5 Eylül 2009 Cumartesi

Beşiktaş(A / A2 Karma) 3-4 Millî Takım(U21)



Millet Tabata hakkında konuşmaya devam etsin; Tabata Beşiktaş adına sahaya çıktı ve golünü attı bile.

Bugün saat 17.00'da yapılan özel karşılaşmada Beşiktaş, U21 Millî takıma 3-4 yenildi.

Maçı izleyemedim henüz ancak Beşiktaş öyle bir kadroyla sahaya çıktı ki; resmi maçta bu kadro sahaya çıksın, Mustafa Denizli'yi giyotinin altına götürürler vallahi. İlk 11'de forvet yok. :)
(İlk forvet de dakika 60'da giren Can Erdem yanılmıyorsam)

Maçın tekrarı saat 23.00'de BJK TV'den verilecekmiş. Özet için buraya tıklayın.

Ekleme: Maç 23.20'ye alındı.



Goller:
Beşiktaş: Tabata(24), Ömer Kazancı(83), Onur Bayramoğlu(90)

Millî Takım: Yiğit Gökoğlan(14), Abdullah Kamil(53), Zeki Korkmaz(58), Tunay Torun(84)

fotoğraf haber1903.com'dan.

Futbloglar Puanlama Sistemi



Herhalde futbol blogları dünyasının en büyük yardımcılarından biridir futbloglar.com.

Bloglar ona, O bloglara destek olur güzel güzel geçinir herkes.  Bir de işin içinde farklı bir olay var normal takip sistemi dışında: "puan verme".

İster +1, İster -0.3 puanı veriyorsunuz. Ancak bu kadar zamandır takip ediyorum hâlâ sistemin nasıl işlediğini çözemiyorum. Yani kim neye göre puanlıyor anlamış değilim.

Bana sorarsanız direk yazıya bakarım. Eleştiriyse eleştiri, övgüyse övgü, bilgiyse bilgi. Ortaya konan şey her yerde olmayan, ilgi çekici, yaratıcılık gerektiren veya bana bir şeyler katan bir şeyse; direk +1 basarım oraya. -0.3 ise çok nadir kullandığım bir şey. "Yazıdaki düşünceye katılmıyorum" diyip de eksi puan vermem mesela hiç. Yalan yanlış atıp tutmalar, sadece artniyetli yazılar varsa veririm eksiyi yoksa zor.

Ama başkaları ne diye puanlamya katılıyor merak ediyorum. Mesela şu alttaki ekran görüntüsünde göreceksiniz. Flying Dutchman'in ezeli rekabet serisinden anket. Bir insan buna niye eksi verir mesela?


Sistemde bir oy çetesi var galiba. Birileri yakalasın :)

Şaka bir yana şu oylama sistemini daha tutarlı bir hâle sokabilseler, iş biraz daha ciddi olsa aynı zamanda futbloglar.com'un ciddiyeti de artar. Bu da hem onlara, hem de biz blogcu'lara yarar. Neyse zaten futbloglar yönetimi yeni bir şeyler ekliyor sürekli buna da bir yenilik gelir diye bekliyorum.

4 Eylül 2009 Cuma

Alvaro Recoba (El Chino)




İtalya'nın gördüğü en sağlam sol ayaklılardan biri. Kendisi Inter'den ayrıldıktan sonra, Winning ve PES serilerinde bile Inter'i seçmenin pek bir espirisi kalmamıştır. Zaten Martins-Adriano ayrıldıktan sonra da aynı olay olmuştu. Şu üç adam Inter'de birleşmezse bi' daha da seçmem Inter'i bilgisayar oyunlarında. Hatta kalede eski Toldo, geride Oscar Cordoba... Inter sempatimi kaybettim bu adamlar ayrıldıktan sonra. Çok mu şey istiyorum? (:

Neyse konumuz "El Chino" Alvaro Recoba, işte ondan serbest vuruş dersi:


Pek Sevgili Blogger Dostlarım

-Futbloglar kullanıcıları bu post'u tınlamasınlar, blog içi yazışma (:-

Sevgili blog yazarı arkadaşım Busker,

Sabah 7'de uyuyan ve öğlen 15.00 civarında uyanan bir insan olduğumu biliyorsun. Daha önceki gün beni öğle 14.00'de aradığında uyuduğumu söylemiştim sana. Bugün İstanbul'a gelmişsin. Tamam daha önceden haber vermiştin ama insan dünden bir hatırlatır yarın geliyorum buluşalım diye. Aynı şekilde sevgili Felix, o saatte uyuyordum, ne telefonu duydum ne mesajları gördüm. Siz PES kapışırken ben yatağımda horul horul uyuyordum.

Bu arada bu sabah (normal şartlarda öğle saatlerine denk gelen sıralarda) herkesin beni arayacağı tutmuş be arkadaş. Sabah iki saat telefonumu aradım. Artık sesten mi rahatsız oldum ne yaptıysam yatağın içine bir yerlere gömmüşüm telefonu.

Sizden ricam yaz tatili -ve özellikle ramazan- bitene kadar öğle saat 15.00'dan önce beni aramayın. Sadece mesaj atın, uyanınca ben dönerim.

Hele sen Busker. Şu vakitsiz mesaj-arama olayına son ver lan. :)

Stad İçi Güvenlik vs. Stewards

Biz Türk Milleti olarak, iş disiplininden önce duygularımızla hareket ettiğimizden, birilerinin disiplinli hareketlerini hep gıpta ile izlemişizdir. Bizden birisi böyle olunca da, genelde hoşlanmayız, bizim gibi rahat olsun isteriz. Sırada bir adam varsa, ondan sonra gelmiş ama akrabamız, eş - dostumuzun işini ondan önce yaparız bizler Türk'ler olarak. Gelmek istediğim nokta şu; Kayserispor - Denizlispor mücadelesinde stadyum içi görevlisi ile İngiltere Premier Ligi'nde görev yapan Steward'ların işlerini yapma farkı.


Üstteki fotoğrafta; Cangele golünü attıktan sonra sevinmek için tribüne gidiyor. Normal. Anormal olan ise orada bulunan "özel güvenlik"çinin bu sevinmeye müdahale etmemesi. Hem de hiç. Sevinen taraftarlardan birisinin art niyetli olmasını düşünmüyor. Futbolcuya zarar verme ihtimalini göz ardı etmiyor. Belki de maç öncesi muhabbet ettiği adamların yanına geliyor Cangele. Maç bile izliyor olabilir aynı güvenlikçi. Kayseri'de normal olabilir bu insanından dolayı, lakin yarın oynanacak olan Ulusal maçta aynı güvenlikçi orada olursa ve yanında gol sevinci yaşayan Tuncay'a tribünden bir kendini bilmez zarar vermeye kalkarsa ne olacak? Hatta Erman Toroğlu gibi sinekten yağ çıkartayım; "Yarın herhangi bir maçı oynanırken, bi' kendini bilmez, yasadışı bir örgüt lehine eylem yapıyorum diye, gol sevinci yaşayan adamı bıçaklasa o sırada?" Ya yarın Estonya'lıya zarar verirse? Muhtemelen maç öncesi uyarılacak oradaki güvenlikçiler. Ama Kayseri maçlarında bunları çok sık göreceğiz. Bir çok maçta da...
Steward'ların çalışma şeklini yazmaya da gerek yok. Giggs, Ronaldo, Lampard, Torres, Drogba demeden taraftara giden oyuncuyu hemen iterek sahaya yolluyorlar. Taraftarı da aynı şekilde yerlerinde tutuyorlar haliyle.

50 TL

Galatasaray'ın Beşiktaş mücadelesinde Açık Tribün biletlerinin fiyatları. Kombine alanlar büyük şanslı. Almayanlar da bu performansa, bu takıma gitmek isteyecektir muhtemelen. 8 Eylül Salı Saat 10'dan itibaren satışa çıkacak biletler.

Numaralı Grup 1: 220 TL
Numaralı Grup 2: 165 TL
Kapalı Alt Grup 1: 220 TL
Kapalı Alt Grup 2: 165 TL
Yeni Açık Alt: 50 TL
Yeni Açık Üst: 50 TL
Eski Açık: 50 TL

Görülmeyen Estonya Tehlikesi


Galatasaray, Levadia Talinn'i ilk maçta perişan etti ya hani, Levadia'da Estonya Ligi'nin açık ara lideri, Ulusal Takım'da aynı sonucu alacak düşünceleri var. İşin aslı ise hiç öyle değil maalesef.

Öncelikle Talinn'den Estonya'ya gidecek olan ilk 11 oyuncusu 2 maksimum 3 adet. Yani karşımıza Levadia Talinn çıkmayacak. Genellikle, Rusya, Ukrayna, Finlandiya liglerinde oynayan futbolcular gelecek. Bu oyunculardan kurulu Estonya takımı da 5 puana sahip. 1 puanı da bize karşı. Bu maçta onların prestij maçı haliyle. Brezilya maçında izlediğim Estonya takımının en önemli özelliği tatlı sert savunma yapması. Bize 3-4 pas üstüste yaptırmamak için herşeyi yapacaklardır. Bizim ise bu savunmayı açmak için, yetenekli oyuncuların etkinliği ve kanat bindirmeleri gerekecek. Arda Turan çok kilit. Galatasaray'da Servet ve Zan ile yaptıkları duran top organizasyonlarıdan bir gol veya gol pozisyonu yaratmalılar. Yerleşmiş olan savunmayı açmak için kanat bindirmeleri ile adamları, defansı sağdan sola da koşturmalıyız doğal olarak. Sabırlı olmalıyız. Görünmeyen tehlike olarak da, bu maçta gelecek bir puan kaybı umutları bitirecek neredeyse. Bu takımın Türkiye'ye kazanmaya geldiğini söyleyemeyiz. Kazara 1-2 duran topla şans arayacaklardır. Kontraları da göbek Nuri - Emre'den kurulacağı için tehlike yaratabilir.

Ukrayna maçı gibi bir maç olacak yani. Daha savunmacı, daha sert bir maç olacak. Talinn gibi 5 olmayacak kısacası. Takım Talinn değil zaten. İyi bir savunma takımı. Brezilya'nın bile özel maç olmasına rağmen hızlı bir atakta açtığı bir takım. Az gol yiyen, bizi zorlayacak bir ekip. Kolay değil. Zor. Bosna kadar zor.

35 vs. 35.5


Ali Kırca'dan Çoluk Çocuklu Açılım



Almış önüne bi' ton veledi "kürt açılımı" tartışıyorlar. Hele bir çocuk ayağa kalkıp "1930 bilmemne bilmemne..." diye konuşmaya başlayınca kendimden geçtim TV karşısında (!). Yahu yazıktır el kadar çocuklara yaptıklarına bak. Gecenin bir vakti veletleri toplamış koca adamların çözemediği şeyleri tartıştırıyorlar. Eh, çocukların eline de birileri yazıları vermiş oradan okuyup bir şeyler diyorlar. Çocuklardan biri "Kürt sorunu Amerika'nın oyunudur"a kadar gitti. Maşallah Maşallah... Gecenin bir vakti ne işi var çocukların orada cidden anlamadım.

Biri gider bacak kadar çocuğu sahne yıldızı yapar, biri siyaset tartışırır... Bunu yaptıranlar kendi çocuklarını oraya göndertir mi merak ediyorum! Kendi çocuklarının kullanılmasına ne derlerdi acaba?...

Hay sizin reytinginize...!

3 Eylül 2009 Perşembe

Beşiktaş < Galatasaray = Ankara < Eskişehir < Diyarbakır



Sezon başından beri PFDK'dan çıkan kararlara bir geri dönüş yaptım. Bu sezon biletsiz seyirci alana "acımıyor" Federasyon. Cezalandırılması normal bir konu. Zannedersem düzenin korunulması adına yapılıyor; yapsınlar da; ancak cezalar neye göre kesiliyor merak ediyorum. Beşiktaş 20.000, Galatasaray ve Ankaraspor 15.000, Eskişehirspor 10.000, Diyarbakırspor 5.000 TL ile cezalandırılıyor.

Biletsiz giren kişi sayısına falan mı baktılar diyeceğim de; fazla fantastik olacak.

Bir de aklıma bu yazıya ilk başlarken attığım başlık geldi "Tabata'ya 8 Milyon veren, bize de fazladan 5 Bin verir" diye düşünmüş olabilirler. Ama bu Tabata=8 Milyon muhabbeti baydığı için açmıyorum o konuyu.

Neyse, şaka bir yana işte o cezalar:


ANKARASPOR A.Ş'nin, 31.08.2009 tarihinde stadyuma biletsiz seyirci alınmasından dolayı takdiren 15.000.- TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına


DİYARBAKIRSPOR Kulübünün müsabakaya biletsiz seyirci alınmasından dolayı talimatlara aykırılık nedeniyle takdiren 5.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,


GALATASARAY A.Ş'nin, 15.08.2009 tarihinde müsabakaya biletsiz seyirci alınmasından dolayı talimatlara aykırılık nedeniyle takdiren 15.000.- TL PARA CEZASI


ESKİŞEHİRSPOR Kulübünün, 16.08.2009 tarihinde oynanan müsabakaya biletsiz seyirci alınmasından dolayı talimatlara aykırılık nedeniyle takdiren 10.000.- TL PARA CEZASI


BEŞİKTAŞ A.Ş.'nin, stadyuma biletsiz seyirci alınmasından dolayı takdiren 20.000.- TL PARA CEZASI


Not: Görsel İzmirliyiz, Göztepeliyiz Blog'dan.

Beşiktaş'a 25.000, Emre'ye 3 Maç


BEŞİKTAŞ A.Ş.'nin, 30.08.2009 tarihinde oynanan BEŞİKTAŞ A.Ş. - GAZİANTEPSPOR Turkcell Süper Lig futbol müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 25.000.- TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına...

Birkaç hafta önce Rambo Saraçoğlunda sahaya atlamıştı... Cezası:

FENERBAHÇE SPOR Kulübünün, 16.08.2009 tarihinde oynanan FENERBAHÇE - SİVASSPOR Turkcell Süper Lig futbol müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 15.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına...

Şeref Bey'deki densiz ile Kadıköy'deki Rambo arasında ne fark var? Şeref Bey'de sahaya atlayan şahıs birkaç dakika daha uzun sahda kalmış olabilir tabii.10.000 TL'lik komik fark ne vallaha anlamadım :)

Bu arada Emre'ye de 3 maç ceza gelmiş. Tahkim bakalım ne yapacak? Normal şartlarda cezayı 2'ye indirirler direk.

PFDK'dan çıkan karar için tıklayınız.

Teşekkürler Lig TV




Cuma akşamı Beşiktaş-Antep maçını evde TV'den izledim. Beşiktaşlılık blogundan yazar arkadaşım CeyKun ise kapalıda yerini almıştı. Lig Tv'de spiker sürekli taraftarı övüyordu. Eh, bunu yapmakta da haklıydı. Taraftar 90 dakika susmadan destekledi takımı, her zamanki Şeref Bey atmosferi yani. İşin ilginç yanı ise kameralar bir ara sürekli açık tribünlerdeki azıcık boş alanları gösterdi. Spiker normal şartlarda "stadda boş kalan kısımlar" diye geceler; kilişedir ya. Ancak o bile bir şey demedi. O atmosferde boş kalan azıcık tribüne laf söylemek komik kaçardı. TV başında anlam veremedim ancak dün gece Busker'in "oğlum o kadar süre takım-taraftar ayrı kaldı. İlk maçta tribünler niye bu kadar boştu?" sorusu üzerine o "boş koltukların" görüntüsü ne işe yarıyor anladım.
Üstteki yazıyı hazırlamıştım ancak o an vaktim yoktu taslak halinde kalmış. Bugün haber1903.com'un haberiyle hatırladım. Neyse, benim dikkat ettiğime onlar da dikkat etmiş.

Gerçi kaçırdıkları bir nokta var o da Fenerbahçe Tribülerini gösteren fotoğrafların çekildiği saat. Fenerbahçe taraftarının yapısını bilmiyorlar herhalde. Maç başlarken gelirler, maç bitince giderler. (Genel olarak) Gerçi yine de stadı çok da doldurdukları söylenemez. Ama sonuçta verilen mesaj ortada. Haber burada!

Teşekkürler LİG TV, insanları yanıltma çabandan dolayı! Ne geçer elinize anlamadım. Beşiktaş'a sallama için bir sebep daha mı?

Not: Beşiktaş'ın maçı Cuma günüydü hem de. İş günü, ramazan ayı faktörleri falan vardı bir de...

Euro 2008


Öncelikle 4.olduk biz. Finali kaybedene elendiğimiz halde, bir 3.lük maçı da yapmadığımıza göre 4.yüz. 3.sırada Rusya var. 2.ye yenilmiş olanın 4'lü bir ortamda 3.olması abes. Şampiyona yenilmiş olan varken hemde. Gelelim o turnuvadan bugüne bizde bir adım değişmeyen ilginç bir noktaya.

- Şampiyon İspanya, 2.Almanya, 3.Rusya. Yani madalya verilse alacak 3 takım. Ortak özellikleri mi ne dersiniz? 3'ünün de hocasını Fenerbahçe görevden aldı. Aragones, Löw, Hiddink. 4.olan Türkiye'nin de hocası Galatasaray'dan istifa etmişti. İspanya'nın şimdiki hocasını da Beşiktaş görevden aldı.

- Turnuvanın gol kralı David Villa 60 milyon Euro'ya satılmadı bu sene. 2 gol atan İspanya gol kralı Güiza 14 milyon Euro'ya transfer edildi. 3 gol atarak bir anda tanınan bir isim haline gelen, Hiddink'in aldığı için az kalsın kellesini götürecek olan Roman Pavlyuchenko Tottenham'a giderken, 3 gol atan Türkiye ligi gol kralı Semih ise 8 sene öncesinde de olduğu gibi sonradan oyuna girdiği maçta 3 puanı getirdi.

Ya biz değer bilemiyoruz, ya sabır etmesini. Ya da bize gelenlere birşeyler oluyor. Veya biz birşeyler yapıyoruz bu isimlere negatif olarak. Frank Rijkaard'ın dediği gibi; "herşeyden biraz var, ama hiçbirşeyden tam yok"

Zlatan'ın Arapça Dövmesi


Sporting Gijon maçında uçarak attığı kafa golünden sonra farkettim Zlatan'ın Arapça bir dövmesi olduğunu. Müslüman bir futbolcu olarak acaba dinle ilgili bir şey mi diye merak ettim ilk önce ama yanıldım. Bir şeyi araştırırken öğrendim ki, Zlatan ailesini dövmeleriyle vücuduna işlemiş. 1-2 tane de özel dövmesi var tabii. Resim tam boyutları için üstüne tıklamanız yeterli.
Zlatan'ın kollarında çocuklarının, annesinin - babasının doğum tarihleri var dövme olarak. Aileye katılan her bir çocuk için dövmeler artmış zamanla. Kollarında çocukları Maximillian ve Vincent'ın isimleri yazmakta. Önce Maximillian'ı sonra Vincent'ı yazdırmış İbo. Arkasında da Balotelli var. (İbo ne lan aahahaha)


Burada da annesi ve babasının ismi yer almakta. Sefik ve Zurka.

Kolundaki bu dövme de şans için. Yanında da Maximillian yazmakta farkettiğiniz üzere.

Ve favorim. Red Dragon dövmesi. Hırsını bu kadar güzel özetleyen başka bir dövme olamaz.

Son olarak da arapça dövmesi. Ailesinin soyadının arapça yazılmış hali var kolunda. Ibrahimovic ailesi.

Only God Can Judge me dövmesi de var Zlatan'ın vücudunda. Kupa as'ın olduğu poker dövmesi de. Vücut insan ötesi olunca hoş duruyor tabii.

Transfer Sezonunun Ardından | Üç Büyükler Genel



Önce üç büyüklerle başlayalım. Transfer sezonunun tartışmasız "gündem" olan iki takımı Beşiktaş ve Galatasaray. Galatasaray isimlerler, Beşiktaş paralarla gündeme yerleşti. Fenerbahçe hızlı başladı ancak sonra daha sakin ve emin adımlar attı.

Başlayalım Galatasaray'la:

Gelenler:
Elano Blumer (Manchester City), Mustafa Sarp (Bursaspor), Gökhan Zan (Beşiktaş), Leonardo Neoren Franco (Atletico Madrid), Abdul Kader Keita (Olympique Lyon), Caner Erkin (CSKA Moskova-Kiralık), Ufuk Ceylan (Manisaspor)

Gidenler:
Ümit Karan ve Volkan Yaman (Eskişehirspor), Hasan Şaş (Futbolu bıraktı), Ferdi Elmas (Serbest), Lincoln Cassio de Souza Soares (Sözleşmesi feshedildi), Morgan De Sanctis (Napoli), Yaser Yıldız, Mehmet Güven ve Orkun Usak (Manisaspor), Necati Ateş (Antalyaspor)

Transfer yorumum yapmayacağım ancak sevindiğim bir nokta var: Dakika 70'de Kewell oyundan çıkarken Mehmet Güven sahaya girmeyecek. Geçen sezon iki hocası da bu tercihi yapıyordu Galatasaray'ın. Garip mi ne?.. Ayrıca bir diğer önemli olay Lincoln'un gönderilişi. Galatasaray daha fazla prestij kaybetmeme adına yollamalıydı Lincoln'u. Tabii bu olay nereye bağlanacak onu da merak ediyorum. Ancak sezonun transferi Arda Turan'dır! 10 numarayı sırtına geçirip koluna da bandı taktı yönetim. Daha güzeli olamazdı!



Beşiktaş:

Gelenler:
Erhan Güven (Ankaraspor), İsmail Köybaşı (Gaziantepspor), Rıdvan Şimşek (Karşıyaka), Matteo Ferrari (Genoa), Michael Fink (Eintracht Frankfurt), Nihat Kahveci (Villarreal), Onur Bayramoğlu (Bozüyükspor), İbrahim Kaş (Getafe-Kiralık), Rodrigo Barbosa Tabata (Gaziantepspor)

Gidenler:
Aydın Karabulut (Ankaraspor), Edouard Cisse (Olympique Marsilya), Gökhan Zan (Galatasaray), Serdar Kurtuluş (Gaziantepspor), Tomas Zapotocny (Bursaspor-Kiralık)

Beşiktaş'ta "transferler işe yarar mı?"dan çok; "transferler bu kadar para eder mi?" sorusu soruldu. Onlar unutulut zaten. Bence geçen sezonun üstünde bir kadro var. Tabii ilk 4 haftada orta sahadaki eksiklik kendini fazlaca hissetiriyordu; şimdi o tutukluk gider. Tabata ilaç olur; ama lig için. Son ana kadar bırakmasaydı daha usta bir isim alabilirdi. E tabii bir de "VİZYON" meselesi; Demirören yönetiminde o vizyona sahip kaç adam var ki? 0,5 falan! Sezonun transferi tabii ki Nihat. Özlemiş Beşiktaşlılar onu.



Fenerbahçe:

Gelenler:
Andre Clarindo Dos Santos, Cristian Mark Junio Nascimento Oliveira Baroni (Corinthians), Özer Hurmacı (Ankaraspor), Mehmet Topuz (Kayserispor), Bekir İrtegün (Gaziantepspor), Fabio Alves Da Silva ''Bilica'' (Sivasspor)

Gidenler:
Burak Yılmaz (Eskişehirspor), Josico (Las Palmas), Claudio Maldonado (Flamengo), Can Arat (İstanbul Büyükşehir Belediyespor), Gökhan Emreciksin (Kayserispor), İlhan Parlak (Ankaraspor), Yasin Çakmak (Sivasspor), Gürhan Gürsoy (Antalyaspor), Edu Dracena (Sözleşmesi feshedildi)

Fenerbahçe'da sezon "Ya benimsin ya kara toprağın" çerçevesinde izlenen politikayla alınan Topuz'la açıldı. Bekir olaylı bir şekilde gelmişti zaten. Bir de Brezilyalıları paketleyip getirdi Aykut Kocaman. Bence Fenerbahçe'nin adına yılın transferi Özer'dir. O çocuk eğer Fenerbahçe'ye gelen diğer gençler gibi kulübede kaybolmazsa Fenerbahçe yaşadı. Sakin ancak verimli bir sezon geçirdiler. En önemli transfer Aragones'in yerine gelen Daum. Daha iyi bir hoca olamazdı Fenerbahçe adına.


Portsmouth & Crouch & Defoe Çerçevesinde Tottenham





İsmail Köybaşı ve ardından Tabata transferlerinin ardından bol bol "Beşiktaş-Antep" ilişkisi yorumu yapıldı. Premier Lig'de ise bir benzerini Tottenham ve Portsmouth yaşıyor.

Önce Defoe sonra Crouch ve son anda Niko Kranjcar.

En komik öykü Defoe'ninki:
  • Tottenham'a ilk başta West Ham'dan yaklaşık 10 Milyon'luk bonservisiyle gelmişti. (2004)
  • 9 Milyon'a Portsmouth'a sattılar. (2008)
  • 16 Milyon civarı bir ücret karşılığında Tottenham'a döndü. (2009)
Bir senede 7 milyon artış. Vay be...

Crouch'ınki bi' ayrı garip zaten:
  • Tottenham 60.000 pound'a satıyor Crouch'u. (2000)
  • Crouch Queens Park Rangers, Portsmouth, Aston Villa, Southampton, Liverpool, tekrar bir Portsmouth ziyareti... (2001-2008)
  • 10.000.000 Pound civarında bir bedel karşılığında Crouch yuvaya dönüyor. Civarında diyorum çünkü transferin bedeli medyaya açılanmıyor. Elde bir de Pavly varken yuh denir bu fiyata! (2009)
Bu ikilinin kariyerindeki bir diğer çakışma da Harry Redknapp. Crouch, Defoe ve Redknapp tekrar aynı kulüpte. Sezona iyi başladı Tottenham ancak Modric'in uzun sürecek sakatlığı sorun oldu. Son anda aynı memleketten bir takviye yaptılar: Niko Kranjcar.

Tottenham diğer oyunculara garip paralar saçarken Kranjcar'ın bonservisini 2.5 milyon civarı bir fiyata aldılar; tabii ki Portshmouth'dan. Kranjcar'ın sözleşmesinin son senesinde olması da bir etken tabii.

Bakalım Modric'in yokluğunda neler yapacak Tottenham. Hem de Manchester ve Chelsea gibi iki zorlu maç kapıya dayanmışken.

Ayrıca Tottenham'ın Liverpool'la bir Keane hikayesi var ki o daha komik. Dahası da vardır Tottenham ile Portsmouth arasında yol alanların da sonra devam ederiz. (Boateng vs)

2 Eylül 2009 Çarşamba

İçime Düşen Kurt | Barbosa Tabata & J. Figer





Mert Nobre, Diego Lugano, Alex, Kleberson...

Bu adamlardan sonra her Güney Amerikalı futbolcunun arkasında menejerin Juan Figer olmasından korkmuşumdur. Hatta ülkeye daha adım atmamış bir G. Amerikalı'nın adı takımlarımızdan biriyle adı geçerse önce bir bakarım menejeri kimmiş diye. Tabata konusunda ise daha yeni geldi aklıma, içime kurt düştü. Transfermarkt'a girip bakana kadar aklımdan neler geçti neler. Neyse ki menejeri Juan Figer değilmiş. Hatta menejerliğini yapan grubun portfoyüne bakarsak biraz daha profesyonel ekiplerle çalıştığını söyleyebiliriz. Premier Lig'den tanıdığım ve sevdiğim adamların menejerliğini yapıyorlar diye de kanım ısınmış olabilir, ne var bunda (:

Bent, King, Saha, C. Cole, A. Cole mesela...

Tam liste burada: Stellar Football Ltd

Neyse sonuçta ortada bir Brezilyalı futbolcu var ve de Juan Figer yok. Şükürler olsun...

Bir Futbol Devrimi Olur mu Hocam?





Arsenal'li oryantal Eduardo Celtic maçındaki kıvırmasının ardından maçta penaltıyı kazandı. Sonrasında UEFA 2 maç cezayı çaktı yıldız oyuncuya. Yahu düşündüm de Türkiye'de şu olsa devrim olur yemin ediyorum. Tabiî olamaz öyle bir şey de; hani olsa yani.

Elle gol atan oyuncuya ceza verilir; çarptı diye itiraz ederler. Elle golü engelleyen oyuncu da aynı muameleyi görmelidir falan. Çok zor bir yaptırım olmaz ancak bizim futbol sistemi hiçbir şeyi "adaletli" yapamadığı gibi bu cezayı da adil dağıtamaz.

Mesela bir oyuncu elini bir yerine atınca 6 ay ceza alır, bir oyuncu tribüne "kolum girsin" yapınca Millî kaptanlığa kadar yolu açılır. Bu ve bunun gibi bi' ton komiklik varken bu olay da ülkede adil dağılamaz. O yüzden biz hakemlerimizin "insani hatalarıyla" yaşamaya devam edelim. Ki bu sistem en çok da hakemleri rahatlatır.

Yok size devrim falan. Hadi...

görsel sporx.com'dan.


İşte o pozisyon:




1 Eylül 2009 Salı

Bir Gün "X" ile Oynarlar O Zaman Bu Kadar Kolay Olmaz


Olağanüstü spor medyamızın, sürekli düşene vurma politikası güden bir haber yazma mekanizması olduğu için sahip oldukları en basit tepki sistemidir bu. Bir takım sahada topunu oynar, pozisyonlar verir, pozisyona girer, kazanır bir şekilde. Sıra yorumlara gelir. Genelde beğenilmez tabii ki futbol ve futbolcular. Kaliteli bir oyun bekler herkes doğal olarak. Ama bir tarafta 100 milyon Euro'luk kulüpler diğer tarafta "bonservisini 100bin dolara aldık" diye güleriz ağlanacak halimize modundaki, 3 hoca değiştirmeden sezon bitirmeyen takımlar. Sen at eti salamı, çökelek peynirini pizza yapımında kullanırsan, eline ilginç bir hamurlu şey geçer. Neyse son moda, 4'te 4 yapan Galatasaray ve Fenerbahçe'nin düşmesi için yazılan reçeteler.

Avrupa'da bilmem kim ile oynarsın, yarın derbi oynarsın o zaman böyle oynayamazsın muhabbeti aslında konu. Hani 38 haftalı ligimiz var, bir hafta Tottenham, hafta içi Sevilla, hafta sonu Sampdoria deplasmanına gidiyor ya takımlarımız ondan bu muhabbet. Ciddi ekiplerle oynamadı aslında bu tezin önemli noktası. Senin ligin kalitesiz ekiplerden kurulu bunu farketmiyor musun acaba? Kimle karşılaşabilir ki mesela Galatasaray güçlü olarak? Kaç sefer. Beşiktaş'la iç-dış, Fenerbahçe ile iç-dış, Bursa deplasmanı, Trabzon deplasmanı, Sivas deplasmanı ve Eskişehir deplasmanı. Geri kalanını banko kazanmayacak bir takım mı Galatasaray veya Fenerbahçe. Bu takımlar ayrıca bahsedilen kalburüstü takımlara da Denizlispor'a, Kasımpaşa'ya hazırlandığı gibi de hazırlanmıyor. Bir Trabzonspor maçının konsantrasyonu ile Manisaspor maçı bir midir? Galatasaray, Benfica'yı ve Hertha'yı (80.dakikaya kadar) deplasmanda ezerek yenebilecekken tutup Hacettepe'yi mi yenemeyecek. 3 gün önce 5 yiyip, 3 gün sonra Bordeaux'a 4 atan Galatasaray var mesela. Bırakın bunları. Bir gün o bahsedilen takımlara karşı da böyle oynamazlar elbet. Basmadıkları yer kalmaz sahada. Bu sözler de boş laf geride kalır.

Daha yaratıcı, daha pozitif. Hala Leo Franco'yu eleştirmek için maç bekleyen yorumcular var mesela. Maçta kendisine gelecek pozisyonlar maksimum bu kadar. Ne beklentisidir anlamadım? Futbol'un 3 ihtimalden oluştuğunu neden unuturlar ki acaba? Bir gün birisi gelir 3-4 atarmış bu takımlara. Futbolda oluyor bu hemde. Ne ilginç 3-4 gol yemesi veya yenilmesi bu takımların. Halley kuyrukluyıldızı gibi bir mucize mi ki bu? Futbol sadece. 3 ihtimali olan bir oyun...

Ertem Şener & Beşiktaş


Beşiktaş - Galatasaray maçını radyodan anlatıyorum. "Eskiden çok koyu bir Beşiktaşlıydım". Ama Türkiye’deki çirkinliklerden dolayı futboldan çok soğudum artık. Beşiktaş G.Saray’a yenilmişti. Top Fevzi’nin ayağının altından ağlarla buluştu ve ben de "maalesef top ağlarla buluştu" demişim. Tabii ki farkında değildim. Beşiktaş atağa kalkarken "rakip sahadayız" diye anlatmışım. O zamandan beri Beşiktaş maçını anlatmadım bir daha...

Ziya Doğan & Hikmet Karaman


Hikmet Karaman: Hocam valla eğer sakat olan stoperim bugün oynuyor olsaydı, berabere bitmez, kazanırdık.

Ziya Doğan: Valla hocam benimde bugün kadroda santraforum olsaydı maçı kazanırdık.

Ziya Doğan, santraforsuz çıktığı Ankaragücü maçı sonrası, maç ile ilgili görüşünü Hikmet Karaman'a anlatırken...

Kulübe Yanılgısı !!


Kulübe dediğin, betonarmeden uzak, tahta, saman, ağaç vb. şeylerle yapılan mütevazi evlerdir. Lüks felan amaçlamaz. Başını sokacak bir yer derler ya hani ondan. Galatasaray'ın sahip olduğu şeye ise kulübe diyen yanılıyor burada. Yanından bile geçmiyor hatta.


Sahada 2200 yıllık tarihlerini temsilen mor formalı Galat'lar var. Kenarda ise bir Saray. Evet Galatasaray'ın kenarda sahip olduğu oyunculardan dolayı, Recaro koltuklarının verdiği rahatlıktan da yola çıkarak ancak Saray diyebiliriz. Galatasaray, Rijkaard'ın çift ön liberolu 4-3-3'ü ile çıkıyor kağıt üzerinde. 5.dakikadan sonra da 6 - 0.5 - 3.5'tan 4'e dönüyor sahada sistem. Beraber oynadıklarında gelecek 2-3 senenin Galatasaray'ının orta sahasının isimleri olarak düşündüğüm Sarp ve Topal, Ayhan ile oynama alışkanlığından defansa gömüldü ve önlerinde yer alan Elano ile hatları kesildi. Topu ileride tutamayan Galatasaray'da beklerde bu yüzden etkisizlikten kırıldı. Hele Hakan Balta'nın ruhunu Volkan Yaman ele geçirdi deseler inanırdım dün. Sonrasında da Galatasaray, Daum Fenerbahçe'sine döndü. Duran topla rakibi açma çabaları ilk yarıda işe yaramadı. Sonrasında da Scottie Pippen ve Jordan'ın kankası olan zat-ı şahane'yi çatlatacak şekilde Rijkaard oyuna hamlelerini bir bir yaptı. Galatasaray'da oyundan Elano Blumer - Milan Baros - Abdel Kader Keita çıkacak, hemde yerine girenlerden birisi Aydın Yılmaz olacak deselerdi sezon başında hocanın ipini anında çekerler derdik. Bunu yapanlar kenarda Neeskens - Rijkaard olunca hiçbirşey diyemiyorsun işte. İsme değil, oyuna önem veren bir teknik heyet var kenarda çünkü. Eksikleri sistemle oynamadan değiştirdi ve oyunu lehine çevirdi. Nasıl peki? Duran topla açtı Galatasaray. Yıllardır adam gibi yapamadığı bir şeyle hemde. Sonrası zaten kopan bir maç.


Galatasaray'da çift ön libero oynayınca bu sisteminde önlerindeki adama bir şekilde pas alışverişi sağlamak önemli veya kanatların hemen skora götüren bir organizasyon yapması. Değişikliklere kadar kötü bir oyun. Sonrasında alınan bir maç. Röber'in yine evinde kaybettiği bir Galatasaray maçı daha.

31 Ağustos 2009 Pazartesi

Kör Galatasaray'a Gider, Badem Gözlü Olur





Gökhan Zan Beşiktaş kariyeri boyunca bu ülkenin en "sakat, bomba, yetersiz, kazma" stoperi ilan edilmedi mi? "Pozisyon bilgisi yok, taktik bilgisi sıfır..." diye konuşulmadı mı?

Şimdi bakıyorum her yerde adamı övmeye başladılar. Yanında Servet iki kişilik oynarken bir yere kadar kapatır Zan'ın hatalarını ama Zan yine de bildiğimiz Gökhan Zan'dır. Ah pardon, unutmuşum: Miilî takımın tandemi bu ikiliden oluşuyor. Millî takım da ortada zaten...

Yahu bir de bu adamı bir aralar Arsenal bile istemişti! Adamla Beşiktaş bile kontrat imzalamadı. Galatasaray bedavaya buldu(gerçi verilen maaşdan acısı çıkıyor bedavaya almanın); yanında da hazırda-uyumlusu Servet vardı diye aldılar bence. Servet olmazsa Galatasaray'ın tandeminde Gökhan Zan- XXXX ikilisini zor günler bekler.

Anektod: Geçen haftaki maçta bile Zan ayağının altından kaçırdı topu. Servet kademeye girdi de pozisyonu kurtardı. Gökhan Zan da Servet gibi bir patlama yapar mı...? Bence zor...

Pahalı Oyuncaklar


Basınımız Ankaragücü-Ankaraspor olayına uyandı. Daha önce olan Hacettepe-Gençlerbirliği olayına uyuyarak geçirdikleri ilk dönemi saymazsak. Bu daha farklı mı? Hayır. 2 kulübünde görünürde ve görünmeyeninde olan başkanları tek kişi. Biri Cavcav diğeri Melih Gökçek. Olay ise kağıt üzerinde usule uygun, etik olarak usülsüz transfer hareketleri.

Kulübe üye olduğu gün başkan olan bir adam var mesela bu ülkede. Konuşmasını da babasının yaptığı bir başkan. 6 ay sonra da askere gidecek olan bir adam hem de başkan. Babalarımız, amcalarımızın "asker olmayana kız bile vermezlerdi" dedikleri gibi. 6 ay sonra kulübü babasına bırakacak haliyle. Aslında zaten babası yönetiyor ya neyse. Bizim bu kadar pahalı oyuncaklarımız yoktu zamanında. Bi' Fifa 98'imiz vardı. Bir de elektrik direği ve bir taşın kale direği olduğu futbol maçlarımız. Bunun etik, doğru, kurallara uygun olup olmadığı felan tartışma konusu. Büyükşehir Belediye Ankara ne kadar doğruydu ki? Hacettepe'nin iyilerinin önce Gençlere alınıp oradan parayla satılması ne kadar doğruydu ki? Hayırlısı felan olmasın. Gökçek Ankara'dan gitsin en hayırlısı bu olur. Berbat Ankara takımlarını yıllardır izlemekten gına geldi zaten. Berbat sahalarda.

Saha dedim aklıma geldi. Suni Çim, doğala döndü ya hani. Daha doğallaştık. Dünyada örneği yok diyorlar felan ya hani Moskova'yı görmezden gelip, neyse o çimler sararacak kışın. Çünkü ısıtıcı sistemin yapay çimde çalışma mesafesi 15cm. Doğalında ise 30cm. 15cm indirmekte 500bin Euro. Cavcav da tabii vermedi bu parayı. Olduğu gibi döşediler. Aralık ayında sarı çimlere, şubatta çamura hazırlanın...

Beyler O Konuda Freş Değilim..

şş lan; olm param bitti yolda kaldım lan. bana 20 lira atızlayın, ben size çakızladım gelince. adamı deli etmeyin. telefonumu bilmeyenler facebook'tan alsın. acil diyorum lan, valla ciddiyim. para konusunda hiç şaka yaptığımı gördünüz mü aga, ayın 6'sında yollarım ben size geri. 20 lira atın, adamı delirtmeyin.