30 Ocak 2010 Cumartesi

Tevfik Köse' nin gol atması


Teyfik değil. Tevfik... Evet; futbol literatürümüze girdiği günü tam olarak pek anımsadığımı söyleyemeyeceğim. Lakin, nasıl benim literatüre nasıl girdiğini hatırlıyorum...

Yıl 2007 idi, Melih Gökçek ve yönetiminin genç oyuncu transferi kontenjanından faydalandı ve ülkeye başkentten geçici transfer ile giriş yaptı... Aslında hikaye buraya vardığında ümit milli takımda filan oynayan bir oyuncu olduğundan ötürü, şahsen Tevfik' in Ümit Karan gibi nam salacağını düşünen bir vatandaştım... Hıı, sorarsanız; o sezon Tevfik 10 ya da 12 maçta forma giydi ya da sonradan girdi ve bir maçta da penaltıdan golünü attı.

Ve ardından Kayserispor macerası... Klüp o dönemlerde yurtdışından bir dize oyuncu transfer ediyordu; u21 den Tevfik' de Leverkusen' den yine geçici olarak bu soğuk Orta Anadolu kentinin yolunu tuttu. Sonrasında ne mi oldu?
Tevfik burda da patlayamadı... Çok forma şansı da bulamadı. Ankaraspordaki gibi Türkiye Kupası maçlarında oynadı; birinde, memleketim takımı İskenderunspor a gol attı ve sezonu tamamladı...

Ve bu performansların akabinde artık Leverkusen' de Tevfik' e sıcak bakmamaya başlamış olacak ki, Tevfik' in sözleşmesini fesh etti...(resmi kayıtlarda yazan bu)

Neyse; bu sezonun devre arasında İstanbul Büyükşehir Belediyspor Tevfik' i transfer ettiğinde yine gözüme ilişti. Abdullah Avcı ile çalışma şansına haiz olacağından bu sezonun onun için iyi geçmesini diliyordum... Ve Türkiye Kupasında attığı golden sonra, gol attığı yine gözüme ilişmişti. Şans bu ya; bugün yine gol attı. Üstelik bundan 3 sezon evvel; Türkiye' de ilk golünü attığı takım olan Kasımpaşa' ya.

Aykut Kocaman, Tolunay Kafkas ve şimdi Abdullah Avcı... Umarım bu sefer başarırsın Tevfik...

Sensiz Olmaz




ilk sigaram bile tatsızdı
sensiz olmaz

anlaşılan alışmışım
sensiz olmaz, sensiz olmaz
bir verdiysem iki almışım
sensiz olmaz

yine kendi kendime sormadan duramadım
niye seni böyle istiyorum bulamadım


Yapacak bir şey yok, mecburen olacak. Kendim istemedim mi bunu?... İki gündür futbol blogunu kendi sorunlarımla dolduruyorum. Herkesden özür..

Shabani'ye Veda


Galatasaray yönetimi de bu ayrılığın erken ve istenildiği gibi olmadığını biliyor ki, Nonda'ya güzel, belki de ilk kez yapılan bir veda yaptılar. Nonda'ya "yaptıklarından dolayı teşekkür etme" olayını sözde değil uygulamada da gerçekleştirdiler ve bir plaket verdiler. Nonda'da tabii taraftarlara selamlarını da gönderdi ve "Bu yıl da şampiyon olmak için hep beraber" diyerek veda etti...

Biz taraftarların da bir son görevi olmalı. Ünlü, ünsüz pasaportu olan her futbolcu için havaalanında izdiham yaratan bizler, Nonda'yı güzel bir şekilde uğurlamalıyız...

Aradığınız Kişiye Şu An Ulaşılamıyor!

Uyku düzenim bozuktu, iyice ayarı kaçtı. Deli gibi uykum var ve başım ağrıyor; yatağa girince hepsi geçiyor.

İki cebi de kapattım, ev telefonumu bilen yok zaten. Bir süre "dış dünya" ile tek iletişimim blog olacak herhalde. Msn, Facebook zaten uzun süredir kullanım dışı. Kız arkadaşıma bile haber vermedim. Zaten tartışmıştık bayağı merak etmiştir. Yalan değil biraz önce açtım telefonumu. 9 kere aramış sonra vazgeçmiş.

Yanlış kararlar aldım, vazgeçemiyorum da. Kimseye söylemedim, söylemem de zaten. İçimde eritmek daha kolay. Kendimi paylaşmayı sevmiyorum sanırsam.

Birazdan yatağa gireceğim ama yine uykum kaçacak, Agatha Christie romanlarından birini seçer okurum artık. "Yokluğumda çok kitap okudum" dostlar. Başka bir şey de yapasım yok.

(yazdım rahatladım! futbloglardan yönlendirilenlerden özür dilerim alakasız bir kayıtla vakit çaldım)

29 Ocak 2010 Cuma

Türkiye'de Adam Eksiltme Ondan Sorulur: İbrahim Üzülmez





Yok arkadaş yok, birkaç hafta önce bu adam hakkında "kazma" yazdım diye no-post almıştım bir forumda. Elim kırılaymış da yazmasaymışım. Bu adamın attığı çalımları hiçbir sol bek atmamıştır. 35'inden sonra atmaya başlaması da ayrı bir olay. Vallahi aklım almıyor bu adamı.

Hele bir solundan atıp sağından geçme hareketi var ki evlere şenlik. Normalde o hareketi depar atarken yapar topçular. Karşısındaki defans ne olduğunu anlamadan geçer gider adamlar. İbo bu hareketi deparla değil, durduğu yerden yapıyor, başarılı da oluyor. Erhan Güven'e yazık etti bu akşam. Sıkıcı maçın tek güzel şeyiydi. Erhan Güven, Old Trafford'da Evra'dan çekmedi bu kadarını.

Zero Tituli


Haftasonu Milan'ı bitirdi, hafta içi de Juve'yi. Üstüne bir de Ferrara'yı gönderdi. Kupada da Roma'yı yani Ranieri'yi bir kez daha geçerse yine bir Zero Tituli duyacağız Jose'den.
Zero Tituli'de, Zero Title'ın "Mourinho'ca" versiyonu. Sıfır Şampiyonluk demek...

Sabah Erman, Akşam Erman, Yeter!




Bu iş neden bu kadar geyiğe sardı anlamış değilim. Erman Toroğlu Aziz Yıldırım isteği doğrultusunda kanaldan çıkartılmış falan filan. Bazen o kadar fantezilere dalıyoruz ki olayın en rasyonel, en basit açıklamasını kaçırıyoruz.

Lig TV bir pazarlama kanalı, bir haber kanalı değil. Bu kanalın asıl amacı Turkcell Süper Ligi olabilidiğince çok kişiye pazarlamak ve buradan "yayın hakkı" parasını çıkarmak, hatta üstüne koymak.

"Kaç kişi Erman Toroğlu için Lig TV satın alır?" sorusunun cevabını düşünürsek son seneler için, istenilen şey elimize geliyor. Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarları farklı zamanlarda protestolar yapmıştı mesela. Digiturk'ler iade edilmeye başlanmıştı. Çoğu kişi de sebep olarak bu iki insanı söylüyordu Digiturk'e. Eh, insanların haberi var yani bundan.

Aziz Yıldırım'ı Erman düşmanı, Erman Toroğlu'nu halk kahramanı yapıp duygusal oyunlar çevirmenin hiçbir anlamı yok. Kimileri "Erman Toroğlu'nun ekmeğiyle oynanmaya çalışıyor falan diyor. Yok artık.

Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner be Erman Hocam! Ya da "gün olur devran döner, horoz domalır tavuk gömer" mi desek sizin jargonunuzla, seversiniz bu işleri siz.

Gio - Caner - Arda - Kewell


4 ismin, 4'ünün de özelliği malum. Solları iyi. Sadece Gio, Barça sisteminde ters ayak ters kanat olayına çok aşina bir isim olduğundan sağda daha fazla iyi sadece. Öyle olursa oynayacağı yerde Keita var ki, orayı alması çok zor. O da sol kanatta yeteneği ve tekniğini kullanacak malum. Neyse buzdağının görünen kısımları tartışılır, benim için önemli olan görünmeyen kısmının tartışılması... Neden bu kadar yoğunluk yaratıldı? Ne gerek vardı? Nonda'yı gönderecek kadar ne oldu? Burada yüksek sesle söylenemeyenlere bakalım.


"Arda Turan sezon sonunda gidiyor" deniliyor. Hatta sözleşmesi için ilk imzaların atıldığına kadar giden söylentiler var. Servet Çetin de sezon sonunda satılacak bir isim. Arda meselesine geri gelince, Arda'nın gittiğini düşününce, gelecek sezon için sözleşmeli hiçbir isim kalmıyor. 2 kiralık oyuncu bir de Harry. Harry'nin sözleşme mevzuusunun belirsizliği Gio transferini daha elzem hale getirdi haliyle. Harry'nin de kalacağının garantisi olmaması nedeniyle Gio getirildi. Caner konusunda ise Galatasaray, "bekle ve gör" taktiğini izliyor. Çünkü Mayıs ayına kadar opsiyon hakkı Galatasaray'da. Galatasaray, Mayıs'a kadar istediği an Caner'in bonservisini alabilir. Gio'nun da opsiyonu Galatasaray elinde. Kewell ve Arda'nın gitmesi durumunda gelecek sezon için Gio'nun da opsiyonu alınabilir ki bu da sol kanat için 2 adet 20'lerinde isim demek. Bu yüzden Gio ısrarı yapıldığı düşüncesi var.


Jo opsiyonu için ısrarcı olunduğunu düşünmüyorum zaten. Sezon sonunda Galatasaray'ın Pavlyuchenko atağı olacaktır. Neticede Haldun Üstünel'in ne yapacağı belli olmaz. Samaras'ı da getirebilir. Benjani ise Nonda'nın biraz daha uzunu. Fazlası yok. Çok çok gereksiz yani Benjani.


Durum bu kapalı kapılar ardında söylenenlere göre. Arda dışında gelecek seneye sözleşmeli isim yok. 2 adet potansiyel imkan var. Gidecek Arda var. Harry var. İyi oynarlarsa 4 ay süresinde kazanılacak 2 büyük potansiyel var.

Beşiktaş Başkanlık Seçimine Doğru #2 (Onursal Başkan...)





Artık iyici mide bulandırıcı bir hale gelen Sayın Başkanımız Yıldırım Demirören ve Ekibine Barış Manço'dan gelsin:
barış der her bir yanın altın gümüş taş olsa
dalkavuklar etrafında el pençe divan dursa
sapa kulba kapağa itibar etme dostum
içi boş tencerenin bu sofrada yeri yok
sapa kulba kapağa itibar etme dostum
içi boş tencerenin bu sofrada yeri yok

para pula ihtişama aldanıp kanma dostum
içi boş insanların bu dünyada yeri yok
Geçenlerde Onursal Başkan Seba NTV'de kısa bir göründü. Biz o güzel günleri yakalayamayanlardanız. Araştırdığımız, okuduğumuz kadarı var. Bir de "futbola 'fitbol' diyen başkan istemem"ciler, "ahmet dursun, Seba gitsin"ciler biliyoruz. Bunları diyenlerin içi rahat mıdır acaba? Seba döneminin de hataları olmuştur da, O Seba'dır yine. Bu yaşta yönetici olamazdı belki de ama kulübe küstürenlere yazıklar olsun. Ben Seba'ya bakınca İnönü'de ilk attılan golü görüyorum, Baba Hakkı'nın alnından öptüğü adamı görüyorum. Bir de geçenlerde köprü trafiğinde Ahmet Dursun'u gördüm. Bir Barca maçından başka bir şey ifade etmedi. Barca'ya gol atanları bulmak kolay da, içimizden gelip de yıllarca Başkanımız olacak birini ne zaman bulacağız acaba. Sistem mi izin vermiyor, biz mi vermiyoruz? Ah ulan, ne biçim küstüyoruz insanları... Ben üzüldüm Onursal Başkan'ı görünce öyle gözleri dolu dolu. O da sanki "Beşiktaş kimlere kaldı" der gibiydi. Ah be Başkan'ım, kimlere kaldı görüyoruz işte.

İnsanları Murat Aksu - Yıldırım Demirören arasında tercih yapmak zorunda bırakan Beşiktaş ileri gelenlerine de yazıklar olsun! Bir umut Demirören'den kurtulmak güzel yine de. Ancak pek imkan vermiyorum malesef.

28 Ocak 2010 Perşembe

Elveda Shabani Nonda


Kewell - Nonda sorusunun cevabı Shabani Nonda oldu Galatasaray adına. Böyle gitmeseydi keşke ama gidiyor işte. Teşekkürler Nonda. Teşekkürler şu yukarıdaki fotoğrafı bize yaşattığın için...

Kendisi inşallah ilk iç saha maçında tribünler tarafından son kez o meşhur tezahuratı ile selamlanır ve hatırlanır.

Toroğlu'nun Gitmesi


Uzun süredir Beşiktaş Başkanlık Seçimleri hariç bir topa girmiyorduk. Zemin mevzuusuna da girmedik. Ağustos ayında 19 mayıs çimlerinin sararıp, çamura bulanacağını da nedenini de yazdık çünkü. Neyse Erman Toroğlu olayına gelelim. Açık söylemek gerekirse, 4 büyük takım taraftarı olup seveni futbol yorumcusu olarak pek yoktur. Bu 4 büyük dışında taraftar, yöneticilerin de sevdiği bir isimdir. Lakin, futbol dünyası 4 büyükler çerçevesinde döndüğünden sevilmediği daha çok söylenir. Severmiyim? Ekranda görmesem aramam ben. Nedeni basit ve açık. Takımımın 90 dakika sonunda kazandığı maçtan sonra hakemi, mütemadiyen "birisi bir çakar, birisi bi' çakacak kendine gelemeyecek" lafları duymaktan nefret ettim sayesinde. Olayın Fenerbahçe kısmı da bu zaten.


10.haftadaki derbi Türk futbolunun taşlarını oynattı, toprak kayması yaşattı. Fenerbahçe maçı 3-1 kazanınca bir taraftar ne ister yayıncı kuruluşun yayınından. Galibiyete yönelik cümleler. Derbiden sonra 1 saat derbi konuşulduysa 50 dakikası hakem, taraftar, fair-play üzerine idi. Zaten biz Galatasaray'lılar haliyle pek izlemiyoruz spor programını. Fenerbahçe'lilerin de en büyük keyfi maç sonrası yorumları izlemek. Galibiyetin keyfini çıkartacak bir program yerine bir adamın 1 saat hakemi konuşması, Fenerbahçe'nin hakkını vermemesi olayı bitirdi. Dersiniz kanal değiştirin. Yayıncı kuruluşun programı bu neticede. Sezar'ın hakkı Sezar'a olacak. Bu bitirdi Toroğlu'nu. Yeni ihale ile de hiç şansı kalmadı. Çünkü artık kanal bir kulübe cephe almaya karşı gelecek durumda değil. Herkesi çekmek zorunda. 4 büyüklere maç sonunda yorum konusuna kendisini düzeltip, ayarlarsa tekrar rahat rahat gelir.


Neyse geç oldu ama yazayım dedim...

27 Ocak 2010 Çarşamba

Gio Resmileşti



Şimdi işin en sıkıntılı kısmı bekleniyor. Sözleşmesi feshedilecek isimin açıklanması kısmı...

26 Ocak 2010 Salı

Neden Çark Ettiniz Ey Beşiktaşlılar?!

" Bu başkana Beşiktaşlılar alışamadı, tutarsız, dengesiz davranışları var. Çok yazık, 106 yıllık kulübümüzü etik değerler açısından son derece zedeliyor. Süleyman ağabeyi ve o zamanki yönetim tarzını Beşiktaşlılar çok özlüyor. Taraftarlar, bütün Beşiktaş camiası ve spor kamuoyu bu nedenle birilerine `çıkın artık ortaya` diyorlar."

Sinan Vardar, 08.01.2009 Tarihli Açıklaması

Metin Keçeli'den sonra Sinan Vardar da "çark" edenler listesinden seçime Demirören'in yanında girdi.

Bu adamların -kimse kusura bakmasın ama- kafası çalışmıyor herhalde!

6 yıldır kendini ve takımı çekebildiği kadar dibe çekmiş, cümle alemin makara konusu bir insanı yeniden Başkan yapmak için kıçını yırtıyorlar. Kendi taraftarının bile istemediği bir adamın aday olmasını da bir yere kadar anlarım da ona destek verenlere hiçbir şey diyemiyorum. Murat Aksu belki çok iyi bir Başkan olmayacaktı kimse garantisini veremez ancak bir değişimin gerektiğini idrak edemeyen akılsızlara diyecek bir şey bulamıyorum. Yaşınızdan başınızdan utanın! Yarın öbürgün Beşiktaşlı yaptığınız evlatlarınız hesap sorar sizden inşallah!

Menfaatleriniz - çıkarlarınız batsın, Beşiktaş'tan uzak durun inşallah.

Ben çocuklarıma sizin Beşiktaş'ınızı bırakmak istemiyorum, vicdanınız rahatsa vay halinize!

Kewell vs Ziya



2009, İstanbul, Ali Sami Yen



1987, İstanbul, İnönü

Zerafet?

Benim oyum bacak farkıyla Ziya'ya.

Not: Ziya Doğan fotoğrafı Desportivo Blog'dan alınmıştır.

Kewell


Eskiden, eskiden dediğim daha 3-4 gün önceye kadar, internet başında, televizyon karşısında hep transfer haberi beklerdik. Hep daha iyisini istiyorduk çünkü. Bu kez ise, belki de Galatasaray taraftarlarınca da bir ilk, "ne olur transfer yapılmasın" diyor. Çünkü Kewell gidecek. Anlamsız denge bozuklukları yaratacak gelen adam. Dengesi önemli değil. Kewell gitmesin. Gitmesin işte. Caner var. Sol kanatta Arda var. Ne gerek Dos Santos. Sözleşmesi dondurulacaksa, giderim Sami Yen'e, maç öncesi futbolcuları çağırırken önce "Harry, Harry Kewell" diye bağırırım, her golden sonra da "Küvıııııııııl"diye de haykırırım arkadaş. Bana, forma arkasına isim yazdırtacak ilk isim oldu bu adam. (Hagi zamanı pek şans olmadı) Yollamayın işte. Florya'da, Sami Yen'de şu gülüşten insanları mahrum bırakmayın. Güler yüzümüzü asmayın. Astırmayın.

25 Ocak 2010 Pazartesi

Tema Düzenleme & Yenileme Konusu




Bir süredir aklımdaydı bu yenileme işi. Temamızın birkaç düzenlemeye gitmesini planlıyordum.
Siteyi takip eden arkadaşların da fikirlerini bekliyorum. "Şöyle olsa bence daha güzel olur" diyecek kimse varsa yorum kısmı açık. ;)

Üst tarafla başladık. Hazır finallere kar arası girmişken aradan çıkarayım dedim ancak uzadıkça uzadı. Sonra devam ederim artık. Hazır halini bloga görmek adına üstteki işlemi yaptım. Fikirlerinizi bekliyorum. Özellikle bu aralar (facebook & msn'i bırakınca) pek karşılaşamadığım yazar arkadaşlarımın da fikirlerini alayım lütfen.

Kulüplerin Sahipleri Taraftarlar mıdır?




Fena taktım bu konuya. Avrupa'da, Dünya'da bu işler nasıl yürüyor zerre umrumda değil. Çıkıp da "Barcelona"da bu işler böyle gibisinden cevaplar verilse de umrumda olmaz yani baştan anlaşalım. Sadece akıl yürütüyorum. Takımların asıl sahipleri taraftarlar ise, neden taraftarların Başkan seçme işlemlerinde önü açılmaz mesela?

Kulüplerimize üyelik bedellerine bakıyorum. Giriş ücretleri yani:

Beşiktaş:
Dışarıdan 2.000 TL, Aile Bireyleri (Bu konuda bir indirim olduğunu biliyorum ancak sitede bilgi bulamadım)

Fenerbahçe:
Dışarıdan 10.000 TL, Üye Eş ve Çocukları 2.000 TL, Amatör Sporcular 1.000 TL

Galatasaray:
Dışarıdan 10.000 TL, Lise Mezunları 600 TL, Aile Bireyleri 2.500 TL, Sporcular 1.250 TL

Aidatlar da genellikle 50 TL - 100 TL arası gidip geliyor.

Saçmalık bence. Başka bir açıklama bulamıyorum. Yahu böyle bir sistem olması bu zamana kadar kimseyi rahatsız etmedi mi merak ediyorum. Kulüpleri sadece zenginler mi yönetmeli? İdari kadrolar tamam da özellikle seçim zamanlarında taraftarlar neden oy vermesinler ki?
Saygıdeğer Başkanlarımız neden korkuyor merak ediyorum!

Üyelik bedelini düşürüp, aidatları biraz arttırıp buradan bir gelir etmek çok mu zor? Yoksa dediğim gibi korktukları bir şey mi var? Belli bir zümrenin seçtiği isimlere bel bağlayıp bekleriz biz de böyle.

Sonra Büyük Başkan, git artık Başkan, bilmem ne... Şu işin önünü açacak Başkan hangi takımda olursa olsun benim gözümde en cesur Başkan'dır. Pek de umrunda olmaz kimsenin ama!

Yok ama taraftar forma alsın, bilet alsın, kart alsın, hat alsın, maça gitsin yeter. Sadece taraftarlığını yapsın yani. Takımların sahipleri onlar.

Elano'da Böbrek Taşı


Galatasaray resmi sitesi bu aralar, Florance Nightingale gibi. Mütemadiyen sakatlık haberleri. Elano'da da böbrek taşı çıkmış. Florya'dakilere bir daha sormalı. Mazallah, apandisit felan olabilir.

Ya 11 Kişi Olsalardı

"Bugün bu maçı sahada sadece 6 kişi kalsaydık kaybedebilirdik. 7 kişi değil. 7 kişiyle bile kazanabilirdik"

Jose, 9 kişi bitirip, 2-0 kazandıkları Milan maçı sonrası görüşlerini açıklıyor..

Beşiktaş Başkanlık Seçimine Doğru





İki adayla gidiliyor seçime. Mevcut başkan Demirören, Başkan Adayı Eski Yönetici Murat Aksu.

Aklı başında bir Beşiktaşlı kime oy verecek olursa benim de gönlüm ondan yana. İsim vermeye gerek yok! Bu zamanda elini taşın altına soktuğu için bile teşekkür etmek lazım kendisine. Seçim Pazar günü yapılacak. Bu hafta son durumlar şekillenecek.

Bir yanda 6 yıldır camianın anasını ağlatan bir Başkan. Bir yanda camiayı umur dolu sözlerle hayallere sürükleyen bir aday. "Akıl" Murat Aksu'yu işaret ediyor doğal olarak. Aslında bir süre öncesine kadar Aksu kesin kazanır diyordum. Ancak "camia içinde bir tanıdıkla" konuştuktan sonra hayal kırıklığı yaşadım desem doğrudur. Bazı dernekler, rantçı ekipler Demirören'in tasmasıyla dolaşmaktaymış. Bu oyların dönüşü yok.

Bugün Fatih Kaya Haber1903.com sitesinde bir yazı yayınlamış. Ondan bir parça yayınlıyorum, o da aynı şeyden bahsetmiş:
Murat Aksu`nun seçilmesini engellemek için Yıldırım Demirören`e oy verecek olanlar da var...
Bu düpedüz Beşiktaş`ın geleceğiyle oynamak!
İhanet demek istemiyorum...
Ağır olur!
Az değil ciddi bir kesim böyle düşüyor...
Özellikle dernek ziyaretlerinden sonra bu düşünce fazlasıyla arttı...
İnanmıyorsanız başka bir yol deneyin...
Adaylara inat pusulanız siyah veya beyaz olsun...
Oyunuzu öyle atın!
Aksu'nun kazanması için "normal Beşiktaş'lı" katılımının fazla olması lazım. Buradan Beşiktaş'ı sevenlere yalvarıyorum; oyunuza sahip çıkın!

Önümüzdeki seçimlerde muhtemelen oy kullanma hakkına sahip olacağım. (Tabii olağan kurul olursa) Ama şimdiden düşünüyorum, Demirören'e bir insan niye oy verir? Mantıklı bir adet cevap bile bulamıyorum.

Beşiktaşlı bir tribün liderinin bir lafı/bedduası var. "Bugün Beşiktaş'tan menfaat bekleyen yarın anasından bir şeyler beklesin" gibi bir şeydi. Katılıyorum! Rant kapıları kapanmadan işler düzelmez. Haftaiçinde konu hakkında birkaç yazı daha gelecek.

Kazanan Beşiktaş olsun.

24 Ocak 2010 Pazar

Söyle Wenger Söyle, Söyle N'ooldu!




Stoke, Arsenal'i 3-1 yendi ama benim için güzel olan Delap'ın taçtan yaptığı asist.

Bir süre once "Arsene Wenger Şaşırma!" başlıklı yazıda Wenger'in taçların ayakla kullanmasını istediğini yazmıştım. Kendileri örnek olarak da Delap'ı vermişti. Haksız rekabet oluyormuş cart curt...

Delap da alınmış olacak ki bugün Wenger'e taçtan yaptığı asistle "ayarı verdi".

Teşekkürler Delap, kapak olsun Wenger! (:

(Arsene Wenger Şaşırma başlıklı yazı için tıklayınız)

John Arne Riise




Bu adamın hakettiği değeri göremediğini(underrated) düşünmüşümdür hep. Chelsea maçında kendi kalesine attığı golden sonra L'pool'dan kopmaması için bir sebep kalmamıştı zaten.

Dün Juve maçında deplasmanda Siyah-Beyazlıları yıkan adam oldu adeta. Buffon'a kırmızıyı göstertti, üstüne bir de şık bir kafa golü attı. Yakışır Turuncu kafalıya! Bir zamanlar deli gibi isterdim Türkiye'ye gelsin diye ama artık gerek de kalmadı.

1.85 boyuyla, fiziğiyle Maicon'la benzetirim bu adamı. Deparları falan... Norveçli olmasa daha iyi yerlerde olurdu belki de. Hatta İspanyol olsa Liverpool'da olabilirdi hâlâ.

Baba-Oğul Demirörenler'den Çektiğim!




Yahu arkadaş benim sizden çektiğim nedir?

Oğul zaten yıllardır Beşiktaş'ın başında, yaptıkları malum.

Baba Demirören de okulun Mütevelli Heyetinde imiş yeni farkettim. Bir pislik var bunda ama hadi hayırlısı. İleride kendimi Demirören Şirketlerinden çalışırken görmeye başladım.

Demirören sen benim simsiyah kaderim(mi)sin(?).

;)