26 Haziran 2010 Cumartesi

Larissa Riquelme Çeyrek Finalde




Pardon, Paraguay olacaktı... Paraguay di' mi. Paraguay.

Mehmet Topal İtalya'da






Saçların gitmesi açmış tabii...

25 Haziran 2010 Cuma

Bize Her Maç Galatasaray - Strum Graz


Bir Dünya Kupası ve biten futbol devlerinin hikayesi. 98 - 2000 - 2004 - 2006 yıllarında yapılan Avrupa ve Dünya Kupası organizasyonlarının şampiyonu olan Fransa - İtalya ve Yunanistan evlerine döndüler. Beklenmekteydi ama o meşhur; "İtalya, turnuva takımıdır", "Fransa, ne yapacağı belli olmaz" klişeleri yüzünden pek göz ardı edilmedi bu fikriyat. Evlerine galibiyet alamadan, sonuncu sırada döndüler.

İtalya, güçsüz savunma ve orta saha hattından, Fransa da, yeterince savunuyoruz ama ileri de gidemiyoruz, yani elimiz kolumuzu kullanmadan, Platini bir yerlere baskı yapmadan, Zidane'ımız olmadan bir cacık değiliz biz sendromu yüzünden döndüler. Yunanlılar zaten bir futbol bug'u idi. Geçtiler gittiler.

Yeni Zelanda diye bir takım yenilmeden elendi. Slovakya, İtalya'ya 3 tane attı. Toplamda attıkları 4 golün 3'ü Robert Vittek'ten geldi. 2 Milyon Euro'ya Ankaragücü'ne giden adam yani. Alan memnun da Lille değildir. Japonlar da Nankatsu futboluna geçtiler. Tachibana kardeşler, Tusubasa, Hyugi, Wakabayashi felan işte. Frikikten yıktılar Danimarka'yı. Böyle takımları döveceksin aslında. Sırbistan da böyle. Bir lezzet, bir tat, bir baharat eksik. Bir şey olmuyor. Eksik kalıyorlar. Kendileri olmuyorlar o sahada.

Portekiz ise Ahmet Akcan'ın Portekiz versiyonu ile Brezilya'ya karşı 10 + Ronaldo oynadı. Ronaldo'nun 9 kişiyi geçerek bir şeyler yapmasını ummak gibi üstün taktik deha ile kenarda da debelenmesi felan komikti Carlos'un. Brezilya'nın başında görev yapan Carlos ise 3 hücum gücünden yoksun, yedeklerle iş yaptı. 2 direkten dönen topu var. Lider olup Şili ile eşleştiler. İspanya ise Busquets'i oynattığı her maç elensinler istiyorum. O kadar. Şili de öleceksek oynayarak ölelim dedi ve jöleli hakem kurbanı olmaktan Honduras sayesinde kurtuldu.

Tabloda görünen şu; Gana - Uruguay - Amerika ve Güney Kore 4'lüsünden birisi yarı finalist olacak.

İngiltere - Almanya ve İspanya - Portekiz 4'lüsünden 2'si çeyrek final bile göremeyecek.

Galatasaray - Strum Graz maçındaki top çevirmelerin yaşanması ise ayrı bir konu. Larissa Riquelme de...

Daum Kaçar!





Daum gitti, resmi bir açıklama geldi mi bilmiyorum ama tazminat olarak söylenen rakam 2,3 Milyon Euro*. 2 sezonda sırf hocalara tazminat olarak 9.3 milyon Euro verdi Fenerbahçe; yeni Hoca Aykut Kocaman deniyor.

Rezalet daha fazla uzamadan kapandı böylelikle. Aklıma Del Bosque'nin gönderilişi geldi. O dönem bazı süpersonik yorumcular: "Adamı bir anda gönderdiler, bu yanlış. Adama yaptırım uygulayacaksın kendi istifa edecek" falan diyordu. Keşke ulaşabilsem o konuşmalara da neyse. Doğrusu buymuş demek ki(?)

Soru: Bunlar Daum'a değil de, Aykut'a yapılsaydı? Aykut bu şekilde gönderilip, yerine Daum getirilseydi? He bir de sportif direktör vardı... O ne oldu?


* 2,3'e pek inanmıyorum açıkcası. Tabata için Antep'e 8 verildiğine de inanmamıştım!

24 Haziran 2010 Perşembe

Yoksa ..!!


Beşiktaş'lıların cebinden 1'er Euro çıkacak gibi sanki...

Twitter Hakkında Duyuru

Baskılara dayanamadık, iki kişi kullandığımız blogun twitter hesabından Bay Kerahet olarak ayrıldım. En son Chao Grey "twitter'daki tek şizofren" diye etiketleyince çok ağırıma gitti, yeni bir hesap edindim. Bay Kerahet olarak bu hesaptayım, oradan takip edebilirsiniz: Twitter/Baykerahet

* ağrıma falan gitmedi de adam haklıydı lan. garip şeyler oluyordu iki kişi aynı anda yazmaya başlayınca. Vermante'ye de selamlar.

Atan Mesut, Yiyen Faruk


Dakika 45. Almanya - Gana ile Sırbistan - Avustralya ile oynuyor. Ondan önce başlamış bir maç daha var. Tenis maçı. Durum 2-2. Son set skoru ise 44-44. Devam da ediyor. Nicolas Mahut ve John Isner arasında. Maçlar bitsin, tenise döneriz diyoruz. 0-0 iki maçın ilk devreleri.

Gana sahada bir top oynuyor ki muazzam. Dinamizmin tanımı. Almanlardan korkmuyorlar. Tek sıkıntıları hücumda yetersizlik. Mutfaktan sofraya iyi geliyor yemek ama sofrada örtüye döküyorlar servis sırasında. Almanlar ise başrol oyuncusunun olmadığı bir film gibi. Defansları son hamlelerde çok başarılı. Neticede Almanya. Sonra 2.devrenin ortalarına gelmeden bir Türk topa vuruyor. Rakip takımın Türk kalecisi golü yiyor. Golü atan Alman, yiyen Gana ama. Almanlar liderliğe yükseliyor. Gana ise durmuyor asla. Yetmiyor.

Diğer tarafta bireysel olarak ele alınca gayet iyi, bir takım halinde gayet rezil bir ekip var. Sırbistan. Bunun tek sorumlusu olabilir. Teknik Direktör. Karşılarında da Aussie'ler. Hayal kırıklığının başkenti olmuşlar. Ama mucize inancındalar. 4 dakikada 2 tane atıyorlar. 17 dakikaları da var. Ta ki Schwarzer'in Jabulani'yi elinden kaçırmasına kadar umutları sürüyor. 2-1 oluyor. Diğer bir umut başlıyor. Sırplar 1 tane atarsa Sırplar gruptan çıkacak. Atıyorlar da ama ofsayt. Aussie'ler 3'e giderken 4'e 2 veriyorlar geride. Sırplar atamıyor. 2'si de eleniyor.

İngiltere - Almanya eşleşiyor böylece. Gana ile de Amerika. Eşleşmeler güzel olacak son 16'da bu gidişle. İlk günün matematik karmaşası ile tadı da geldi Dünya Kupası'nın.

Bu arada, o tenis maçı da 59-59 iken hava kararması yüzünden yarına ertelendi. :)

23 Haziran 2010 Çarşamba

Maç Gibi Maç


Diğer tarafta bir maç var. İngiltere önde. Slovenya rakibi.. Kalecisi armutluk yapmazsa maçı vermeyecekler belli. Bu maç ise şöyle önemli; Amerika 1 gol atarsa grup lideri, atamazsa 3.olarak eleniyor. Rakibi Cezayir'e ise 2 gol gerek. İngiltere 1 tane atarsa 1 gol bile yetiyor. Top bir o kalede. Bir bu kalede. Cezayir kalesinde M'bohli diye bir adam var. İlk maçta nasıl bir kurtarış yapmaya kalkıştığını kendisinin bile anlamadığı Fawzi Chaouchi'nin yerine kalede o var. Her topta o var. Yerdeki topa bile tekme yemeyi göze alarak atlıyor.

Cezayir 90.30'da atak yapıyor, arka direğe kesiyorlar. Bomboş vuruyor kafayı. Howard kurtarıyor. Howard başlatıyor. 30 saniye sonra Amerika 4'e 2 gelmiş durumda bu kez. Soldan orta geliyor. M'Bohli yine ayakların üstüne uçuyor, top arkaya düşüyor, Donovan geliyor, Amerika'yı lider yapıyor. İngiltere'yi grup 2.liğine yolluyor.

Bu Amerika 2008'de biz neysek o gibi şu 3 maç itibariyle. Geriden gelmeler, son dakika golleri felan. İzlemesi keyifli yankee'leri. Olan şu Cezayir kalecisine oldu. Slovenya'ya da üzülmedim tabii. Sıkıcı 4-2-3-1'leri ile evlerine dönsünler.

Servet'in Topu Oyuna Sokması


Servet, bu takımda yer alan yerliler arasında en farklısı, en doğru dürüst olanlarındandır. Hatta bu sıfatların en fazlası da O'dur. Konuşmalarında kıvırmaz. Para içinse "para için" der, sevmiyorsa "sevmiyorum" der, iyi değilse takım, "iyi değildik" der, der yani. Kıvırmaz. "Nasıl uygun görülmüşse, öyle düşünülmüş" gibi şeyleri söylemez. Anlaşamadık felan demez. Parayı az verdiler ondan gitmedim der. Servet bu yüzden Servet'tir. En "Baba"dır. Ama bazen bu dili kendisinin yanlış yorumlarına yol açıyor.

Topu oyuna Terry, Pepe vs. vs. iyi sokamıyor demekte. Aslında Servet eleştirilerinin nedeni bir tek bu topu oyuna iyi sokmamaktan geliyor. Servet, topu ayak üstü kesme ile 60m şişirmeyi topu oyuna sokmak olarak görüyor. Servet'in sorunu burada. Bu topu oyuna sokmak değildir. Hoş, Servet bu pasları da taca atıyor. Kendi adamına gelen top ise zaten yumuşatılmayacak kadar sert. Topu, kesip önüne vermesinin kendisini mükemmelleştireceğini kendisi de biliyor. Kendisi de söylüyor bunu. Ama hep fazlasının peşinde. Daha fazla katkı yapmak mı dersiniz, kendisinin eksiği olmadığını mı göstermek mi dersiniz bilemem. Ama yaptığının yanlış olduğunu kabul etmiyor. Lucas'ın topu oyuna sokmasını da izlemiyor muhtemelen. Gerektiğinde 10m yanındakine topu atarak da oyunu başlatabildiğini, gerektiğinde 60m top atarak direkt asist yaptığını görmüyor olamaz.

Yapmak istediğini de şöyle açıklamış Servet özetle; "Puyol ne yapıyor Barcelona’da? Barcelona’da ben de oynasam ben de topu oyuna kral gibi sokuyor gözükürdüm. Ben orada olsam Maradona olurdum. Önünüzde Xavi ve Iniesta oynuyor. Atıyorsunuz üç kişinin arasından topu alıp dönüyorlar. Topu ortaya vermemeye çalışıyoruz, daha çok garanti oynamaya çalışıyoruz. Yoksa ben de araya derin paslar atmasını biliyorum."

Servet meselesi uzun iş. Kes topu, Lucas'a ver. En basit ve rahat iş bu aslında. Kendisinin örnek verdiği Pepe'nin Türkiye maçında 2'ye 1'lerle attığı gol de topu oyuna sokma ve kullanma konusunda örnektir.

22 Haziran 2010 Salı

Elano "Neden" Orada İyi, Burada Kötü ?


İki resim arasındaki 5 farkı bulduğunuz zaman göreceğiniz bir olay aslında. Düşünün, Dünya tarihinin en çok ego birikimi yaşaması gereken takımı Brezilya Milli Takımı. Her şeyleri var. Herkesten büyükler. Diğer 31 takımın banko 11 oynatacağı adamları bile almıyorlar. Neden? Cevap yine aynı. Bu ego. Hırs. Oyuncunun kafasını doldurma. Bunları istemiyorlar.



Robinho var, Kaka var, oynadığında Alves var, Maicon var, şimdilerde belki Bastos var ama kornerlerin başında hep aynı, hep tek isim var. Elano. İki tarafta da o kullanıyor. İyi kullanıyor, kötü kullanıyor ama hep 2 tarafta da o kullanıyor. Kadroda yer alan 23 kişi de biliyor ki, kişiler için verilmiş görevler, o kişileri ilgilendirir. Diğerleri kendisine verilmeyen işlere girmezler. O işlere girişmezler. Kendi oyunlarını oynarlar.

Bugün ekranda ne oluyor peki? 1 sene boyunca neredeyse futbolculuğu kalmamış Elano'nun, Afrika'da ki oyunundan sonra Ömer Üründül, Elano'yu sınıflandırmıyor bile. Kötü diyemiyor. İyi demiyor. Diyemiyor değil demiyor. Hiç bir standarta koymuyor. Sergen zaten David Silva'yı ön libero sanıyor. Rıdvan'a göre "mesela Messi ...", Mustafa Doğan'a göre de her maç 3 ihtimalli. Adam gibi Elano neden konuşulmuyor ? Ronaldo'ya top göstermeyen takıma Elano nasıl atabiliyor. Elano nasıl gol attırıyor ?

Peki, neden Galatasaray'da kornerlere Arda gidiyor? Her topu inatla ön direğe kesmesine rağmen neden ? Neden Brezilya takımı kornerlerini Dünya Kupası'nda Elano'ya emanet etmişken, neden ? Neden ? Elano neden orada iyi, burada kötü oynuyorsa o yüzden. Anelka'yı sisteme uyduramadı bu ülke. Domenech çapında o kişiler işte. Ekranlarda sallamışlardı o zaman Anelka'ya. Şimdi "elden kaçtı" oldu. Elano gidecek. Elden kaçmış olacak. Bilmiyor muyuz? 2000 jenerasyonu takımdaki yabancıları baltalamaya çalışırken, yerlileri de buduyorlar. Arda'ya bin, Arda'yı gazla. Arda'ya giydir. Arda ne yapsın ? Kendi olmak dışında her şey olmaya çalışıyor. Ondan kornerlere gidiyor. Frikiklere vuruyor.

Elano orada bu yüzden iyi. Rahat. Herkesin bi' işi var çünkü. Kimse kimseye karışmıyor bu ince işlerde. O yüzden oyundan çıkarken kulübedeki herkesle sarılıp, sevinç yaşayarak 2 dakikada anca oturuyor Elano. Bi' de Arda rahat olsa. Rahat bırakılsa.

not: kötü oynuyor lafı, kötü oynuyor diyenler içindir. Yoksa gayet iyi oynar Elano. Oynadı da.

XII. Henry'nin Eli


"O" elle oynamasaydı, siz orada elenseydiniz, İrlanda bu kupaya gelseydi, sizin şu ailecek yaptığınız rezaleti izlemek zorunda kalmasaydık, futbol yerine sizin rezil iç işlerinizi konuşuyor olmasaydık keşke ama karakteriniz gereği buna sahipsiniz herhalde. 7 - 6 biten oylamadaki patronunuz da kurtaramadı, o gün elle oynayanınız da.

Defolun gidin. Mümkünse Henry, Govou gibi sahada görünüş itibariyle yer kaplayan isimleriniz ile beraber bir daha milli maçlarda da görmeyelim. Mümkünse 2 senedir sadece gaz ile devam eden Ribery ile beraber. Gourcuff felan izleyelim.

21 Haziran 2010 Pazartesi

Bu Arkadaşlar Neden Oynuyor ?


Niye ? Niye ? Niye ? Evet Govou'nun oynadığı süre zarfında oynadığını oyundan çıkarken farketmem bunda etken. Busquets'i zaten sevmem. Babasını da sevmezdim.

Her Beşiktaş'lı 1 Değil 10 Euro Versin


Formül basit aslında. Ne kadar da kolay. Her Beşiktaş'lı 1 Euro verecek, Robinho gelecek. Tamam. 2 senede 40 Milyondan 7-8 Milyon Euro'ya inmesine de tamam dedik Quaresma'nın 22'den indiği gibi. Eee peki sonra ? 3.5'da Robinho'ya. Futbolcuya verilen para dert değil. Zaten prim mrim verilmiyor bizim ülkede. Eee sonra işte. Delgado, Tabata, Ferrari, Sivok, Zapo, Fink, Ernst, Tello, Holosko, Q7, Bobo, Schildenfeld, muhtemelen Hilbert ve son olarak da gelirse Robinho.

Peki para ? 1 Euro verince tamam. 12 tane cepte. 2 tane de yolda olsun. Nobre de var. Ekmek düşmanı gibi orada yatıyor. İsmail'in 6.5 milyon Euro'su da var daha. Tabata'nın 8. Nasıl satacaksın ? Kime satacaksın ? Galatasaray gibi gelecekteki gelirleri mi vereceksin şimdiden ? Stat bitti gibi de localar mı satıldı ? Şampiyonlar Ligi geliri desen o da yok. Hepsi tamam da, santrafor ne olacak ? 3.5 alan Nihat nerede oturacak ? Tamam Schuster, Robinho - Robben - Sneijder - Raul felan aynı anda atıyordu sahaya. Ama burası Beşiktaş, Türkiye. Burada kimi oynatmasa, ilk beraberlikte, "niye oynatmadın bu kadar da para vermişsin" cümleleri de var. Satılmazsa tazminat verilip yollanacaklar ihtimalini düşünmedim bile.

Nacizane önerim, 1 değil 10 verin. Robinho'ya para verecek kişiler bu amaçla para versin, bitirsinler borçları. 70-80 Milyon Euro eder. Hiç olmazsa Demirören'e olan borcu sıfırlar, üstüne Tabata'nın bonservisini alır Demirören'e verirsiniz. Demirören'den de kurtulursunuz. Daha büyük bir transfer de olmaz.