1 Ağustos 2009 Cumartesi

Süper Kupa Finali part 1 || 2 Büyük Korkum Var!!



Yok döver veya sert baktı felan korkum değil... Maçı anlatacak olmaları en büyük korkum. Ben Bilgehan Demir'in "o nasıl asil bir röpdeşambr" dediği boks maçlarını bilirim. Ya bu 2 büyük korkumdan birisi gelir, bir de maç öncesi yorumu Adnan Aybaba'ya yaptırırlarsa?

Sir Boby Robson.

Her şey bi yana; "olamaz" filan demeyeceğim de artık. Şu var, kötü bir veda oldu iki taraf arasında... Ki kanserdi. Yaşlıydı. Ama müthiş bi adamdı!

Bu adama sevgimin dipnotunu da geçeyim; CM de tüm manager isimlerim Sir Bobby Robson olurdu, olcaktır... Hey gidi.

31 Temmuz 2009 Cuma

Ulusal Basın vs Futbloglar





Farkettim de blogda yazmaya, blogları takip etmeye başladığımdan beri gazetelerin spor sayfaları hiçbir şey ifade etmiyor.

İşine geldiğince kaleminden millete sağlayan, tiraj uğruna yalanı doğruyu ayırmayan, yer yer birilerininin maşası olan maaşlı spor yazarları yerine; tribünde veya evinde maçını izleyip evine dönen, yazdığı yazıyı sadece kendi istediği için yazan, bu işten kuruş kazanmayan, amatör ruhlu, kimsenin maşası olmayan spor yazarları benim tercihimdir, herkese de tavsiye ederim.

Tabii ki işini hakkıyla yapanlar vardır, sadece genelleme. Gerçi bayağı büyük bir genelleme ya, neyse!


Arda Turan Etkisi



Arda Turan, Galatasaray tarihinde var olan bir isim olmasaydı neler kazanırdı acaba Galatasaray? Kaybedeceği onlarca şey olmasına rağmen Galatasaray'ın..

Mesela yapılmış 4 tane transfer, Galatasaray taraftarı için mevkiisi değiştirilemeyecek adamlar olurdu. Galatasaray, 8 sene önce Liverpool'u Sami Yen'de 1-0 yenerdi. 2 sene üst üste çeyrek finalist olurdu Galatasaray. O topu hızla Riise'ye vermeyecek, Riise hızla kullanıp golü attırmayacaktı mesela. Neyse asıl konu bu değil. Yapılan 4 yıldız adı altındaki transferin nasıl takımdaki yerleri, değerleri değişti konusu.

2006 senesinde Galatasaray, "size genç ama süper bir yıldız getiriyoruz" diyerek Marcelo Carrusca'yı getirmişti. Hemen motomot spor yazarları genç Aydın var kadroda, daha yetenekliler var diyerek 3 tane ismi bir araya getiremeyeceklerine rağmen aynı makamdan şarkılar söylüyordu. 2006 - 2007 Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Galatasaray, Mleda Boleslav ile eşleşirken, daha 4 ay önce Vestel Manisa'nın Fenerbahçe'ye 5 atıp, Galatasaray'a 3 puan avantaj verdiği maçta, sağ bek olmasına rağmen şov yapan genç Arda, o maçtan beri Aydın'dan başka isim bilmeyen isimlerin kahramanı oluyordu bir maçta. Arda o maçtan sonra sol açık olarak transfer edilen Carrusca'yı gelmemek üzere kulübeye yolluyordu. Gerets 4-3-1-2'si onun için 4-4-1-1'e dönüyordu.

2007 senesine geldi sıra. Cassio Lincoln geldi bu kez. Karl Heinz Feldkamp ile beraber. Feldkamp Galatasaray'ı yıllardır Avrupa'nın ve Türkiye'nin zirvesine ulaştıran sistemi uygulatacaktı Gerets gibi. O klasik 4-3-1-2'de Arda'ya sol iç'te yer yoktu. "Lincoln'ün yedeği olarak onu düşünüyorum" diyen Kalli'ye inat edercesine kadroda fırsat bulduğu ilk maçta, Beşiktaş'a karşı olmayan 2 pozisyon yarattırıp maçı kazandırıyordu. O sene Arda orada kalmayacak, Lincoln'ün sakatlanması ve sonradan kadroya dönmesine rağmen kendisinin kadroya girmesi, 2.santraforu santraforluktan çıkartıp, sağ kanata yaklaştıracaktı. Şampiyon yaptı o sene oyunuyla Arda. Lincoln pek görünmedi. 4-3-1-2 sistemi O'nun uğruna bozuldu. İyi de oldu.

2008'e gelindiğinde, Adnan Polat'ın yönetiminde olan, genç bir yönetici Galatasaray'da yıldız transfer yapar, hem de bir sezonda birden fazla dercesine Fernando Meira'yı, Milan Baros'u ve Arda'nın 9 sene önce reklam panolarının üstünde 10 numaralı beyaz forması ile seyrettiği Harry Kewell'ı getirmişti takıma. Kewell sola gelince, Arda sağa yol aldı. "Sağda oynayamam, beni solda oynatın size gerçek Arda'yı göstereyim" diyen 66 numara, ilk Trabzonspor maçında Tolga Zengin'in kalecilik kariyerini bitirdi, sonra da krizler geçirinceye kadar sahada oynadı. Ayağını kasaplar delse de 3 gün sonra maça çıktı. Yılların sol kanatı Harry Kewell, sağ açık, ön libero hatta stoper oldu ama Arda varken solda pek kalamadı.

Yıl 2009. Arda bu kez 10 numarayı giydi. 4-3-3'ün kiliti oldu. Iniesta mevkiisine geçti yani. "Solda iyiyim" dedi yine. Takımının 7 golünden 5'inin asistini yaptı. Şimdi emaneten oynadığı yere ise bu sene Elano Blumer geldi. Tam oraya alışıyorken hemde.

Yıllardır Galatasaray hocaları, kafasındaki sistemde Arda Turan'a bir yer bulamadılar. Veya 10'a göre kurmadılar. Buldukları yerde doğru yerler olmadı. Şimdi bakalım Arda Turan etkisi Galatasaray'ı bu kez hangi sistemlere, oyunlara götürecek.

Galatasaray'ın Bir Sonraki Adımı





Son olarak bir transfer daha bekliyorum Galatasaray'dan.

Kağıt üstünde Millî takımın defans dörtlüsüne sahip olsa da Cimbom, yeterli değil.

Bir Sabri, bir G. Zan... Servet iyi oyuncudur ancak yanında Gökhan Zan var. Puyol-Zan tandem olsa bir takımda Puyol'u bile batırabilecek bomba bir adam. Gerçi Zan'a verilen maaş yeni transferin önünde engel ama...

30 Temmuz 2009 Perşembe

In Haldun We Trust


Bu adam Galatasaray adına Megan Fox'u bile Arda ile evlendirir. Büyük adam. Büyük transfer.
ek: Haldun Üstünel fotosu alıntıdır.

Elano Sao Paulo lu mu?!


Galatasaray lig için bu yılın, hatta belki de Avrupa nın en mühim transferini yaptı... Tabii denilecek şeylerden birisi; "neye göre kime göre?" olacak...

Şahsi kanaatim, Galatasaray seviyesindeki bi takımın, böyle bir oyuncuyu renklerine bağlaması için gereken koşulların çok zor olduğu yönde. Yani ne bileyim, bir Anderlecht, bir Benfica, bir Panathinaikos- Olympiakos; Beşiktaş, Fenerbahçe vesaire... Elano Blumer' i getirmek okazyon bir hamle. Bunu başarmak, işte bu yüzden "en mühim" mertebesine eriştiriyor.

Neyse, şunu diyeceğim, Lincoln den farklı olarak bir Sao Paulo lu olması, onu karakterize ettirebilir aslında. Tabii bir de Lincoln ün aksine futbolun memleketinde oynamış bir adam olması... Bir de; Luce ile çalıştı yanılmıyorsam yahu!!

Ha bir de... hani saç ektirme şirketlerinin "önce- sonra" resimleri olur ya... Klüp binasına Haim Fresco ile Haldun Üstünel' in yan yana fotoğrafını asalım... Farkı gözetelim.


---ekstra bir Galatasaray Taraftarı yorumu----
ulan ne transfer yaptık be!! lakin, kim yedek kalacak lan!!!!
---ekstra bir Galatasaray Taraftarı yorumu----

Sımsıkı Taş Gibi!




Beşiktaş Porto maçından sonra diyecek başka bir şey yok. Beşiktaş'ta eksikliği hissedilen tek oyuncu "yaratıcı" özellikleri olan orta saha.

Özellikle orta saha dirençli ve kuvvetli yapısıyla alkışı haketti. İşin güzel yanı ise oyunun büyük kısmında "yedek" ağırlıklı kadronun sahada olması Beşiktaş adına.

Tello, Nobre, Nihat, Yusuf, Delgado(?), İbrahim Toraman, Ekrem Dağ gibi önemli isimler de sahada olsaydı daha farklı olabilirdi herhalde.

Sonuçta Beşiktaş umut verdi. Sonuçta ŞL'de ikincilik ve hatta üçüncülük mücadelesi vereceği takımlar ayarında Porto.

Not: Böyle dandik bir zeminde oynanması dışında kötü maç değildi.


Fotoğraf HT Spor'dan.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Efsane Geri Döndü Be!!


Michael Schumacher tekrar kırmızı F1 arabasının pilotu. Kimi Matias Raikkonen ile beraber Ferrari'nin sene sonuna kadar pilotu olacak. Allah Allah be..

Sivasspor Savunma Hattı


Dün akşam oynanan maçta Sivasspor savunması ile bu resim arasındaki 5 farkı bulun..

Fotomaç Part II - Tuncay Şanlı

Bu sitenin editör, ıvır zıvır, bu işlerine bakanı kimse bir de maaş alıyor herhalde..

Mor Yerine Kaleci Forması

Galatasaray yönetiminden ve futbolcularından yüksek sesle gelmeyen, "Milka ineklerine dönmüşüz" tepkisine karşılık elde olan bir forma isteği bu. Kaleci forması.

Orkun'un üzerinde duran altın sarısı ağırlıklı kaleci formasının siyah olan bölümleri kırmızı yapılarak 3.forma olması adına kullanılabilir. Mor formayı da kaleci forması yapabilirsiniz, rengini veya dizaynını değişerek bayanlar adına daha giyilebilir bir forma haline getirebilirsiniz, ama kardeşim o rengi giydirmeyin. Hoş bir sarı tonu üzerine siyahlar yerine güzel bir kırmızı tonu ile pek güzel olur o.

Fark Atmışız da Haberimiz Yokmuş || Fotomaç

Bildiğim kadarı ile skorboard'larda ev sahibi takım 1.sırada, deplasman takımı 2.sırada yer alır. Bu duruma göre Sivas 5'lemiş, bozguna da uğrayan Anderlecht. Fotospor'da 2.maçta en az 6 farklı galibiyet almak şart demiş. Vallahi ilginç bunlar.

5-7-9 vs. 6-8 || Anlayana..

Bülent Uygun'dan Aforizmalar #5



Neden biz rakiplerimiz olan Arsenal, Barcelona, Real Madrid, Inter gibi takımlardan önce maç yapıyoruz? Aynı gün ve aynı saatte olması gerekmiyor mu? UEFA bunu Anadolu insanına açıklamak zorunda. Ayrıca Anderlecht bu gece tüm sezon boyunca etmediği kadar mücadele etti. Anlayamadım neden bu kadar koştular.


Anderlecth 5-0 Sivasspor / Maç Sonu Bülent Uygun'un Sözleri


yersen... (:

Delgado Dondu mu?



Federasyona verilen kadroda "Kaptan" Delgado'nun adı geçmiyor. Son ana kadar şansını zorlayacak yönetim. Belki de anlaşma yapıldı da yapılacak transferle birlikte açıklanacak. Hadi bakalım hayırlısı...

Yer misin Yemez misin



Sonraki maç ne olur?

7..? 9..?

Neyse, biz Allah korusun diyelim de.

28 Temmuz 2009 Salı

Ekrem Dağ vs Erhan Güven




İkisi de takıma katıldıktan sonra "genç" oyuncu statüsüne kavuştu. Oysaki Erhan 27 yaşında. Ekrem de Beşiktaş'a geldiğinde 27 yaşındaydı. Ancak ne hikmetse spor adamlarımız bunlardan bahsederken "genç çocuk" diye bahsediyor. Doğrudur, biraz genç yetenek havasında zaman geçiriyorlar takımda. Sonuçta bu yaşa kadar göze batmadan büyük takıma gelmek olağan bir durum değil ama biraz araştırıp atın tutun be kardeşim.

Erhan Güven için Lig TV'de adını bilmediğim bir adam "genç cocuk, zamanla daha gelişir" bile dedi. 27 genç sayılır tabii ki ama "gelecek vaadeden" sınıfına da girmez bayım!

Geleneksel Forma Anketi | 2009-10



Yukarıdaki Arsenal'in 91 Deplasman formasıdır.
Hediyemiz olsun forma muhabbeti açılmışken.



Geçen sezonki anketi Beşiktaş açık ara farkla kazanmıştı. (Sonuç Burada) Tahminimce bu sene daha zor Beşiktaş'ın forma yarışı.

Galatasaray'ın moru bekleniyordu ancak "ton" konusunda duvara çarptı. Fenerbahçe direk neon formadan vazgeçti. Yerine içine "neon çubuklar" yerleştirilmiş formayla sahaya çıkacak. Üç taraftar grubundan en az şikayetçi olanlar Fenerbahçelilerdir. Galatasaraylılar klasik parçalı formadaki yapılan değişikliği çözememişlerdir herhalde. Beşiktaş'ı düz renk bir 4. forma kurtarır.

Üç büyük takımın da formaları tanıtıldı. Bakalım bu sezonun forma şampiyonu kim olacak.

Hadi anket başlasın artık. (Sezon boyunca sağ tarafta asılı duracak)

Mor Formanın Tasarımcısı

Adidas'ın yeni sezon formaları ilginç. Parçalı çok sade. Sasa Iliç parçalısı gibi. Ama geceye damgasını vuran mor formanın tasarımcısını araştırmadan da edemedim. Fikrin sahibi olması muhtemel tek kişiyi de sonunda buldum.

Başkası olamaz..

Adidas Maytap mı Geçiyor ?





Beşiktaş'a kırmızı forma, olmazsa düz beyaz forma istendi: Olmadı. Damalı dendi, baklava dilimli çıktı.
Fenerbahçe'ye yeşil forma geliyor dendi: Olmadı. Neyse ki sarı-beyaz formayla kurtardı
Galatasaray'a mor forma dendi: Tonunu bir garip yaptılar. Parçalı formanın kol-vücut zıtlığını bozdular.

Bunlar yine iyi. Newcastle'a bir sarı forma yapmışlar. Allah düşmanımın başına vermesin. N'Castle'ın armasında olan sarıyla bu formadaki sarı bir mi yahu?

Fenerbahçe taraftarları görsün bunu da sevinsin. Armadaki yeşilden yola çıkıp garip yeşil bir forma yapabilirdi Adidas. Allah korumuş.



Superstar serisi ayakkabıların Türkiye'ye sadece klasik modelleri getirip özel modelleri getirmediği için zaten kıl olmaya başlamıştım bu "üç çizgiye". Hadi hayırlısı...

26 Temmuz 2009 Pazar

Yarım Milyar Dolarlık Lig


Turkcell Süper Lig ihalesinin gelecek sene yapılacak olması ve şu an kullanılan havuz sisteminin gelir olarak kulüplere özellikle 3 büyüklere yetersiz gelmesi bu isteği oldukça arttırmakta. Ama bu parayı verebilecek yayın kuruluşu tek başına çıkarsa "imkansız", 2 kuruluş rekabet içerisinde çekişirse "belki"ye geliyor. 400 - 450 Milyon Dolar herkes için bir ideal.

Şu an içerisinde bulunduğumuz havuzda dağıtım, yüzde 11'i Süper Lig'de şampiyon olan takımlara, şampiyonluk sayılarına göre, yüzde 35'i 18 Süper Lig kulübüne eşit olarak, yüzde 45'i puan performansına bağlı olarak, yüzde 9'u ise Süper Lig'i ilk altı sırada bitirecek takımlara sezon sonu ödülü şeklinde yapılmakta. Şu an ise havuz sisteminde dağıtılan para 148 milyon dolar. İstenen ise yaklaşık %270 zam. 400 milyon dolar. Peki diğer ülkelerde bu ücret ne kadar derseniz;


-Premier Lig 2010-2013 havuz sistemi geliri 1 milyar 782 milyon pound olarak düşünülmekte.

-Ligue 1 ise 600 milyon Euro'da.

-Bundesliga'da ise 450 milyon Euro.

-La Liga ve Serie A'da ise havuz yok. Ama özellikle La Liga gelirinin Premier Lig kadar olduğu söylenmekte. Son transferlerden sonra ise tahtı sallamakta bir hayli hakkı.


Premier Lig dağılımın en başarı endeksli olduğu lig. %46'sı eşit olarak 20 takıma dağılıyor. %27'si sıralamaya göre, %26'sı ise maç yayınlarına göre dağılıyor. Kalan %8 ise düşen ekiplere veriliyor. Kıtalararası gelirler de olursa, bunlar da eşit olarak dağıtılmakta. Buna rağmen ise dünyada yayın gelirinde ilk sıradaki takımlar La Liga ve Serie A'da. Inter'in 140 Milyon Euro gibi bir yayın geliri var. Şampiyonlar ligi de dahil. Onu Barça, Real, Manchester takip ediyor haliyle.

Bizde ise 4 büyükleri kollamak adına şampiyonluk payı adı altında para verilmekte. Aslında bir mutualizm söz konusu burada. Çünkü havuzu ve sistemi yaşatan 4 büyükler ve onların taraftarlarının aldıkları receiver'lar. Onlar da bu imkanı bu şekilde paraya dönüştürüyor.


Gelelim asıl istenen mevzuu'ya. 400-450'ye. Beklenen miktar 300 milyon dolar civarında gelecek denmekte. Biraz az biraz fazla. 450 olur mu? Zor. Liginin en değerli maçı Galatasaray - Fenerbahçe maçı, dünya derbisi, 1 numara, asrın rekabeti" şeklinde süsleyip, 10 tane yabancı basın mensubu gelmiyorsa, 5 yabancı kanal vermiyorsa, realizme geleceksin. Her maçtan sonra 4 saat hakemleri yerin dibine sokmak bile senin değerini indirir. Liginde oynanan futbol kalitesiz. Tabandan zirveye bir zaafiyet söz konusu.

Tabii bu değerin artırılmasında kulüplerin rolü de üst düzeyde var. Mesela lig kalitesinin artırılması adına iyi futbolcuların gelmesi, veya 2.sınıf oyuncuların gelmesi için dökülen üst düzey paraların sonra haliyle geri gelememesinin önüne bir set çekilmeli. Olan gelirlerin saçma şekilde dağıtımı ise en büyük problem. Kaliteli oyuncunun uyum sağlayamadan gitmesi bahsettiğim konu değil. Bahsettiğim doğru da olsa oyuncunun aşırı paralarla getirilmesi. Bonservisi 4.5 milyon Euro'ya alınmışken Matteo Ferrari'ye senelik 2.4 milyon Euro verilmesi büyük bir hatadır mesela. Bunun ideali 5'te 1'i ya da 4'te 1'i olmalıdır. Veya başarısızlıklarını Bülent Korkmaz'a bağlayan bazı başkanlar gibi de Zimbabwe 7.liginden ucuz oyuncu getirip, ya tutarsa prensibi ile satar para kazanırım düşüncesi ile sahada 6 tane kalitesiz yabancı izlettirilmesi de engellenmelidir kulüpler veya federasyon tarafından.

"Havuzdan para gelsin, biz de daha iyilerini alalım" sözleri de haklılık payı içerir. Havuzdan gelecek üst düzey paraya da federasyon önlem koymalıdır. Kulüplere yaptırımlar, daha iyisi için şartlar koymalıdır. Yayın durumu konusunda da her maçın yayınlanması konusunda çalışmalara başlamalıdır. En azından ligde yer alan şehir takımlarının bu sayede havuza gelir getiren izleyici olması sağlanmalıdır. Ligi sadece 4 büyükler paketi yerine atıyorum Bursaspor için almalı, onu alması sağlanmalıdır. Yayın kalitesi şiddetle artırılmalıdır. 3 temel kamera ile, ofsayt çizgisi çekemeyen, hizalarla alakasız kameralar, kale içine açı kameraları şirinlikleri yerine, sahayı adamakıllı seyirciye izletmelilerdir. Pozisyonun aslı "22 kamera ile çekiyoruz" cümlelerini yanıltacak şekilde ertesi gün alakasız bir detay kamerasına yakalanmamalı. Maç içerisinde seyirciye sunulmalı. En basitinden salak kale içi parmak kameraları, kale direklerine konulmalı ki, çizgi tartışmaları için fayda sağlasın.

Kulüp yaptırımları demiştim, federasyon tarafından. 1-2 cümle de ona yazayım. Roman oldu zaten. Yabancı şartı. 6+2 yerine 4+3 gelmeli mesela. Burada +'dan kasıt bir yabancı gelecekse milli olma sınırı konulmalı. Sadece 2 maç için Chelsea'ya gelemeyen Psv'li Alex en güzel örneğidir bunun. 10 kez A milli olmayan yabancı 5.yabancı olarak gelemesin. Yani sahada yer alan yabancılar da belli kalitede olsunlar istiyorum. Bir yerden kaliteyi arttırdıkça, diğer yerlerde domino gibi artmaya çalışacak buna gayret gösterecektir.






Yıldız oyuncu olarak lanse edilen futbolcular da korunmalıdır hakemler ve camialar tarafından. Ligin değeridir onlar. Kimse bir takımda Arda ya da Alex varken tutup Orkun'u, Volkan Yaman'ı izlemeye gitmez. Tutup haşırt diye Arda'nın aşil tendonuna basan, Alex'in dizini alan, Tello'nun kaval kemiğinden kaval çalan da saniye tutulmamalıdır. Çok örneği var sarı ile kalan. Camialar da ezdirmeyecek tabi bunları, yem yapmayacak basına...
Neyse çok uzadı bu mevzuu.. Yeter bu kadar.

Felipe Massa


Bir insana dünyanın en güvenli otomobilinde ne olabilir ki sorusunun cevabı oldu kendisi. Saatte 250km ile giderken kendisine gelen 800gr ağırlığındaki bir cismin kaskını parçalaması sonucu hastanede yatıyor.

Kuvveti anlatmaya çalışırsak, 200km/h ile giderken kafanızı duran 1kg'lık bir cisme çarpmanız ile eş değer. Etki tepki ile de bu kuvvetin kafanızıı herhangi bir hızla geriye götüremediğini de hesaba katarsak, parçalanan kaskı onu şu an hayatta tutan etmen. Kafatasında bir çatlak ile tabi. Geçmiş olsun kendisine tabi. Şansı görüşünü sağlayan ön bölümden yayın içeri girmemesi. Şanssızlığı ise Benjamin Button'un sevgilisine araba çarptığı sahneyi anlatması kadar trajik.