2 Ocak 2010 Cumartesi

B Plansız


Buradan kendisine Türk usulü saydırmak istiyorum. Villareal ile berabere kaldı çünkü. Nedensiz bir stres atasım var Pep'e karşı. Nadiren geçer bu fırsat geçmiş vurayım abalıya.

"Gördük ki, Barcelona'nın daha doğrusu Guardiola'nın bir B planı yok."

"Durum 1-1. Defanstan adam çıkartıp, santrafora adam koyması gerekirken, o hücumdan çıkartıp, hücuma adam koyuyor. Ya böyle bir şey olabilir mi ya?"

"Guardiola teknik direktör değil. Değil 6, 16 kupa alsa benim gözümde korkak o."

"Guardiola adamsa Kasımpaşa'yı şampiyon yapsın."

"Bana Guardiola'nın Barcelona hariç teknik direktörlük kariyerini birisi söylesin"

"Cruijff olmasa Pep bir hiç."


Ohh stresimi attım valla. 3 haftaya yollarım ben bu adamı.

İşin ciddiyetine gelirsek, Eto'o Ibracadabra'dan daha iyi bir santrafor mu diye sorgulayarak başlarsak yanılırız. Çünkü Eto'o, Ibra'dan farklı özellikleri ile çok üstün. Ibra'dan dar alanda hızlı. Çokta çabuk. Al-ver'leri çabuk yapabiliyor. Ibra ise yerleşik savunma karşısında La Liga'da zayıf. Fiziği ile bunu kapatmaya çalışıyor. La Liga'da, Serie A'ya göre hızlı tempoda al-ver-dön'leri yapmakta zorlanıyor. Eto'o gibi aksadığı zamanlarda kanatlarla yer değiştirebilme özelliği de yok. 6-2'lik maçta Eto'o'nun Messi ile yer değiştirdiğini, Rijkaard döneminde Ronaldinho ile Eto'onun sık sık yer değiştirdiğini görüyorduk. Şimdi ise 2 statik adam var bu ileri 3'lüde. Zlatan ve Henry bile yer değiştiremiyorlar maç içerisinde. Uyumu Zlatan atlattığında Barça tekrar eski haline dönecektir. Daha bile etkili olabilirler. Geçen seneki Barça yok. Çünkü hücumda statikleştiler. Ibra'ya göre oynamaya başladılar. Henry yıllardır aradığı kupaları artık aldı ve heyecanı ne kadar kaldı tartışılır. Kanatlara Pedro'dan başka, hemen katkı verecek bir adam gerek. En basitinden rakamlarla konuşursak, geçtiğimiz sene bu gün toplam 51 gol atmışlardı. Bugün ise 37 goldeler. Şampiyonlar Ligi'nde bu sene hiçbir maçta 3 gol atamadılar. Son 4 resmi mücadelede kendi sahalarında gol ortalamaları 1.3. Nedeni ise aynı Eto'o - Ibrahimovic takası. Daha büyük santraforu almış olabilir Barça ama ne kadar büyük bir takım oyuncusu Ibra bu konuşulmalı, bu uyum üzerine gidilmeli.

Neticede namağluplar, en az gol yiyen takım durumundalar lakin, yarın Real kazanırsa ki, Ender Gelişen Osasuna Atakları'na karşı bu kuvvetle muhtemel, 2.sıraya inecekler.

Şakacı Seni


"Galatasaray şu anda ortasahaya bir yıldız almayı düşünüyor, Marcelo Gallardo ve Rivaldo'nun adı geçiyor, bu seni korkutuyor mu?"

"Kesinlikle hayır, ben onlardan iyi olduğumu biliyorum, hoca da iyi olana forma verecektir"


Ne desem bilemedim ki buna ben. Zamanında ne demişsin sen Volkan.

Yaratıcı Beşiktaş Taraftarı


"Kaldırsın kaldırsın parmak kaldırsın, Cemal Nalga hanginiz parmak kaldırsın"

Beşiktaş Cola Turka - Galatasaray Cafe Crown maçı esnasında Beşiktaş tribünlerinin yaptığı tezahürat. Cidden komik yahu.

Yahşi Batı


2009'u 2010'a bağlayan gece, Isparta'ya çıkan yılbaşı biletinin bize uğramamasının kahrı, bize bi' daha bu kadar yaklaşmaz'ının off'lamaları ile 1 ocak akşamı Yahşi Batı'ya doğru yola koyulduk. Halbuki, mütemadiyen maç izlerken bira-cips sponsorumuz olan tekele çıkmıştı bilet. Biz de oradan almamıza rağmen, bize şans denk gelmemişti. Neyse bu derdi ben atamam kolay kolay. Yahşi Batı'ya dönelim.

A.R.O.G faciasından sonra onu unutturma adına yeni bir proje yapmıştı Cem Yılmaz. Facia değil demeyin, bu kadar kısa sürede bu kadar bütçeli 2 film çekmesi bile bunun göstergesi. Artık, kendisi için kemikleşmiş diyebileceğimiz kadrosu vardı yine. Yanında Ozan Güven, Özkan Uğur ve A.R.O.G'dan sonra Zafer Algöz var bu kemikleşmiş 3'lüsünde. Bayan oyuncu ise bu kez Demet Evgar. Cansu Dere'de var ama konuk oyuncu. Filme gelirsek; izlemeyenlerin heyecanını kaçırmadan anlatayım; Osmanlı Sultanı'nın, Amerikan Başkanı'na yolladığı elması ulaştırmaya çalışan 2 saray görevlisinin hikayesi. Tabii ki, elmasın ve kahramanlarımızın başına işler gelecek
ve olaylar bu ölçüde şekillenecek. Özellikle kızılderililer sahneleri çok eğlenceli.

Kişisel kanaatime gelince; A.R.O.G'dan sonra ilaç gibi. Küfürü de ediyor hani. Baştan sonra sin-kaf değil, hatta G.O.R.A kadar değil ama yerinde ve filme güzel giden küfürler. Arada da, biraz dikkatli olanın anlayabileceği espriler de var. "Yürüyen Johhny ve Guns N' Roses silah dükkanı" gibi dikkat ince noktalar var ki farkettiğiniz de koca sinemada tek başınıza yarılırken bulabiliyorsunuz kendinizi. İzlenir, sinemada da izlenir. Klasik "Türkler X'de" serisinin devamı Cem Yılmaz için.

31 Aralık 2009 Perşembe

Bu Geceyi İyi Değerlendirin!




2010'un ilk günü yaklaşırken aklımıza gelenler:

Benzine zam, sigaraya zam, alkole zam...

Bu gece için içebildiğiniz kadar.

MUTLU YILLAR!

28 Aralık 2009 Pazartesi

Euro 2016 ?


Trabzon neden yok deniyor. Ben daha vahim bir şey söyleyeyim mi? Şükrü Saracoğlu yok. Saraçoğlu, olur da 2016 alırsak, maç izleyebileceğimiz bir stadyum değil. Dünya'nın en demode Olimpiyat Stadyumu varken yok. Aynı 5 yıldıza sahip stadyum ikisi de. Aynı kategoride olması bence bu stada bir hakaret ama konu o değil. Saraçoğlu yok kazandığımızda.

Gelelim Trabzon'a. Trabzon neden yok, Konya neden var ile aynı cümlede sorulması gereken bir soru. Euro 2016 ne demek. Avrupa'dan gelen 4 tane ülkenin vatandaşlarının bir ülkenin turizmini etkilemesi demek. Konya bu turizmi kaldırabilir yerleşim bakımından. Lakin, şehir yapısı bunu kaldırabilecek mi sorusu sorulmalı. Akşama kadar gezip, tozacak, içecek, eğlenecek bir ülkenin vatandaşlarına karşı tutum önemli. Trabzon ise eski maçlardan mimli. Ersun Yanal dönemindeki Gürcistan maçına ev sahipliği yapmasındaki dezavantajlar. Türkiye'de bir ilktir rakip takım gol atınca sevinmek. Gol sevinci yaşandı o şehirde rakip gol atınca. Zaten ondan sonra bir daha da maç verilmedi Trabzon'a. Bu şehirin bu Ulusal maç olayı zaten bitirdi Trabzon'u. Konaklama sıkıntısı da cabası. Bu sıkıntı çözülecek olsa 6 senede, ki çok çok zor, olabilirdi.

Bu ülke bu organizasyonu kaldırabilecek bir kapasitede mi derseniz. Hayır bence. Bu şehirler arası sağlam bir ulaşım ağını 6 senede oturtabilmek ha deyince zor. Bütçe konusu Euro 2016 için de bir muamma.

Zor dostum zor. Uluslararası organizasyonda 2 final alabilmişiz yakın zamanda. O 2 finalin en yakın tarihte oynanan stadında maç almıyoruz. Dahası hazır bir koz olarak sunabilecekken bu stadı, yine aptalca maketlerle organizasyon dileniyoruz.

27 Aralık 2009 Pazar

Tarz Meselesi


Kendinize veliaht gördüğünüz biri var mı ya da böyle bir oyuncu olmuş muydu?

"Oldu, Messi. Benim tarzımdaki oyuncu Messi’ydi."

126 || Bir Efsanenin Rakamı

Başlıktaki rakam ve logonun ne alakası var diye sorabilirsiniz. Logo kimin de diyebilirsiniz. Ne efsanesi de... Logo, Portekiz'den Beira Mar'a ait. Peki, 126 ne, 126.yılı mı derseniz, alakası yok. Başka bir rakam vereyim size. 23.02.2002. 23.02.2002 - 126 - Beira Mar. Yine haliyle afaki kaldı. Jose Mourinho desem peki.

Açıklayayım izninizle, fazla bulandırmadan. 23.02.2002. Porto - Beira Mar maçı. Porto sahasında Beira Mar'a 3-2 yeniliyor. Sonrasında Jose, 23.02.2002'den günümüze kadar olan tarihte, Porto ile 38, Chelsea ile 60, Inter ile oynadığı 28 lig iç saha maçında yenilgi yüzü görmüyor. Toplam, peşpeşe 126 lig maçında sahasında mağlubiyet almıyor yani Jose. Jose'yi evinde yenen son takım Beira Mar. Daha ilginci, Jose Mourinho'nun bu süre zarfında, Avrupa arenasında da içeride, yanılmıyorsam, sadece 4 maç kaybetmesi. Birisi Real Madrid. Birisi Rijkaard'lı Barça. Diğer ikisi de ilginçtir Panathiniakos.

10 Yılın En İyi Galatasaray'ı


Biz de bu kervana katılalım, bizde 10 yıl listesi yapalım dedim. Galatasaray ve Beşiktaş'ı yapalım, zaten Fenerbahçe için 3-4 tane yapıldı, 10 yılın listesini yapmak bir daha rastgelmez diyerek başlayalım bu kadroya. Beşiktaş'ı da Bay Kerahet yapsın. Liste 2000'in ilk gününden şu güne kadar gelen kadroların içinden seçilmiştir ve en zor kısmı, 2001-2002 senesinden sonra oynayanları seçmeye özen gösterdik Busker ile. Yoksa o ezbere sayılacak, üstteki resimdeki ilk 11'i yazıp geçerdik.


1- Faryd Ali Mondragon; Tamam, Taffarel mi Mondragon sorusuna verilecek cevap, en zor cevap olacaktır. Mondi'nin yeri de Tafi'nin yeri de ayrı. 2002-2003 sezonunda Beşiktaş, Luce ile beraber alıyordu kendisini. Gitmedi. Menajeri anlaşmasına rağmen gitmedi. Bosman kurallarını öne sürdü. "İstemediğim takımda oynamam" dedi. 5-1'lik Fenerbahçe ve 2-0'lık Juventus maçında 7-8 tane top kurtarması unutulmazları arasındadır. 2005-2006'nın finalinde hüngür hüngür ağlaması ise bir başkaydı. Kale O'nun.

2- Sebastien Perez; Kısa süren bir maceraydı onunla olan ilişki. Hücum aksiyonlarında harika, defansif aksiyonlarda pek görünmeyen bir adamdı o. Luce kenardan onu uyarınca savunma yapmaya başlar, 2.yarının sonlarına doğru tekrar hücuma çıkardı. Kafayla 1 tane, Roma'ya da 1 tane golü var. Gitmemesi için taraftar baskı yapsa da çoktan kararını almış gitmişti. Ümit Davala ve Prates'te oynadı yerinde ama Perez başkadır. Sağ bek Perez.

3- Bülent Korkmaz; Buraya ne yazsam az gelecek Büyük Kaptan için. Herkes, aklından ne geçiriyorsa yazsa hepsi Büyük Kaptan'ı tanımlamaya yetmez. Heykeli dikilecek adamdır.

4- Servet Çetin; "Servet değil, şampiyonluk istiyoruz" pankartları ile karşılandı, tribünlerde. Tobol maçında yaptırdığı gereksiz penaltı ile eyvahları başlatıyordu ki, 7.haftaya girilirken takımın sadece 3 gol yediği görülünce "Servet'e bi' bakalım" denmeye başlandı. "Ben güven duyuldukça üzerine koyan bir futbolcuyum" dedi. 34.haftanın sonunda, çatlak kaburgalar, sakat omuz ve yırtık adalesi ile sezonu bitirdiğinde Galatasaray, 99-00'den beri en az golü yemişti. Büyük Kaptan'ın yanına yakışır.

5- Ergün Penbe; Kemik'ti lakabı. Soğukkanlılığın sahada vücut bulmuş haliydi. Muz orta denen şeyin uzmanıydı. Defansın kafasının üzerinden geçirerek, Hakan'ın kafasına bırakırdı topu. Nadiren uzaklardan vurur ve atardı. Yıllardır, O'nun gibi hem defans hem de ofansta iş yapan bek, pek olmadı. Hakan Ünsal vardır, o da şimdilerde dışarıdan takımı bölme planlarında. Ergün varken adını bile anmamalı bu yazıda.

6- Mehmet Topal; Çanakkale'de oynarken; "Aziz Yıldırım, senin transferinden vazgeçecek, sonrasında sen bundan dolayı Galatasaray'a gideceksin, ilk maçında Gerrard ile karşı karşıya oynayacaksın, sonra Galatasaray orta sahasının örümceği olacaksın, şampiyonluğun kilit isimlerinden olacaksın, kaptanlık bandını bile takacasın, Galatasaray senin ilk 11 başladığın hiçbir Fenerbahçe maçını kupa-lig farketmeden kaybetmeyecek, ama sen yokken 3-4 yiyecek, İngiltere'den teklif alacaksın, gitmeyeceksin, Milli Takım'da yarı finalde takımda görev alacaksın" deseler "abi git işine" derdi. 3 senede bu duruma geldi Mehmet Topal. Ön libero mevkiisinde düşünmeden yazılacak ilk isim Topal.

7- Hasan Şaş; Galatasaray'a gelmesi yüzünden Galatasaray'a haciz bile gelmişti zamanında Ankaragücü kulübü tarafından. O da sanki "bu para etmem ben" dercesine oynuyordu. Ta ki, Lucescu'ya kadar. Elmas parlatma ustası Luce, O'nu çizgiye yakın daha serbest oynatınca Hasan diye bir adam çıktı. San Siro'da Milan'a kafayla, Ali Sami Yen'de Real Madrid'e ayakla attı, penaltı yaptırdı. 2001-2002 sezonunda, adeta tek başına şampiyon yaptı desek yeridir. Sonrasında duraklama devri. Peşinden bir Belçika'lı geldi. İlk açıklaması Hasan Şaş üzerineydi. Hasan Şaş yüzünden saçlarım daha da beyazlayacak diyordu. O, Gerets'in yüzünü kara çıkartmadı. 14 Mayıs günü Denizli'den gol haberi geldiğinde sahada ağlayarak Bülent Bölükbaşı'na sarılıyordu. O sene efsane oynamıştı. Sağ açık Hasan Şaş.

8- Arda Turan; Vestel Manisa - Fenerbahçe maçı öncesi, birden Arda - Zafer isimleri yüksek sesle söylenmeye başlanmıştı. Arda, Galatasaray oyuncusuydu, kiralıktı, rakipte Fenerbahçe idi. Herkes Arda'dan birşeyler bekliyordu nedensizce. Daha 17 yaşındaki bir çocuğun sırtındaydı sanki bütün sezon. Önce diğer beklentinin ismi Zafer çıktı sahneye. Holosko - Sinan Kaloğlu o günün başrolleriydi Servet - Rüştü ile beraber. Ümit Özat kanadından bir genç bindiriyordu sürekli. Ortası tehlike, ortası asist oldu o gün Arda'nın. O gün 2.golün asistini yaptığı isme, en son oynanan Trabzonspor maçında yine neredeyse asisti yapıyordu. Sonrasında, geçen sezonun son maçı gibi yine ligdeki ilk iç saha maçı Kayserispor'du. Herkes, o gün tribünlerdeki herkes Arda için oradaydı sanki. Kendisine yapılan faulu vermeyince hakem, tribünler çıldırmıştı. 2 dakika sonra gol olunca, hele atan Arda olunca yıkıldı stadyum. Herkes 5-6 sıra düşmüştü golden sonra. Sonra o çocuk büyüdü, büyüdü. Kalbi bile tekledi sahada. 2007-2008'de Sivas deplasmanında tek hat-trick'ini yaparak şampiyonluğu kimseye vermem diyordu. Arka adalesinde krampon çivilerinin delikleri olsa da, sahada gol yedi diye ağlasa da ödülünü aldı. Kaptanlık ve 10 numara verildi. Sol açık Arda'nın. Hoş farketmiyor yer artık ama kalsın burada.

9- Kral Hakan Şükür; 228 gol attı ligde Galatasaray forması ile. 22 tane kupa kazandı bu forma ile. 99-00'de Avrupa'da 10 gol atarak, o sezon Avrupa Kupalarında en çok gol atan isim oldu. Hakan Şükür'e ne sıralar, ne satırlar yeter. 9 numara O'nundur.

10- Sasa İlic; Hagi bekliyordunuz ama biraz farklılık olsun. Hagi, başta da dediğim gibi o efsane 11'de kalsın. Hakan, 7 sene oynadı o 2000'den sonra. İlic'e gelelim biz. Gerets'e hediye idi o. Gerets'i memnun etmek için uğraşılan ve getirilen bir isim. Sessiz, derinden, birden arka veya ön direkte biten, 60 saniyede 2 gol atabilen bir isim İlic. Gelişi gibi gidişi de sessiz oldu. Ama attığı goller ve oyunları hele 60 dakika kaçırıp kaçırıp, Hakan Şükür'ün 10 saniyede attığı Gençlerbirliği maçındaki içten sevinci unutulmazdı.

11- Harry Kewell; O olmazsa bu kadro olmaz. O-La-Maz ! Kewell hakkında daha önce başka bir yazı yazmıştım. Daha farklı birşey çok şey yazarım da yazmayayım artık. Kewell ile ilgili yazı için buraya tıklayın. Kadronun son ismi The Wizard of Oz !

Teknik Direktör - Eric Gerets; Bu adamı yakından takip etmem 2.hafta oynanan Ankaragücü maçına denk gelir. Orkun'un kendinden geçtiği maça. Ümit'in faulle golü attığı maçta golden sonra Stumph ve Erdal Keser ile sevinç yumağı oluşturup döndükleri maçtan sonra ayrı bir sevmeye başladım. Kenarda heyecandan bazen çıldırır, bazen soğukkanlıklıktan dururdu. 14 Mayıs günü sahaya giren oyuncularını kızarak kulübeye gönderen 15 dakika sonra maç izlerken camı oyacak derecede bir adamdı Gerets. Bu kadronun başına geçecek ilk isimdir. Az savunmacı, çok hücumcu ve Hasan Şaş'lı bir kadroyu anca Gerets adam eder.



Toparlamak gerekirse;

a) Efsane 11; Taffarel - Capone, Popescu, Bülent, Ergün - Okan, Suat, Ümit Davala - Hagi - Hakan Şükür, Arif Erdem

Teknik Direktör; Fatih Terim

b) 10 yılın 11'i; Mondragon - Perez , Bülent, Servet, Ergün - Mehmet Topal, Arda, Hasan, Ilic - Kewell, Hakan Şükür

Teknik Direktör; Eric Gerets

-10 yılın en kötü günü; 6 Kasım 2002

-10 yılın en iyi günleri; 17 Mayıs 2000, 25 Ağustos 2000, 11 Mayıs 2005, 14 Mayıs 2006

-10 yılın en iyi golleri; Hagi vs. Monaco - Kewell vs. Bordeaux - Hagi vs. Borussia Dortmund - Hakan Balta vs. Gençlerbirliği Oftaş - Hasan Şaş vs. Malatyaspor - Ümit Karan vs. Manisaspor ve jüri özel ödülü Hasan Kabze vs. Beşiktaş

Tomas - Song - Karan - Necati - Hasan Kabze gibi daha bir çok isim dışarıda kaldı. Futbol maalesef 11 kişi. 15 olsaydı, onlarda girerdi. 4-5 isim daha bulup Luce ile tamamladınız mı bu iş tamamdır. Belli mi olur Gerets, 2-1-7'ye döner Baros, Karan, Necati hepsini atar sahaya.

Arsene Wenger Şaşırma!




Arsene Wenger taç atışının elle değil, ayakla kullanılmasını istemiş.
For example at Stoke, for Rory Delap it is like kicking the ball. It is a little bit of an unfair advantage. He is using a strength that is usually not a strength in football. So maybe to play throw-ins by foot. Why not? I think it would make the game quicker.
Yani diyor ki, Stoke'lu Delap ayakla vurur gibi taç atıyor. Futbolun içinde olmayan bir güç kullanıyor, bu da haksız rekabete yol açıyor. Taç atışları ayakla kullanılsın. Hem oyun da daha hızlı olur. Delap Arsenal'de olsaymış bu açıklama gelmeyecek yani. Ama bu düz mantığa hayran kaldım.

Şimdi ben de o zaman Keita'nın hızına karşıyım. Futbolculara hız limiti konulsun. Diğer futbolcular öyle koşamıyor ki! Futbol bu, koşu yarışı mı yapıyoruz(!) Haksız rekabet var!

Hadi canım hadi, geçiniz yahu.

Böyle de saçma sapan fotoğraflarını koyarım işte. Akıllı ol oğlum!

(:

"Delap" için aşağıdaki fotoğrafa tıklayınız.


Amca Sen Kimsin Yahu?



Rafa'nın İspanya'dan eski bir dostu falan herhalde. İngilizler ne diyor bilmem ama bizim takımlardan birinin başında bu hoca olacak ve takım bu haldeyken hocaya "i trust xyz" diye bir pankartcık açılacak. Adama gülerler be.

Birçok futbol blogunda gündem olunca dikkatimi çekti benim de.

Geçmiş kredisinden yiyor Rafa diyeceğim ama Liverpool'un Rafa ile ne kadar başarılı bir geçmişi var tartışılır. Bir adet Şl, bir adet FA Cup kurtarıyor herhalde. Fenerbahçe'nin Türkiye Kupası muhabbetine yaklaşan bir Premiership muhabbeti geliyor ki espriler ortada zaten.

O değil de Kyrgiakos'u neden transfer etti hâlâ anlamıyorum. Adam mı bulamadınız canım? Xabi gider, Aquilani gelir... Yakında Torres'i satar Charisteas'ı falan alır bu adam. Hem Charis'in de yaş 30'a geldi. Tam isabet!


***
Bu arada söylemeden geçmemek lazım.
Alıntı yapılan bloglar:
Jesus Almeyda
Footballove
Petit'in Yeri
Di Massimo Talento