9 Temmuz 2010 Cuma

Gibi Geliyor Bana Yoksa Şüphen mi Var ?



Üstteki arkadaş, topuğu ile beraber Beşiktaş'a geliyor çok büyük bir ihtimalle. Alttaki arkadaş ise resmi siteden birebir alınmış görüntüdür. Şimdi o resim değişti tabii. Index'e girmesi yakındır.

O topuk pasını veren adamla ilgili yæææ ama yaşlı, bik bik bik derseniz Real Madrid'in geri düştüğü herhangi bir maçı açıp, izleyin. Ara pası felan görün.

Danyal Sabri


Biz de boyu 70 cm olan da var. Danyal. Bunun kaleye şut atması yasak.


Valencialı Topal





Yakışmış forma, hadi hayırlısı.

8 Temmuz 2010 Perşembe

Hele Şükür İlk Açıklama: Lorik Cana


Söylenen rakam 4.5 ila 4.75 arasında değişiyor. Kendisini Sunderland bir önceki sezon 6.5 Milyon Euro'ya almıştı. Mehmet Topal'ın gidişinden sonra ilk nokta atışı. Yakınlarına bir yere Kallström gelirse buradan Florya'ya kadar koşarım.

Tek cümle ile açıklamak gerekirse; Lucas Neill'ın Lugano sertliğine sahip olan halinin ön libero oynayanı.

Kendisi hakkında kısa ama güzel bir yazı ve yorumlar için şuradan alalım; http://acetobalsamico.blogspot.com/2009/07/lorik-cana.html

ek: Profesyonel oyuncu Lorik Cana'nın Sunderland FC Kulübünden 4.500.000 avro bedelle transferi için anlaşma sağlanmış olup,
Transfer bedeli 2012 yılına kadar taksitlerle ödenecektir.

Sözleşme bedeli olarak oyuncuya;
2010-2011 sezonu için 2.000.000avro sabit transfer ücreti, 7.500avro maç başı ücreti
2011-2012 sezonu için 2.000.000avro sabit transfer ücreti, 7.500avro maç başı ücreti
2012-2013 sezonu için 2.000.000avro sabit transfer ücreti, 7.500avro maç başı ücreti
2013-2014 sezonu için 2.000.000avro sabit transfer ücreti, 7.500avro maç başı ücreti ödenecektir.

2010 Dünya Kupası'nın Akılda Kalacak 5 Maddesi


5- Kazanacak takımın Dünya Kupası'nı ilk kez kazanacak olması

4- Arjantin ve İngilizlerin, Almanlar tarafından 4'lenmesi.

3- Luis Suarez'in eliyle çıkarttığı top. Ardından penaltıyı 120.dakikada kaçıran Gana'nın seri penaltı atışlarıyla elenmesi.

2- Kâhin Ahtapot Paul. Ne dediyse çıktı bu müstakbel kalamarın.

1- Vuvuzela & Ömer Üründül


- Çok enteresan bir turnuva oldu değil mi sayın Üründül.
+ Çook.

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Bu Kez 14 Numara Şampiyon Olacak


1974-1978. 2 final. Birincisinde resimdeki 14 var. Diğerinde yok. Ama temelinde Rinus Michels ile o 14 var. Kenarda Rinus Michels. Sahada o "sarı fare" önderliğinde bir Hollanda. Top, Almanlara değmeden atılan bir golle maça başlamasına rağmen kaybedilen 1974 finali. Peşinden aynı Total Futbol'un devamı ile 1978 finali. Yine kaybedilen bir final. Hani derler ya, en iyi, en eğlenceli filmlerde de biraz hüzün olmalı diye. O hüzün aslında o finaller. Ama Dünya üzerine bir futbol anlayışı, zevki yaydı o turuncular. Diğer nesillere aktarılacak derecede hemde. Kenarda Rinus Michels ile. Saha içerisinde 14 numara ile. Turuncular hep öyle oynadı, oynamaya çalıştı o günlerden sonra.

O günlerden çoook sonra bir gün. 2003 yılı. Başkanlık seçimleri var Barcelona'da. Juan Laporta diye bir adam seçiliyor. Bu 14 numaranın da avukatı. Sportif Direktörlüğe bir isim getiriliyor. Yine resimdeki 14. Zaten teknik direktör olmuştu zamanında Barcelona'ya. Bu kez daha yukarıda. Kenarda ise başka bir isim. Kendi ülkesinden bir adam Rijkaard. 74 finalinde kendisine yapılan penaltıyı atan arkadaşı Neeskens de yardımcısı. 5 sene Rijkaard A takımda gidiyor. Guardiola da genç takımda gidiyor bu arada. Sonra, Aragones diye bir adam Barça orta sahasını alıyor, üzerine takım kuruyor, o takım Avrupa'nın en büyüğü oluyor. Guardiola geliyor, Cruyff futbolunu bu kez Camp Nou'da oynatıyor. 2008'den başlayıp, 2009'un ilk ayına kadar 6 kupa kazanıyor, yenmedikleri takım kalmıyor. 2009'da tekrar başlıyorlar. Tek engel Cruyff'un final belalısı Milano'lular. Mou onları durduruyor ama ligde Mou yok. Barça rekorları alt üst ederek bir kez daha şampiyon. O Barça'nın 7 adamı sahada yarı finale çıkıyor Dünya Kupası'nda İspanya forması altında. O Barça'nın mimarı da, 1970'lerin futbolunun sahadaki mimarı da aynı adam. 14 numara.

Johan Cruyff.

Pazar günü O'nun sahada yönetip, oynadığı futbolun ekolünden giden Hollanda ile yine O'nun tepede yönetip, ekolünden giden Barcelona etrafına serpiştirilmiş 2-3 futbolcu ile İspanya final oynayacak.

Kazanan kim ? Ahtapot kızartılmazsa söyler. Ama asıl kazanan O'nun futbolunu oynayanlar olacak.

6 Temmuz 2010 Salı

Yakıştı be!




Çok istedik bu adamı çok.

Şeref Bey'de, 15 Temmuz'da ilk resmi maçımız var. Şöyle dünya gözüyle canlı kanlı bi' görmek için sabırsızlanıyorum.

Trivela & Rabona

Not: atletini sok şortunun içine. bizim manyak yorumcularımız buna bile takar, ben diyeyim.

Abdülkadir


Galatasaray Futbol Takımı'nda futbolun yönetiminin ipleri Haldun Üstünel'in elinden Adnan Sezgin'e geçmiştir. Artık sağ kanatta Aydın - Serdar Özkan felan takılırız.

Arda; "çalım atmayı Serdar'dan öğrendim" der. 2 sene Serdar Özkan bekleriz.
Aydın, kritik bir gol atar 1 sene daha bekleriz.
Gökhan Zan; "herkes eski Gökhan'ı görecek" der. 1 sene daha bekleriz.

2 gün Kallström bekleriz. 1 hafta başkasını bekleriz. Hep bekleriz. Çok bekleriz.

Hayırlı olsun...

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Sağdaki - Soldaki

İkisi de Alman Ümit Milli. Aynı forma altında oynadılar. Resme göre soldaki bu kadar iyi olabiliyor, bu kadar kendini geliştirebiliyorken, sağdaki neden Yonja profili tarzı pozlara daha çok önem veriyor ?

Neden Özil, Oezil olabiliyorken, Özbek hâlâ Özbek ?

Ronaldo'nun Beceriksizliği vs. Messi'nin Takımı


Portekiz elendiğinde bir çok görsel basında, bir çok yazılı yayın organında Ronaldo'nun hiç bir şey yapamadığı söylenmişti. Arjantin elendiğinde ise Messi'nin iyi bir takımda çok çok çok iyi bir futbolcu olduğu, Arjantin takımının takım oyunu oynamadığı söylendi ve Messi savunuldu. Bu tezatlığa anlam veremekteyim Dünya Kupası'nda bu 2 takımı iyi izlemiş olmama rağmen. Anlayamıyorum Haşmet. İnanamıyorum Mehmet.

Portekiz takımının hücum ve defans organizasyonu ile ilgili 2 adet yazı yazdım. 1.si Mourinho futbolu ile arasındaki fark, 2.si ise İspanya maçı sonrası daha rakamsal bilgiler. Arjantin ile ilgili de yazı yazmadım. "Maradona'nın bu şampiyonaya damga vurmak için geldiği açık" dedim sadece bir yazımda. Öyle ya da böyle Maradona ismi artık bu kupanın ön sıralarında yer alıyor. Arjantin takımının orta saha denilen, artık günümüz futbolunda ön libero özelinden çıkıp, bütün bloğun bir anlam ifade ettiği bölümde hiç var olamaması zaten ilk maçta kendilerinin kupa kazanamayacağını belli etmişti. Maxi Rodriguez, Angel Di Maria ikilisinin orta sahaya yardım olarak bir şey katamayacağı da ortaya çıktıktan sonra iş; savunmanın yeteneklerine, duran toplara ve Messi'ye kalıyordu. Messi'ye en mahalle takımı bile artık diğer isimleri bırakıp 5 kişi gelince iş Messi'yi de aştı. Arjantin'i de. Ama Arjantin takımının orta sahasının ve takım oyununun olmadığı söylendi bir şekilde. Ronaldo'ya tezat olarak.

Messi sempatizanlığı, Ronaldo düşmanlığı mı bilemem. Bize sevimli geleni savunup, diğerini kötülemek daha mantıklı bu fikir ayrılığı için. Aslında ikisinin de birbirinden farkı yoktu bu turnuvada. Gerçek ise şu; ikisi de çok iyi hocaların ellerinde, çok iyi düzenlenmiş bir takımın bir parçası olunca efsane oluyorlar. İkisi çok kötü teknik direktörlerin elinde ise millete laf olup, yeteneksiz ilan ediliyorlar. Şundan iyi değil diyorlar. Bireysel yetenek olayı Zidane ile selasını verdi. Totti ile de gömülecek.

4 Temmuz 2010 Pazar

Diego Forlan

Man.Utd. zamanlarından 2 pozisyon. 1.sinde formayı giymeyi unutuyor Diego. 2.si ise sürpriz olsun.





Felix Mou'nun Gördüğü Sevgili Baskısı


Hep yazdığım blog yazılarından farklı bir yazı bu. Bay Kerahet 1-2 kere böyle dramatik takılmıştı o kadar. Bu kez dramatik felan değil. Hani, başarılı erkeklerin arkasında elbet bir kadın vardır felan derler ya, onun gibi de değil. Mesele aşk. Biraz da baskı. Biraz değil ama neyse. Başarılı da sayılır mıyız bilemem. Four Four Two'da tanıtıldık, ekşi'de, uludağ'da 1-2 kez linklerimiz verildi işte. Bir de ilk seferde burun kıvıranların şimdi yazar olma istekleri de var. Orası ayrı.

Sevgilim var çok şükür, dünya tatlısı ama futbol konusunda o kadar iyi değil. İyidir de kurallar felan karışık. Uğraşmıyor. Futbol konuşmaya başlayınca da ezilebileceğin bir insan aynı zamanda. Konu yüzünden değil. Kadın haklılığı yüzünden. Kadınlar hep haklıdır. Engelleyemezsin. Bu yüzden ofsayt tanımının karmaşıklaşması kadın egemenliğinin futbolda erkeklerin üstünde olmasını engelliyor. Bu yüzden de erkeklerin zihinsel olarak da gerçek olarak da tek üstünlük alanı futbol. Ofsaytı çözen kadının sistem mistem umrunda olmaz. Ezer geçer seni. Neyse ne diyorduk. Sevgili.

"Blog'a neden benim hakkımda yazı yazmıyorsun ?" şeklinde sorulmuş olan kurallı soru cümlesi ile uğraşıyorum bir kaç gündür. Ne yazacağımı, ne toparlayacağımı, bunun bu blog görünümünde nasıl duracağı ile kasıyorum. Üstüne bunun güzel iltifatlarla dolu olması ile uğraşıyorum. Üstüne bu yazının taslaklarını sevgilime okutup, beğenmemesi durumunda bir daha baştan alıyorum. Böyle bir sevgi işte benimkisi. Belki de şu blogda yazdığım yüzlerce yazıyı silip, götürecek bir yazı için kasıyorum. Sonunda böyle bir yazı oldu.

Ya işte böyleyken böyle. Fırça bile yiyorum yazılardan sonra. Dilbilgisi kurallarından bile didikleniyorum. Takipçilerini tanıyor musun, şurada kim izliyor, kim ziyaret ediyor diye inceleniyorum ben yani. Üstüne bu yazının taslağından dolayı da fırçalanıyoruz işte. Bu durumda başka bir yazar veya blog yazarı var mıdır bilemem. Sanmam da.

Neticede, seviyorum işte arkadaş. Hem de çok. Biraz da bu "neden yazmadın daha"lar etkili oldu. O yüzden bu blogla alakasız yazıyı yazdım. İdare edin.

Bi' Burası Kalmıştı El Atmadığımız


Blog olarak bi' Yonja.com üyeliğimiz kaldı. Formspring üyeliği de aldık. Yani, istediğiniz, aklınıza gelen, alkollüyken, ayıkken, saatlerce düşündüğünüz, o an aklınıza gelen soruları soruyorsunuz. Biz de Gregory House kıvamında olmasa da o ayarda cevaplıyoruz. Özetle siz soruyorsunuz, biz de; "It could be Lupus" diyip sıyrılıyoruz.

Adresi bu; http://www.formspring.me/golsuzesitlik