16 Mayıs 2009 Cumartesi

Kusura Bakma Deniz Barış!


Bir arabada üç Beşiktaşlı genç, diğer arabada Deniz Barış ve bir bayan... (arkada birileri vardı ama göremedik)

15 Mayıs 2009 Cuma, Saat akşam 9 civarı.

Bağdat Caddesi'nin klasik akşam saati trafiği.

Üç genç önce DB plakalı arabanın sağ tarafına yanaşır. Aracı kullanan kişi (Bay Kerahet) önce kornaya basar, çünkü kazma Deniz Barış jipiyle Bay Kerahet'in üstüne çıkmaktadır. "Geçmiş Olsun" diye seslenir ve Beşiktaş bilekliğini gösterir. Ancak Deniz Barış tam görmemiştir.

Yaklaşık bir 100 metre sonra ışıklarda Deniz Barış'ın arabasının yanında durur Bay Kerahet. Ceyhun Ayma camı açar ve "Geçmiş olsun!" diye seslenir bir kez daha. Deniz Barış "sağ ol" der nazikçe. İki arabada yoluna devam eder ve kovalamaca bitmiş olur.

Kusura bakma Deniz Barış bu güzel yaz akşamında canını sıktık biraz.

O değil de; çok iyiyiz yahu!

15 Mayıs 2009 Cuma

Scolari'den Faruk Süren'e E-Mail

Haber o ki, Scolari'nin menajeri Faruk Süren'e bir adet e-mail atmış, mailde de seve seve Galatasaray'da çalışabileceklerini belirtmiş. Tabii Süren de hemen bu maili Adnan Polat'a yollamış. Bu ülkemizde haber değeri taşıyan bir şey. Gerçek bile olması bir yana, başkanların böyle bir şeyde adının geçmesi komedi. Hele Süren gerçekten bunu doğruluyorsa aldjalskdja efektleri ile gülerim ona. Mail ne yahu.

To: Faruk Süren

Cc: Scolari'nin menajeri

Kenks biz Galatasaray'da çalışmak istiyoruz Scolari ile beraber. Parayı dert etme. Scolari sizin için iyidir. Öptm. Kib. Bye.

not: "Allah rızası için" bu mesajı en az 5 yöneticiye göndermezsen 5 gün içerisinde başkan Özhan Canaydın olur. ben bunlara inanmam ama "Allah rızası için" dendiği için yolluyorum.

14 Mayıs 2009 Perşembe

Bülent Uygun'dan Aforizmalar #4




"Sigara içmem, çünkü dayım her sigara almaya gönderdiğinde 7 kilometre yürürdüm. Onun için başından beri nefret ederim"

"Gidiyor bir takımın yönetiminde olan belediyeci futbolcu alıyor geliyor. Adamın uzmanlık alanı foseptik çukuru. Alıp geldiği futbolcu da foseptikten çıkmış gibi. Bir ara 1 milyon 200 bin Avro verip Graf diye futbolcuyu alıp getirdiler"

...Veee serinin bu postunun en bombası:

"Önceki seneye 'tesadüftü' diyenler, bu sefer 'gazla gidiyor' diyor. Gazla gidilseydi, millet Gazman olurdu"


Metaforlara gelesin sayın hocam. Demek "Gazman" ha? ... Gazman... Hay Allah'ım... Güldüm.

Adidas & River Plate Serisi





Adidas'ın River Plate (Aslında genel olarak Latin Amerika) serisine rastlamak pek mümkün değil ülkemizde.

Dürüst olmak gerekirse gidip mağazaların herhangi birinde "River Plate ürünlerinizden var mı?" diye sormadım da; ancak bugün Bahariye/Kadıköy'deki Adidas'da River Plate Serisinden birkaç parça şeyle karşılaşınca sevindim valla, almaya değer gibi.

Yusuf Şimşek Transferi



Transfer yapıldığında AcetoBlog'da yazılan post'u "Sık Kullanılanlar"a eklemiştim. O post ve yorumlar haksız çıkacaktı diyordum; çıktı da!

Herhalde şu dakikadan sonra Yusuf Şimşek transferine laf eden olmayacaktır. Zaten transferi çoğu kişi Aydın'ın gönderilecek olması yüzünden "saçma" bulmuştu. Sonuçta Aydın gitmedi, olay nereye bağlanacak merak konusu. Yusuf Beşiktaş'ta önemli işler yapmaya devam ediyor. Son kupa finalinde topu söküp alması ve golü attırması bile 300.000 $ eder herhalde.

Ancak Hâlâ Aydın'ın durumu merak konusu. Ayrıca Aydın Karabulut sol bek değil.

İşte o yorumlar. İtalik olan kısımları kendim ayarladım. Özellikle oraları okuyup nasıl yanıldığımızı görelim. Ne diyelim; helal olsun Yusuf!

Lafı uzatmadan AcetoBlog'daki posta gelen yorumlardan birkaç tanesine bakalım

sMAnia dedi ki:
artik besiktasi bu tranfer politikasi yzden tebrik ediyorum. 3-4-yusuf-holosko- en ucta nobremi olacak yani????
umarimki en azindan uefa'ya giderler ama sanimiyorum.
denizli ve demirören senenin sonunda gider.


Kayhan Kolcu dedi ki:
gördüğüm en saçma transfer hamlesi.
Beşiktaş'ın sezon başından beri sorunlarından birinin orta sahadaki mücadele eksikliği olduğu bariz bir şekilde ortadayken, yusuf gibi bir adamın alınıp; hemen herkesin çok şey beklediği Aydın' ın gönderilmesinde mantık göremiyorum.

sonny dedi ki:
ve bu transfer haberine de en çok trabzonsporlular sevindi diye bitirebiliriz. teşekkürler beşiktaş yönetimimizi bir hata yapmaktan kurtardığın için.

yorkut dedi ki...
Yusuf Mustafa Denizli'nin Fenerbahçe'de banko oyuncusu degildi. Burada da iyi yedek olur bence.

dododiego dedi ki:
son zamanlarda izlemekten çok keyif aldığım Aydın'dan mahrum mu kalacağım ben şimdi?gidip 35lik yusufumu izleyeceğim..bence denizli oyuncu değil yanına rakı arkadaşı arıyordu ondan getirdi..ben şimdi lig tv'yi tekrar açtırıp kombineyi iade etmek istiyorum..ilk maçı bekliyorum..çok güzel küfürler hazırladım denizli ile demirörene..yazık ya valla yazık..gelde finallere çalış hadi şimdi...ağzımda ne tat kaldı nede tuz!!!


erdincinho altunozzi dedi ki:
beşiktaşın önünde kupa maçları da dahil 22ye yakın maçı var.yusuf 3ünde bilemediniz 4ünde etkili olur.3 maçta da delgado beyimiz birazcık sıkar bi taraflarını.geri kalan 15 16 maçta beşiktaş lidersiz ruhsuz tadsız tutsuz oynar.


Sonuçta hangimiz yanılmadık ki?


O posta ve yorumlara bakıp nostalji yapmak için tıklayınız!

Erkeklere Tavsiyeler || #1 Sabır


İlk Gün;

Kız
: ya ben X'im değil mi? (Burada x herhangi bir durum veya olay olabilir)
Erkek: ya abartma canım. alakası yok.

2.Gün;

K: ya ben aslında X'im değil mi?
E: yahu yok demiştim ya. daha nasıl anlatayım. değilsin.

3.Gün;

K: ben aslında X'im senin için..
E: ya kaç kere söylemem gerek. de-ğil-siiin!

Final;

K: ben aslında ...
E: (eeeh eytere bea modunda) evet öylesin be.
K: demek öyle. bundan sonra bende sana ona göre davranırım.

Ana fikir;

1- Sabırlı olmasını öğrenin..
2- Kadınların duymak istemeyeceği şeyler söylemeyin. Kendileri 200 kez söyleseler bile...
3- Beşiktaş orta sahası Cisse ve Ernst'ten, defans bloku da Ekrem - Toraman, Sivok - Üzülmez'den kurulmalıdır. (futbol blogu olduğumuzu belirten bir mesaj verme adına)

Altan Tanrıkulu - Feyyaz Uçar


-(Altan Tanrıkulu) Maçta da neredeyse hiç uzaktan şut olmadı gol dışında. Hiç denenmedi bile.
- Bobo kaptı, Bobo ilerliyor, ceza sahası dışından Bobooooo, gooooolll..

-(Altan Tanrıkulu) Deivid çok etkisiz. Hücumda hiç görünmüyor. Güiza'da keza öyle.
- Evet, uzun bir pas, şimdi Deivid. Deivid içeriye çeviriyor, Güizaaaaa, gooooolll..

-(Altan Tanrıkulu) Bu aslında Fenerbahçe için daha hayırlı olacak. Kaybetmek. En azından daha rahat kararlar alınacak. Revizyona gidilecek. Fenerbahçe için daha faydalı olabilir bu.
-(İzlediğim yerde arkadan gelen bir ses) Zaten Fener'de bunun için yeniliyor ya..

-Feyyaz Hocam, Bobo bir gol daha atarsa sizin kupalardaki gol rekorunuz olan 18 golü egale edecek.
-İnşallah..

4-2'nin Üzerine...




Fotoğraf HT Spor'dan.

Giresun Üniversitesi / Rektörlük Binası.


- Mustafa Denizli geldiğinden beri ilk defa aklımdan geçen kadroyu sahya sürdü. Tabiî Ekrem'i Üzülmez'in yerine tercih etmesi saçmaydı. Ama olsun, zaten benim aklımdan geçen 11'i sahaya sürerse şaşırmış olurdum. 11'de 10, iyidir.

- Cisse-Ernst... Kalan maçlarda Denizli bu ikiliyi bozarsa yuh artık! Zan-Sivok iyi işlemiyor gibi. Toraman-Sivok oynar ve Ekrem sağ beke çekilirse olur. Hem böylece Denizli Ekrem'i oynatma sevdasını da çözmüş olur. Zan'a sezon sonu kupa törenin ardından "elveda" denir herhalde.

- Holosko... Büyük adamsın vesselam!

- Siyah Şort, Beyaz Forma... Gecenin en güzek şeyiydi. Kupayı kazanmak, finalde Fenerbahçe'yi yenerek kazanmak ve bu anlarda bu formayla sahada olmak Beşiktaşlıları oldukça sevindirtmiştir.

- Beşiktaşlıların sevindiği bir şey de Fenerbahçe'ye verilen dandik penaltı. Kağıt üzerinde 12 kişiyi yenmiş oldu Beşiktaş. Fenerliler bile çok üzülmüştür o penaltıya. Neyse, Alex'e istatistik olarak yarar.

- Guiza'nın borusu bir tek Beşiktaş'a mı öter? Beşiktaş alsın bu adamı yedek kulübesine falan oturtsun bence.

- Semih Şentürk gibi herkesce sevilen bir futblocu neden antipatik olma yolunda emin adımlarla ilerliyor anlamıyorum.

Sonuç olarak Tebrikler...

bir arkadaşta gördüm:

Holosko'nun 3 günlük bebeği bile gördü, bir tek Fenerbahçeliler göremedi kupayı.


Teşekkürler Ceyhun Ayma... ;)

13 Mayıs 2009 Çarşamba

İbrahim Üzülmez'in Son Dakika Şutu


Ne yalan söyleyim, düşünce güzeldi. Zaten İbo'nun düşünceleri uygulamaya geçseydi, bugün rakip mevkiidaşının yerine transfer olurdu. Ama o an izleyen herkesin gülmesine neden oldu bu şut. Bakan bile tribünde yarıldı adeta. Ayrıca maç içerisinde Toraman'da bir adet bundan yolladı. Roberto Carlos ise direk taca yollayarak düelloyu kazandı.

Lakin, Üzülmez'in şutu geldikçe aklıma yarılıyorum yahu. aalksdjlasdhasjdhajklsdakdjaaaahahah.

2-1 + 2-1 = 4-2 + Türkiye Kupası


Denizli ve Aragones'in oyun ruhları değişmişti bugün adeta. Bir tarafta doğru kadro, nispeten doğru oyun ve doğru değişikliklerle Beşiktaş, diğer tarafta da yanlış başlayan ve yanlış giden kadro, kötü bir oyun, yanlış değişikliklerle Fenerbahçe...

Maç öncesi kalecilere neredeyse hiç değinmemiştim. Rüştü ve Volkan Demirel düşünüyordum. Volkan Babacan başlayıp, Yusuf'un topunu içeri alınca maç onun adına bitti. Uzaktan geleni gideni aldı neredeyse. Fazla yazılacak bir şey de yok hani. Beşiktaş 2.yarı Semih - Uğur değişikliğinden sonra maçı aldı götürdü. Ne zaman oyunu sahasında oynamaya kalktıysa tehlike gördü. Yusuf müthişti, Bobo da kezâ öyle. Holosko bildik Holosko olsaydı daha çok farklı olurdu. Tello beklediğimin çok çok üstündeydi bu maçta. Fenerbahçe ise Uğur - Semih'ten sonra koptu. Alex kayboldu, Deivid yok oldu, Güiza durdu. Bütün takım rezaletlerdi.

Neticede Beşiktaş belki de mağlubiyetlerin acısını çıkarırcasına, bu kadar doğru bir oyun ve doğru strateji ile aldı oyunu götürdü. Fenerbahçe ise kupa değil, sezon bitse modundalar. Bu Fenerbahçe'den seneye kimse kalmaz gibi.. İlginç olan ise bu sezon 2-1, 2-1 kazanan Fenerbahçe'nin bu kez 4-2 kaybetmesi idi. Averajı eşitledi Beşiktaş. Bir de kupa ile.

Final


Kafadan fikrimi söyleyerek gireyim, sonra analizine gireceğim. İddaa oynasaydım İY - MS Fenerbahçe oynardım bir Galatasaray'lı olarak. Aslında herşey o kadar kolay değil ya neyse. Tutup Beşiktaş rahatça kazanırsa da şaşırmam. Neyse teknik direktörlerden, futbolculara kadar biraz analiz yapalım.

Aragones
, belki de Fenerbahçe'li futbolcuların büyük maçları seçmesinden dolayı bu maçta biraz daha rahat ve kozları elinde. Ama baskı da üzerinde. Bütün sezonun yükü bu maçta. Avrupa Şampiyonası finali oynamış bir adam için pek sorun olmasa gerek. Denizli'ye göre avantajı, taşlarla oynamaması. Rotasyon gerektiren ligde başarısızlık getirse de büyük maçlarda bir avantaj sağlıyor. Fenerbahçe ilk 11'inin klasik sorusu Alex mi yoksa çift santrafor mu? Klasik Fenerbahçe olur sahada yine. Duran, pas yapan, rakibi pasla yoran bir takım. Rüzgar buna taş koymazsa en büyük avantajları bu.

Gelelim Denizli'ye. O ise böyle maçlarda takımla oynamaya bayılıyor adeta. Orta sahadan Cisse ve Ernst ikilisinden birisini keserse ilk 11'de direk seramoni'ye geçilmeli bu maçta. İnönü'de sadece bu nedenden dolayı 61'e 39 Fenerbahçe üstünlüğü vardı ilk 30 dakikada. Bozmaması gereken savunma ve hücum hattını yine bozmayacaktır muhtemelen. Bir avantajı duble yapma isteyen takım ve 2 kez yenildiği Fenerbahçe'yi yenmek isteyen takım isteği olacaktır. Neticede kupa finali. Tek maç ve telafisi olan bir 3 puan mücadelesi olmadığından hesaplarını buna göre yapacaktır. Eğer Aragones'ten hamle üstünlüğü istiyorsa, orta sahada pres yapmalı ve ilk golü bulmalıdır.

Kale: Aslında pek analizlik tarafı yok. Milli takımın ilk 2 kalecisi. Rüştü yine elini kaldırmazsa, Volkan bir hata yapmazsa 2 takım da bir şey kaybetmez.
Defans: Lugano döndü Fenerbahçe adına. Fener defansına büyük katkısı var. Roberto Carlos'a çok iş düşüyor baskıda. O da çok güzel kurtarıyor. Defansları sağlam. Atılmazsa tabii. Beşiktaş ise el bombası gibi adamlara sahip aslında. Kaliteli ama bir anda bir hata ile gol pozisyonu verecek adamlar. Toraman ve Sivok göbeği ile başlayacaktır muhtemelen Denizli. Zan+Sivok yapıp, Toraman'ı da sağa atabilir. Ama Ekrem'den vazgeçmeyecektir. Denizli yine bir kaç bilinmeyenli bir denklem kurar, kendisi çözer.

Orta Saha: Ön libero denilen mevkiilerde Beşiktaş aslında üstün. Ama zayıf kalıyor kanatlardan yardım gelmeyince veya takım oyunu 30m'de oynamaya kalkınca. Ernst+Cisse Beşiktaş adına maçın kilit adamlarıdır. Selçuk+Emre ise baskı yapmaz isen sabaha kadar senden üstün çıkar. Ama baskı yaptığın zaman ise onlardan büyük bomba yoktur. Hele Emre üstüne oynanınca tam saatli bomba. Selçuk'ta keza öyle. Ama bu adamlara baskı yapılmadığından rahatlar. Kağıt üzerinde ve sahada çok farklı yani orta saha.

Hücum: Bu konu Fenerbahçe üstünlüğünde. Oyun Fenerbahçe hücumunda geçerse zaten kazanmadıkları maç kalmıyor haliyle. Ama oyun Fenerbahçe sahasına yığılınca Fenerbahçe çok kötü görünüyor. Semih gibi çok önemli bir santrafora sahipler. Güiza ile beraber harika çapraz koşular yaptığı da unutulmamalı. Beşiktaş ise bu maçlarda Delgado'nun eline bakıyor. O da kendi eline bakınca Beşiktaş'ın işi zorlaşıyor. Anca kontralar ve duran toplara kalıyorlar böyle yerleşen savunmalara karşı. Yusuf ise Beşiktaş adına büyük bir şans. O İnönü'de 1-2 iken ileri gitmeye korkan Beşiktaş'ın ileride top almak istediği tek adamdı. Tello ise takım arkadaşı Deivid gibi. Oynuyor ama nereye oynuyor? Efektifliği bu sezon Deivid'den daha fazla. Daha avantajlı o kısımdan Beşiktaş.

Rüzgar: İzmir'de ne zaman maç oynansa bu rüzgar oyunu etkiler. Buna göre kale seçimini avantajlı yapan takım maçta bir adım önde olabilir. Uzaktan atılan şutlar büyük tehdit olur. Hele Roberto Carlos gibi bir isim varsa. Hele topun başına geliyorsa. Ya da Tello kaleyi düşünürse. Veya Deivid.

Zor maç. Denizli doğru 1-2 hamle yapmaz ise böyle maçların adamı Aragones ve sezonun tek hedef maçına çıkan Fenerbahçe karşısında işi zor olur. Rahatlığı kendisi elinde tutmalı ki, avantaja sahip olsun.

12 Mayıs 2009 Salı

Woody Allen iyidir.


Woody Allen' in 20 ye yakın filmini izlemişimdir. Bana göre en iyi işlerini 2000ler sonrasındadır. Fakat 70lerdeki filmleri; bu filmlerindeki -amiyane tabirle- gevezelik ayarındaki diyalogları olmasa bence 2000ler sonrası filmleri bir manaya kavuşmaz... Her neyse, geçen bir ayrıntı fark ettim. Olay 2008 yapımı Vicky Cristina Barcelona ve 1999 senesinden Sweet and Lowdown un arasındaki bir tesadüfe dayanıyor...
Sweet and Lowdown, kurmaca belgesel diyebileceğimiz, Sean Penn' in olayı bitirdiği filmlerinden birisi. Filmde Penn, Emmet Ray adlı bir gitaristi canlandırmakta ve dünyanın en iyi gitaristinin "Fransa sokaklarında çalan bir Çingene" olduğunu söylemekte. Bu gitarist aslen Django Reinhardt...
Geleyim Vicky Cristina Barcelona' ya, aslında Vicky Cristina Barcelona' nın Soundtrackine. Soundtrackte Stephane Wrembel diye bir eleman var, bu abimiz gitar tekniğinde en büyük esinlenmenin Django Reinhardt' tan olduğunu söylemekte... Allen ile Yan yana nasıl geldiler bilmiyorum ama. Güzel bir tesadüf.


Foto: The Curse of the Jade Scorpion.

Tarih Yazanlar ve Ötekileri.


Yarın öğlenleyin NTV Spor Servisinin bir güzelliğini daha göreceğiz. İşin soru işareti kısmı bir hayli fazla. Misal Emre Belözoğlu... Bu şahsiyetsiz insan ile NTV Spor Servisi, Galatasaray filan yan yana gelince dizim kadar hikaye çıkar. Lakin; Emre de bunun farkında olacak ki gelmemiş yahut çağrılmamış. Sebebi nedir? Mehmet Demirkol' un program ile aynı saatte programının olması? Galatasaraylı kimliğinin artık üzerinde sakil durması? Ve bana kalırsa gelmemesinin sebebi olarak burdaki resim bahane olabilir... Final' de oynamayan tarih yazamıyor belkide. Son olarak ben bir Alper Tezcan sorusu bekliyorum yarın. Nasıl sorulacak bilmiyorum ama açıkcası bu konuda bana kalırsa en yetkili ağız döneminde tüm konuya hakim olan adam Terim' dedir. Ha bir de Hakan Ünsal' ın Galatasaray lılığı mevzuusu var ki bu konuda Felix Mourinho' nun yorumları çok dikkat çekici olabilir.
Foto: Lee Bowyer bile senden daha sempatik.

Kaptanlık Pazubandı & Beşiktaş




ForzaBeşiktaş sitesi Beşiktaş taraftarının sesidir. Sitede genel görüş "A" iken, içinden "B" de çıkar, "C" de. Yani Beşiktaş taraftarları hakkında "izlenim" için en doğal ortamlardan biri Forza Beşiktaş forumlarıdır.

Beşiktaş sezon başında "İbrahimler Kavgası" ile karışmıştı. Normal şartlarda iki oyuncunun kavgası çözülebilirdi ancak kavga eden iki isim takımın iki kaptanı olunca yeni kaptan belirlemek gerekti.

İkinci kaptan Mert Nobre oldu. Daha önemlisi ise Birinci Kaptan'ın Delgado olmasıydı.

Böylece Delgado'nun rolü önem kazanacak, takıma verimi artacaktı.

Yazının devamı şu konuda alıntılarla devam edecek:

Beşiktaş takımı kaptanı final maçı öncesi sakatlanırsa taraftar nasıl tepkiler verir?

Başlıyoruz Alıntılara:

Re: Delgado finalde yok!
isabet olmuş!!!

Re: Delgado finalde yok!
ne güzel :D

Re: Delgado finalde yok!
oohhh be feneri öptük şimdi inşallah sezon sonuda bir daha türkiyeye ayak basmamak üzere ayrılır.
Kişisel yorumum: Yazıktır... O pazubandını taşıyan nice Beşiktaşlı neler düşünüyordur acaba. Geldiği günden beri takıma "+1" bile vermeyen bir adam kaptan olmuş... Taraftarı bu hâle getirenler utansın! Gerçi takıma baktığında o pazubandını hakedecek kim var ki?

Rüştü ve İbrahim'lerin durumu malum... Gökhan Zan kaptan olsa 3 maç takımla beraber oynayamayacağı için güvenemezsin. Kalanı yabancı oyuncular zaten... Özkaynaklara dönüş desen kim var?

Ve son söz ve Son Alıntı. Mehmet Surucu yazmış:

BEŞİKTAŞIMIN CIKARLARINA BABAM TERS DÜŞÜYORSA BABAMIN SAKATLIGINA SEVİNİRİM!!!



Bülent Uygun & Ergenekon

Gün içerisinde Busker'den aldığım mesajla haberim oldu bu olaydan. "N'olmuş acaba?" diye bakınırken bu haberle karşılaştım.

Sedat Peker'in Ablasından Villa alıyormuşmuş...

Bankalar kapalı olduğu için de bu yolla para gönderilmişmiş...

Sivas'ta Laila yok, La İlahe İllallah var... Tamam da; banka da mı yok acep? Ya da bankalar o sıra 10 gün falan kapandı da biz mi bilmiyoruz?


Arda Turan'ın Silahlı T-Shirti


Hakkında çok konuşuldu, yazıldı, çizildi. Tekrardan Arda'ya bindirme seanslarına dönüldü. Belki bir kısmımız T-shirt'in aslında ne anlama geldiğini biliyorduk ama bilmeyenler obareyh efekti ile yardırdılar yine. T-shirt olayının aslı şu; Dolce&Gabbana'nın Scarface filmine özel hazırladığı 2008-2009 sezonu kreasyonundan bir parça bu T-Shirt. Bu silahta filmde kullanılan bir model. Tony Montana'nın silahı olabilir tam bilemiyorum. Bireysel silahlanmaya karşı olarak ironik bir tepki için üretildiğini belirtti Dolce Gabbana. Fiyatı da bu t-shirt'in 105 dolar.

Belki bloglarda bile yayınlandı bunun hakkında bir yazı ama bu blogda'da olsun istedim

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Kim Bu Adam?


Busker'ın aklına nereden gelir bilmem. İlginç bir futbol hafızası vardır. Bu adam geldi aklına muhabbet ortasında. Hatta dedi ki; "bu adamı görsem tanımam. başka birisini gösterseler bu adam yerine, yerim yani". Haklı tabii. Kim yahu bu adam?

İpucu: Aslında bir ismin Tyler Durden'ı olmasından şüpheleniyorum.

Hiçbirşeyden Çekmediler Werder'den Çektikleri Kadar!


Hamburger Sv'lilerin bu sezon içinde bulundukları durum bu. Önce Almanya Kupası'nda yarı finalde penaltılarla Werder Bremen'e evinde elendiler. Sonra Uefa Kupası yarı finalinde yine ilk maçı 1-0 ile deplasmanda kazandıkları Werder Bremen'e 3-2 skoru ile evinde elendiler. (Hmm bana bir şey hatırlattı bu Mike) Son olarak da lig maçında iddiasız, 10.sıralar gibi bir yerde dolanan Werder Bremen'e yenilip, Wolfsburg'un Mario Gomez x 4'lendiği haftada altın puanları kaybedip, belki de Bundesliga Şampiyonluğu'ndan oldular. Ne diyelim geçmiş olsun onlara...

Harry Kewell Ayaklanması


Harry Kewell, Ankaragücü maçında 93.dakikada zaman geçirmek, oyunu yavaşlatmak adına Arda Turan'ın yerine oyuna girdi. Maç ne şampiyonluk maçıydı. Ne bir kupa finali. Galatasaray'ın 100 tane yapsa 95'ini kazanacağı bir lig maçıydı. Kewell'ın, Bülent Korkmaz tarafından 93.dakika civarında oyuna alınması hemen hemen bir çok Galatasaray'lı futbolseveri sinirlendirdi. Sinirlenme nedeni ise açık Kewell'a olan sevgimiz. Ona ve kariyerine karşı olan saygımız. 30 yaşında bir futbolcu bu. Ne oyuna girerse alacağı paraya ihtiyacı var, ne de takımı geride son bir ümit oyuna giriyor. Bizim isyanımızın o gün milyonda birisini gösterse "hoca ben girmiyorum koy gençlerden birisini dercesine bir hareket yapsa" ya da Lincoln gibi "Coach fuck off" dese, şu an bunu tartışıyorduk muhtemelen. Ama hazırlanıp oyuna girmesi, ayağına top değmeden maçı bitirmesine rağmen, bu profesyonel davranışları onu hem taraftarlarının gözünde, hem de hocasının karşısında bir adım daha büyüttü.

Hani sakatlıkları yüzünden, 60'dan sonra yavaş yavaş gezinmesine sebep olan kondüsyonu yüzünden Harry Kewell adından beklediğimiz performansı tam olarak göremedik belki ama Harry Kewell adından beklediğimiz "Profesyonellik" ve "Ruh"u fazlası ile gördük aslında. Hatta ne yalan söyleyim ben bu kadarını bile beklemiyordum. Tutup 2 Hamburg maçında 135 dakika stoper oynaması, bunu ilk maçta "ben istiyorum" dercesine yaptığı hareket, Galatasaray forması ile daha 7.saniyesinde gol atması, saha içerisindeki davranışları, Olympiakos maçında kart isteyen rakibine "ooo meen fuck oooofff" çekmesi, Fenerbahçe derbisinden sonra Fenerbahçe soyunma odasına gidip yaşananlardan dolayı özür dilediği rivayeti bile daha çok büyüttü gözümde. Neticede "Profesyonel" anlamda bu kadar özveri ile çalışan, uzun süredir pek yabancımız olmamıştı. İsyanımız onun böyle küçük düşürülür gibi davranılmasına. 93.dakikada zaman geçirmek için sahaya sürülmesine. Sakatsa hiç oynatma. Oynatacaksan da rakip 10 kişi kaldıktan sonra al da, Arda - Lincoln - Kewell, Baros'u izleyelim.

Aslında O'nu neden sevdiğimiz bu sözlerinde gizli; "If anyone wants to say their fans are better (than Galatasaray's), I would bet money that they are not"

10 Mayıs 2009 Pazar

Birkaç Cümle ile Eski Bir Dost.. Sebastien Perez


Sebastien Perez'i hatırlamayan Galatasaray'lı var mı? Varsa hiç okumasın. Unutulur mu o sağdan gidip gelmemeleri. Sebastian diye hatırlar ismini ama aslen Sebastien. O devşirme takımda uzun saçları ile sağ kanatı savunan, ara sıra hücum sevdası yüzünden arkasında boşluklar bırakan, ama uzun saçları ve 15 numaralı forması ile unutamayacağımız bir futbolcuydu Perez. 4 gol attı Galatasaray kariyerinde. 2'si şampiyonluk maçı olan Yimpaş Yozgat'a. İlk golü ise Kocaelispor'a. En önemlisi ise Roma'ya attığı idi. Son dakika golü yenmeseydi çok daha değeri anlaşılacaktı işte. Sabri ve Cihan zamanında izleyemediğimiz ve izleyemeyeceğimiz bir goldü yahu Kocaeli'ye attığı. Son olarak da plaj futbolu oynarken görüldü kendisi. Güzel bir anıydı kendisi. Damaklarda hoş bir tat bıraktı ve gitti işte.

19 Mayıs Derbisi || Galatasaray - Fenerbahçe


Futbol maçı. Hemde A takımların. Nereden çıktı derseniz, yaşanan utanç derbisinin izlerini biraz silmek için Gençlik ve Spor Bayramı günü olan 19 Mayıs gününde bu maçın yapılması kararlaştırılmış. Mekanı ise İnönü Stadyumu. Resmi sitelerde de yayınlandı bu haber. Galatasaray o klasik parçalısı altına beyaz şortu, Fenerbahçe'de klasik çubuklusu ile çıkarsa güzel olur hani. Tek korkum Bülent Korkmaz'ın bu maçta da savunma yapmak istemesi olur. Seyirci sayısı da eşit olacak. Güzel bir maç olması dileğiyle.

İlginç Google Aramalarıyla Gelenler #6 || Yılın Misafiri

Yorumsuz...

Tam boyut için resme tıklayınız!