa saç gitmiyor. Biz onu uzun saçlı olarak sevdik.

5 Nisan 2009 Pazar

Dikkat Et de Elinde Kalmasın!



Akşam oynanan maçtan bir kare.

Serdar Özbayraktar, Volkan ile karşı karşıya kaldığı pozisyondan sonra hızını alamayıp Volkan'ın üstüne gidiyor. İstese kendi frenleyebilir de; frenlemiyor. Volkan'ın üzerine gidiyor ve refleks olarak bu hareketi yapıyor!

Nasıl bir reflekstir anlamadım ancak o hızda önce tutuyor, 2 saniyede falan çekiyor; çekmese Volkan'a yazık. Zaten Volkan yere düşüyor ancak bozuntuya vermiyor. N'apsın panter.

Neyse, daha fazla belaltına inmeden kapatıyorum. Emre Aşık ne yapıyordur acaba?

Terbastı!


Trabzonspor, hazırlıklarına yanılmıyor isem Süper Lig takımları arasında ilk başlayanlardandı. 1 Temmuz gibi antremanlara giriştiler. Günde 2 hatta 3 idman yaptıklarını okumuştum yaz aylarında. 10 tane direk ilk 11 başlayabilecek adam transfer etmişlerdi. Erken başlamanın verdiği avantaj ile 1-2 adım öne geçtiler. Lig de kötü gidince, kendileri de iteleye iteleye götürünce ilk yarı sorun olmadı. 1-0, 2-1'le çok maç kazandılar. İnönü'de perişan olmalarına rağmen 1-1 bitirebildiler. Temmuz başında, bu kadar yüklenen takım artık çökmeye başladı. Çünkü takım rotasyon ile maksimum 13 kişi idi. Tayfun-Serkan, Yattara-Alanzinho dışında rotasyon yok. Sürekli top oynayan bu 13 kişi de artık güçlerini bitirince, takım da bitti. Camia baskısı da bunda etkendir. Trabzonspor artık yuvarlanma döneminde. Ersun Yanal, takıma adam ekleyemedi. Orta sahaya ya da hücuma eklemeyi yapamadı. Selçuk-Colman-Hüseyin'in pili bitince, Yattara'da Alanzinho ile beraber sıfır katkı, sıfır oyun modunda olunca sonuç kaçınılmaz oldu. Kısmet onlar için yeni sezona. En azından yedek kulübesinden rotasyona imkan veren en az 3 adam veya orta sahaya katkısı olacak 2 adam ile Trabzon yine aynı mücadeleyi yapar. Bir de Tolga yerine Onur yedek kaleci olursa daha faydalı olur.