12 Haziran 2010 Cumartesi

İngiltere 1-1 ABD (Foto)










Bir İngiliz Kaleci klasiği...




İngiltere 1-1 ABD
dk 4, Gerrard
dk 40, Dempsey

Arjantin 1-0 Nijerya (Foto)




Kolombiyalı Uyuşturucu Çetesi liderlerine benzemiş Diego. Foto'ya tıklayıp tam boyut açarsanız dikkat! Korkutucu olabiliyor.




Messi takımı sırtlamak adına çok çalıştı. Başka biri kaçırsa yadırgamayacağımız, ama "O" kaçırınca şaşırdığımız pozisyonlar oldu.



dk 6, gol anı.







Arjantin 1-0 Nijerya
dk 6, Heinze

Güney Kore 2-0 Yunanistan (Foto)




Dk 7, Yunanistan oyuncularının yüz ifadelerine dikkat.






Teknik-Taktik analizini A grubu yazısından sonra tamamen Felix'e bırakıyorum. Foto toplama arşivleme benden olsun.

Güney Kore 2-0 Yunanistan
dk 7, J. Lee
dk 52, J. Park

Dünya Kupası İlk Gün || A Grubu


Eskiden Dünya Kupası, Avrupa Şampiyonası denildiğinde daha ciddi, daha maç gibi maçlar olurdu hep. Belki de bunun sebebi oynayanlardı. Bi' Zidane, sağ bekte Sagnol, göbekte Thuram felan, diğer tarafta Bergkamp, Del Piero, Shearer... Şimdi bakıyorsun ekrana, bir takımın yıldızını "para vermedin" diye kaçırmışsın, diğerini dâhi teknik direktör ve başkan yalakalığından höt diyemeyen yazarları tarafından "bu sisteme uymuyor" diyerek yollamışsın, ki Anelka'nın bir sisteme uyamadığı tek futbol takımı Fenerbahçe'dir, ne Arsenal ne Bolton ne Fransa Milli Takımı ne de Chelsea değil nedense bu yazarlara göre, diğer takımın kaptanı senin stoperin, bir diğer yıldızı sen kiralamışsın, opsiyonun elinde ama sözleşme bile yapma niyetinde değilsin, 4. takımın bir oyuncusuna gözünü bile çevirmezsin ama teknik direktörü de Parreira.. Öyle bir grup işte A grubu.

Güney Afrika takımının sistemi belli. Hasbelkader işte. Yunanistan'ın biraz daha sempatik olanı. Daha fizik gücü yüksek ve atik olanı. Bu grubun en gerçekçi takımı onlar. Ne olduklarının farkında olarak oynuyorlar işte. Karşısında da Meksika diye bir takım. Stoperi Marquez ve hücumunun en önemli adamı Gio Dos Santos'un mayasında Barça olmasa veya Avrupa'da olsa adam yerine koyupta 4.torbadan almazsın. Oyuncu değişikliklerini görünce de bunlar Türk kanına sahip dedim. 37 yaşında Hasan Şaş'ın 98 kiloluk Meksika'lı ruh ikizi çıktı sahaya. Topa koşamıyor, sıçrayamıyor, boyun bile kalmamış kilodan. Meksika takımı bu durumda. Kalecisi de Ömer Çatkıç. Topa yanlış çıkma huyları bile aynı. Bir de sonradan giren bir arkadaş daha vardı. Düzgün pas veremezken taç çizgisi kenarında 7 tane topuk pası girişiminde bulunan. 5 kere normal pasa başvurmamıştır ama 6-7 kere topuk pasına başvurdu bu arkadaş.

Uruguay - Fransa maçı da başka bir komedi. Lugano Reis'in, bir pozisyonda yanılmıyorsam Toulalan'ın üstüne yürümesi harikaydı. O maçta da bir şey olmadı. Aslında oldu. Hollanda Çerez Ligi'nde Ado Den Haag'a, VVV Venlo'ya 4'er 5'er tane atan Suarez'i paketledi Fransa. Forlan ise Forlan'dı. Hakkını verdi krallığının. Fransa'ya karşı gireceği pozisyona girdi. Atamadı ama denedi. Ezilmedi Suarez gibi. 4 tane bek özellikli adamdan defans hattı el mahkumiyetiydi ama Sidney Govou'nun oynaması ne anlayamadım. Düşünün efsane Lyon'dan satılmayan tek adam o. Belki de teklif verilmeyen tek adam o. Niye oynadı denebilecek tek adam o gözümde Fransa'da. Hele Henry'nin bir pozisyonda el istemesi sırasında aklına İrlanda maçı gelmiş olacak ki, hemen kesti itirazı. Lugano olaya hakimdi de kartı vardı. Yoksa İrlanda'nın da hesabını sorardı orada.

Maçtan sonra da bayıldım Ntvspor'a. Güntekin Onay ve Sergen "neden Henry yok" muhabbetine girdi ve bitirdi beni. Klasik Türk geyikleri ile. Yok şöyle tecrübeli, yok şöyle usta. Yahu yerine oynayan Franck Ribery. Yerine oynayan Nicolas Anelka. Yerine oynayan Gourcuff. Sanki hücumda Gignac ve Hatem Ben Arfa vardı. Sen Malouda'yı sorsana önce. İngiltere Premier Lig şampiyonu takımın bankosu adam. Chelsea'nin sol açığı. Pardon o Stoch'du ya. Karıştırdım. Pep'e sorsana Inter yarı finalinde durum 1-0'ken neden Henry değil de Jeffren'i aldın diye. Maçı neden Bojan - Jeffren - Messi ile bitirdin desene Henry'i öğrenmek için.

Komik, zaman kaybı, berbat bir gruptu işte A grubu. Güney Afrika grubun en harbi takımı gözümde. Ama en güçsüzü. Meksika desen hala Hasan Şaş'ın 98 kiloluk Meksika'lı tıknaz ikizi ile bir yere gelecekse oh ne ala, mualla. A grubunun galibi Vuvuzela olur. Diğer çıkan 2 takımdan hiç bir şey de bir sonraki turda geriye kalmaz.

11 Haziran 2010 Cuma

Uruguay 0-0 Fransa (Foto)
























A grubunda iki sıkıcı maç sonrası puanlar eşit. Kötü bir başlangıç günü, bol bol vuvuzela. Yakışmadı kupaya, umudumuz yarınki Arjantin maçı.

Güney Afrika 1-1 Meksika (Foto)




dk 55, Tshabalala



dk 79, Marquez

(bu fotoda gol atana değil, arkaplandaki G. Afrika'lı taraftarlara dikkat)

+

bonus, Bafana Bafana ekibi seviniyor:


8 Haziran 2010 Salı

Golsüz Eşitlik FourFourTwo Haziran Sayısında





Arşive eklemek gerekliydi.

*Sayfayı pdf olarak ulaştıran Ali Ece'ye teşekkürler. Bu arada Haziran Ayının Dünya Kupası ekleri şiddetle tavsiye edilir.

Fotoğraftaki Kim?


Yeşil sahalarda bu imaja sahip bir kişi vardı yakın zamanda... Fotoğrafta pek güzel...

7 Haziran 2010 Pazartesi

Dünya Kupası'nın İzlenmeyecek 5 Maçı


Hep izlenecek 5 maç, kaçırılmaması gereken maçlar listelenir ya, biz de blog olarak oynandığı saatlerde başka şeylerin izlenebileceği 5 maçı yazalım dedik. "Kardeşim Dünya Kupası bu" deseniz de, oynanan oyun futbol işte. Sıkıcı olabiliyor bazen. İşte o 5 maç.

1- Slovenya - Cezayir; İşte Dünya Kupaları tarihinin en hiç bir şey vaad etmeyen maçı. En "maçı olduğu gün bile adı hatırlanmayacak 2 takım". Tamam Afrika Kupası'nda adını duyduk Cezayir'in ama ne vaad edebilir ki bir Avrupa Takımı'na karşı. Ekvador olsa neyse. Kaviedes'ler felan taçla gol atıyordu. Hele Slovenya. Kalecisi Handanovic olmasa dayak yer heralde her takımdan. En hiç bir şey vaad etmeyen maç işte.

2- Yeni Zelanda - Slovakya; Bu Yeni Zelanda, Avustralya tarafından tokatlanmaktan bıkmadı heralde, diğer ülkelere açılma kararı aldı. Slovakya ise ondan hallice. Zaten Slovakya da arkadaşları yenecek ama gereksiz işte müdür. Holosko, Sestak, Vittek, Stoch felan izlerim diyorsanız ne ala.

3- Yeni Zelanda - Paraguay; Yeni Zelanda'ya karşı özel bir kinim yok. Sadece ne işleri olduğunu çözemedim. Paraguay desen biraz hücum hattı ile işte felan fişmekan. Farklılık ararım ben diyenler ne mutlu size işte. Ama Afrika'lılar bile gitmez heralde bu maça.

4- İsviçre - Honduras; Bayılıyorum bunlara. Gariplerim bir de İspanya'nın grubunda. İsviçre'nin tek üstün başarısı Tolga Seyhan ve Alpay Özalan tandeminin 2 asisti ile bizi elemeleriydi. Honduras ise (David Suazo demeyin vuvuzela çalarım) Honduras işte. Öyle bir maç olur bu da.

5- Şili - Honduras; Şili - İsviçre diye de uzatabilirdim de acıdım bu gruba. Nedir bu grupların amacı bilmiyorum. Mesela, Güney Afrika - Fransa maçı da muhtemelen sıkıcı, berbat bir oyuna sahne olacak ama Fransa diye izleriz o maçı belki. Ama Şili - Honduras maçının ne çekiciliği var arkadaş. İçim karardı.

Öyle 5 maç. Birisi sürpriz yapıp güzel bir oyuna sahne olabilir ya, belki. Yersen.

6 Haziran 2010 Pazar

Sen Yoksan Her Şey Eksik


Siz, Obi Mikel'in, Ferdinand'ın, Essien'in sakatlıkları yüzünden üzüledurun, bizim Busker ile ortak kahramanımız yok diye kupayı izlememeye bile karar verdik neredeyse. Ama anısını yaşatmak için izleyeceğiz. Hoş, Obi Mikel, Ferdinand veya Essien yok diye neden "kimi izleyeceğiz yææ" oluyor anlamıyorum. Mis gibi Xavi, Iniesta, C.Ronaldo, Messi, Tevez, Sneijder, Agüero, Forlan, Rooney, Lampard, Gerrard, Torres, Kaka, Robinho var iken Obi Mikel'in veya Ferdinand'ın seyir zevki açısından bir şey ifade etmesini anlayamadım. Daha iyi hatta olmamaları arkadaş. Ne güzel çatır çatır gol yer işte bu takımlar. Hele hele üst seviye 1 futbolcu, orta seviye 2-3 futbolcu ile turnuva sürprizi olması beklenenleri de anlayamadım. Sürpriz Fildişi değildir. Mesela; İtalya'nın yarı final görmesi sürprizdir bu şartlarda. Alın size sürpriz takım. Portekiz. "Ahmet Akçan'ın Portekiz versiyonu Querioz" ile bir takım başarıya ulaşırsa ne mutlu. Hele başarısızlığı 2 kelime ile özetlemek istersek vereceğimiz cevap olan "Raymond Domenech" ile Fransa'nın bir yerlere gelmesi. Sürpriz takım budur. Herneyse, biz kahramanımıza dönelim: Muhammed El-Deayea..!

Futbol tarihinin en fazla milli olan kalecisi. 181 kez. 177'si resmi maçlarda. 1994'ten 2002'ya kadar bütün Dünya Kupalarında bulunmuş ve gol yemiş bir isim. Kaleyi korumuş diyecektim aslında ama gol yemiş daha uygun düştü kendisine. 2006'da da kadrodaydı ama oynamadı. Gol yemediği futbolcu kalmadı diyorlar. Hatta Al-Hilal'de kaleyi O'nun koruduğunu gören Gerets, O'na 30m'den bir tane sallamış ve golü atmış, attıktan sonra da; "Çok şükür, ben de bir tane attım" diyerek teklifi kabul etmiştir. Hoş, Gerets'in bu adam kaledeyken şampiyonluk kazanmasına Hıncal Uluç bile; "yahu o kadar inanamadım dedim ben Haşmet, ama ilk kez bir şeye gerçekten inanamadım" dediği rivayet edilmiş, ardından da "Hıncal Abi, ben Haşmet değilim Mehmet'im" cevabını aldığı Ntvspor stüdyolarından yayılan bir şehir efsanesi olduğu da rivayet edilmiştir.

Arap futbolunun efsanesi olarak anılır. Suudi Arabistan'ın Asya Kupası kazanmasını kurtardığı penaltılarla sağlamıştır. Lakin, 10 Dünya Kupası maçında 25 gol yemesi de gözlerden kaçmamalıdır. Gözler O'nu arayacak tabii ki. Top kalesinden geçerken uzun siyah eşofmanı ile oradan oraya atlamasının ve topun ağlara gitmesini engelleyememesinin bizim için bir burukluğu olacak elbette. Tabii ki son olarak da bayrağını hangi ülkenin kalecisine teslim edeceğini bekleyeceğiz. Beklentimiz, Kuzey Kore. Honduras da olabilir. Göreceğiz. Ama El-Deayea'yı ve siyah eşofmanı ile uçmasını değil...