15 Mayıs 2010 Cumartesi
Transfer Dönemine Doğru Beşiktaş #2
Daha önce "Kim Gider" yazısıyla yabancılardan kimlerin gönderileceği konusunda bir şeyler yazmıştık.
Gidecek 1 yabancı belli olmazken, kimyası artık Beşiktaş'da tutmayan iki kartal uçtu.
Problem çocuk Batuhan ve Arda'ya çalım atmayı öğreten Serdar Özkan gitti. Batuhan'ın transferi hakkında yazmıştık zaten. (Yazı Burada) Serdar Özkan hakkında da önceleri yazılar yazmıştık, her defasında ona da "bir umut, bir umut" demiştik. Yıllardır üstüne koyacaktı, koyamadan gitti. Galatasaray ile anlaştığını artık sağır sultan bile duydu; bugün de tesislerde takıma veda etmiş.
Artık yalanlanacak bir tarafı da kalmamıştır herhalde. Tottenham'a gitmesi muhtemel Arda'yı Gio ve Serdar transferiyle doldurmak istiyor gibi görünüyor Galatasaray. Beşiktaş taraftarının büyük bir kısmı da Gökhan Zan'dan sonra ikinci çalım için teşekkürlerini sunuyor.
Beşiktaş tarafına geri dönelim. Yerli transferde gözde isim Volkan Şen bitti deniliyor. Hatta bazı futbol komplo teorisyenleri Volkan'ın bu haftaki maç için cezalı duruma düşmesini "referans" gösteriyor. Referans absürd olsa da duyumlar kol geziyor.
Bir başka yerli transfer Necati Ateş olarak görünüyor. Nobre'nin yollanması haline müthiş bir hareket olur. Tabii Nobre yollanabilinir mi? O maaşı başka bir yerde alamayacak adam bir yere gitmez; gitse de Figer izin vermez. Nobre, Bobo, Necati aynı 11'de; sahada tek forvetli sistem varken gereksiz olur gibi.
Not: Necati Galatasaray'la da anlaşabilirmiş.
Manchester City
Şampiyon Chelsea'yi yaptıkları iki maçta da yenmeyi almayı başaran takım.
City of Manchester'da Adebayor ve Tevez'in golleriyle kazanmışlardı. Deplasmanda ise skoru ikiye katlayıp Tevez'in ve Bellamy'nin 2'şer golüyle 2-4 kazanmışlardı. Chelsea'nin evinde kaybettiği tek maç da buydu. Bir kez de Everton ile berabere kaldılar. Kalan maçlar güzel galibiyetlerle dolu.
Çok konuşulacak bir şampiyonluk değil belki de ama bize daha çok malzeme çıkar bu takımdan. Bugünkü kupa için de tebrikler.
14 Mayıs 2010 Cuma
A Millî Takım Kadrosu Üzerine
Kadroda göze çarpan tek isim Gökhan Zan herhalde. Önceki Millî tecrübelerinin onu takıma alınmasını sağlamış doğal olarak. Yoksa bir sezonda 9 maç yapmış, bu 9 maçın sonuncusunun da ta Kasım ayında olması Uganda Millî Takımına bile aldırmaz bir oyuncuyu.
Emre Aşık'ın ve Okan'ın Millî Takımda jübile yaptırılacak olmasına eyvallah da, hani Zan yerine Ömer Erdoğan'ın alınıp tecrübeliyi oyuncuyu da "onore" etselermiş mesela. Anlaşılan Terim'in kadrosunu direk bozmak istememişler. Tabii bir de Nihat ve Semih var o kontenjandan sanki. Gerçi Nihat son 3 haftadır gösterdiği performans ile hayli hayli haketmiştir ancak sezona yayamadığı bir gerçek. Ayrıca o bölgede alternatif isimler kim olabilir ki daha?.. Umut Bulut?..
Alınmasını beklediğim Selçuk İnan, Ceyhun Gülselam, Sezer Öztürk, Ozan İpek, Turgay Bahadır, Necip Uysal, İsmail Köybaşı, Onur Recep Kıvrak gibi isimlerin de dahil edilmesi güzel.
Hepsinden öte Fatih Terim'in "Türklük'den çıkarttığı", özellikle son sezonda mükemmele yakın performans gösteren İbrahim Toraman'a da yeniden hayırlı olsun Millî Forma.
İşte Kadro:
1- VOLKAN DEMİREL
2- ONUR RECEP KIVRAK
3- SİNAN BOLAT
4- SABRİ SARIOĞLU
5- EMRE AŞIK
6- MEHMET TOPUZ
7- GÖKHAN ZAN
8- İBRAHİM TORAMAN
9- F. EMRE GÜNGÖR
10 SERVET ÇETİN
11- CEYHUN GÜLSELAM
12- CANER ERKİN
13- ÇAĞLAR BİRİNCİ
14- İSMAİL KÖYBAŞI
15- HAMİT ALTINTOP
16- KAZIM KAZIM
17- VOLKAN ŞEN
18- MEHMET TOPAL
19- OKAN BURUK
20- SELÇUK ŞAHİN
21- NECİP UYSAL
22- EMRE BELÖZOĞLU
23- NURİ ŞAHİN
24- SELÇUK İNAN
25- ARDA TURAN
26- OZAN İPEK
27- SEZER ÖZTÜRK
28- TURGAY BAHADIR
29- TUNCAY ŞANLI
30- SEMİH ŞENTÜRK
31- HALİL ALTINTOP
32- SERCAN YILDIRIM
33- NİHAT KAHVECİ
2010'a Süpriz Adayı: SIRBİSTAN MİLLÎ TAKIMI
Beyaz kartallar, Radomir Antic önderliğinde, çoğu Avrupa'da oynayan üst düzey futbolcularıyla ve ateşli taraftarıyla Afrika'ya renk katacaktır. En büyük sürprizi kimden beklersiniz sorusunun da birinci cevabı bana kalırsa Sırbistan.
FIFA sıralamasında 16. sırada bulunan Sırplar, Dünya Kupalarındaki en büyük başarısını Fransa98' de 2.tura kalarak gösterdiler. Orada da Hollanda'ya yenilerek elendiler. Mihajlovic, Milosevic gibi önemli futbolcuları bulunan Yugoslavlar, Bergkamp ve Davids'in golleriyle evlerine dönüyorlardı. 2002'de Dünya Kupası'na kalma başarısını gösteremeyen Sırplar(Yugoslavlar), 2006'da ise ölüm grubu olarak gösterilen; Arjantinli, Hollandalı, Fildişili gruptan puan alamadılar.
2010 Dünya Kupası elemelerinde ise, büyük bi' sürpriz (Fransa'nın başında Domenech olduğu düşünülürse çokta büyük bi' süpriz değil aslında ama) yaparak grubu Fransa'nı önünde lider bitirdiler. Standart Liege'li Milan Jovanovic 5 golle, elemelerde takımının en golcü ismiydi.
G. Afrika'da Almanya, Avustralya ve Gana ile birlikte D grubunda mücadele edecek Sırpların, Antic tarafından açıklanan 27 kişilik aday kadrosu şu isimlerden oluşuyor.
Kaleciler: Vladimir Stojkovic (Wigan), Zeljko Brkic (Vojvodina Novi Sad), Bojan Isailovic (Cukaricki Belgrade), Andjelko Djuricic (Leiria)
Savunma: Branislav Ivanovic (Chelsea), Antonio Rukavina (Munich 1860), Nemanja Vidic (Manchester United), Neven Subotic (Borussia Dortmund), Aleksandar Lukovic (Udinese), Ivan Obradovic (Saragossa), Aleksandar Kolarov (Lazio)
Orta Saha: Dejan Stankovic (İnter), Nenad Milijas (Wolverhampton), Milos Krasic (CSKA Moskova), Milan Jovanovic (Standard Liege), Milos Ninkovic (Dynamo Kiev), Zdravko Kuzmanovic (Stuttgart), Zoran Tosic (Köln), Miralem Sulejmani (Ajax), Gojko Kacar (Hertha Berlin), Nemanja Matic (Chelsea), Radosav Petrovic (Partizan Belgrade)
Forvet: Nikola Zigic (Valencia), Marko Pantelic (Ajax), Danko Lazovic (Zenith), Dragan Mrdja (Vojvodina), Dejan Lekic (Kızılyıldız)
Takımın hücumdaki en önemli ismi ise; özellikle geçen sezon Rusya ve Ş.Ligi'nde gösterdiği performansla Avrupa'nın devlerini peşinden koşturan Milos Krasic olacak. 26 yaşındaki Sırp oyuncu takımı CSKA Moskova'nın başarılarında başrol oynadı. Sıra kendini Sırbistan Milli Takımı'nda gösterip, Premier Lige kapak atmak olacak.
Bu isimlerin dışında Kolarov, Ivanovic, Kuzmanovic, Jovanovic, Pantelic, Lazovic ve Zigic gibi oyuncuların da katkılarıyla ve deneyimli hocaları Radomir Antiç'le Dünya Kupası'na farklı bi' tat katıp, sürpriz peşinde olacaklar...
Doktor Bu Ne?
Haber burada.
Not: Foto Radikal'in değil, Fenerbahçe.org'un çalışmasıymış. (teşekkürler Gökhan)
13 Mayıs 2010 Perşembe
Transfer Sezonu Açıldı (?)
Beşiktaş Batuhan'ı göndererek ilk resmi transferini yaptı. Eskişehirspor'a 2 Milyon artı değişik koşullarla satıldı Batuhan Karadeniz. O konuda hakkındaki yazımın son kısmında görebilirsiniz koşulları. Bir de iki yıllık muhabbet Ricardo Quaresma. Resmi olarak görüşmelere başlandığı açıklandı. Önce taraftar bunu olumlu aldı. "Galiba Ricardo Geliyor" dedik biz de. Önce sponsor aranıyor dendi, sonra Mustafa Denizli istemedi dendi. Şimdi iş yattı deniyor. Çok malzeme çıktı bundan. Son olarak da Necati Ateş tartışılıyor. Necati sözleşme imzaladığını yalanladı. Ancak istenirse imzalamaya hazır olduğunu da söyledi. (Necati sezon sonu bedavaya istediği takıma gidecek) Arada bir de Kuranyi denmişti. O da gideceği takımı erkenden seçti de rahatladık milletcene.
- Five Captain Five...
- Five?.. Hee, 5 mi? N'aptın aga sen?
Sercan, Volkan, Ozan... Bursa'nın bu üçlüsünü satmak istemiyor Ertuğrul Sağlam. Ancak yarın bir anda her şey değişebilir.
Teknik Direktörler konusunda ise Mustafa Denizli dışında kimsenin yeri garanti değil. Daum'un başarılı olsa da gönderilmesi konuşuluyor. Benim bildiğim Aziz Yıldırım bırakmaz Daum'u. Bir de Rijkaard'a talipler var. Milan falan deniliyor. Aslında gayet mantıklı senaryo. Paragrafın başında Mustafa Denizli'nin yeri garanti demiştim de, vazgeçtim demiyorum.
A2 Ligi Sezon Sonu (Marmara Grubu)
A2 Liginde normal sezon tamamlandı.
Sezon sonu Marmara grubu puan tablosu şu şekilde:
Bu durumda Beşiktaş Şampiyonlukla, Galatasaray ikincilikle Türkiye finallerine katılmaya hak kazandı.
Gol krallığında ise lider Can Erdem. 17 golü var, hepsi de sezonun ilk yarısından. Daha sonra Siirtspor'a gönderildi:
Diğer gruplardan finallere gelecek takımlar şöyle:
EGE GRUBU
Antalyaspor
Denizlispor
GÜNEY GRUBU
Konyaspor
Gaziantepspor
KUZEY GRUBU
Ankaraspor
Gençlerbirliği
Beşiktaş 3-1 Kasımpaşa (A2 Ligi) / ŞAMPİYON ÖZKAYNAK GELECEĞİMİZDİR!
Bu haftaki maçta A2 Takım'da önemli eksiklikler vardı. Gerçi böyle eksikliklere can feda. Ali Küçik, Cumali Bişi ve Atınç gibi isimler A Takımdaydı. Bir de Batuhan Es-Es yolunda bavul topluyordu. Batu hariç bu üçü, üç bölgenin önemli adamları. Özellikle forvette Ali'nin eksikliği çok göze batıyordu. Erkan Kaş'ın da öncekilere nazaran daha az ortalıklarda olması da etkendi ancak maçı kazanarak Marmara Grubu Şampiyon'u oldu Beşiktaş.
Gerek sıcaklar, gerek Kasımpaşa'nın kapalı oyunu ilk yarıda temposuz sıkıcı bir maç yarattı. İkinci yarı gollerle birlikte daha zevkli bir hal aldı.
Ömer Karancı göz doldurdu. Onur Bayramoğlu fiziksel olarak hâlâ geride ve ürkek oynuyor. 6 numaralı oyuncu Emir'in farklı bir tarzı var ve beğeniyorum. Orhan Gülle sene başında U-18 Millî Turnuvasında en iyi orta saha ödülü almıştı. Neden hakediyor olabileceğini gördük. İki yönüyle oyunu oynayan bir arkadaş.
Furkan Şeker, yeni Toraman olabilir gibi. Ceza sahasında hareketli ve fırsatçı bir stoper, golünü de attı. Bir de 92'li Sezer Özmen var. Alttaki fotoğraftaki kardeşimiz. Mücadeleci ve sert bir yapısı var. Yerli stoperlerin topu yanındakine atmaktan aciz olduğu ülkede umut veren oyuncularından biri. Maçın en iyilerindendi.
Samet'e birilerinin "topu ve enerjisini ekonomik kullanma" konusunda ders vermesi lazım. Her aldığınız topu 30 merte sürüp 5 çalım atmak zorunda değilsiniz. Gençliğine vermek lazımdır. Beklerde oynayan Oğuz ve Caner normal oyunlarını oynayıp görevlerini yaptılar. Ancak göbekten kanada oyunu açmakta sıkıntı yaşayınca boşa koşmuş oldular çoğu pozisyonda.
Sonuçta yine güzel bir gündü. A2 Takım'ı İnönü'ye alma konusunda çok çaba sarfettiğini bildiğimiz Yemen Ekşi Abi'ye ve ona yardımcı olanlara teşekkürler.
Mehmet Topal
Çanakkale Dardanelspor başkanı aynı zamanda Fenerbahçe Divan Kurulu ve Kongre Üyesi olan Niyazi Önen, basın mensuplarına şu bilgiyi veriyordu. Mehmet için Galatasaray'dan yoğun talep ve ısrar var. Anlarşırsak seve seve veririm diyordu ve bir de şerh koşuyordu. "Daha önce Aziz Yıldırım da benden Mehmet Topal’ı istemişti. Ancak o andaki şartlarda vermemiştik. Bugün için ise bir şey söyleyemem. Ama bir Fenerbahçeli olarak, üyesi bulunduğum kulüpten şu an yeni bir teklif gelirse ve şartlar da uyarsa, başkana ‘hayır’ diyemem. Ama şimdilik transfer teklifi Galatasaray’dan geldi. İnanıyorum ki Mehmet Topal, Süper Lig’de futbolunu daha da büyütecektir."
Galatasaray’ın en çulsuz ama en bir araya gelmiş kadrosunu mucizevi şekilde şampiyon yapmış olan Gerets’in ön libero isteğine önce Okan sonra Inamoto ile cevap veren Galatasaray’a bonus olarak gelen isimdi Mehmet Topal. Uğur Meleke hakkında; "1 Topal, 1 buçuk Moto edebilir. 1 Topal, 2 veya en fazla 3 Moto da edebilir. Ama hiçbir şartta 1 Topal, 5 Moto etmez. Etmemeli..." diyordu geldiğinde. Tabii ki aslında bahsettiği yabancı sınırlamasının ekonomik etkisiydi ama 1 Topal 25 Inamoto edecekti daha sonra. Hem de hiç ummadığı şartlar sonucunda. Daha Florya’nın çimlerine doğru düzgün basmadan “You’ll never walk alone” seslerinin arka fonunda olduğu Anfield çimlerine Steven Gerrard ile ikili mücadeleye girerken buldu kendisini. O sene bir şey yapamadı doğru düzgün. Ardından Kalli geldi. Gönderilecekler listesinde ismi hep yazıldı. Bir gün Linderoth ve Mehmet Güven’in sakatlanması ile şans O’na güldü. Aslında bu 2 sakatlık Galatasaray’ın şampiyonluğu için değil Milli Takım’ın da Avrupa’da yarı final oynamasına kadar gidecek yolun ilk taşları idi. Formayı aldı. Vermedi. Örümcek oldu adeta. Ayağını uzattığında alamadığı top yoktu. Şampiyon oldu. Yetmedi. Yarı final maçında stopersiz takımın stoperi oldu. Sonra Everton istedi. Gidecekti. Gitmedi. Satılmadı. Sakatlandı. Tedavi edilemedi.
Skibbe ile olmadı, Rijkaard ile olur dedik. Oluyordu da. Efsane bir gol attı Bükreş’te. Sonra eskiye dönüş. Sakatlık. Formsuzluk. Pas atamama. Gün geldi. 12 Mayıs oldu. Resmi site bir haber geçti. “Profesyonel futbolcumuz Mehmet Topal’ın İspanya’nın Valencia takımına transferi için taraflar arasında her türlü konuda anlaşma sağlanmıştır. Mehmet Topal’ın Valencia’ya transferi yapılacak olan sağlık kontrolü sonrasında gerçekleşecektir.”
Mehmet gitti. 1’e geldi. 5’e gitti. İnşallah Tugay gibi olursun. Başka da bir şey demek, daha iyisini dilemek gelmiyor aklıma.
12 Mayıs 2010 Çarşamba
Batuhan Karadeniz || Güle Güle
Baştan söyleyeyim, üzüldüm bu olaya. Kızmadım açıkcası, sadece üzüldüm. Belki Batuhan'a kızmışımdır.
Batuhan Karadeniz, son yıllarda Beşiktaş Alt Yapısı denilince akla gelen 2-3 isimden birisi.(diğer isimlerin de S. Özkan ve İ. Kaş olması çok acı. Neyse ki bir de Necip geliyor) Şu zamana kadar Beşiktaş'a bir şey kazandırmış değil. "Doğal tabii, 19 yaşında bir genç neler kazandırabilir ki?" diyebilirsiniz. Ancak Batuhan isteseydi kazandırabilirdi. Yaşıtlarından çok çok üstün bir yapısı vardı. Alt liglerde, genç Millî Takımlarda önüne geleni ezen; golleri sıralayan bir isimdi. Eski Açık'dan bakıp, Yeni Açık tribünün önünde ısınırken bile izlerdik onu. Bana göre dünyanın en iyi stoperlerinden Pique'yi hava toplarında ezerken gördük neredeyse...
Hep bir umut, hep bir hevesdi. "Olacak" dedik, "kafasını toplayacak" dedik bol bol. Her yaz kampa girecek, önümüzdeki sezon fırtına gibi olacakdı. Olmadı... Son olarak Mustafa Denizli özel olarak ilgilendi. Gitti şahsen doktorlardan randevu aldı; Batuhan gitmedi. Devre arasında ulaşılamayan çocuk oldu. Altyapı değerlerini Süper Lig'de görmek isteyenlerin "Aranıyor!"u gerçek hayatta da "Aranıyor!" oldu hatta. Ulvi abisi, A Takımdaki abileri, Babası, Yemen Abi... Herkes peşinden koşturdu.
Son olarak A2'de izledik Batuhan'ı. Fizik olarak toparlanmıştı belki; ancak yine de sıfırdı. En iyi yaptığı iş Kapalı'nın önüne gelip 3'lü çektirmek oldu. Ali'ler, Furkan'lar, Erkan'lar... Onlar görülmedi, Batuhan görüldü. Ama Batuhan gol olduğunda bile sevinmedi arkadaşlarıyla. O maçta genç arkadaşlar "Batu! Batu!" diye tutuşurken, yaşça büyük abilerimiz "soytalığı bıraksın top oynasın" dedi. Ben bir şey diyemedim açıkcası. Yine kızamadım Batu'ya.
2 Milyon Euro'ya gitti Batuhan. Beşiktaş'a hiçbir şey kazandırmadı, birazcık para kazandırdı şimdilik.
Suçlu kim derseniz eğer; en az %51 Batuhan derim.
Madem oynayacak gitsin orada oynasın. Belki ülkeye kazancı olur. Beşiktaş açısından faydası ise arkadan gelen yeni gençler. Şimdi alkışlayacağımız bir Batuhan yok. Ali'leri, Erkan'ları, Atınç'ları alkışlarız. Gurur duyarım. Yaşıtlarım, küçüklerim kim varsa altyapılarda; hepsinin önünde ibretlik bir öykü var.
Ne oldum demeyecekler, Beşiktaş'a ne verdim diyecekler. Sonra afraları tafralarıyla birlikte başımızın üstündeler belki de.
Not: Biraz önce Es-Es Asbaşkanı satış hakkında açıklama yaptı. Batu Galatasaray ya da Fenerbahçe'ye transfer olursa Beşiktaş 5 Milyon pay alacak. Başka takımlara giderse %25 pay alacak. Bu maddeler 7 sene için geçerli. Ayrıca 3.5 sene sonra Batuhan Es-Es ile anlaşmak istemez ise Beşiktaş'a transfer hakkı doğacal.
11 Mayıs 2010 Salı
81 İlde Güvensizlik Kurulu
Geçen İnönü'deki maçtan önce yolladığımız yazıyı yineyelim. Bursa, Beşiktaş isimleri değiştirin aynı geyik.
İl Güvensizlik Kurulu
Saygılar
Yılmaz Vural
Eğer Fenerbahçe, Galatasaray veya Beşiktaş takımlarından birinin teknik direktörü olsam, rakibim orta sahayı geçerse şerefsizim. Gelemezler. 50 bin kişiye ayakta maç seyrettiririm, bu kadar iddialı söylüyorum.Allah'ını seven şu adamı 3 takımdan birinin başına ya da Millî Takım'a bir süreliğine getirsin. Sevdiğim bir adamdır aslında ama artık yeter. Ne bileyim, 23 Nisanlarda falan oturtsunlar Yılmaz Hoca'yı oraya. Geçici Teknik Direktör yapsınlar... Gittikçe antipatik olmaya başlıyor.
10 Mayıs 2010 Pazartesi
Patrice Evra
"Şampiyon olamadığımız için takımım için olan görevimi yerime getiremediğimi hissediyorum. Manchester United'da bulunduğum yıllarda hep şampiyonluklar yaşadım. Kendimi garip hissediyorum. İkincilik de iyi ancak bu benim doğama aykırı"
BJK TV
Yukarıdaki resim geçen Manisa maçındaki basın toplantısından. Eee kanal yok ama mikrofonu var, o nasıl iş?
Kim Källström'un Sözleşme Durumu
Beşiktaşlısı, Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi... Hatta biraz araştırın göreceksiniz ki Manchester United, Celtic, Valencia taraftarları... Tüm dünya bu adamı istiyor. Sözleşmesi sezon sonu bitiyor diye göz dikmiş durumda.
Yalnız adam sözleşmesini 2012'ye kadar uzattı gibi görünüyor transfermarkt'da. Lyon sitesinde bulamadım sözleşmesi hakkında bilgi. Fransa Federasyonu'nun sitesi de sağ olsun bir "ingilizce" seçeneği koymamış. (Ah şu Fransızların İngilizce takıntısı..)
Ancak taraftar sitelerinde falan gördüğüm kadarıyla kimse farkında değil. Hâlâ konuşuluyor. Kabullenmek mi istemiyoruz acaba?
Galatasaray 2009-2010 Sezonu Değerlendirmesi
Galatasaray için yıllardan beri süregelen alışkanlık vardı. Teknik direktör gelir, transferler sezon başlamasına yakın alınır, yavaş hareket edildiğinden ve kamp felan doğru düzgün görmediklerinden de çoğu karavana olurdu. Bu kez teknik adam öyle bir gelmişti ki, "hey ki hey" dedirtmişti. Frank Rijkaard - Johan Neeskens ikilisi takıma gelmişti. 1 sene boyunca Barça keyfi yaşayan Galatasaray'lılar için o Barça'nın temelini atan adam gelmişti. Herkes Arda'nın daha komple, daha aklını kullanarak oynayan bir takım oyuncusu, takımın daha takım olacağına inanmıştı. Hatta Sabri için; "Beyni ile ayakları arasında bir köprü yok. Bu bağlantıyı kurarsak başarılı olacağımıza inanıyorum" demişti. Sabri için bile umut doğmuştu gidecek derken.
Abdelkader Keita, Mustafa Sarp, Leo Franco, Gökhan Zan ilk transfer hamleleriydi. Daha sonra Elano Blumer geldi. En zayıf halka Mustafa Sarp gibi görünse de futbolunun teknik yeteneğinin sınırlı olmasına rağmen mücadelesini üst düzeye çıkartarak ilk 11'in değişmezi oluyordu. Yaz güzel başlamıştı. Arda Turan, sol kanat oyunculuğundan çıkıp 10 numara sırtında 10 numara konumuna geçiyordu. Bu hareket aslında Galatasaray'ı bitiren hamle olmuştu. Galatasaray hücum hattının bütün gücünü kullanıyordu. Gelen 3, giden 4 yiyordu.
Sonra güz geldi. Galatasaray'da yaprak dökümü derbiye rast geldi. Galatasaray için derbi = sezon olmuştu anlamsızca. 34 maçın sadece 2 tanesi Fenerbahçe maçıydı ve geri kalan 32 maç hiç önem arz etmiyordu sanki. 10.hafta Galatasaray'ı bitiren haftaydı aslında. 3 haftada 9 tane gol yemişti Galatasaray. Bu, Galatasaray için hep söylenen "hücum iyi ama savunmaya dönmüyorlar" tezini doğruluyordu. Sonrası bir çöküş. Milan Baros'un da ayağının kırılması beterin beteri oldu. Aslında 2 haftalık bir suni teneffüs vardı. Sivas-Diyarbakır maçları ile. Bursa maçına kadar bi' nefeslenme olmuştu bu. Önce yürüyerek puan verilen bir Manisa maçı. Ardından santraforsuz bir Galatasaray, hiçbir şey yapamadan yenildi. Antalya'dan da 20 dakikada 2 tane yiyince takım olayın vehameti başlıyordu ki, 3 gol attı Galatasaray santraforsuz.
Peşinden devre arası geldi. Lucas Neill'i beraberinde getirdi. "Şezlong Yorumcusu ve yardakçıları" "Galatasaray'ın defans hattı, Milli Takım'ın defans hattı, ne gerek var bu adama" diye saçmalama zevkini tadamadan Lucas Neill'i izlemeye nail oldular. Ama gerisi kötüydü. Jo ve Gio transferleri iyiydi kağıt üzerinde ama Shabani'yi gönderecek kadar olunca işler kötüleşti. Aslında Shabani iyi değildi ama takımın adamıydı. Ardından Atletico'ya elenen Galatasaray yeni bir şarampole yuvarlanıyordu. "Bireysel Hatalar."
Takımın kaybettiği her puan oyun sisteminden değil, defans ve orta saha hattının bireysel pas hatalarından geliyordu. Leo'nun Beşiktaş maçında topu düzgün yumruklayamaması, Topal'ın Es-Es maçında anlamsız pası, Emre Güngör'ün Colman'a asisti, Leo Franco'nun Selçuk'un şutunu içeri alıncaya kadar izleyen bir periyottu bu hatalar. Zaten lig bitmişti yine Fenerbahçe maçından sonra. Bu kez Aykut'un hatası vardı Sivas deplasmanında.
Ardından Topal'ın kendi kalesine gol atması bile yetmiyordu maçta puan kaybetmeye. Her neyse zaten Bursa maçında Eyyamcı Bünyamin ile bitiyordu lig. Şu saatten sonra 3.lük ile 4.lük arasında ne fark olur. 1 hafta tatil rezervasyonu. Onu futbolcular düşünsün. Bir de Elano var. Kasım ayında "ne gerek vardı" denip, Ocak ayında "hoca neden çıkarttı oyundan şimdi" olup, Nisan ayında "gereksiz"e kadar evrimleşen bir isim. İyi bir Elano bu ligde iş yapardı da, neyse.
Gelelim maddelere;
En isabetli Transfer; Abdelkader Keita, Lucas Neill
En isabetsiz Transfer; Leo Franco. Joao Alves da Silva.
En hayal kırıklığı; Tabii ki de Leo Franco.
En fazla çıkış yapan; Sabri Sarıoğlu. İlk 6 ay için Mustafa Sarp.
En dramatik olay; Baros'un ayağının kırılması. Kewell'ın sakatlığı.
En umut beklenen; Emre Çolak.
En Galatasaray gibi oynanan maçı; Kasımpaşa. Galatasaray dediğin önde basar, pres yapar.
En Galatasaray gibi oynanmayan maçı; son Antalyaspor maçı.
En çok gelmesi istenen; Kim Kallström.
En çok yaralayan anlar; Ultraslan'ın Arda'ya yaptığı tezahürat ve Hakan Şükür'ün yaptığı açıklamalar. Kral bile olsa kendisinden nefret ettiremez.
En güzel pankart; "Hakan Küçük'tür ama mide bulandırır"
En güzel Gol; Elano Blumer'in Kayserispor'a attığı gol ve Kewell'in Gençlerbirliğine attığı gol. Sayılan ve sayılmayan da dahil.
En bi' görülemeyen; Gökhan Zan.
1 önceki sezon stoper yokluğundan stoper bolluğuna giderken, bu sene santrafor yokluğuna düştük. Bu sene santrafor yokluğu çekmeyiz de, orta saha yokluğu çekmesek bari... Kötü bir sezondu neticesinde işte.
9 Mayıs 2010 Pazar
İbrahim Toraman
“Saha içerisinde yüzümüz kızardı. Böyle bir taraftar başka yerde olmaz. Geçen sene iki kupayı kaldırdığımız ortamda bizi uğurladılar. Özür diliyoruz. Boşa geçen kayıp sezonun sorumlusu bizleriz. Ama yeni sezonda birkaç iyi takviyeyle kupalara uzanacağız. Bence sıkıntımız, takım olarak yeteri kadar sorumluluk alamamaktı.”
Ankaragücü - Fenerbahçe
Bir haftadır "şike" söylemleri etrafında antreman yapan, yapmayan Ankaragücü'nün kadrosuna maç sırasında baktığımda Ankaragücü'nün maçı kazanması imkansız diyordum. Busker'a döndüğümde de bu maç 3 felan olur dedi. Kırmadı O'nu Fenerbahçe.
Şimdi bir tarafta Fenerbahçe. Baskının altından kalkabilecek bir ekip. Tarafsız sahada kupa finali felan oynamıyorsa bu ülkedeki her takıma karşı psikolojik olarak üstünler. Oyun olarak da üstünler. Gol yemiyorlar. Baskıyı kendileri yaratmıyor. Futbol dünyası baskıyı yaratıyor, onlar geliyor, yürüye yürüye maçı kazanıp gidiyorlar.
Diğer tarafta da Ankaragücü. Santrafor olarak İlhan Parlak var bu takımda. Fenerbahçe'nin zamanında 5.santraforu felan olan bir adam. Bugünkü yedek Gökhan Ünal'ın yedeği bir adamdı. 3-4 haftadır Fenerbahçe birer birer maçları alırken hep, ligin kaderini belirleyecek adam Rıza Çalımbay, ligin kaderini belirleyecek adam Yılmaz Vural, ligin kaderini belirleyecek adam Ümit Özat felan deniyor. Eldeki malzemeye bakıyorsun. Bu 3 maçta Fenerbahçe'ye karşı, Fenerbahçe izin vermedikçe 0 (sıfır) pozisyona girmişler. Santraforu İlhan Parlak olan bir takımın veya teknik direktörü Rıza Çalımbay olan bir takımın ligin kaderini değiştirecek bir takım olmadığına eminim o maçların teknik adamları bile inanmamıştır.
Neticede olay şu. Fenerbahçe yapması gerekeni yapıyor. Savunuyor, bekliyor, bir şekilde golünü yapıyor. Galatasaray gibi 2010 yılında Veysel Cihan'dan gol yemiyor.
He şimdi haftaya Trabzonspor bir şey yapar felan zor o işler müdür. Fenerbahçe kendisine kupada 30 tane şut çeken bir takımı oradan çıkartmaz. 2005-2006'dan sonra imkansız bu işler.
Milano Nere, Trabzon Nere..?
Daha önce bir yabancı kulüpden Türkiye Kupası sonrası tebrik geldiğini hatırlamıyorum. Belki de gelmiştir ama takımlarımız paylaşmamıştır.
Gerçi Milan'ın Türk takımları ie yakınlaşmasını Es-Es örneğinde gördük. Ya da Fenerbahçe'nin Türkiye Kupası'nın alamaması(!) İtalya'da bile önemli kılıyordur turnuvayı, ne dersiniz? (:
Rıdvan Şimşek
"Eyvah" dedim, "futbol hayatım bitti mi?" diye düşündüm. "Acaba bir daha oynayabilir miyim" dedim. Çok düşündüm. Çok üzüldüm hatta ağladım bile. Zordu ya. O an çok kötüydü. Allah kimseye göstermesin.
Manisaspor maçında ayağı kırılan genç yetenek Rıdvan Şimşek'in sözleri. Babası Rıdvan Dilmen yüzünden ismini böyle koymuş, Allah kaderlerini benzetmesin.
HT Spor'dan Erdem Erol'un Rıdvan ile Röportajının tamamı burada. Özellikle Nihat ve Necip'in davranışı çok hoşuma gitti bu arada.