18 Eylül 2009 Cuma

Neden Hollandalılara Portakal Diyoruz?


Hollanda, lalelerin şehri. Tribünlerin keyfi. Renk cümbüşü. Turuncular. Portakallar değil ama. Hollanda'da portakal bile yetişmiyor bildiğim kadarı ile. Ne bu turuncu? Cevap basit. Havuç. Evet havuç turuncusu Hollanda'daki turuncu. En lezzetli havuçları yetiştirdiklerine inandıklarından yani. Portakalla alakaları yok. Renklerinin İngilizce "Orange" olmasından dolayı bizden gelen bir yakıştırma. Orange'nin hem portakal hem turuncu olması yüzünden yani.

Peki portakal nereden geliyor bize derseniz. O da Portekiz'den. 200-300 yıl öncesinde limanlarımıza yanaşan gemilerden gelene "Narenciye" demeye dilimiz dönmediği için, getiren gemilerde Portugal (Portekiz) gemileri olduğu için, zamanla o Portugal, Portakal oldu.

Yani ne Hollanda, portakal. Ne portakal, portakal. Ne lezzetlidir portakal.

Mehmet - Mustafa

Galatasaray orta sahasının dinamo 2'lisi Mustafa Sarp ve Mehmet Topal. Hani sadece tek Aurelio'ya kaldığımız, sağolsun onun da bizim orta sahamızı sırtında taşıdığı günlerde, sürekli olarak tekrarlanan 70 Milyon kişilik ülkede bir Ahmet, Mehmet, Mustafa yok mu orada oynatacağımız denilen Mehmet ve Mustafa'lardan bir tanesi.

Mustafa, Kayseri Erciyes'ten Bursaspor'a geliyor. Nedeni ise menajerinin Bursa'lı olması ve eski hocası Bülent Korkmaz. 2 senelik kontratı bitince Galatasaray alıyor bedavaya. Tabii Bülent Korkmaz'ın da alın telkini var burada. O da "büyük takıma geldim, kötü performansımla silinmeyeyim" diyerek çalışmaya, hırslanmaya başlıyor. Kader bu ya, çalışmasının karşılığını Mehmet Topal'ın sakatlanması ile alıyor. Duran toplardaki etkinliği ile bir artı joker koyan Mustafa, 2 ayda orta sahada vazgeçilmez oluyor. Mehmet Topal'ın bile performansı ile kesemediği bir adam oluyor. Onun da şansına Ayhan sakatlanıyor. İkisi beraber oynuyor.

Mehmet, Çanakkale Dardanelspor'dan geliyor. Hasan Kabze şansı gibi Galatasaray bir tane daha taş atıyor ya nasip diyerek. Ama önce Aziz Yıldırım'a sözü olduğu için Çanakkale başkanı ondan haber bekliyor Mehmet konusunda. Galatasaray alıyor. Bismillah demeden This is Anfield'i görüyor kafasının üstünde. Sonrası kadroya girer mi, girmez mi, Kalli kadrodan 5 kişi gönderecek birisi kesin Mehmet Topal derken, örümcek oluyor çıkıyor deplasmandaki Bursaspor maçında. Kalli'nin elinde bir koz oluyor. Ardından Gençlerbirliği maçındaki oyunu ve golü ile güvenenlerin yüzünü kara çıkartmıyor. Sonra zamanla vermiyor formayı. Zaten 2 senedir ilk 11 çıktığı hiçbir Fenerbahçe maçını kaybetmiyor Galatasaray o orta sahada iken. 5.5-6-7 derken satılmıyor Everton'a 100bin dolara alınan adam.


Gel gelelim, daha önce 1 tane bulmak için diyardan diyara bir yol sor beni yarim yarim diyerek gezen Galatasaray, şimdi bu ikiliyi oynatamıyor. Nedeni ise savunma ile hücum bağını kuramamak. Aslında sorumlusu Mehmet Topal. Biraz kafasını kullansa, Mustafa'dan daha kıdemli olduğunu farkettirse orta sahada, o riski alabilecek oldukça kredisi olduğunu düşünse, inanılmaz faydalı olur. Hayal kurduğumdan değil. Beşiktaş'a ve Pana'ya atılan 2 golde de, topun yarı sahada Baros'la gol olması için ileri ilk pası atan adam Topal. Yan pas yerine, ileri pas atmayı düşündüğü anlar bunlar. İlkinde harika bir derin top, 2.sinde de defanstan alıp 1 saniyede Elano'ya dönmesi. Kazma bir adam da değil O'Shea gibi. Fiziği iyi, topu iyi kullanıyor, uzaktan iyi şut atıyor, isabetli pas yüzdesi olumlu. Ama çekiniyor kenardan. Biliyor ki, hemen kenardan müdahale edecek bir teknik heyet var. Çözümü ise, Frank Rijkaard'ın veya Johan Neeskens'in Mehmet'i karşılarına alıp 10-15 dakika sohbet ile bunu dile getirmeleri, bunu istemeleri. Onlar geride kaldıkça, takım 3 yerine 5 atak yiyor, onlar kendilerini ileri attıkça paslarla, takım 3 yerine 5 atıyor.

Mustafa iyidir. Mehmet de iyidir. Ama Mehmet daha iyi olabilmelidir. Yeteneği ve imkanı vardır.


ek; diyardan diyara bir yol sor beni yarim yarim iyidir, güzeldir. Volkan Konak'tır.

Söz Konusu Galatasaray ise


Rakip; maç öncesine kadar ciddidir; maç sonu ciddiye pek alınmaz.

Rijkaard; Cruijff - Ten Cate, aslında onun arkasındaki adamdır; maç sonu tek sorun "kemer tokası" neden kırmızıdır.

Defans; yolgeçen hanıdır, yumuşak karnıdır; son 3 maçta sadece 1 gol yemiştir.

Elano; maç öncesi 2.sınıf bir adamdır; maç sonrası söyleyenler Yalano.

Ten Cate; maç öncesi Rijkaard'ı döveceğim der; maç sonrası Osmanlı tokatı yer.

Panathiniakos; Seyircisi ile boğacak denir; maçın ortasında kendi oyuncusunu yuhalatır.

Baros; dedem bile gol atar bu takıma, buna atsın şimdi denilir; maç sonrası ses çıkartmaz.


Anlayacağınız söz konusu Galatasaray ise olay maç öncesidir. Maç sonunda Pana gibi 3 in 1 paketinde gezerler. Daha enteresan olanı ise, bir hatalı topla tehlike yaratabilen Pana'nın 60'tan sonra durum 3-0 iken tehlike yaratmaya başlamasıdır. Ya bir de orta sahaya Ayhan geri dönerse?

Fenerbahçeliiiiiii


Hemen Cemil diyeceğinizi biliyorum refleks olarak. Ardından taçsız kral Pele, Backenbauer, kaleci Maier diye yardırabilirsiniz de... Ama yanılırsınız. Doğru cevap Mehmet olacak. Ne alaka felan diye sorarsanız anlatayım.

11 Milyon Euro'luk transfer Mehmet Topuz, malum 2 büyüğü karşı karşıya getirdi. Fenerbahçe kaptı sonrasında da. Düşünülmemiş birşey, yavaş yavaş artan form ile gündeme geldi. Mehmet Topuz gol atarsa ne olacak? Statta bağıran adam "Topuuuz" dese bir dert, "Mehmeeet" dese taraftara bir dert. Çözümü bulunmuş. Hoparlörden bağıran adam "Fenerbahçeliii" diye haykırdı, ilk önce anlamayan taraftar da sonrasında "Mehmeet"i söyledi.

Tabii gönüller Alman Ernst'i de aramadı değil.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Ders Düşmesi


Bir G(a)RİP Servet


Tarih 13.09.2009.

Galatasaray Futbol Takımı teknik heyeti ve oyuncuları grip aşısı oldu. Acıbadem
Hastanesi'nden bir ekip sabah saatlerinde teknik heyet ve futbolculara grip
aşısı yaptı.

Tarih 16.09.2009.

Avrupa Ligi'ndeki Panathinaikos maçı öncesi Galatasaray defansında sorun
yaşanıyor. Gökhan Zan'dan sonra "gribal enfeksiyon" geçiren
Servet Çetin de Yunanistan'a götürülmedi.

1.haber Galatasaray.org'dan, 2.haber ise Ntvspor'dan. Sağlam kaynak tabii ki. Aşı olan bir adamın 3 günde hasta olmasını tıp nasıl açıklar bilemem. Ama açıklayın işte yahu. Gökhan Zan değil ki bu, rakibe tekme atıp sakatlanır gibi, aşı olup grip olsun.

Ah bir de Barış, atletik vücudum var herkes görsün ama gösteriş yapar gibi durmayayım tribinde poz vermese..

Hani Bu Kez Şans Bizim Elimizden Tutacaktı || E.T.


Bir maç düşünün, en önemli, en etkili, en fazla alkışı hakeden tarafı seyirciler. Bir yayın düşünün, spikerin anlatımı yüzünden taraftarın sesinin 10'da 1'ini bile duyurmayan bir anlayış. Bir spiker düşünün, konuşmadığı her saniyenin aslında maçın en güzel anları olduğu bir anlatım.

Maçın özeti buydu. Ekran başında izleyenler, o gün orada bulunan 35000 şanslı insan kadar şanslı olamayacaklarını bir kez daha farketti. Çünkü tribündeki seslerin kısıldığını, görüntülerin maçın 93.dakikasında verilmeye başlandığını anladı. Nedeninin ise o an ekranlarda maç anlatan adamın "Alman Ernst" diye 28 kere haykırmasıydı. Sanki "Limasollu Naci". "İbrahim Üzülmez'in önünde saygıyla eğ.. bekliyorum" demesiydi çünkü. Susuyorum demesiyle konuşması arasında geçen sürenin 10 saniye kadar olmasıydı. 50.dakikada "Herşey mükemmel, Ferguson dizlerini dövüyor" derken 80'de "Beşiktaş bugün, tenisteki terimle bahsedeyim isterseniz, çok basit hata yaptı" şeklinde yan çizmesi, 75'de Yusuf'u öve öve bitiremezken, 85'te kamuoyunun önüne yollaması ayıptı, yazıktı, terbiyesizceydi.

"Hani bu kez şans bizim elimizden tutacaktı" dediği anları ise unutamam. 70'lerin küçük türkücüleri filmlerinden bir sahne, önünde klavyesi ile 2 notaya 15 kelime sığdırabilen Arif Susam'dan bir şarkı sözü gibi. Utanmasa golden sonra "yeme diyemediiim" diye haykıracaktı. Hayır o değil, krampon fırlatan Beckham değildi ki. Sir Alex'ti. Adamın kaşını yarmıştı. Forlan'a da yapmıştı hatta. Bu adamın şifresi adında ve soyadında gizli. Normal olamaz.

2 İneğiniz Varsa...


Böyle bir espri vardır hani duymuşsunuzdur daha önce. Siyasi temellidir. İki ineğiniz varsa diye başlar, siyasi görüşlere göre eğilir, bükülür, değişir. Bunu futbol dünyasının isimlerine uygularsak ne olur diye düşündüm ve yazıyorum. Tamamen spontane, o an aklıma ne gelirse artık.. Rezil birşey bile olabilir.

Hıncal Uluç; "Ben, iki ineğin aynı anda sahada kaldığına inanamıyorum. Kenardan teknik adamın buna seyirci kalması da inanılmaz. Bu ne korkaklıktır ya."

Sergen Yalçın; "Şimdi Ercan Taner, bu 2 inek Beşiktaş takımının oyuncusu değiller. Kalitesi altında eziliyorlar. Denizli'nin bu 2 inek sevdasından vazgeçmesi gerek ayrıca."

Fatih Terim; "Benim için 2 inek, 3 defans felan boş yani. Benim için hücum önemli olan"

Haldun Üstünel; "2 ineğimiz olduğunu kim söyledi. Az önce İsviçre Alp'lerinden bir tane daha transfer ettik"

Gökhan Zan; "Mandıracılık alanında efsane olmak istiyorum"

Sinan Engin; "Bu 2 inek, en az 5 boğa eder"

Hakan Ünsal; " Yani aslında bu 2 ineğin rakipleri o kadar da güçlü değilmiş"

Ertem Şener; "Bu 2 inek doğduğunda; Alex Ferguson, Manchester'ın başındaydı"

Emre Tilev; "Alman Ernst"

Fuat Akdağ; "Twitter'larına bakalım"

Rıdvan Dilmen; "Süt verir"

15 Eylül 2009 Salı

Adaletinizi Seveyim!

Beklenen oldu ve Ankaraspor düştü. Ahmet Gökçek'e de 6 ay ceza.

Ankaragücü'ne ceza yok tabii. Niye?

Onlarında cezasını Ankaraspor çekiyor. Ankaraspor'a acıdığım yok ancak Ankaragücü'ne ceza verilmeyişi saçmalığın daniskası. İki kişi çete kurup suç işlediğinde biri ceza alıyor, biri diğeri ceza aldığı için almıyor.Ulusal ve uluslararası kurallar falan öyleymiş.

Seveyim sizin adaletinizi!

Neyse...

PFDK kararları burada. Çok renkli(!) günler bekliyor futbol camiasını.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Manchester'ı Beklerken / Denizli & Ferguson



"Türkiye'ye daha önce üç kez geldik. Türkiye'de tuhaf bir durum söz konusu. Türk seyirciler maçtan önce geliyorlar size baskı uyguluyorlar. Ateşli taraftarları söz konusu. Stadın atmosferiyle ilgili, tecrübelerimizle ilgili her şeyimizi ortaya koyacağız. Beşiktaş'ı çok akıllı futbolculardan kurulu olduğunu, kısa paslarla istikrarlı gittiklerini ve oyuncular çok değişmeden oynadıklarını gözlemledim."


Alex Ferguson






"Beşiktaş'ın İstanbul'da ne denli güçlü olduğunu ne denli asılan bir takım olduğunu göstermek istiyoruz. Göstermemiz lazım, evimizde bu turnuvaların havası son derece değişik ve farklıdır. Biz belki lige düşündüğümüz ölçüde başarılı başlayamadık. Bu yarın için bizi herhangi umutsuzluğa, negatifliğe itmeyecek. Futbolcularımın ve Beşiktaş'ın Avrupa arenasında yoluna devam etmesi için bu grupta her şeyimizi ortaya koyacağız"


Mustafa Denizli

Manchester'ı Beklerken / Taraftar





Yarın akşamki maç bi' CSKA ya da Wolfsburg maçı olsaydı hayat daha güzel olabilirdi Mustafa Denizli için. Beşiktaş'ın iç saha avantajını da ekleyince zor maçlar diyip kapatılırdı. Ancak İnönü'ye gelen takıma bakınca maçın "çok zor maç"a doğru yol aldığı da bir gerçek. Tabii bu maç grupların son maçı olsa yine bir rahatlama olurdu ancak Man U açılışı güzel yapmak isteyebilir.

Avrupa takımları deplasmanda fazla açılmadan, daha garanti oynar genellikle. Stad-Taraftar-Destek faktörleri de işin içine girince Beşiktaş'ın şansı bir nebze daha artıyor. Önceki Liverpool, Barcelona gibi örnekler de mevcut.

Mustafa Denizli bir kez daha kumar oynamaya kalkar ve sahaya ilginç bir 11 sürerse ağzıyla kuş tutsa da yaranamaz kimseye. Ancak en tutarlı 11'i sahaya sürer ve takım adam gibi oynarsa az farkla yenilse bile sesler birazcık da olsa azalır. Geçen sezon ilk geldiğinde yarattığı sistemden vazgeçip "eldeki kadroyla savunma yapamayan takıma atak yaptırılır" mantığında yol almaya başlayınca her şey güzelleşmişti, bir kez daha çark eder mi Denizli?

O değil de; Beşiktaş, Şeytanları yer yüzüne indirirse güzel olacak. Zor ama, imkansız değil. Kalede Foster var, golcü ayakların işi bi' nebze kolaylaştı.

Not: Fotoğraf mynet'den.

Deniz Çoban Cesareti #2






Bu adamda farklı bir hakemlik anlayışı var. "Taraftar Baskısı" denilen olayı kafasında öyle bir yere getirmiş ki, ona karşı koyacağım derken olayı başka bir yere çekiyor.

Geçen sezonki yazı burada.

Dünkü Bursaspor-Fenerbahçe karşılaşmasında da aynı sahneyi yaşattı. Fenerbahçeli futbolcuların arasında ezildi durdu hakem. Normal şartlarda 3-5 kart çıkar oradan, Lugano ayrı mevzu zaten.
Vermante's Blog'daki fotoğraflar da anlatıyor her şeyi. (Buradan ulaşabilirsiniz)

Vermante "Hakem misin, Çocuk mu?" diye başlık atmış. Ben "Çoban mısın, Koyun mu?" diyorum!

Zaman zaman mücadelelere izin vermesini severdim bu hakemin ancak adaletli dağıtamıyor sanki.

Rüştü Tekerrürden İbarettir


Galatasaray'ın attığı 1.gol. 2008 - 2009 sezonunda Arda'nın 33.haftada kornerden atmaya çalıştığı gol gibi, yine direk kaleye giden bir top. Arda, Rüştü'ye ve duran topa çalışırken, Rüştü ve Beşiktaş duran topa çalışmıyor. Bu kez sonuç gol.

Galatasaray'ın attığı 2.gol. 2008 Hırvatistan maçı. Çeyrek Final. Kenarda çizgi üzerinde bir santrafor, onu kovalayan Rüştü, tam aynı saniyelerde kalkan el, kalesine dönmeye çalışan bir kaleci, kaleye gelen top ve gol.

Kalede Rüştü, Kenarda Rijkaard. Barcelona günleri. Hata yapan Rüştü, golü yiyen Barça. Hata yapan Rüştü golü yiyen Beşiktaş. Kenarda yine Rijkaard.

Bir kornerde boşa çıkması ve yediği 3.gol Almanya maçını da hatırlattı bana ya neyse abartmayalım..
Sakatlıktan çıkan bir kalecinin, böyle bir maçta hazır bir kalecinin arkasında değil de, önünde olmasında da suç onun değil aslında. Oynatan da.

5.Haftanın Panoraması


Panorama ne bilmiyorum. "Panaroma diye yazılır o" derseniz yerim bile yani. Haftanın öne çıkan olayları felan işte. Maç maç gidelim en iyisi.

Kayserispor - Ankaraspor; Aradığınız Gökçek'e şu an ulaşılamıyor. Kayseri'de maç yapmadı. Kart görmedi, sakat vermedi ve gelecek hafta Beşiktaş ile oynayacak. "Yüksek Gerilim"e hazırlanın.

Gençlerbirliği - Eskişehirspor; Ligde yeni moda bir rakibe, bir kendime atarım oldu herhalde. Kahe 3 gol attı. Maç 2-2 bitti. Ümit Karan'da yaklaşık 45 haftadır ligde gol atamıyor. 50 bile olabilir.

Antalyaspor - Ankaragücü; Ümit Karan'ın gol atmadığı süre zarfında İspanya'da takılan, part-time arenalarda boğa olarak çalışan, arada Florya'da maç hakemliği yapan Necati ilk maçında golünü attı. Ümit hala tek elini alnına koyup şaşırma modunda. Ankaragücü ise maça doktorsuz çıktı. Sakatlık olsa tedavi edecek doktorları yoktu izin alınamadığından.

Manisaspor - Sivasspor; Fenerbahçe maçındaki oyunuyla beni Homer Simpson'dan fazla güldüren Simpson bu kez maçın adamı oldu. Bülent Uygun'da serbest düşüşte.

Bursaspor - Fenerbahçe; Bursaspor'un bir tane isabetli şut çekemediği mücadelede, geçtiğimiz randevuda maçı kazandıran golü atan Ivankov, bu kez asisti ile maçı kaybettirdi. Her düdükte hakemi dövmeye giden 5 Fenerbahçe'li de yazarlar tarafından hırs sembolü olarak nitelendirilirken, aynı olayı yapan 5 Galatasaray'lının oyunda kalmasına şaşırılırdı hep aynı kişilerce. O değil de Mehmet Topuz gol atarsa ne diye bağıracak maç sırasında anonsu yapan adam?

Gaziantepspor - Kasımpaşa; Couceiro'nun "Biz bütün kazandığımız maçlarda Tabata'sız oynamıştık, Tabata ile hiç maç kazanamadık. Gitmesi sorun yaratmaz yani" açıklamasını yaptığı karşılaşma oldu. Yılmaz Vural ise pozitiflikten ölüyordu adeta.

Galatasaray - Beşiktaş; "Rüştü, Tekerrür'den İbarettir" konulu kompozisyon tekrar yayınlandı. Galatasaray 1.bölge ile 3.bölge arası bağlantıyı kuramadığı her takıma karşı zor maç kazanacağını gösterdi. Hücuma gelen her top tehlike olurken, hücuma çıkmayan her top kalesinde tehlike yarattı. Denizli; "Fark aslında 6 puan" dedi.. Kewell, Louvre'a konulacak derecede bir top indirdi Baros'un önüne. Serdar Özkan ve Sabri pozitif anlamda şaşırttı.

Denizlispor - Diyarbakırspor; "Galibiyette aklım kaldı" diyen Ziya Doğan'ı haklı çıkarırcasına bir maç vardı. Berabere bitmesi çok ilginçti.
İ.Belediye - Trabzonspor; Egemen Korkmaz'ın biri topukla olmak üzere 3 gol attığı bir maçı ne yazarım, ne anlatabilirim arkadaş. Gol krallığı yarışında Ntvspor Akıllı Ekran'ında adamı görmek bile komedi.

13 Eylül 2009 Pazar

Fasulye Ekrem Dağ




Eskiden mahalle maçlarında ufak çocuklar da maç yapmak isteyince onları kırmak olmazdı. Sırf sahada bulunsunlar diye onlara "sen fasulyesin koçum, takıl sahada" denirdi. Ekrem Dağ da Beşiktaş'ta bu rolü üstlendi. İki maç üst üste aynı mevkide oynadığını bilen/gören/duyan var mı?

Benim tercihim sağ bek Ekrem.

Yorumsuz

(Futbloglar' da, futbol bloglarında ne olup bitiyor hiç bilmiyorum. kendi blogumda yazan postları bile takip edemez oldum ama dün bunu yapmadan geçemeyeceğimi fark ettim. herkese kolay gelsin)



Yıl bindokuzyüzseksendörtYıl ikibindokuz

Sahi, Rijkaard dan Derwall olmaz mı ?

Bir Gol Nasıl Yenir? ||| by Yusuf Şimşek & Rüştü Reçber




Normalde anlık hataları böyle ince ince işlemek pek hoşuma gitmez ama bir umut belki Mustafa Hoca'nın gözünden kaçmıştır. Hani belki görürler ya... Ders vermek haddimize değil ama detay işte, gözlerden kaçmasın.

Zincirleme hatalar ve "Bir Gol Nasıl Yenir?" dersi.

Resime tıklayarak büyük ve net haline ulaşabilirsiniz.