17 Temmuz 2009 Cuma

Anderlecht


Sivasspor'un Şl yolunda önündeki engel olan ekip. Sivasspor'un zorlu bir mücadele sonucunda evinde bitirebileceği bir eşleşme. Hugo Broos geyikleri açıkacaktır şu aralar. Sivasspor duran toplarda yaşadığı soruna bir çözüm getirirse eleyecektir bu ekibi. İlk maçın deplasmanda olması sebebiyle atılacak 1 gol Sivas için yeterli olabilir. Güzel kura. Şeker gibi kura. Olur bu iş olur.

Unutulmaz Yorumcu Sözleri || Part I


"Rijkaard'ın öğrenme safhası artık bitmeli" (İsmini vermek istemediğimiz bir Blackburn Rovers futbolcusu)

"Galatasaray'ın kırmızı kart yemesi de bana göre iyi oldu" (Gol olur)

+Tobol yapısı itibariyle oyundan memnun gibi görünüyor

-Tobol'un yapısı felan yok ki! (Yine gol olur)

- Bu kadro Galatasaray için yetersiz. Mutlak transfer gerek. (?)

"Liverpool'un ben şu saatten sonra değil oyunda denge, gol atabileceğini bile düşünmüyorum. Çok zor yani bir İtalyan takımına karşı maçı dengelemek" (Fatih Terim - Milan Liverpool maçı 52.dakika {bu nereden karıştı araya bilemiyorum})

1 Aylık Kocadan 1 Yaşında Bebek Beklemek || İlkler


Dün akşam oynanan maç sırasında gerek maç içerisinde Rıdvan Dilmen'den, gerek maç sonrası yüce insan Hakan Ünsal ve Sergen Yalçın'dan gelen yorumların özeti bu. Daha tanışalı 1 ay olmuş bir sevgiliden "1 yaşında çocuğun neden yok" sorusuna eş oyun beklendi.. Ayıptır, günahtır. Sabır, sabır diye baş eti yiyen yazarların, ilk topta bu sabrın aslında Rijkaard'a giydirme sabrı olduğunu gösterdiler, sağolsunlar. Neyse maça ve ilklere geçelim.


Gökhan Zan, ilk topla buluşmasında topu taca attı.

Sabri, ilk rakiple karşılaşmasında savunmayı sırtı ile yaptı. Aynı pozisyonda 2 sene önce Ulusal Takım'da belini kırmıştı.

Yine Sabri, ilk frikiğini dağlara taşlara vurdu.

Arda ilk 10 numara maçında kaptan çıkamadı.

İlk golü kral Baros attı.

İlk kırmızı kart Alpaslan Erdem gördü.

Hz. H.Ü "Rijkaard'ın öğrenme safhası bitmiş olmalı" buyurdu.

Rıdvan, Galatasaray aleyhine ne varsa olumlu oldu bence dedi. Yahu insan hadi golde neyse de kırmızı kart'da söyler mi bunu?

Öyle bir maçtı. Sahada 2 takım adına da yabancı ülkeden olan bir tek Milan Baros vardı. Bir de Orkun'a ne olmuş yahu?
ek: kale arkasındaki basket potası ayrıntısından maçtaki çoğu anı kaçırdım... asdkjasdjhasd

16 Temmuz 2009 Perşembe

Kaç Ferrari?


Çakma İtalyan. 29 yaşında.100 metreyi 12 saniyede koşuyor. Ferrari bu. Orijinal İtalyan. 0 (sıfır) yaşında. 100 kilometreye 4 saniyede çıkıyor.

Bu da Ferrari. Bi tanesi Beşiktaş’ın aldığı Matteo Ferrari... Öbürü, dünyanın en ünlü spor otomobili, Ferrari 599 F1...

Beşiktaş’ın aldığı Ferrari’nin maliyeti, 14.5 milyon euro... Öbür Ferrari, 460 bin euro... Yani, Beşiktaş’ın aldığı Ferrari’nin parasıyla, öbür Ferrari’den 31 tane alınabiliyor.

Siz başkan olsanız... Şampiyon olmak için, 14.5 milyon euro verip futbolcu Ferrari’yi mi alırsınız? Yoksa, yedekleriyle beraber bütün takıma birer tane, bir tane de teknik direktöre olmak üzere, “şampiyon olun, hepinize Ferrari 599 F1 vereyim” mi dersiniz?

ek: Bunu Lincoln için de yapabilirdik yahu...

kaynak: Yılmaz Özdil - Fanatik

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Rijkaard'da Gelecek mi?


Haberturk'un spor gazetesinde yer alan trajikomik bir haberin başlığı bu. Tobol teknik direktörü Dmitriy Ogai'nin şaşkınlığı, heyecanını su yüzüne çıkartan cümle bu.

"Rijkaard'da gelecek mi?"

Yardımcısı Askar ise röportaj başlamadan, bu soruya evet cevabını duyunca hemen 2.soruyu patlatıyor. "Peki Neeskens gelecek mi?

2 soruya da evet cevabını alınca Keita'yı da soruyorlar "Gelecek mi?" diye ama sonra röportaj başlıyor. Takımın durumu içler acısı. Kendi çamaşırını katlayanda var, kendin pişir kendin ye durumunda olan da.. Neyse burada keseyim. Devamını okumak isteyenler olursa da;


14 Temmuz 2009 Salı

Doğru Transfer || Total Futbol


Ntv'de yayınlanan Doğru Transfer programında yapılan yorumlara malumunuz hepimiz höykürmekteyiz. Alelade, saçma, alışılagelmiş vb. tarzda futbol programlarından birisiydi aslında izlediğimiz. Ama bunun Ntv gibi bu iş için bir kanal açmış bir kurumda meydana gelmesi, bu programda Rijkaard aslında hikaye, Beşiktaş Şl'de hiçbirşey yapamadan döner, Daum bıdı bıdı gibi sözlerin sarfedilmesi berbat. Ama işin bahsedilmesi gereken ve sürekli atlanan bir kısmından bahsetmek istiyorum. Galatasaray konuşulurken bahsedilen "Total Futbol" olgusu.

Programda "Total Futbol" adlı sistem, sistemden öte bir futbol yaşamı tarzı, o kadar basite indirgenerek konuşuluyor ki, sanırsın gelen geçen Galatasaray'a bu sistemle 5 atacak, 4.haftada olay yine Arda'nın sol kanat oyununa kalacak. Bu sistemden bahsedilişe gelinirse de;



- Herkes savunma yapıp, herkes hücum yapıyor. (Adı zaten o. Total)

- Stoperler orta saha çizgisinde.

- Galatasaray bunu oynayamaz. Zaten Rijkaard da teknik direktör değil.

- Cruyff. (Bunu da bir yerlerden duymuş olmalılar. Total denince hemen Cruyff diyorlardı)

- Sparta Rotterdam küme düştü.


Bu çerçevede geçti herşey. Ne rakip takım oyuna başlarken, santraforun veya kanatların presi ile başlayan savunma tuzakları, ne ortada presle kapılan topun hemen boş alana verilerek topun hakimiyetinin kalması isteği, ne oyun kurulması için geride defans bloğunun rakibi üstüne çekmek adına yaptığı sınırsız yan paslar vs. vs.... Sadece savunmanın ileri çıkarken bıraktığı boşluk söz konusu. Bunun amacının da ofsayt taktiği, rakibi önde yakalamak, rakibi sıkıştırmak olduğu bahsedilmemekte. Takım halinde savunma, takım halinde hücumdan kasıt ise birbirine yakın, blokların ayrılmamasıdır. Oyun 100m'de değil, 40-50m'de oynanır atakta veya savunmada. Hatta Rijkaard'ın bunun için Barcelona'da antremanlarda oyunculara ipler bağladığı bile söylenmektedir. Toplu hareket etmek için. Tek kişi gibi hareket etmek için.

Rakipteki top ise en değerli varlıktır. Hemen kapılıp tekrar kendi hükumdarlığına alınması gerekmektedir. Top alınır, hemen ya boştaki adama, ya da geride bekleyen ön liberoya aktarılır. En geriye stopere de dönülebilir. Bunu Rijkaard antremanlarda oyunu sık sık bölerek uygulatmaya çalışmaktadır. Tabii bu sistemin en önemli kısmı ise orta 3'lünün 3.sü. Barça'nın Iniesta'sı yani. Messi veya Ronaldinho'dan da önemli olan kısmı. Neyse daha uzatmayalım. Dediğim gibi bu bir yaşam felsefesi bir sistemden çok. Bir tarz. Bir ekol.

Mesela Arda markete gidiyorsa beraber Ayhan'ı ve Mehmet Topal'ı alacak yanına. Mehmet evden en son çıkan olacak, eksiği kontrol için. Ayhan ise elinde araba olan Arda'nın arkasında raflara bir daha bakacak. Defans hattındakiler, yolda yürürken bile aynı hizada yürüyecekler. Camiide bile aynı safta duracaklar. Bunu hayatlarının bir parçası yapmalılar başarı için. Tabii bunu Barça'da yapar ancak, zaten onlarda maddi sıkıntı yok ama Sparta Rotterdam küme düştü, diyenlere anlatması, izletmesi zor... En azından maddi sıkıntı içinde olan Sparta Rotterdam'ın teklifini kabul edip 1 sene çalıştırdığını bilmezler. Sparta Rotterdam'ın da Hollanda'nın en köklü kulübü olduğunu, teklifi bu sebeplerden kabul ettiğini, Hollanda - Barcelona arasında ne aradığını bu takımın merak etmezler. Biraz merak uyandırmıyor onlarda bile...

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Medya Spor (Aka MaymunSpor)





İğrenç herifler...

Haberi manşetten nasıl da güzel çarpıtmışlar! Haberin aslının bu "8"li gönderme olmadığını, 13 yaşındaki kardeşime açıklamayı okutsam anlar. Nedir bu şimdi habercilik mi? Siz gidin Aida'nın "erotik" görüntülerini yayınlayın tüm gün. Sapık mısınız nesiniz yahu!

Beşiktaş taraftar forumlarında boşuna "maymunspor" olarak anılmıyor bunlar değil mi?

Lan koca ülkede bir tane bile adam gibi spor servisi yok mudur?! Gerildim yine...

Kısmen Kura - Federasyon - Büyük Takımlar




Fikstür kura yoluyla belirleniyor bizim ligimizde. "Kura" kelimesinin TDK sözlüğündeki karşılıklarından biri:
"Kime veya neye isabet edeceği önceden belli olmayan bir çekimle sonucu belirleme"
Federasyon ise farklı biz sözlükten okumuş olmalı "kura" kelimesinin anlamını. Nereden bulduklarını bilmiyorum ama kelimenin açıklaması şu olsa gerek:
"Kime veya neye isabet edeceği önceden KISMEN belli olmayan bir çekimle sonucu belirleme"
En akla gelen örnek ise ilk haftalarda derbi olmaması. Bu konuda en çok bilinen açıklama büyük takımların Avrupa'da garanti oynayacağı maçlar muhabbeti. O maçlarda başarılı olsunlar, ligde yorulmasınlar. Zaten saçma sapan bir açıklama ya da kılıf. Ama işin aslının yayıncı kuruluşla alakalı olduğu da önemli bir iddia. Erken oynanacak derbiler seyircilerin ilgisini daha erkenden azaltabilirmiş. Yesinler öyle bahaneyi.

Şu "kura" sisteminden ellerinizi çekin bari. Fenerbahçe'nin son 13 hafta fikstürüne girmiyorum bile. Şurada biraz bilgi edinebilirsiniz.

Quaresma - Beşiktaş (?)




Olay nereden çıktı bir anda ben de anlamadım. Bir umut hani... En son Corriere della Sera'da çıktı haber.

Peki Quaresma gelirse ne olur?

Zannedersem pek de tartışılacak bir olay değil. Sürekli ilk 11'de forma giyeceği bir takımda geçireceği bir sezon ve ŞL önümüzdeki yıl transfer mevsiminde büyük bir takımda, bol sıfırlı kontratlar katar Quaresma'ya.

Hayal işte.

12 Temmuz 2009 Pazar

Öss Birincisi


Futbol blog'unda işi nedir diye sorarsınız. Haklısınız. Ama 1.5milyon insanın kaderi varsa iş ucunda bir iki satır yazmak istedim. Atlattık o günleri ya neyse.

Yine bir araba dolusu Öss 1.si var. Eskiden 1 tane olurdu. Havalıydı tabi. 1-2 yanlış yapıp 1.oluyorlardı. Öküz gibi çalışıp, ya ne çalıştık diyeni de var, at gibi çalıştım, kağıt yetmedi duvarlara, göbeğime yazdım diyeni de var 1.lerden. Helal olsun. Sözel 2'de Öss şampiyonu olan bir öğrenci ise Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi yazacakmış. Buradan önerim kendisine çay felan koyması. Bi denize felan girsin, kafasını yıkasın. Manyak mısın? Deli misin, İbrahim misin, Sabri misin? Öss 1.sisin, istediğin rektörü kapına kadar getirtirsin. Fatih Hukuk ne lan? Cristiano Ronaldo'nun Willem II'yi veya Fc Köln'ü tercih etmesi gibi birşey lan bu. Busker'a o puanı ver 2 kere üniversiteye girer. Seni Hono Lulu'ya emanet ediyorum evladım. Hono Lulu seni bildiği gibi yapsın. Resmini de koymuyorum senin.


O değil de bizim Servet bir daha girdi mi acaba sınava?