4 Nisan 2009 Cumartesi

Beşiktaş 1-0 Kayseri / Fazla Söze Gerek Yok





Pozisyonlar, kartlar, fauller, "çakma" zekice kornerler falan derken bir haftayı daha 3 puanla kapattı Beşiktaş. Maçtan çok, maç öncesi olaylar gerdi beni. Maç hakkında fazla bir şey demeyeceğim. Sadece biraz önce mynet'ten aldığım bir fotoğrafı; ancak üzerinde ufak bir oynama yaptığım hâliyle sizlere sundum. Bu iki adama dikkat.

Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim birkaç şey:

- Serdar Özkan; N'olur toparlan!
- Tırt Telekom; O stad senin değil, senin sözün orada geçmez. -Bir ara değineceğim-
- Fabe; vallaha insan değilsin!
- Taraftar; harikaydı yine. Gereksiz bir iş yüzünden Semt'e gidememenin hüznü var.
- Cisse; yanına bırak Fabe'yi, dünyanın en iyi önliberosunu koysak da futbolcu değilsin.
- Bobo; o goller kaçar mı be!

Allah 164.000 Kere Belanızı!



... Diye başlayan bir cümle kurmayı pek de istemiyorum. Sonuçta toplumsal huzurun sigortası olmalı polis teşkilatı. Ancak ben bu polislerin nerede eğitildiğini anlamıyorum. 21. YY'da hâlâ sinir hastası polisler mücadele veriyor.

Şöyle diyeyim. Beşiktaş taraftarı bir haftadır bağırıyor. Yıldız'dan (Barbaros Bulvarı) başlayarak Stada kadar olan yolda Takım otobüsünün gelişiyle birlikte "YAKARIZ BU GEZEGENİ!"
Bunu tüm İstanbul biliyor. Hatta tüm Türkiye biliyor neredeyse. Ancak polis adam gibi bir önlem almayı beceremiyor. Alırsın önlemini, taraftar yolu kapatmadan kenardan verir desteğini. Kaldırım ile yol arasına öğleden sonra yerleştireceğin iki bariyere bakar bu iş.

YOL KAPANIYORMUŞ!

Yesinler. Başbakan gelir; yol kapalı. Obama gelir; yol kapalı. Bir saat de taraftar için kapatın yolu nedir yani. Bu maça gidemedim ancak önceki maçlardan biliyorum, daha önce çok maçda yol kapanmıştır ve Kazan'dan Şeref Bey'e türküler ile bestelerle gidilmiştir. Bu maçta mı sorun oldu ilk defa? Göz yaşartıcı bomba nedir yahu? Ne silahlı bir taraftar var ne de etrafa zarar veren. Sadece elinde meşale ile beste söyleyen taraftar.

Polis yolu açmak istemekle haklı o saatten sonra. Zaten düzgün bir iş yapmayı becerebilselerdi olaydan önce alınırdı önlemler; alınmadı. Sonra insanları yolun dışına atmaya çalıştılar. Eh, nasıl atmaya çalıştıklarını tahmin edersiniz. Tekmelerle, coplarla, tayzikli sularla...

Sonra da takım sahaya çıkarken "Polis Teşkilatının 164. Yılı Bıdı Bıdı..."; Yesinler sizin gibi polisleri!

Hele biraz önce bir görüntü gördüm ki YUH ARTIK!
Dolmabahçe'de polisten kaçan taraftar, Sarayın sınırlarına "yaklaşmış". İçerideki askerler anında silah doğrultu! O silahları teröristlere doğrultmayı beceremiyorsunuz; vatandaşa, taraftara doğrultmak ne demek! Kaza ile bir taraftar polisten kaçarken Saray'ın içine atlamış olsun.

Vuracak mıydınız?

Bu nedir ya?












Görseller Mynet'ten

Birbirinin Aynısı Futbolcular #3 Aykut Erçetin - Michael Rensing


Öncelikle Felix' e selam yolluyorum.


Bu iki oyuncunun benzerlikleri çok bariz aslında. Rensing; 3 sene boyunca Kahn' ın arkasını bekledi. Oldu olacak derken bu sene Kahn sonunda emekli oldu.

Öbür tarafta Aykut Erçetin... Onun önündekiler biraz daha kollektif aslında. Mondragon ile bitmedi. Orkun ile düelloyu kazandı ve bu sene önce kaleyi De Sanctis' e sonra da klübedeki yerini Orkun' a bıraktı. (Futboldaki politik sebepler (: )

Asıl muhabbet şu; Türkiye de "kalecilere güvenilmiyor, genç Türk kalecilere şans verilmiyor yabancı kaleci getiriliyor" denir ya hep. Tabi bir de hep Aykut' un ne denli yetenekli olduğundan söz edildi. Acaba Alman basını da Rensing' in yetenekleri ile alakalı tam dediğim gibi olmasa da "Yaşlı Kahn. Artık bırak ta arkadan gelenlere önünü aç" gibisinden polemik yaratmışlar mıdır?
Ama tipler de tam aynı yani.


Son ekleme yapayım, Rensing Sırp bir annenin evladı imiş, Aykut ise Makedon.

KlinsDANNNNNN!

Michael Skibbe'den farkı yoktur şu andan itibaren gözümde. Hatta aynısı. Avrupa'da müthiş bir takımın sahibi. Ama ligde dağınık. Evinde Werder'den 5 yemişti. Bu kez deplasmanda Wolfsburg'dan 5 yedi. Bu 5 ilk 5'ten çok daha acı ve onur kırıcı onlar adına. Nedeni ise hem Grafite'nin jeneriklik golü hem de eski teknik direktörleri Felix Magath'ın son dakikada yedek kalecisini tecrübe için evet, sakatlık felan da değil, öylesine oyuna almasıdır. Bir de Rensing'i kaleci diye oynatan toptur, tüfektir, hemzemindir, ağır sanayi hamlesidir.

Bir Roma Geleneği; Başarı Gelir Gelmez Sahada Soyunma.

Evet var böyle bir şey aşağıdaki fotoğraflar da kanıtımdır. Bunun dışında da hatırladığım şeyler var. Heleki 2000-01 şampiyonluğu var ki herkes çıplaktı. Hatta bence forma çıkartana sarı kart kuralı da bu yüzden geldi. Abarttım.
Julio Baptista...Son dakikada rövaşatadan gol atmayı deneyecek kadar Ergün Pembe.



Philippe Mexès... Çıplaklık mevzuusunun varisi.


Unutulmaz Roma maçlarından biri. Roma 4 Juve 0 yanlış hatırlamıyorsam. Antonio Cassano nun bu hareketi abartılı mı?





Roma nın son şampiyonluğu. 2001... O zamanki Goal dergisinde şortsuz fotoğrafı da mevcuttur.



felix
tarafından video eklenmiştir...

Sen Kimsin Ulan?


Bu Podolski denen şahsı oldum olası sevemedim. Zaten sezon sonu geri dönüyormuş Köln' e sanırım. Allah Mondi ye sabır versin. Michael Ballack; yeni nesil efendilerden. Hayır o değil de nerden esti bu futbolcu tribin Podolski?

Zidane.

Belki Latin Amerika' yı anladığı kadar olmasa da Eduardo Galeano en güzel anlatır onun sahadaki son adımlarını. Ama daha güzeli de No Smoking Orchestra "As If Zidane Played For Liverpool" der When Life Was a Miracle' in sözlerinde, Astérix aux jeux olympiques' in ağır topu (!), Zidane, un portrait du 21e siècle in başrolüdür. İşte parşomende, notalarda, sinopsislerde gelmiş, gelecek, olabilecek en büyük futbolcu.

Bay Kerahet.

Bu herifin yazılarını okumaktan vallahi keyif alıyorum. Blog fikrini ortaya atan adam. Hücuma dönük, aynı zamanda savunma da yapabilen orta saha. Hatta sene içinde min 10 gol 10 asist yapan sol bek.

Birbirinin Aynısı Futbolcular #2 Marco Aurelio - Marcos Senna


Akla "insanın doyduğu yer mi yoksa doğduğu yer mi memleketidir?" sorusunu getiren bir benzerlik bu. İki oyuncu, iki ön libero, iki devşirme. Aurelio, 1977; Senna 1976 doğumlu dünya futbolunda isimleri geçmeye başladığında ikiside 30+ idiler. Ne ilginçtirki, hadi Türkiye de ön libero yetişmiyor, İspanya' da neden Senna' ya bu denli ihtiyaç var anlamıyorum. Aslında iki oyuncu arasındaki sertlik farkını gözetirsek sanırım kendi kendime cevap vermiş olacağım.
foto: o resim o kadar basit görünüyor ama çok uğraştım valla.

Robin Hood


“Inter’i çalıştırırken, kendimi "Robin Hood" gibi hissediyorum. Zaten İsa da kimse tarafından sevilmezdi."

"İnsanların benden nefret etmesi beni hiç ilgilendirmiyor. Inter taraftarları, onlar için çalıştığımı biliyorlar"

"Şimdiye kadar 13 kupa kazandım. Hiçbir şey kazanmamış bir teknik adam için İtalya Süper Kupası muhteşem bir başarı olabilir. Ranieri, çok başarılı bir teknik adam. Bu yüzden bizim yedi puan gerimizdeler ve şampiyonluk yarışı devam ediyor. Bu Juventus’un başarısı.” Ranieri'siz yapamıyor bu adam

Shearer


Newcastle United'ın efsanesiydi O. Newcastle ise uzun zamandır o eski halinden uzaklarda onsuz. Joe Kinnear ile bi' toparlanma yaşadı ise de, bu kez de Kinnear'ın kalbi izin vermedi. Görevi bıraktı. Chelsea maçında Newcastle'ı yönetecek adam ise O. Shearer. Golden sonra elini kaldırıpta koşarsa, tadından yenmez. Özlemişiz kendisini.

3 Nisan 2009 Cuma

En Güzel Forma Kimin? || 3 Büyükler Anketi



Sezonun sonuna yaklaşırken kendi çapımızda bir araştırma yapalım dedik ve sonucunu merakla bekliyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse, biz de her taraftar için en güzel formanın kendi takımının renklerinden oluşan forma olduğunu da biliyoruz. Ancak yine de tasarım olarak en güzel formaları kim piyasaya sürdü konusunda objektif yaklaşılabilir. Oylarınızı bekliyoruz! Anket bir süre "Sağ Şeritte" asılı kalacaktır.

Spor Basınından Seçmeler || # 7


Çok mu Vadi izliyorlar acaba?

Beşiktaş - Kayserispor || T.S.L 26.Hafta


Beşiktaş'ın evinde 4 maçı kaldı yanılmıyor isem. Kayserispor, Fenerbahçe, Bursaspor ve Galatasaray. 4 final maçı evinde. Bu 4 deplasmandan 1 puan almıştı Beşiktaş ilk yarıda. Buna rağmen hala bu takımların önünde. Bu kez evinde oynuyor bu takımlarla. Neyse ilk olarak Kayserispor.

Kayserispor, Gökhan Ünal'sız bu sezon çok sıkıntı çekti hücumda. Tolunay Kafkas'ın takımı bir Fransız takımı gibi oynuyordu bu ligde bu yüzden. Transferler ve eldeki oyuncular gol yollarında zayıf kaldı. Topuz ve Mehmet Eren'de gol yükününün altına fazla giremeyince bu sorun oluştu. Kayserispor, savunması çok iyi ve sert bir takım. Orta sahada tatlı-sert oynamaktalar. Fenerbahçe'ye Kadıköy'de 4 atmışlardı, Sami Yen'de son dakikada beraberliği almışlardı ama, bu iki skorun takımı da değildi Kayseri. Rakibi biraz aşağı seviyede ise affetmiyor. Evinde oynadığı Beşiktaş maçında da Serdar Kurtuluş'un asistini affetmemişti. Onlar için bu sezon oynayacakları son 2 vitrin maçtan birisi. Diğeri Trabzon. Ama İnönü daha farklı tabi. Beşiktaş'ı Aghahowa'nın hızı ve Topuz'un önderliğinde durdurmaya çalışacaklar. Mehmet Eren burada önemli. Topuz'a yardıma gelmeli hücum adına. Defansları ise Eren Güngör gibi bir isme sahip. Nobre'yi sindirebilecek bir adam. Tam Nobre'lik. Sık sık sahada hakem uyaracaktır ikisini. Bu ikili çok faul izletirler bize.

Beşiktaş ise artık, sistem, iyi oyun vb.lerinin önemsiz olduğu zamanlara girdi. Taraftar artık inancını da artırdı. Hele bu Galatasaray-Fenerbahçe-Trabzonspor 3'lüsünden sonra daha çok inanmıştır. Beşiktaş, bu maçta duran topları iyi kullanmalı. Kayseri savunmasını açmanın en kolay yolu olur bu. Çünkü, Kayseri takımına açık alan, 2'ye 1 gibi organizasyonlar kolay bulunamıyor. Delgado ya da Yusuf ikilisinden hangisi bir tavşan çıkartmaz ise, duran top önem kazanıyor. Savunma öne çıkarken de dikkat etmeli, ofsayt taktiği yaparken de. Malum Aghahowa. Tello hücumda, Bobo ile beraber kilit adam olacaktır gözümde. Asist olursa Tello yapar bile diyebilirim. Tabii ki de Ernst ve Ekrem de savunma yönünün anahtarları. Kanat bekleri Topuz'u durdurur ise, hele bir de gol bulur ise Beşiktaş maçı kopartır. Kayseri'yi açmak için sürpriz adamlar hücuma katılmalı ve o dengeyi bozmalı.

Neticede zor maç. 3 gol olursa ne mutlu biz izleyenlere. Kayseri yenerse şaşırmam. Ama Beşiktaş cephesi de kazanırsa, 3 puan kadar, kart cezalısı ya da sakat vermez ise büyük bir kazançla kapatır. 1 puan, haftaya derbi oynanacak olması yüzünden çok ah vah çektirebilir.

Kenan Öner N'apıyor? / Garip...


Beşiktaş Genel Sekreteri'nin Kartal Yuvası Bağdat Caddesi Şubesi'nin açılışındaki garip hareketleri. Komik olmuş gerçekten. Farklı sitelerde dikkatimi çekmişti, aynı ayrıntıyı Forza kullanıcıları da yakalamış. (Fotoğraf da forza'dan) Makas verilmediyse kesmezsin; o hareket ne yahu?




O bakışlar falan... Komik bir görüntü olmuş (:

İlginç Google Aramalarıyla Gelenler #3




Sitemeter'ın arıza hâllerinden sonra Google Analytics kullanmaya başladık. Verdiği bilgiler, istatistikler, oranlar sitemeter'a göre çok daha güzel ve kullanışlı. Herkese Google Analytics'i tavsiye ediyoruz.

semra sabri sarıoğlu sevgilisiyle yakalandı... Hay Allah'ım "Top 20" muhabbetinden sonra iyice magazin sitesi muamelesi görmeye başladık sanırsam. Ayrıca arama yapan kişiye sevgiler & saygılar. Lakin biz "Semra Sabri Sarıoğlu" diye birini tanımadık. He, Sabri'nin sevgilisinin adı Semra ise onu hiç bilemiyeceğim.

lincoln hamburg bülent fuck you... Evet, Galatasaray gündemi böyle çalkalanmaya başlamıştı. He bu arada; Lincoln İngilizce bilmiyor hâlâ!

gs 2 numara... Vatandaş herhalde Galatasaray'daki iki numaralı formanın oyuncusunu arıyor. Cevap veriyorum: Emre Güngör.

türkiye ispanya maçının adamı kimdir... Cevap veremiyorum bile buna. Ayrıca milletin google'a soru sorarak arama yapma hevesi devam ediyor. Google'ı verimli kullanmak adına şurayı okumanızı tavsiye ederim.

Serinin önceki postları için tıklayınız.

Tribün Kültürü #5 / Meşale ve 5149 Sayılı Kanun




5149 Sayılı Kanunun 11. Maddesi der ki:

Spor alanlarında; her türlü silah, kesici veya delici alet, sis bombası, ses bombası veya maytap gibi patlayıcı, parlayıcı, yanıcı, yakıcı maddeler ile taş, metal gibi fırlatılabilecek veya yaralayıcı nitelikte sert cisim veya tehlike arz edebilecek veya müsabaka düzenini bozabilecek diğer maddeler ile alkollü içecekler ve çevreyi kirletecek nitelikte konfeti ve benzeri cisimler bulundurulamaz ve satılamaz.

Aynı kanunun 18. Maddesi; 11. Maddenin ihlalinin doğuracağı sonuçları açıklıyor:

Spor müsabakalarının yapıldığı kapalı veya açık alanlara 11 inci maddede sayılan maddeleri sokan kişilere; dört ay süreyle spor müsabakalarını seyirden men ve 750 lira, fiilin tekrarı halinde sekiz ay süreyle spor müsabakalarını seyirden men ve 2.5000 lira idari para cezası verilir. Bu maddeleri kullanan kişilere; altı ay süre ile müsabakaları seyirden men ve 1.000 lira, fiilin tekrarı halinde bir yıl süre ile müsabakaları seyirden men ve 3.000 lira idari para cezası verilir.

Beşiktaş taraftarının yarınki organizasyonunu gördükten sonra aklıma gelmişti. Dürüst olmak gerekirse kanuna hak vermemek elde değil. Sonuçta o meşaleleri tutup sahaya atanı var, yakmayı beceremeyip yanındaki taraftarı yakanlar var, maçın gidişatını engelleyen var... Ama yine de gözler şu görüntüleri arıyor:

Terim'den Alayına Gider!


“Aranızda sadece 3 kişiye lafım yok. Arda, Emre Aşık ve Hakan Balta’ya söyleyecek bir sözüm yok"

"Tam bir fiyasko yaşattınız bu gece. İnşallah bu gece yastığa kafanızı koyduğunuzda rahat olursunuz. Beni resmen bitirdiniz. Ben çıkıp basına sorumlu benim diyorum ama bu takımı bu hale siz getirdiniz. Artık rahatlamışsınızdır. Bana sözler verdiniz, ben de sizlere inandım. Sahada neler yaptığınızı 80 milyon gördü. 2-3 farkla bitireceğiniz maçı, tecrübesiz çaylaklar gibi kaybettiniz, hem de son dakikada yediğiniz golle. Yazıklar olsun. Sizi vicdanınızla başbaşa bırakıyorum"

"2. golde bir de bakıyorum sağ tarafta kimse yok. Gökhan nerede? Ne sağ bek var, ne sağ açık var. Daha 10 dakika olmuş oyuna alalı Sabri’yi.. Ortada yoksun... Benim gibi sen de golü seyrettin"

"Sen kendini İspanya Kralı mı sanıyorsun? Ona jest, buna jest işin gücün İspanya basınına konuşmak. Biz can derdindeyiz, sen piyasa... Seni Bernabeu’da kaptan yaptım, iki maçta 3-4 tane pozisyon buldun, bir topun kaleyi bile bulmadı"

"Güzel oynadığın bir maçı da güzel bitir be kardeşim. Çek maçında da yakacaktın bizi Allah’tan zaman kalmadı. Bıktım senin yan toplardaki zaafından. Adam gibi oynayacaksan gel Milli Takım’a. Bıktım artık bu hatalarından"

Peki bu kadar gider'e karşı kim cevap verdi. Del Bosque. "Türkiye, Güney Afrika'ya gidemez" dedi.

Gerrard'ın Barcelona'ya Transferi




Düşünelim ki Steven Gerrard Liverpool'dan ayrıldı ve başka büyük bir ligin büyük bir takımına gitti. Hadi görseli öyle hazırladık diye "Barcelona"ya gitmiş olsun. Eee, o zaman ne Liverpool Liverpool olur; ne de Steven Gerrard Steven Gerrard olur! (Bizim nesil için hele kesinlikle öyle)
Neyseki Sözleşmeyi uzatmışlar.

Gerrard L'pool altyapısına girdiğinde henüz 7-8 yaşındaydı. 97'de Liverpool 19 yaş altı kadrosundan A takıma yükseldi. 2003 yılında kaptanlık bandını Sami Hyypia'dan aldı. A takım performansı zaten ortada. 477 maçda 117 golü var. (Tüm turnuvalar dahil L'pool forması altında)


- Liverpool'u seçicem ben abi ya
- Oğlum, Liverpool o kadar iyi değil lan PES'de
- Ya N'olcak, Gerrard'la uzaktan iki tane çakarız olur biter...

Kaç Wining ve PES serisinde bu muhabbet dönmüştür ben bilmiyorum (:

Dönüyoruz Annemizin Ligine / TSL 26. Hafta



Yerel seçimler ve İspanya maçları sonrası gündem yeniden Turkcell Super Lig'e döndü. Sözleşme yenilemeyen futbolcular falan derken 26. Hafta geldi çattı. Haftanın kritik maçları tabii ki zirveye en yakın iki takımın maçı diyebiliriz. Lider Sivas Denizli deplasmanında. Ligin ikinci yarısında çıkış yakalayan Denizli evinde, ligin ikinci yarısında eski oyununu kaybeden ancak Beşiktaş karşısında toparlanmış bir takım görüntüsü çizen Sivasspor'ı ağırlıyor. İkinci Beşiktaş kritik kayseri maçına Şeref Bey'de çıkıyor. Taraftar dahi bu maça ayrı hazırlandı, bu haftalarda kaybedilen puanların telafisi olmadığının öncelikle kurt hoca dahil herkes farkında. Önceki hafta deplasmanda Galatasaray'ı deviren Es-Es bu hafta Kadıköy'e gidiyor. Galatasaray-Fenerbahçe derbisi öncesi iki takım da bu haftayı üç puanla kapatarak önümüzdeki hafta büyük şans yakalamak istiyor.

Bana göre haftanın en kritik maçı ise Kocaelispor'un Ankaragücü deplasmanı. Kocaeli maçı kazandığı takdirde 1-2 basamak yükselip rakiplerini aşağa çekerek bu haftada önemli avantaj elde eder. Ligde kalmak isteyen takımlar yukarıdaki takımlardan aldığı "bonus" puanların yanında, aynı sıradaki takımlardan mutlak suretle üç puan almalı.


KONYASPOR-HACETTEPE
ANKARASPOR-BURSASPOR
DENİZLİSPOR-SİVASSPOR
BEŞİKTAŞ-KAYSERİSPOR
ANTALYASPOR-GENÇLERBİRLİĞİ
MKE ANKARAGÜCÜ-KOCAELİSPOR
TRABZONSPOR-BÜYÜKŞEHİR BLD
FENERBAHÇE-ESKİŞEHİRSPOR
GAZİANTEPSPOR-GALATASARAY

Spurs'un Yeni Stadına Dair Son Haberler




Başkan Daniel Levy bazı açıklamarda bulunmuş. Stad 2013/2014 sezonunda 58.000 kişiye hazır olacak. (White Hart Lane 36.000'di)

Başkan Sky Sports'a yaptığı açıklamada yeni stadlarının da dolacağından emin olduğunu söylemiş ve :"Bu sezon 25000 kişilik kombine sattık ve 22000 kişilikte bir bekleme listemiz var. Eminim yeni stadımız açılınca bu ilgi daha da artacak" demiş.






2 Nisan 2009 Perşembe

Aragones İspanyolların Türkiye'deki Ajanıymış



Aragones ve Del Bosque önce İspanya'da sonra da İstanbul'da buluşurlar. Del Bosque'nin aklında Millî takım hakkında bilgi almak vardır, Aragones ise başka diyarlardadır zaten.


Futbol Kronoloji #6 / O Tarih Biz Türkleri Bitirdi!




Önceki sene
kafa toplarına izin verilmişti. Herhalde Rakip defansları kafa toplarında başarılı oldu ki şimdi sıra buraya geldi:

1876'da alınan karar Dünya futbolu açısından önemli bir adımdı. Bundan yıllar sonra gerçek anlamıyla futbolla tanışacak olan Türkler için kötü bir adım olacağını kim bilebilirdi ki?

1876'da Korner futbol kuralları içerisine dahil edildi. (hep Football Association'ın işleri)

Bu kornerlerden tüm dünya maç çeviriyor, oyunun kaderini değiştiriyor falan; biz hâlâ top kesemiyoruz. Duran toplardan da çatır çatır goller yemeye devam ediyoruz. Belki sadece Serbest vuruşlar olsaydı daha az yerdik.

Ayrıca köşe direği gol sevinci yaşayanlar için hoş bir yer oldu zamanla.

Serinin Önceki Bölümleri İçin: Futbol Tarihi

Formayla Özdeşleşmiş Reklamlar / Devamı

Önceki seriden devam edelim. İngilizlere bolca yer verdik zaten. Araya İtalyan da sıkıştırmıştık; Almanla başlayalım o halde.

Bayern Munih ve Opel ilişkisi:



Eh, araya bir de İspanyol klasiği sıkıştırmak lazım. "Siemens" ve sonrasında "bwin" gelene kadar "teka" vardı. Fernando Morientes'li veya Davor Suker'li yıllar.



Bir İtalyan klasiğiyle dönüş yapalım. Inter ve Pirelli ilişkisi.



Ve Memleketten bir sponsorluk klasiği. Beşiktaş-Beko...
Ara ara kesintiye uradığı da oldu sanırsam ama en uzun süre Beko taşınmıştır Beşiktaş formasında. Bugün her nesil Beşiktaşlının en güzel hatıraları Beko'lu Beşiktaş formasıyladır herhalde.

Poland 10 - 0 San Marino

- n'aptınız lan!

Bolivya 6- 1 Arjantin - Al sana 1 Nisan!



-Diego, Bolivya hakkında yorum yaparken... Yani ne diyor: Na' bu kadar, diyor. yaaa-


İmansız gibi oynadılar lan.. Dinsiz gibi vurdular, bira içer gibi çalımladılar, salsa yapar gibi çakızladılar... Biz de güldük bu şakaya. ehehehe. Şakacılar sizi. Maro, el sallıyordu kameraya, o derece. Şakik, çaktılar işte ne o mağrur duruş filan... Adeta çaktılar. Yahu adamlar resmen "nurilla" yemiş be..

1 Nisan 2009 Çarşamba

Türkiye 1-2 İspanya / Beraberliğe Razı(?)




Maçtan önce iki teknik adama sorsalar: "beraberliğe razı mısınız?" diye; ikisi de
evet der, değil.
  • Del Bosque, büyük ihtimal beraberlik tamamdır diyerek yenilmezlik serisini bozmadan Afrika'nın yolunu tutardı.
  • Fatih Terim, "başlarım beraberliğine, kazanacağım bu maçı" der maçı böyle oynardı.
Maç başlıyor. Seyirci susmuş. Sadece top İspanyollara geçince ıslık geliyor. Deste adına bir şey yok. Eee, İspanya Millî Takımı her zaman gelmiyor bu topraklara. Hatta tribündekilere sorsan Iniesta'nın o anda iyileşip tam performans sahaya çıkmasını bile kabul ederler görsel şölen için. Herkes kaybedeciğimizi düşünüyor. Sadece İbrahim manyakça hareketler yaptığında "Ooo" ve Arda Turan sol kanadı yıkınca "Yeaaa" nidaları geliyor Sami Yen'den. Golü atıyoruz; taraftar inanmaya başlıyor, oyuncular inanmaya başlıyor, seksen milyon inanmaya başlıyor, hatta dürüst olmak gerekirse hakem de inanıyor! Bir de Nihat'ın "İspanyollara gol atacağım" takıntısı olmasa!





İkinci yarı orta halli. Şahsen Busker'e "Abi en az üç yeriz" diye mesaj atasım var; kontorum bitmiş olduğundan mümkün olmuyor. Beklediğim olmuyor, 4 gol yiyecek kadar pozisyon veriyor belki de. Ancak Tanrı'nın bür lütfu; yemiyoruz. Neyse ki penaltıdan buluyorlar golü. Fatih Terim şaka gibi şeyler yapıyor. Sahada kazanmak isteyen bir takım; oyuncu değişiklikleri buna uygun değil. Takımın önemli gol ayakları sahayı terkediyor. 1-1 iyi sonuç mu kötü sonuç mu diye düşünüyorum. "Oğlum İspanya'dan bir puan alıyorsun; iyidir iyi" diye düşünürken... Fenerbahçe'ye geldiği günden beri tüm deparları köşe direklerine ya da taç çizgisine doğru atan Guiza, bu sefer ceza alanına doğru yapıyor; Hakan Balta faul yapmıyor. Gol.

-laf arasında; "Deli" elle oynamasa gol olacaktı penaltı pozisyonunda. Bence şansını deneyerek en iyisi yaptı. Hem de kart görmeyerek bayağı ucuz atlattı. Penaltı gole çevrilmese bir de...-



-fotoğraflar marca'nın sitesinden-

Saraçoğlu'nda Oynayamamak!


Avrupa Şampiyonu olan takım ülkene geliyor, 4 gün önce seni 1-0'la bir duran top organizasyonu ile aşmış, yenebilme şansın ve imkanın en az onlar kadar var, onlar senin için maçlarını Santiago Bernabeu'ya alırlarken sen maçını 20000 kapasiteli Ali Sami Yen'de oynuyorsun. Uefa Kupası finali oynanacak olan Saraçoğlu dururken, 35000 kapasiteli, deniz nedeniyle sesin daha gür duyulduğu, kornerler sırasında adamı baskıdan sindirebileceğin İnönü duruken, mis gibi daha açılış kurdelesi yere düşmemiş Kayseri Kadir Has dururken sen Sami Yen'e maç alıyorsun. Hadi İstanbul'dan korktun, al bari Kayseri'ye de en azından güzel bir stadyumda, dolu futbol seyircisi doldursun tribünü. Sponsorlar değil. Korkuyorsun. Amansız Ol! hikayesini masala çeviriyorsun. Bir Galatasaray'lı olarak, takımımın kalite ve mimari olarak, en az böyle bir stadda oynamasını istediğim Saraçoğlu'nun Fenerbahçe'li taraftarlarından korkuyorsun, İnönü'nün "Çarşı Terim'e Karşı" demesinden korkuyorsun. Bir kayıp olursa, bi' istifa çağrısı olursa "onlar küçük bir grup" denilebilmesi için, Milli Takım seyircisinin sesinin bu stadyumlardan daha az duyulacağı Sami Yen'e alıyorsun. Korkuyorsun. Takımı, seyircilerin tepkisinden daha az etkilensin diye sahaya 1 saat önce çıkıp, bütün tepkiyi üzerine almaya cesaret eden Mourinho'nun 'ego'su olamıyorsun.

Kimse de bana zemin bakımı, ıvır zıvır, kıl, tüy, yün, baskı demesin. Korkuyorsun aslında. Hiç kabul etmesen de.

Hidetoshi Nakata Geri Dönüyormuş





Fiorentina, Roma, Parma gibi takımlarda oynayan ve bir dönem Japon Millî takımını sırtlayan isimlerden Nakata(32 Yaşında) futbola geri dönüyormuş. Türk Futbolseverler olarak tabii ki kendisini 2002 Dünya Kupasından çok iyi hatırlıyoruz; sempatik adamdı vesselam.

Bu Zam Niye?




Türkiye'nin durumu zaten ortada. Kriz falan almış başını gitmiş, insanlar "nereden kıssak acaba" diye düşünüyorlar. Sanırsam Beşiktaş yöneticileri bunun farkında değil. Kayserispor maçı biletleri 5 TL zamla piyasaya çıktı. Taraftarını "müşteri" olarak görmekten vazgeçsin yöneticiler. Tamam, kimse 5 TL yüzünden batmaz ancak cidden; "ne gerek vardı?". Takım iyi gidiyorken, stadın da tam dolması gereken zamanlarda bu gereksiz zam niye? Altında "yeni stad projesi" vardır diye korkuyorum(!)

Türkiye - İspanya || 2.Perde


İlk maç için herkes ne beklediyse, hiçbirisi olmamıştı. İspanya ortasahasında topu tuttu, çevirdi, pas yüzdesini yükseltti, duran toptan attı ve bitirdi. Türkiye'de aynı şekilde ilk 30 dakika'da harika oynadı. Nihat, Semih'i görmeyince de kaderine razı oldu.

Neyse 2.perde oynanıyor. İspanya, oyuncularının Şampiyonlar Ligi ve Liglerinde önemli maçlar arefesinde olduğu bir dönemde. 15 puanı yapmış bir durumda. Buradan 1 puan alsam 16 yaparım, rahat rahat önüme bakarım, mantığı da vardır. Cazorla'sız çıkacaklardır. İspanya'nın en kötüsü idi. Xavi, Senna, Xabi, Silva ve Riera orta sahası bekleniyor. Riera yerine Mata'da olabilir. Mata'yı severim. Oynasın isterim. Rahatlar. 1 iyidir. 3 mükemmel. 0 kayıp değildir neticede onlar için. Defansta da Marchena, Albiol yerine başlayabilir.

"Biz"e gelirsek, Bursa'da Almanya'yı yendiğimizden beri ben şöyle hemen akla gelen bir takımı yendiğimizi hatırlamam. İtalya, İngiltere, Fransa, Brezilya, Portekiz, Almanya'yı yenemedik. Bu bir ilk olabilir. Baskı altında olacak takım. 11 değişmeyecektir. En fazla maç sonu giydirme işi yapan Semih yerine Gökhan Ünal girebilir. Arda ve Tuncay yine kilit. Arda bu kez Ramos'u sallamalı. 3 harika, 1 off off, 0 ise mucizeler komedisi olacaktır. Hele Bosna yenerse o 0 puan, Amansız Ol'dan Impossible is Nothing'e bağlar olayı.

Yine duran toplara dikkat. Bu kez kazanmalıyız. Torres'e ve Xavi'ye dikkat etmeliyiz. Yine çok keskin bir virajdayız. Hep iteleye iteleye götürdük. Bu kez yarı yolda kalabiliriz. Kalmamalıyız.

30 Mart 2009 Pazartesi

Jose & Manchester


Bay Kerahet zamanında sormuştu "Mourinho, Manchester United'a giderse ne hissedersin" diye. O zamanlar normal olur herhalde diye düşünmüştüm. Zamanla bu düşüncem değişti aslında. Orada kendi yarattığı bir Chelsea takımı var iken, başka takıma gitmesini istemem. Stamford Bridge'de bulunması, 7.sırada seyircilerin arasından izlemesinden daha hoş geliyor bana. Nereden çıktı bu derseniz artık yüksek sesle bu söylenti anılmaya başlanıyor. "Jose ve Manchester" sesleri yanyana hoş durmakta ama, Chelsea'ye bir gönül bağı oluşturdu bu adam. Bir gün "ada"ya döneceğini de biliyoruz. Kendisinin Manchester için de "kim orada çalışmak istemez ki" dediğini de duyduk sonunda. O yöne doğru gidiyor. Ama tekrar Chelsea patronu olmasını isteriz biz. İngiltere'de Sir ile atışmasını, Wenger'e laf sokmalarını daha çok özledik aslında. Hele bir de "Kop"a sus çekmişliği vardır ki zamanında...
Neyse tekrar ada olacaksa; Chelsea olsun. Şampiyonlar Ligi'nde Türkiye'ye gelsin, Boğaz'a hayran oldum, Türkiye'de şu şu oyuncuları beğeniyorum desin, kenarda gollere sevinmesin. Ama ManU olmasın.