26 Aralık 2009 Cumartesi

Manchester United Savunması


Vidic, Nani, Van der sar, Brown, Neville, O'Shea, Evans, Ferdinand, Macheda ve Ryan Giggs sakat. Da Silva ikizlerinin belki oynama durumu olabilir.

Gördüğünüz isimler bugün Hull City karşısında oynayamayacaklar. De Laet ve Gibson stoperde oynayacaklar yani. Kalede de Kusczak olacak. Bu 3'lünün beraber oynadığı Fulham maçında 3 yemişlerdi. Sakat olmasaydı stopere Giggs'i önerebilirdim. Sol açıklardan iyi stoper olabiliyor. Rooney'e kadar yolu var Sir'in.

Peter Griffin'in Charlie Brown'a Büyük Kıyağı



Snoopy'de mütemadiyen Charlie Brown'un önünden topu çeken uyuz kızı hatırlarız değil mi? Hep, tek tel saçı kalmış Charlie Brown'a taklalar attıran kızı. Peter Griffin, Patrick Swayze'yi de "Roadhouse" diyerek anıyor bu şekilde. Ayağına, eline sağlık Peter.

25 Aralık 2009 Cuma

Önder Hakkında 2-3 Cümle


Önder, bileğini kesti, sakatlandı felan. Bugün çıkan haber ise "Önder, Satış Listesinde". Bir ismi satış listesine koymak ne demek. Biz senin performansından memnun değiliz. Başka kulübe seni verebiliriz. Şimdi, bu düşünce, fikir, zikir doğal olanı, normal olanı. Peki, anormal olan ne bu olayda?

Olaydan sonra, Ercan Saatçi'nin gazetesine baktım. Malum, içeriden ne varsa öğrenir diye. Klasik yazılar. Ligtv, Galatasaray'a yolluyor, Adnan Sezgin yalanlıyor. Şimdi, satır aralarında Hürriyet'ten okuduğum bir olay var bu olayda. Buradan sonra haberdeki bu kısmın doğruluğunu kabul ederek yazıma devam ediyorum. Menajer ile yapılan toplantıda Aykut Kocaman var. Tamam. Bir de bizzat Aziz Yıldırım var. Aziz Yıldırım. Kim? Başkan. Önder'e kadar, altında Teknik Direktör, onun yardımcıları, sportif direktör, futbol şube sorumlusu var olan bir adam Başkan.

Oyuncu kazanmak ile ilgili muhabbetlere girmeyeceğim. Başka bir ülke vatandaşı olarak Türkiye'ye gelse Daum'un Gökhan'ı bile kesebileceğine eminim zaten. Kazım ve Güiza örneklerinden yola çıkarsak Önder veya başka bir yerli üzerine ne kadar düştüğü ortada. Önder'in içinde bulunduğu durum da ortada. Fenerbahçe'nin stoper derinliğinden bir eksilme neticesinde. Transfer gelecek desek, Bilica - Lugano arkasına kim gelebilir ki?

24 Aralık 2009 Perşembe

Batuhan Karadeniz Eskişehirspor'a mı?





Kaynakçı & Duyumcu
mevsimi bu duyumla birlikte resmi olarak açılmıştır.

Hayırlı transfer bir dönemi olsun inşallah. İlk haber böyle geldi. Forza Beşiktaş forumlarından bir vatandaşın iddiası böyle. Bire bir Rıza Hoca ile konuşma fırsatı bulmuş bu arkadaş. Rıza Hoca "Neredeyse bitti, artık Batuhan Eskşehir'de diyebiliriz" diyormuş. Tabata'yı da istemişler ancak yönetim bırakmamış. Ancak bırakılırsa Es-Es'e öncelik sağlanacakmış.

Biraz da kendi "duyum"larımdan ekliyeyim. Batuhan'ın Eskişehir'e gittiği dönemin, Youla'nın Eskişehir'den ayrıldığı döneme denk gelmesi isabet oldu. Saha dışındaki "ortaklıkları"na tanık olmuş biri olarak Youla'nın pek güzel "abilik" yaptığını söyleyemem Batu'ya. Hani şu Batuhan hakkında gazetelerde okuduğumuz haberler vardı ya geçen sezon Es-Es'teyken. Kaptan kaçmalar, alem yapmalar. Yazılanların bir kısmı yalandı ancak gerçek olanlarda yanında hep Youla vardı.

Batuhan Nobre ve Bobo'nun arkasında 3. forvet kalacaktı büyük ihtimal. Şu yaşlarda futbol oynanaması büyük zarar olacaktı, inşalah Eskişehir'de forma bulur ve gelişimini sağlar.

A2 Görevini Bırakan Sergen Yalçın #2




Biraz önce "A2 Görevini Bırakan Sergen Yalçın" başlıklı bir kayıt yolladı yazar arkadaşım Felix.
Onun üstüne laf söylemiş gibi olacağım belki ama bu konuda çok doluyum a dostlar. Hem blogun Beşiktaşlısı olarak bana da birkaç söz söyleme hakkı düşer. (:

Bir kısım insan Sergen'e sallıyor. Bir kısım insan da Sergen'den etkilenmiş Mustafa Denizli'ye sallıyor. Aklıma gelen bazı şeyler var ki...

- Öncelikle Sergen'in neden altyapıda olduğunu incelemek lazım. Sergen'in yetenekleri falan tartışılmaz. Yetenekleri ile kariyerinde varabildiği maksimum nokta arasındaki dengesizlik gençlere ibret olur, o da güzel. Beşiktaşlı falan ona da eyvallah, bir de lisans yeterliliği için yapması gereken staj vardı. O stajı yapacaksa Beşiktaş'ta yapacak tabii, ancak merak ettiğim "ne kadar staj yaptığı"? Hani staj süresinin bitimi bu aralarsa, bir de Sergen çok yakında bir takıma hoca olursa. Aman diyelim.

- Beşiktaş'ta malumunuz bir kongre yaklaşıyor. Kongre yaklaşırken bir "herkes safını belli etsin arkadaş" ortamı varsa o da olabilir. Murat Aksu başkan seçilirse Sergen'in nerede olacağına bakmak gerekir ki bu da pek tutarlı bir senaryo olmuyor. Sonuçta Sergen dışarıdan değil içeriden bir adam. Bir başkan ya da bir başkan adayına malzeme olmamalı.

- Paraların ödenmemesi... Şimdi bunun tepki yolu bu mudur? Bir insan böyle mi gösterir tepkisini? Sahaya çıkartmazsın oyuncuları, antremanları bırakırsın, içerinden mesaj yollarsın vesaire. İstifa için asla bir sebep değil! Dışarıdan bir hoca olsa anlarım da Sergen içeriden biri Beşiktaş için. Paralar ödenmemiş falan olabilir ama istifa sebebi bu değil.

- Beşiktaş teknik direktörü Mustafa Denizli'nin A2'ye gereken önemi vermemesi. Allah'a dua ediyorum sebebi bu olsun ve bu da gerçekçi olsun. Bir Beşiktaşlı olarak herkes gibi gençleri görmek istiyorum sahada. Korcan'ın yediği goller de afiyet olsun. Hakan'lar, Rüştü'ler ne maçlar kaybettirdi ilk maçında iki hata yaptı diye bizim çocukları mı idama götüreceğiz? Konu sapmadan devam edeyim, Sergen'in "hiçbir oyuncum A takımda oynaycak kafaya sahip değil" dediğini de biliyoruz. E bu tepki niye o zaman?

Peki Sergen gitsin mi, kalsın mı?

Eğer ki TV'de A takımın hocasına sallamaya devam edicekse gitsin. Bu nasıl bir yapılanmadır lan? Sanki Beşiktaş A takımı ile Beşiktaş A2 takımı ayrı camiaların takımları. A2 takımın hocası, A takımın hocasına sallayıp duruyor. Herkes eleştirir ama Sergen'in buna hakkı yok. Ya medyadan, ya Beşiktaş'tan vazgeçsin. Bu konunun direk muhattabı Demirören'dir bunlara izin verdiği için ama Allah'ın tüp kafalısına laf mı anlatılır?


***
Laf arasında:
Senin yeniden seçildiğin gün benim hayata küstüğüm gündür Yıldırım Demirören!
***

Bakalım daha neler yaşanılacak. Mustafa Denizli klasik gazetecilerle muhabbetini yapar Sergen'e bir şeyler der belki. Bu arada yönetimin Sergen'in istifasını geri çevirdiği söyleniyor. Ne olacaksa olsun, A2'deki gençlerden başka bir kişiye üzülüyorsam şerefsizim. Sergenmiş, Mustafa Denizli imiş... severiz sayarız belki ama zerre umrumda olmaz kulübün kapısından çıkıp bir daha gelmeseler.

Niye Genç Yetiştiremiyoruz? / Korcan Çelikay




Maçtan önce "Korcan", maçtan sonra "Korcan" konuşursa basınımız, Korcan'ın üstüne binen yükü anlamak zor değil. Hatalı goller yedikten sonra bir kaleciyi manşet yapabilirsiniz ancak hayatında ilk kez A takımla 11'de sahaya çıkmış bir gence bunu yaparsanız "Neden genç oyuncu yetiştiremiyor bu takımlar?" demek sizin haddinize değil sevgili basın! İlk de değildi bu. Pek değerli basınımızın gençlere yaklaşımını biliyoruz.

Beşiktaş taraftar forumlarını takip eden biri olarak belirtmeliyim ki Beşiktaş taraftarı bu oyuna gelmeyerek mükemmel iş çıkardı ve belki de Korcan'ı kurtardı bu seferlik. Haber 1903 internet sitesi röportaj yapmış Korcan'la. Oradan devam edelim:

Haber1903 : Korcan Çelikay yediği hatalı gollerden sonra kendine olan güvenini kaybetti mi?
Korcan Çelikay : Kesinlikle hayır. Her kaleci her yaşta hata yapabiliyor.Aksine yediğim gollere rağmen, taraftarımın arkamda olması beni dahada çok hırslandırdı.

Haber1903 : Yediğin gollerden sonra soyunma odasında neler yaşandı ?
Korcan Çelikay: Yerlisi yabancısı herkes yaşımın genç olduğunu, bunun olabileceğini söyledi. Yenilen gollerde sadece benim hatamın olmadığını, onlarında hatası olduğunu, üzülmememi söylediler.

(yazının önceki kısmıyla alakalı olarak sıradaki soruya ve cevaba dikkat lütfen)
Haber1903 : Soyunma odasında ağladığın birçok medya kuruluşunda haber oldu. Bu haber doğru muydu ?
Korcan Çelikay : Hayır öyle birşey yok . Soyunma odasında tabii ki çok üzüldüm ama ağladığım yalandır.

Bizde basının büyük bir kısmı "gazetecilik & habercilik" anlayışlarını böyle devam ettirirlerse biz 10 yılda bir çıkan Arda'lardan öteye gidemeyiz. Gerçi hâlâ Arda'ların sonu belli değil yıpratmaya devam ediyor şerefsizler. Bu tür basının etkisinin büyüklüğünü düşündükçe bizim ülkenin sporundan bir halt olmayacağını anlamak zor değil.

Korcan ileride bir Casillas, Buffon, VD Sar olacak demiyorum ama 22 yaşında bir kaleciyi bitirmenin hiçbir anlamı yok!

A2 Görevini Bırakan Sergen Yalçın


Sergen Yalçın; Ntv, Ntvspor arada Acun'un programında halı sahalarda takılmak haricinde görevini yaptığı A2 teknik direktörlüğünü bıraktı. Hani böyle söyleyince sanki alelade bir iş yapıyor gibi görülebilir. 16 maçta 14 galibiyet, 1 beraberlik, 1 de mağlubiyet alıp, devreyi en yakın rakibinin 9 puan önünde lider tamamlamıştı Sergen.

Nedenini ise; “Bu kararımın arkasında bir şey aranmasın. Her teknik direktör, bırakması gerektiği anda bırakmasını bilmeli” diyerek açıkladı Sergen. Anlaşılır yakında elbet. Belki de cidden sıkıldı be. NTV güzel tabi. Playstation'da oynuyordur arada. Olan ise arkada "bırakma" diye ağlayan gençlere oldu.

2009'da Türk Takımlarının Attığı En Güzel 10 Gol


Malum, yıl bitiyor. Klasikleri, rutinleri, hafızaları tazeleme zamanı. Takımlarımızın ligde, kupada, avrupa'da attığı 10 gol ile klişelere başlıyoruz.

Rodrigo Tello vs Manchester United; Her ne kadar yakın zaman da olsa, Old Trafford gibi bir sahada, 30-35 m'den bir kaleciyi avlamak, hele Manchester kalecisi ise kolay iş değildir. Old Trafford'da 3 puanı getiren harika bir Tello vuruşuydu. Antalyaspor'a attığı gol daha güzel olsa da birisini yiyen Antalyaspor, diğerini Manchester United.

İbrahim Akın vs Beşiktaş; Beşiktaş savunması, 3 çalım yiyecek, bunları yiyenler hem Ernst hem de Ferrari ve çalımın kralı Yusuf olacak, bunları da yapan İbrahim Akın olacak, güler geçerdik sezon başında, maçtan önce birisi söylese. Bunları yaptı İbrahim. O gole de estetik katan Hakan Arıkan'ın topun ters yönüne ilginç plonjonuydu tabii.

Fabio Bilica vs Fenerbahçe; Bülent Uygun'lu Sivasspor'un ligde 4 tane yemesinin üzerinden 5 gün geçmişti ki kupada karşılaştı bu 2 takım. Fenerbahçe 2-0'da öne geçmişti maçta. Dakikalar 80 civarında Bilica topu 35m'ye koydu. Sağ ayağının dışı ile Allah ne verdiyse vurdu. Top dışa falso alarak çatal diyebileceğimiz yere gitti. 2-1 gibi 2.maç için avantajlı bir skor elde edilmişken, 5 gün önceden edinilen "gol attıktan 60 saniye sonra gol yeme hastalığı" yine devam etti ve 3-1 oldu hemen maç.

Andre Santos vs Sivasspor; Sol bekti bu adam normalde. Sol açık oynaması da şaşırtmıyordu bir nebze ama 10 numara pozisyonuna çekildiği dakikalardı. 70 dakika kapanan Sivasspor, 2-0 geriye düşünce ipleri bıraktı. Sonra Santos aldı topu. Bütün Sivasspor savunmasını geçti. 3 stoper özellikli adam teker teker çalımlandı Santos tarafından. 3 oldu tabii peşinden de.

Alanzinho vs Kocaelispor; Ersun Yanal, devre arasında Trabzonspor'un 2-3 oyuncuya bağlı hücum hattını Yattara'nın keyfiyetinden çıkartmak için ısrarla Alanzinho'yu istetmiş ve almıştı. Haliyle o bücürün gelmesi ve zamanla uyum sağlaması Ersun Yanal'ın kovulmasına denk geldiğinden Ersun Yanal pek göremedi kendisini. Lakin, ondan sonra da normal gol atmamaya başladı. Her kalecinin üzerinden aşırtma atma sevdası tuttu onu da. Kocaelispor'un az da olsa yeşertme gayreti gösterdiği kümede kalma ümitlerini attığı aşırtma golle yıkan adamdı.

Michael Fink vs Fenerbahçe; İbrahim Üzülmez sol kanattan isabetli orta kesecek, hem de bunu yıllardır yürümekte kullandığı sağ ayağı ile yapacak, bu gerilerden gelen bomboş Fink'in ayağına tam oturacak ve bu Fenerbahçe'ye karşı olacak. İbrahim Akın'ın golü daha inandırıcı olabilir bak, bundan sonra. Bu gol için Hıncal Uluç; "100 tane orta kesin, 100 defa vursun Fink, 1 defa daha gol olursa bir daha gel beni bul" demişti.

Mehmet Topal vs Dinamo Bükreş; Tribünde Hagi olmasından mıdır, uzun süredir vurmuyordum bir vurayım şu topa düşüncesinden midir, seyirci yok dağa taşa giderse kimse bişey demez düşüncesinden midir bilinmez, mükemmel bir gol atmıştı Mehmet. Kaleye bile bakmamıştı vururken. Allah ne verdiyse vurmak deniyor buna heralde.

Julio Cesar vs Galatasaray&Fenerbahçe; Ayırmayalım bu 2'liyi. Atan aynı ne de olsa. Birisi ligin ilk maçı. Galatasaray 25 dakikada süpürmüş rakibi. Antep, çevirme gayretlerinde. Julio Cesar alıyor topu, ayarlıyor mükemmel vuruyor. Direkten ağlarla buluşuyor.
Aynı Cesar bu kez 9.hafta Fenerbahçe'yi av olarak görüyor. 94.dakikada frikiğin başına geçiyor. Fenerbahçe puan bile kaybetmemiş. Topun üstüne geliyor. 130 km/h ile giden topa Volkan ne yapacak sadece bakıyor. Kazanan Antep oluyor.

Elano Blumer vs Kayserispor; Elano, sahaya çıkar. Koşturur, koşturur. Arkadan top şişirilir, Baros rakibi bozar, rakip topu kafayla uzaklaştırmaya çalışır, Elano koşar, sol ayağı ile vurur. İlk maçında ilk golünü atar. Ama ne gol. 120km/h. İlginçtir, ilk koşan, bugünlerde pas atmayan Arda.

Harry Kewell vs Bordeaux; İtiraf etmeliyim ki, listemin 1 numarası bu olur, sonra diğerlerini yazarım. Hatta büyük bir itiraf daha edeyim, bu golde Emre Tilev'in sözleri bile güzel gelmişti bir an bana. Oz Büyücüsü felan. Ne vurdu ya. Hatta Denizli'nin dediği gibi; "Prekazi vurdu. Aslında vurmadı (Burada kahkahalar var)" Kewell vurdu aslında vurmadı. Daha başka bir fiil o.

not: yazıların üzerine tıklayarak gollere ulaşabilirsiniz.

23 Aralık 2009 Çarşamba

Kalecinin Top Tutması


Ligde pek alışkın olmadığımız görüntüleri bize yaşattığı için Aykut'a teessüflerimi iletiyorum. Top kurtardı, sektirmedi, uçarak çıkardı felan. Ayıp. Dona kalarak topu seyretmen gerek müdür. Kalenin üstünden giden topa da eğilerek ekran başındakilere gerilim vereceksin.

Neyse, maça dönelim. Galatasaray, 4 general, 6 asker, 0 ila 1 arasında değişen değerlerde kaleciden oluşan kadrosunu bir general, 9 asker, bir kaleciye çevirince haliyle Trabzonspor'da, Şenol Güneş'te şaşırdı. Tek santrafor tutmadı. Bir tane zayıf şut çekebildiler ilk yarı. Caner ise sol açık günlerini hatırlayınca, güzel mücadele etti Galatasaray. Caner, Vestel Manisa'da sol açık oynarken, Arda o takımda sağ bekti. Bugün ise maçın son dakikalarında Arda sağ açıkta iken, Caner sol bekte idi. İkisi de yerlerinde sanki zembereğinden boşalmış gibi oynuyorlar. Santraforsuzluktan sıkıntı çekmese Galatasaray, ilk yarı bitebilecek bir maçtı. 2.yarı Umut'un oyuna girmesi ile rahatsız eden koşuları, ikili mücadeleleri dengeleri sarstı. 2-0 olması ile 2-1 olmasının peşpeşe olması, maçı kopartmadı. 2-0'dan sonra 60'a kadar devam etseydi, Caner - Arda önderliğinde durum değişebilirdi. 2-1 biten maçta kim ne kazandı derseniz, kazanan Caner Erkin oldu.

Şenol Güneş ise sezon sonuna kadar o gür, dalgalanan saçlarına beyazlar düşünce durumunun farkına varacak. Anadolu'da yenemeyeceği takım yok Trabzonspor'un kadrosu itibari ile. Hele, böyle bir ligde durumu kapatmaması için hızlı bir giriş yapması yeterli. Eksiklerini kapatmak, çalışmak, çalıştırmak ve yeni santraforları Fatih Tekke'nin çabuk oturmasını sağlamalı. Biraz da hırslı açıklamalara girmeli yavaştan. En azından camia ve taraftarı içten içe hırslandıracak.

"N'aapıyosunuz Oğlum Siz?"




Deplasmanda 10 gol atılmaz ki arkadaş. Daha kaç tane atcaksınız? Maç bitmedi ama görüntü böyle. Kaydı yazarken bile kontrol ediyorum hâlâ atıyorlar mı diye. Hayır bir de araya kendi kalelerine gol atmış adamlar. O da hoş.


derken 11. gol de geldi...
12. de geldi...
13. de ...

Ferrari İstatistiği




Bursaspor maçında 14 dakika sahada yoktu, Manisa maçında 90 dakika. Onsuz oynanılan son 104 dakikada 4 gol yedi beşiktaş. 26 dakikada 1 gol ediyor.

Bursa maçına kadar oynanılan 14 maçda 8 gol yedi siyah beyazlılar. Toplamda 1260 dakika ediyor, 158 dakikada bir gol yemiş oluyorlar.

Sadece istatistik. Normalde yazının bu kısmından sonra Mehmet Demirkol'a selamlar falan iletilir. Ama alakası yok işte, hadi hayırlı günler.

22 Aralık 2009 Salı

Bir Soru - Bir Cevap



Soru şu; 1.resimdeki adamın aşırı derecede sahip olduğu, lakin 2.resimdeki adamın "bu sene" sahip olmadığı futbol terimi nedir?

Cevap; Rotasyon. Evet. Benitez, "nasıl rotasyon yapacağım" diye kendinden geçerken, geçtiğimiz sene "her maça farklı 11" sloganını benimseyen Denizli, bu sene "sıfır rotasyon" taktiğini benimsemiş durumda. Bir ortasını bulamıyor ikisi de.

Olansa, takımlarına oluyor.

Hasan'ın Kulağıyla Attığı Pas



1998-1999 sezonu. Rosenborg maçı. Gruptaki asıl hedef olarak görülen ekip. Neticede Juve fersah fersah üstün bir ekip, lakin 1 puan alınmış. Bilbao, "Ne Büyüksün Hagi"ye maruz kalmıştı. Rosenborg ise ilk maçta 3 atmıştı 2.yarıda. Kader maçı. Hem de 2'li averaj maçı. İlk yarı 0-0. 2.yarı durmuyor Galatasaray. Müthiş presi her yerde uyguluyor. Harika bir ilk gol atıyor Galatasaray. 11 sene önceden, bugünün kopyası bir gol. Hasan, kendi tabiriyle kulağıyla veriyor pası. Tabi, 11 senede maksimum 8-10 kere olan bir pas oldu bu maalesef. 2. ve 3.gollerdeki vuruşlar cabası. Tribünlerin sesini TV'lerde kısmak yok o zaman tabi. Anlatım da 10 numara.

Bu isimleri de futboluyla hatırlamak dururken, demeçleri ile hatırlamak ne kötü. Bizim için değil, onlar için.

Ateş - Su - Toprak - Hakan Ünsal


Hayatı oluşturan, devam ettirendir 4 Element. Biri olmazsa diğerleri olmaz. Bunu futbolda ararsak her takımda vardır. Galatasaray’ın 4 Element’i ise Baros, Keita, Kewell ve Arda.

Keita sürati ile Ateş, Arda çalımları ile Su, Kewell karizması ile Hava, Baros bitirici golleri ile Toprak. Şimdi bir 5.’si var. 5. Element olmak için aday Elano. Fakat 5. Element’e ne diyeceğimizi bilmiyorum. Hangi yönüyle ne isim verebiliriz bulamadım. Bizim bulmamız da zor gözüküyor. O yüzden işi üstadına bırakalım ve en iyisi Cem Yılmaz’a soralım.


Hakan Ünsal

- Bak, o başlıktaki hava olmasın !

Steven Gerrard


4-5 saat önce sormuştum arkadaşın kim olduğunu. Cevap gelmeyince yazayım dedim.

21 Aralık 2009 Pazartesi

Elano'yu Sahada Gören Oldu mu? || Alex Gol Hariç Hiç Yok


Başlıktaki 2 cümleyi birden söyleyen birisini ekranda gördüğünüzde anlayın ki o adam için futbol; kendi takımının gol yemesine anlam verememek, her maçı 5 tane atarak kazanamamaya höykürmek anlamına geliyor. Futbolu anlamamak, bilememek derdim de o kadar büyütmeye gerek yok. Daha vahimi ise birisini kullanıp, diğer ismi övücü sözler kullanıyorsa anlayın ki o adamın amacı yıpratmak. Sadece karalamak amacı.

Alex kimdi? Geldiğinde fizik olarak, şimdiki fiziğinden haliyle daha güçsüz, yıllarca Brezilya futbolunun temposundan bir anda daha hızlı bir tempoya ayak uydurmaya çalışan bir adamdı. Alex bu duruma uyumu 3 günde mi sağladı? Hayır. Mevkiisi ne peki bu adamın. Santrafora, kanatlara top dağıtımı yapan, gerektiğinde santraforun arkasından içeri kat ederek, savunmanın bir anlık boşluğunu gol olarak değerlendiren bir adam. Bu adamın koşmak gibi bir özelliği olabilir mi? Savunmaya yardım etmek gibi bir misyonu olabilir mi bu adamın doğru topları attıktan, doğru şutları kullandıktan sonra? Korneri bile ön direğe zor atan adamların olduğu bir yerde, kafaya topu atıyorsa yetenek değil midir?

Gelelim Elano'ya. Sahada göremiyorlar bu ara kendisini bazıları. Kimileri onun paslarını ben kulağımla atarım diyor. Kimisi Dunga'ya kadar saydırıyor. Bu adama sahada atılmayan pasları herkes görüyor. Amaç, yetenek pası kulak ile atabilmek değildir. Sahada o topu, o adama kendi etrafında 3 kere dönmeden ayakla atabilmektir. Tetikçilerin "işte sahada yoktu, top almıyor" bıdı bıdılarına maruz kalıyor. Geleli 4 ay olmuş bir adama söylenen sözler bunlar. Sen adama pas atmazsan göremezsin. Pası attığında golü görürsün. Keita'nın, Arda'nın arkadan Sabri'nin, Uğur'un defalarca bindirmesi ile gol bulamazken, tek topla savunma arkasında topla buluşturuyor adamı. Hem de 1m defansın gerisinden çıkartarak. Sahada gören görüyor Elano'yu.

Alex, sahada savunma misyonuna sahip olabilecek bir adam değil. Hatta en son adam Alex. Alex'ten defanstan top çıkartmasını beklemek abestir. Alex'in yapabileceği mevkiisinde alan savunmasıdır ki bunu da yapması istenmiyor muhtemelen kendisinden. Takımı 10 kişi bırakıyor gibi bir cümleye de maruz kalıyor Alex. Sen düşün artık, adam -1 isim iken kadronda asistin veya golün adı olabiliyorken, +1 olunca neler yapabilecek. Elano'yu zaten yazdım 2-3 kere. Galatasaray hücumunu 1 adım yukarı çıkartacak kapasitede bir adam. Kafası çalışan kullanır, çalışmayan cezasını ayakları ile çeker.

Alex'in koşanını görmek isterseniz veya Elano'nun sahada her an varolanını görmek isterseniz 8-10 veya 20 milyon euro ile kurtaramazsınız. Diğer bir Brezilya'lıya 65 Milyon Euro'yu vermek zorundasınız.

Kim Bu ??


Bizim Athena Gökhan'a benzemiş bu haliyle de...

You'll Never Walk Alone Aşkım




Düğünden sonra da sahaya iner erkek tarafıyla kız tarafı maç yapar artık.

Anfield ve Old Trafford stadlarında yapılıyormuş diğerlerini bilemeyeceğim.

Stadda düğün güzel fikir de kız tarafını ikna etmek kolay olmayabilir. Özellikle kayınpeder farklı takımı tutuyorsa deplasman düğünü istemez.

Anfield'da düğün.
Old Trafford'da düğün.


Bizde Murat Aksu ekibinin projelerindenmiş. Olursa tutar vallaha. Yeni Açık'ta bir bölüm yapılır, boğaza karşı düğün. Miss (:

Siyaset futbolun üstünde ve arada yastık yok




Feridun Düzağaç'ın zamanında yazdığı bir yazısının başlığı.

Diyarbakırspor hakkında ne zaman bir haber çıksa aklıma geliyor bu başlık. Hatta başka birçok konuda. Yazı da güzeldir, önceki gündemleri kapsıyor ancak yine de okumak gerek.

Başlık da son olarak Espinoza haberini görünce aklıma geldi. "Beni unut" demiş Espinoza Diyar'a. İki taraf için de hayırlı olmuş, olmuş da neden gittiğini sorgulamak kimsenin işine gelmeyecektir herhalde.

Ne güzel.

Espinoza Kaçtı Haberi
FD'nin Yazısı

Gece Maçı vs Gündüz Maçı





Şimdi diyelim ben bir Galatasaraylıyım ve Çarşamba günkü maça gitmek istedim.

21.30'da gittim stada, maçın bitiş saati 23.30 civarı bir saate denk geliyor. Hani rakip de Trabzon olduğundan daha önemli & güzel bir maç olacağı için erken de çıkmam hani bitene kadar da beklerim. Eh bir de kazansak biraz daha bekleyip takımımı tebrik etme hakkım olsun. Sonuçta benim maç bittişi falan derken staddan çıkış saatim 00:00'a yakın bir saat olcak. Eh, herkes de İstanbul'un merkezinde olmak zorunda değil. Ben eve varmışım saat 00.30-01:00 arası. Bayan biriysem tek başıma maça gitmem mümkün değil zaten, o saatlerde tek başıma nasıl dönerim?

Hadi eve de döndüm, duş vs hazırlıklar 02:00-02:30'a doğru uyurum anca.

Eee, sabah iş/okul? Yerim ben öyle maçı. İzlerim evimde en kötü n'apalım.

Pazar günleri bile maçları akşam saat 20:00'de oynatan Federasyonumuza selamlar. Haftasonu 20:00'de oynatan haftaiçi o saate maç koyar tabii. "Gündüz maçı kötü maçtır" diye bir kural var da bizim mi haberimiz yok? Bazı kimseler gece maçlarını daha da çok sever ama hiç yoktan Pazar günleri gündüz maçı yahu. Çok mu zor?

Footballove.com'dan Koko B'nin yazısında gördüm haberi. Çıkış noktası bir nevi (:

İlk Yarının Ardından Sayılar & Tablolarla TSL



(Tabloların üstüne tıklayarak tam görünüme ulaşabilirsiniz)

Maçların %44'ünü ev sahibi takımlar kazandı, %32 deplasman galibiyeti oranı.

Deplasman maçları puan tablosu:



İç saha puan tablosu:



403 gol atıldı, bu sayı maç başına 2.63'lük gol oranına denk geliyor. Bu konuda Fransa, İtalya, Portekiz liglerinden öndeyiz; İspanya, Almanya, İngiltere ligleri ise bizden daha yüksek oranda gol gördü.

Maçların %56'sı 2.5 üstü, %442.5 altı bitti.

En çok alınan skor 17 kez ile 1-1.
1-0 biten maç
sayısı 14. Golsüz eşitlikle biten maç sayısı ise 12.

Evinde en çok gol atan takım 2.33 ortalamayla Galatasaray, deplasman golcüsü takım ise 2.25 ile Trabzonspor.

Evinde kalesini en kötü koruyan takım 1.78 ortalamayla Kasımpaşa(ardından Sivas ve Diyarbakır geliyor), deplasmanda kalesini koruyamayan takım ise 1.78 ile Sivasspor.(ardından Ankaragücü, Belediye ve Galatasaray geliyor)

Maçları en çok 2.5 Altı bitenler: Beşiktaş(12 kez), Manisaspor ve Denizlispor (11 kez)
Maçları en çok 2.5 Üstü bitenler: Kasımpaşa (13 Kez), Fenerbahçe (12 kez), Galatasaray-Trabzon-A. Gücü (11 kez)

Kalesinde gol görmeden maç bitirme dalında Beşiktaş 11 kez, Kayserispor 10 kez başarılı oldu. Fenerbahçe 7, Galatasaray 4 maçta bunu başarabildi.
Denizlispor 9, Gençlerbirliği 7, Eskişehirspor 6 kez 90 dakikada rakip ağlara ulaşamadı. (Beşiktaş 5, Galatasaray 2, Fenerbahçe 1)

Defansif başarıya göre puan durumu:



Ofansif başarıya göre puan durumu:




Çok fazla kazanma/kazanmama serisi başladı bitti ancak devam edenlerden en önemlisi Denizlispor'un 11 haftadır kazanamaması. Bir de Kasımpaşa'nın 8 haftadır kaybetmemesi var. Beşiktaş ve Fenerbahçe 8 maç üst üste kazanma serisi yakaladı ayrıca, ancak devamını getiremediler.


Son 8 haftanın puan durumu:





Soccerstats'ın verilerinden faydalanarak hazırlanmış bir yazıdır.

20 Aralık 2009 Pazar

Taç Diyince / Delap





Son zamanlarda ligimizde taçlardan başlayan organizasyonlardan gelenler gollerden sonra Delap'ı gündeme getirmemek elde değil.

Video'ya gelelim:

Sunderland Stoke Deplasmanında, dakika 74.
Stoke City'li Delap korner kullanır gibi yolluyor ceza sahasına, Fuller atıyor golü:




Stoke 1-0 Sunderland

Her eve lazım böyle adamlardan.
Kritik bir anda taç olsun oyuna sokarsın hiçbi' işe yaramasa bile. (:

Tarikatçı Çocuk


"Yemin ederim Bursa’nın başındaki tarikatçı çocuk Rijkaard’dan daha yaratıcı. Önceki gün iki savunma adamından santrfor yaratıp Beşiktaş’ı yendi. Bizim Rijkaard Galatasaray kalabalığından bir santrfor çıkaramadı. Ne bileyim bari Servet’i oraya dikseydi."

Fatih Altaylı

Galatasaray eleştirisine girmeyeceğim. Kızdığım nokta şu. Ertuğrul Sağlam gibi bir "adam"ı niteleme şekli. Dini inancı ve sahip olduğu düşünce yapısı nedeniyle bir adamı, futbol konuşurken nitelemesinin çirkinliği. Bir Galatasaray yazısında, bir futbol yazısında, lig 2.si olmuş, Beşiktaş'ı, 16 haftada 7 gol yemiş bir ekibi hem de 2-1 geriye düştüğü maçta 83'ten sonra maçı çevirerek yenmiş, ligin en fazla gol atan 2.ekibi olmuş, kuş kadar bütçe ile tepeye çıkmış bir adamı nitelemenin şekli bu Fatih Altaylı tarafından. Yakışır O'na.

Sahaya Çıkmasanız Daha İyi Be Arkadaş


Son sıradaki Ankaraspor. Son 10 maçı hükmen mağlup. Bir üstündeki Denizlispor. Son 10 maçı. 1 tane beraberliği var. Ankaraspor'dan aldığı hükmen 3 çıkınca, 16 maçta 4 puanı var yani. 4 beraberlikten geliyor o da. Küme düşürülen Ankara olmasa, 90 dakika sonunda kazandığı maçı yok. Pek vahim. Pek.

Harry Kewell Dansı


O parmağın yanağa gidip sağa sola bakma hareketini ben denedim ayna karşısında, afedersin şebek gibi oldum. Bu adam yapınca hayran kaldım. Elano'nun da dansa sempatiklik kattığını belirtmeliyim. Süper be bu.

Abdelkader - Elano - Harry - Arda


Bu 4'lünün aynı anda oynaması gibi bir şans, ancak 2 santraforun sakatlanması şanssızlığı ile geldi ayaklara. Daha önce söylediğimi tekrar etmeliyim. Elano, bu takımda Harry Kewell'ında, Keita'nın da, Arda'nın da oyununu 1 seviye yukarı çıkartabilecek bir adam. Lakin Arda, bir kez daha Elano'yu görmeme üzerine oyun oynuyor. Görmedi, görmedi. 78'de bir gördü. Gol oldu. Elano'nun bir seviye üste çıkartması işte bu. Kanattan otoban misali git-gel yapan Keita'yı tek topla buluşturup, Keita'ya asisti yaptırdı. Keita'nın önüne atılan toptur aslında asist. Hatta gol o toptur.

Harry ise müthiş, harika, şahane. Şair'in dediği gibi; "Bilmezdim kelimelerin kifayetsiz olduğunu bu derde düşmeden önce". Onun durumu dert değil. Bizim durumumuz dert. Gittikten sonra içerisinde bulunacağımız dert. Efsane bu adam.

Gelelim Kaptan'a. Kaptan, takımın üstündedir. Galatasaray'da Profesyonel Takımın Kaptanı, Galatasaray çatısı altında futbol oynayan herkesin kaptanıdır. Onlara örnektir. Sadece davranışları ile değil, oyunu ile de örnek olmalıdır. Sahada beraber top oynadığı 10 arkadaşının her birisine diğerinden ne bir adım uzak olmalı, ne bir diğerinden bir adım yakın olmalıdır saha içerisinde. Pas atman gerekiyorsa, pası atacaksın arkadaşına. Bir kere attın, o da golü attırdı. Tarih bugün Elano'yu yazar. Yarın skoru yazar, kaptanı yazar. Ama bu pasları atmazsan, tarih seni sadece Kaptan olarak hatırlamaz. Elano ile beraber bu olanlarla hatırlar. Sen Arsenal'de Arshavin'e pas atmazsan, Arsene Wenger seni atar.

Merdiven Demeliydin Rıdvan Dilmen

Yıl 1993. Galatasaray, Ali Sami Yen Stadı'nda ışıklandırma düzenlemeleri yapıyor.

Yıl 2009. Hatta neredeyse 2010. Rıdvan Dilmen, Ali Sami Yen Stadı'nın ışıklandırmaları kaleciler için sorunlu diyor. Bir degajı 30 saniyeden aşağı sürede atmayan Serdar, ışıklar böyle böyle diyor.

O değil de 16 senedir yeni mi farkettiniz bunu be canlar? Merdiven boşlukları da dolu olunca kaybediyor zaten rakipler.

Yoksa Galatasaray'ın yenmesi felan ne alaka canım.