1 Mayıs 2010 Cumartesi

Futbol Tarihini Değiştirecek Reddedilmeler || #2 Egemen + Volkan


Sezon 2001-2002. Galatasaray'da para yok. Ayakları ucunda durmasına rağmen ağzına kadar borca batmış bir takım. Burundan yaşıyor deyim yerindeyse. Takımın başında Luce var. Okan - Emre 2'lisi takıma 1 kuruş kazandırmadan gitmiş, 1 sene önce ise Hakan Şükür aynı yolla giderek bunun yolunu kendilerine göstermişti. Oluşabilecek 3 para kaynağı da 0 (sıfır) çektirmişti. Dahası Jardel'e de ödenen para da çıkmamıştı. Takım da haliyle ucuz gençlere, kiralıklara yönelmek zorunda kalmıştı o zaman. Devre arası kampında takım biraz rotasyon için biraz da dolu tutturmak için Kartalspor'dan 2 isme yöneldi. Biri kaleci. Diğeri stoper. Anlaşmanın şartı şu. Galatasaray devre arasında Egemen Korkmaz ve Volkan Demirel için Kartalspor ile ön protokolü yapacak, sene sonu da bu 2 ismi takıma katacaktı. Sonra mı ne oldu?

Luce şampiyon oldu. Canaydın başkan oldu. Canaydın, Luce'yi yolladı. Daha doğrusu Luce takım tazminat ödemesin diye istifa etti. Canaydın, şartı olan Terim'i getirdi. Terim, Sergio Almaguer'i getirdi. Luce'yi Serdar Bilgili kaptı. Egemen'i Bursaspor. Volkan'ı da Fenerbahçe... Hikayenin gerisini zaten biliyorsunuz.

30 Nisan 2010 Cuma

Futbol Tarihini Değiştirecek Reddedilmeler || #1 The Special One


99-00 sezonunun devre arasında Jose, Fenerbahçe için Türkiye'ye gelir, getirilir. Fenerbahçe Jose'yi değil Zeman'ı seçer. Zeman, Pendik Faciasına sebebiyet verirken, Jose ise kariyerinin ilk adımlarını atmak için Benfica'ya gider... Hikayenin gerisi malum...

29 Nisan 2010 Perşembe

Tekelcilerin Yılmaz Savunucusu: TEKEL-MAN (Şiddet ve Korku İçerir)




İzlemeyen, görmeyen, duymayan kalmasın Abi'mizi.

O bir Eskişehir efsanesi. Tekel Bayilerinin yılmaz savunucusu "Rent-A-Car"cı Ahmet Abi, aka TEKEL-MAN! Yüksek atış menzili ve isabet oranıyla görenleri hayrete düşürüyor; düşmanlarına korku ve esnafa güven salıyor.

Video için iki alternatif:

Alkıslarla Yasıyorum Link
Facebook Link

Olay yeri sonrası görüntüler:

Çatışma Alanı:



Elde Kalan Mühimmat:



...ve tabii ki Elde Kalan Ahmet Abi


Koreografi


Barça - Inter maçının koreografisi...

Benden Öğreneceklerin Var Yeğen

Bir Mourinho Efsanesi Daha Yaratabilirsiniz



"Anti-futbol, top bile oynamadılar yææ, futbol zevki" şeklinde 288 tane yazı yazabilirsiniz. Ama gerçek şu; "Bu adam Barcelona'yı eledi!" hem de bunu Chelsea'yi eledikten sonra yaptı.

Bunu kiminle yaptı bu adam? Diego Milito ile. Bayern'den gönderilen Lucio ile. 37'lik Zanetti ile. Real'den gönderilen Sneijder ile. Barça'dan üstüne para verilip yollanan Samuel Eto'o ile. Üstelik 10 kişi ile. Görenler için bir alan savunmasının, kademelerin, boş alan bırakmamanın inceliklerini Barça'ya karşı sundu. Messi - Alves kanadının savunulmasının , Maicon'un Pedro'yu ezmesini, Zlatan'ın Bojan ile değişilebilecek kadar hiç bir şey yapamamasının tek nedeni bu adamın savunmasıydı.



Maçtan önce de kendisine küfür eden taraftarlara Camp Nou'nun ortasında cevabını verdi. Onlara göre "çaycı, çevirmen" olan bu adam, bir kez daha eledi. Hem de 60 dakikasını 10 kişi oynatarak. Son 3 takımında 2 kez Şampiyonlar Ligi Finali bir de yarı final oynatmış olacak Jose.

İşin aslını şöyle kendimizce öğrenelim. Mourinho Barça'da olsa, Inter 10 kişi kalsa ve tur için 2-0 yetse bu maç 1-0 biter miydi?

28 Nisan 2010 Çarşamba

Beşiktaş 1-0 Bursaspor (A2 Ligi) / ÖZKAYNAK GELECEĞİMİZDİR!




Beşiktaş tribünlerinde bir dönem bir pankart vardı. "Özkaynak Geleceğimizdir, Geleneğimizdir". O gelenek "Beşiktaş'ın Gol MetAliFeyYASI" zamanından sonra "tam olarak" gösteremedi kendini belki de.

Biz 20 yaş ve altı Beşiktaşlılar için, yani o dönemleri çok da net bilemeyenler için hep bir peri masalı gibi gelirdi altyapı. Küçükken futboldan değil tuttuğumuz takımdan anlardık. Büyüdük, bu sefer futboldan anlamaya başladık. Ve altyapının önemini de kavradık. Ancak altyapı bizim için kendini gösteren birkaç gençden ibaretti. Son yıllarda bir de Ümraniye'ye hapsedilen gençleri bildik. U-21, U-17 gibi alt yaş kategori Millî Takımlardan tanıyorduk gençleri. Ara ki bulasın her hafta izleyesin. Israrcı olduk, altyapı maçları İnönü'de oynansın dedik. Gençler atmosfer görsün, atmosfere alışsın dedik. Bu konuda içeriden en baskıcı isim Yemen (Ekşioğlu) Abi'miz oldu. Ve malum gün geldi çattı, Beşiktaş A2 takımı İnönü'de taraftarının önünde sahaya çıktı.

Takım hakkında genel olarak söyleyeceğim bu geçlerin çoğu A takımdaki bazı abilerinden çok daha iyi top tekniğine sahip. Yer tutma, pozisyon alma, Fiziksel gelişim, Kolay futbol gibi konularda da zamanla gelişmeleri kaydıyla oldukça umut verdiler. Hem Bursaspor, hem de Beşiktaş A2 takımlarınde göze batan adamlar vardı. İsim vermek teker teker zor. Özellikle Bursalı gençlerin zaten isimlerini bilemiyorum.

Beşiktaş'da sağ ve sol kanatta Erkan Kaş, defansta 2.10'luk Atınç Nukan.

Bu iki isimi tarihe not düşelim. Hani olur da 5-6 sene sonra bu blog hâlâ hayatta kalırsa "ben demiştim" diyeceğim.

Maçı Beşiktaş Ali Kuçik'in golüyle 1-0 kazanmasını bildi. Daha önemlisi A2 gençler taraftarla tanıştı. Destek nedir, taraftar nedir görmeye başladılar. Pozisyonlarda hata dahi yapsalar alkışlanarak özgüven nedir gördüler belki de.

Neyse, güzel bir gün oldu. Işıl ışıl gençlerimize kocaman bir MAŞALLAH diyelim.

Bu arada Batuhan Karadeniz... Bir ara değineceğim ona da.

Fink ve PETA






"Beşiktaş'ın iki Alman'ı Fink ve Ernst PETA için objektif karşısına geçti"

Haber başlığını gördüğümde PETA için soyunan ünlüler aklıma geldi bir an. "Nooluyoruz ya?!" dedim ki fotoğrafı görünce içim rahatladı. Efendi efendi formalarını giyip poz vermişler.

Şaka bir yana Fink'in eski PETA'cılardan olduğunu söyleyelim. Eski takım arkadaşlarıyla bol bol destekliyorlarmış PETA'yı. Ne diyelim, helal olsun. Saha dışında yaptıkları da önemlidir futbolcuların. Böyle güzel şeylerle gündeme gelsinler.

Bi' alttaki fotoğrafda en soldaki isim tanıdık. Diğerleri de eski takım arkadaşları Markus Pröll ve Patrick Ochs. Bi' alttakinde ortadaki Sarı oğlan.




27 Nisan 2010 Salı

"Generaller ve Askerler"in Şampiyonluğa Katkısı


Futbolu her şeye benzetiyoruz ya, bir de orduya benzetiyoruz bu benzetmeler dahilinde. Generaller, ön liberonun ilerisinde oynayanlar, gerisi askerler. Fenerbahçe'de Emre'den gerisi, Galatasaray'da Elano'dan gerisi, Beşiktaş'ta ise Bobo'nun gerisi, Bursaspor'da da Ivan Ergiç'ten gerisi asker. Tanımlamayı bitirip, bu adamların yani askerlerin kazandırdığı puanları, şampiyonluktaki paylarını yazmalı.

Şöyle düşünürüm hep. Bir takımın şampiyonluk potasına sokan isimler generallerdir. Onlar takımı taşır, taşır, taşır ama bir yerde kalırlar. Ayakları dolaşır, topa vuramazlar, markaj altındadırlar o maçta da birisi çıkar maçı hatta ligi getirir. Budur özeti işin. Barça veya Chelsea değilseniz bunu yapmak zorundasınız. Mesela 2005 - 2006'da Rigobert Song'un 35m'den attığı gol, 2007-2008'de Servet'in attığı gol, 2002-2003'te Zago'nun Elazığ deplasmanında kafayla attığı gol ve aynı sezon İbrahim Üzülmez'in Sami Yen'de sağ ayak ile attığı gol, 2004-2005'te 90+4'te Luciano'nun çılgın attığı kafa golü gibi şampiyonluk goller şampiyonluğu getirir.

Şimdi bu sezon ilk 4'ün askerlerden aldığı faydaya bakalım. Beşiktaş zaten, 2 Ankaraspor maçını çıkartın, 35 gol atmış. Bunların 12'si de Bobo'dan. Geri kalan çoğu maç 1-0. İsmail Köybaşı, Ekrem Dağ, Michael Fink'in takımlarının tek golünü attığı maçlarda aldığı puan 7. Gerisi santraforlar veya kanat adamlarının golleri. Ernst'in ve Fink'in gol attığı maçlar ise 2-3 gol olan maçlar olduğundan onlar dahil değil. Burada da sıkıntı generallerin çalışmaması.

Galatasaray ise sadece generallerin sırtında. Barış'ın ve Mustafa Sarp'ın takımlarının tek golünü attığı maçlarda aldığı puan sadece 4. Gerisi hücum hattının becerisi.



Fenerbahçe ise bu konuda lider olmasının hakkını verenlerden. Andre Santos, Selçuk, Bekir, Baroni, Vederson'un attığı gollerle aldığı puan 14. Tam 6 maçta 4 galibiyet 2 beraberliği kazandıran goller bu ayaklardan geldi.

Bu alanda lider ise Bursaspor. Ömer, Zapo, Kirita hatta Ivankov'un golleriyle takımın kazandığı puan 15. Ömer 2, Zapo 2, Kirita'da 1 maç kazandırdı.

Kalecilerin kurtardığı penaltılar da eklense belki Fenerbahçe 2 puan daha kazanırdı. Gerçek şu, Galatasaray'ın 1.ve 2.nin 5 ve 6 puan gerisinde olmasında hücuma sıfır katkı ile çalışan defans hattının da kaledeki arkadaşın da hücumdakiler kadar payı var. Liderliği kovalayan 2 ekibin askerleri takımını yeterince kurtardı bir sezonda. İlk 2'nin askerlerinin gol atarak skorunu belirlediği 6'şar maç var. 15-16 puan artı demek işlerini yeterince yapmaları demektir ki gerisi artık hücumculara yani generallere kalıyor son 3 maçta...

Beşiktaş Yönetim Kurulu'na Yanıtlaması İsteği İle





...

Sizlerin, tıpkı Futbol takımımız gibi iki kupayı da Şeref’i ve Hakkı ile almış olan Hentbol takımımıza karşı göstermiş olduğunuz bu ilgisizlik ve vefasızlık, Beşiktaşlı olmanın erdemliliği ile bağdasmamaktadır.

Ülkemizdeki hentbolün, lokomotif kulübü olan Beşiktaşımız’daki hentbolcularımızın içinde bulunduklari durum kendi tercihleri değildir.

İş bu sebeple yönetim kuruluna yanıtlanması istemi ile soruyoruz;

-Sporcularımızın hangi yıllardan maaş alacakları bulunmaktadır?

-Sporcularımızın maaşlarının halihazırda dahi ödenmemiş olmasının sebepleri nelerdir?

-Sahip olduğunuz ileri sürülen değerlerle ve inandığınızı iddia ettiğiniz Beşiktaşlı duruşu ile BJK Hentbol Takımı’na reva görülenleri, Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün yöneticileri olarak nasıl bağdaştırıyorsunuz?

-Bağdaştıramıyorsanız gereğinin yapılmasını sağlamanız gerekmez mi?

-Beşiktaş’ın emekten ve sosyal adaletten yana duruşu olduğunu iddia eden sizler için bu durum emek hırsızlığı değil midir?


İzmir’den Türkiye Şampiyon’u olarak dönmesi sonrasında, Eskişehirspor ile oynanan maç öncesi stadımızda gerçekleştirilen kupa merasiminde, Hentbol takımımızın eski açık tribünde konuşlandırılmasına tepki gösteren taraftarlarımız için Sayın Mete Düren `` Buna tepki gösteren taraftarlardan kaç tanesi Hentbol takımı maçını seyretmiş.Tepki vermek kolay.” şeklinde beyanatta bulunmuştur.

-İletişimden sorumlu üye olarak Sayın Mete Düren’den şimdiye kadar hentbol maçlarına kazanılan kupaların törenlerinin haricinde hangi yöneticilerimizin iştirak ettiğini açıklamasını istiyoruz.

-Amatör şubelerden sorumlu üye Şeref Yalçın’ın en son izlediği amatör spor müsabakası hangisi olmuştur?

Mali İşlerden ve Sponsorluklardan Sorumlu Asbaşkan Ertunç Soğancıoğlu’na yanıtlaması istemi ile sormak isteriz;

- Hentbol takımımızın maçlarına futbol takımının formaları ile çıkmalarının sebebi nedir?

-Aynı maç içerisinde bazı hentbolcularımızın önünde reklam olan forma, bazılarının ise reklamsız forma giyiyor olmasının sebebi nedir?

- Ülker grubu hentbol takımının sponsoru mudur? Değil ise bu bedava reklamın sebebi nedir?

Hentbolcularımızın aylardır ödenmeyen maaşları ortada dururken, herbirine birer kol saati verilmesini yeter gören zihniyetin hala devam ediyor olması kabul edilemez.

Yönetim Kurulu ve o kurulun Başkanı, hizmet ettikleri Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün Futbol Takımı’ndan ne kadar sorumlu iseler, Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün Hentbol Takımı’ndan da o kadar sorumludurlar.

“Bir kibrit de sen çak!” dememek için kulübümüzün bu duruma bir an evvel son vermesini ve yukarıdaki sorularımızın yanıtsız bırakılmamasını istiyoruz.

Arz ederiz.

Saygılarımızla

SonBarikat

Yazının Tamamı İçin Tıklayınız

Kel

Onur Recep Kıvrak


Bazı adamlar veya bazı takımlar vardır. Top onların bulunduğu yere gelince izleyenleri rahatlatır. Mesela Puyol. O top oraya gelince Puyol o topu kurtarır. Mesela Buffon. O top mucizevi bir yer olmazsa elinde kalacaktır. Mesela Lucas. O önündeki adamı geçecektir. Elbet o top adama gitmeyecektir. O top bu adamlar varken başkasının olamaz. Mesela Caner. O top asla bir Galatasaray'lıya gitmeyecektir. Mesela Leo. Allah koruyor kaleyi. O değil. Bunlara bir de Onur Recep Kıvrak eklendi dün benim için. Leo veya Caner gibi değil. Diğer isimler gibi eklendi.

Dün Onur Recep Kıvrak'ı kalede görünce hiç bir Es-Es atağında gol geliyor diye izlemedim. 10 kişi kaldıkları dakikadan sonra bile. Yer tutuşu harika. Çizgide kalmıyor. Açı kapatmasını, topa çıkmasını biliyor. Poz vermek için değil de top tutmak için uçuyor. Kalesinde çok çok rahat bir görüntü veriyor her pozisyondan sonra. Ama gerçekten bir rahatlık sergiliyor kalede. Göstermelik değil.

Ceyhun Gülselam gibi Onur Recep Kıvrak'ta Ersun Yanal imzası taşıyan bir transfer. Gel gelelim Ceyhun gibi onu da neredeyse hiç oynatmadı Yanal. 400.000 Euro'ya Karşıyaka'dan alındı. Tolga Zengin'in bile yedeği oldu. Tony Sylva'nın da arkasında kaldı. Ta ki bir gün Trabzonspor'un efsane kalecisi Şenol Güneş'in yine takıma gelip çok iyi bir kaleci yaratmasıyla sonuç verecek olan hamlesine kadar...

Teknik direktörler, futbolcuyken kendi mevkiilerinde oynadıkları yerde oynatacak iyi adam bulamazlar kolay kolay. Mesela Gerets asla bir sağ bek bulamadı. Kalli'nin 2 ayda yarattığı Uğur Uçar'ı çıkartamadı. Çıkarttığında da "bu maçta oynar mı" dendi zaten. Mesela Van Basten. Rusya maçında Van Nistelrooy yerine Huntelaar ile çıkması sonu oldu. Mesela Neeskens - Rijkaard. Tamam tamam. Bu ikili biraz afaki kaldı...

26 Nisan 2010 Pazartesi

Sağlığına Atam





Geçenlerde Ters Manyel Blog'unda görmüştüm bu yazıyı. İlk defa duymuştum ve oldukça ilginç gelmişti. Sivasspor maçına yürürken de haliyle gözlerin o rakı kadehini aradı. Sözkonusu yazı için fotoğrafa tıklayınız.

25 Nisan 2010 Pazar

"Çelik Pençeler" Avrupa İkincisi




Haber detayı için fotoğrafa tıklayınız.

Beşiktaş'da Dün Akşam / Küfüre Karşı Türk Basın'ı




Bu yaşıma kadar Beşiktaş Şeref Bey Stadyumunda böyle bir şey yaşamadığıma yemin edebilirim. Barcelona'lar, Manchester United'lar geldi buraya ama böylesine farklı bir olay yaşanmamıştır herhalde. Olayları herkes biliyor. Kabul etmek gerek, farklı bir geceydi.

Takıma olan yaklaşım konusunda söylenen şu beste özettir. Daha fazla yorum yapmak abesle iştigal olur bu saatten sonra:
İyisiyle kötüsüyle sezon bitti,
Canın sağ olsun Denizli.
Bu taraftar hep arkanda,
Seneye korkak oynatma.
Mustafa Hoca'nın ve takımın tebrik edilip sezonun kapanması ayrı bir güzelliktir. Her sezon sonu küsüp, sezon içinde buzları eritmeye çalışmaktan iyidir.

Gelelim küfür olaylarına;

Küfüre karşı bir insan olmadığımı söyleyebilirim. Yerine göre gayet güzeldir. Küfür gibi yaşanılan ülkede az bile küfür ediliyor bazen. Toplu olarak küfürde ise dün çığır açıldı. Stadlarda her zaman küfür edilmiştir ancak böylesine 90 dakikaya yayılma ben hayatımda görmedim. Bir de 23 Nisan yüzünden çocuklar varmış stadda bık bık. Normalde 18 yaş altılar, bayanlar girmiyor değil mi stadlara? Küfürü oradaki çocuklar daha iyi ya da daha kötü yapmaz. Ha 30 çocuk ha 300 çocuk. Küfür aynı, çocuklar aynı. Konuyu başka yerlere çekmenin anlamı yok. Bu ülkede Beşiktaş'ın futbolcusu bir hareket yaptığında insanlar Beşiktaşlılığını "askıya" aldı. Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı yapınca "kasığı ağrımıştır" oldu.

Aziz Yıldırım, Mahmut Özgener, Federasyon, Basın... Herkes payına düşeni aldı dün. Henüz gazeteleri okumadım ancak tahminen bu küfür olayı manşetlere taşınacaktır.

Bunu yapan basın... İçlerinden birisi taraftara ana avrat sövmüş biri olacak. Bir diğeri de "az bile söylemişsin, çerçeveletip odasına assın lavuk" diyen çok tanıdığımız bir blog yazarı gazete editörümüz olacak. Hepsini aynı kefeye koymak doğru olmaz belki ama yine de "geçiniz" efendim. Küfür gibi hareketleri de unutmadık; hiçbirimiz masum değiliz.

foto: Geçen seneki şampiyonluk kutlamalarından değil, dün akşamüstü Beşiktaş Dolmabahçe Caddesi girişinden.

not: yazıyı sabah bitirmeden önce "kaydet" yerine "yayınla" tuşuna bastığımdan bazı takip sitelerinde iki kere yayınlanmış olabilir. Görüntü kirliliği için kusura bakmayınız.

Beşiktaş'lı Asena Özkan'dan İki Yazı





Kendisi Beşiktaşlıdır bildiğiniz gibi. Kendisi buna "Beşiktaş'a sempati ile bakmak" der. 2004'de Beşiktaşlılığı bıraktığını açıklamıştır. Bunu da hiç anlamam zaten. Takım tutmak nasıl bırakılır? Neyse, 2004'de yazdığı yazıda haklı noktalara değinmiş olabilir. Ancak 100. Yıl Şampiyonluğunun şaibeli olabiliceğini ima edecek kadar da alçalmıştır aynı yazıda.

Gelelim bugüne:

Bakınız burada geçen haftaki Fenerbahçe maçından sonra yazdığı yazı var. Belki de makul bir spor adamı gibi davranıyor diyebilirsiniz. Beşiktaş'ın fubolunu eleştiriyor sadece. Ne Fenerbahçe'nin ahlaksızlığı hakkında bir kelime ediyor, ne de hakem hakkında bir şeyler diyor. Sadece "hata" yapmıştır gibisinden kapatıyor konuyu. %80 oyun, %20 hakem ve futbolcuların davranışları. Fenerbahçe tarafının "küfür gibi" hareketlerinden eser yok.

Burada ise Sivasspor maçı ardından yazdığı yazı var. İlk cümleden başlıyor taraftar böyle yaptı, küfür etti zart zurt. Araya bir iki Necip, Rıdvan, Tabata katıyor. Ssnra tekrar Beşiktaş camiasına giydirmeye başlıyor. % 80 saha dışı olaylar, %20 hakem. Şimdi gel de beni samimiyetine, Beşiktaşlılığına inandır Sayın Asena Özkan.

Ama haklısınız. Bu ülkede karşındakini aşağılayacaksın, ezmeye çalışacaksın, indireceksin adeta. O ne kadar aşağı inerse sen o kadar yüksekte görünürsün. Ama bunları yönetim-futbolcu-taraftar bazında birleşip yapmaz isen; sadece taraftarın net olarak küfür ederse köşelere, manşetlere taşınırsın.

Geçiniz!

Yukarıdaki fotoğraf da Radikal arşivlerinden. Aslında ben de o gazeteye "sempati ile bakardım" da artık bıraktım. Bir ara "Elveda Radikal" diye bir yazı yazarım olur biter.