7 Ocak 2011 Cuma

Hey Gidi Günler Hey



İlk geldiğinde bu videoyla heyecanlandırmıştı hepimizi.



Bugün ise bambaşka bir heyecanla; A takımla ilk maçına çıkmasını bekliyoruz.
Çok çalış çocuk, yüzümüzü kara çıkarma...



Futbolcu Röportajı Yapmak




Dün Lig TV'de Ömer Güvenç'in Guti ile yaptığı röportaj vardı. Ülkede futbolcular zaten az konuşuyor, biz de böyle şeyler bulduk mu göz kırpmadan izliyoruz tabii.

Bir şey dikkatimi çekti. Röportaj her zamanki gibi "fix" sorularla başladı. Konu Türkiye'nin futbol olarak Avrupa'nın neresinde olduğuna geldi. Buraya kadar yine iyi gidiyordu. Tamam, her Avrupa'lıdan kıyas istemek gibi bir hastalığımız var (yıllardır sorulur ve alınan cevap değişmez) ama biraz yaratıcı olun yahu. Ömer Güvenç, Guti'nin magazin basını ile derdini sordu önce. Guti de "ben sadece yaptığım iş konuşulsun istiyorum" gibisinden cevap verdi. Bunun üstünden iki dakika geçmeden Ömer Güvenç'in sorusu "İspanyol kızları mı daha güzel, Türk kızları mı?"... Tabii makara falan gitti orada konu...

Sonra düşündüm acaba ben olsam ne sorardım diye. Daha doğrusu, Guti'den neyi duymak isterdim bu aralar?

- Altyapıdan kampa katılan Muhammet hakkındaki düşünceleri?
- Orta sahada mı yoksa forvete yakın bölgede mi oynamayı sevdiği?
- Eski bir Madrid'li olarak Barcelona'nın şu aralar insanlara yaşattıklarına bakışı?
- Artık nerdeyse 2 takımın rekabetine dönüşen İspanya Ligi hakkındaki düşünceleri?
...

İki dakikada bunlar geliyor insanın aklına, düşünsek neler çıkar kimbilir. Bunları duymak, "Futbolu ne zaman bırakmayı düşünüyorsun?" sorusundan daha güzel olurdu herhalde. Ömer Güvenç'den bu saatten sonra bunları düzeltmesini beklemek belki saçmalık da, yeni yetişen muhabirler falan uymaz inşallah bu amcalara.

Magazin değil, futbolu konuşabilen. Haber değeri değil, futbol değeri olabilen sorular ve cevaplar sanırım herkesi daha çok tatmin edecektir. Nitekim Guti'nin gitar çaldığını bilmek güzel bir anektod olabilir ama muhabbet o çerçevede gittiği sürece -hatta istek şarkıya götürmek olayı- bir halta yaramıyor. Ben, Guti gibi bir futbolcudan "yararlanmak" istiyorum. Benim gibi başka insanlar da vardır kesin. Magazinin futboldan tamamen gitmesi imkansız da, futbol muhabiri olan adam magazin yapmasın bari.

fotoğraftaki çocuk da içimizi kıpır kıpır eden genco Muhammet. Şimdi Ömer Güvenç capsi koyup da ortamı bozmayayım dedim. eheh.

6 Ocak 2011 Perşembe

Bidon Oğlu Bidon


Yukarıdaki arkadaş, aşağıdaki videoda göreceğiniz tekmeyle; takımını henüz 17. dakikada 10 kişi bırakıyor ve mağlubiyete davetiye çıkarıyor. Hatırlayacağınız üzere bu arkadaş, Juve'ye geldiği ilk sezonki performansıyla Altın Bidon ödülünü kazanıyordu.

2010 Dünya Kupası çeyrek finalinde de Hollanda'ya karşı kendi kalesine gol atıp, daha sonra da takımını yalnız bırakıyordu. Portakallar da Sneijder'in golleriyle kupa dışına itiyordu Brezilya'yı. Brezilya sana minnettar Melo...

13 maçtır yenilmeyen Juve'nin kaybetmesini sağladı F. Melo Giovinco ile birlikte. Juventus da sana ne kadar teşekkür etse az Melo...He bu arada Fiorentina yönetimi de bu adamdan kazandığı 25 milyon euroya mı sevinsin, yoksa kendisinden kurtulduğuna mı? Bilemedim...

5 Ocak 2011 Çarşamba

Hoşgeldin Hocam


3 sezon önce Beşiktaş Cola Turka'yı çalıştıran Ergin Ataman, yeniden koç olarak göreve geldi. Burak Bıyıktay'ın kovulmasının ardından önümüzdeki 1.5 sezon bizimle olacak hocamız.

Burak hocaya bu zamana kadar yaptığı katkılar için teşekkür ederiz. En zor zamanlarda takımın başında bulundu ve elinden geleni yaptı. Kariyerinin geri kalanında başarılar dileriz.

Ergin Ataman da son 5 dakikada 16 sayı farktan yenilen, savunma konusunda çok büyük problemler yaşayan basketbol takımımızı ayağa kaldırabilir umarım. Yapılacak bir kaç takviyeyle bu sezonu kotaracağız artık fakat gelecek sezon ondan beklentilerimiz yüksek olacak. İnşallah bu beklentilerimizi boşa çıkarmazsın koç. Tekrar hoş geldin...


Kazım Galatasaray' da.


Volkan Yaman transferinden beri Gökhan Zan ile dozunu yükselten ve en son da Serdar Özkan' ın geldiği gün gerçekten çok kötü, çok feci bir şey yaptığımızın farkındaydım. Gerçekten çok kötü bir şey... Düşünün ki, hüviyetimiz hamaset içerisinde, kötü de olsa sürekli koşan bir Galatasaray' dı 10 yıllık külliyatımıza bakarsak. Daha da mühimi Galatasaray bir kimlikti, bir aşıydı; daha evvel başka bir aşı iziniz varsa zordu burda tutunmak...


Ama şimdi, Fenerbahçe' nin, Beşiktaş' ın yıllardır kronik sorunu olan, kağıt üzerinde potansiyelli oyuncuyu "boşta durmasın" gibisinden bir mentaliteyle ya da yetiştirememe yoksunluğundan ötürü almak...


Şöyle geriye dönün ve bakın, Galatasaray asla milyondolara Mehmet Topuz' u, parasız gelse dahi Ceyhun Eriş' i, Yusuf Şimşek' i ya da sırf bir sezon Anadolu' da iyi iş yaptı diye Uğur Boral, Veysel Cihan, Serkan Balcı yı; en kötüsü de, daha evvel büyük transferini yapıp fakat hiç mi hiç bekleneni oynamamış ama, sırf potansiyelli diye Ali Güneş' i, Burak Yılmaz' ı ya da (yine, nedense) Yusuf' u almamıştı...


Yine bu Galatasaray, yeri geldiğinde takımının orta sahasını gelecek vaad eden Mehmet Topal gibi, yine alt yapısından; kalibresiz, kötü ama en azından orta saha transferini gerektirmeyecek Mehmet Güven gibi ya da Aydın Yılmaz gibi; en olmadı ülkenin en fazla gelecek vaad "etmiş" sağ ve sol bekini yeri geldiğinde kadrosunda cüretkar bir tavırla yer verebildi... Hatta Alparslan, Barış veya Serkan Çalık transferleri dahi Galatasaray için farklı bir durum değildi. Genç oyuncuyu kendi kültürüyle geliştirip, Türk Futboluna katmak...


Ki bunları geçtim, yine bu zaman diliminde Galatasaray, yabancı transferindeki Inamoto'larını, Heinz' lerini, Lukunku'larını Kewell'lara Baros' lara, Ribery'lere döndürebilmişti...



Şimdi bakıyorumda, gün geçtikçe Galatasaray' dan kopuyoruz. Ve söylememe gerek dahi yok sanırım, en güzel örneği de Kolin Kazım'lı Serdar Özkan' lı kadromuzdur. Kim aldırıyor lan bunları?

4 Ocak 2011 Salı

Kazım Kazım? Galatasaray? Wtf?


Evet ben de bu bloga yazdığım ilk yazının çok eğlenceli olmasını dilerdim. Adnan amcalar sağolsun son zamanlarda hayatı oldukça zindan ettikleri gibi buna da el attılar.
Resmi açıklama da yapıldı ve Colin Kazım Richards Galatasaray'a transfer oldu. Hem de 3.5 yıl. Baya bildiğin 3.5 yıl yani. Gerçi şimdi Adnan Sezgin çıkıp, "Bakın biz bu sezon için 625.000 Euro'ya anlaştık, Fenerbahçe ona 1.5 Milyon Euro veriyodu, o yüzden kardayız yani" gibilerinden bir açıklama yapabilir, ben onu da bekliyorum şahsen.
Aslında Kazım'ı Fenerbahçe'ye ilk geldiği zamanlarda izlemeyi en çok seven insanların başında geliyorumdur heralde. Yetenekli bir oyuncu olduğu aşikar, fakat Misimovic'i ortada fol yok yumurta yokken disiplinsiz diye suçlayıp gönderen bir takım Kazım gibi sürekli komşularıyla kavga ettiği haberi çıkan, yedek kulübesinde sakız çiğneyip müzik dinleyen ve gece hayatına düşkün olduğu bilinen bir oyuncuyu ne yapacak, onu nasıl idare edecek? Sanırım Adnan amcalar yeni bir tez konusu vermek üzereler, tebrikler.
Neyse, umarım yanılırız, umarız Kazım sadece Fenerbahçe'deki ortamdan mutsuz olduğu için böyle arızadır vs. Umut dünyası, bedava nasıl olsa di mi?
P.s. Burdan diğer kulüplere de çağrı yapalım madem, sorunlu futbolcunuz, taraftarın gitmesini istediği, böyle yok yere para verdiğiniz futbolcunuz falan varsa gönderin bize, sizin değil bizim başımız ağrısın. Teşekkürler şimdiden.

Beşiktaş'ın Değişimine Ayak Uydurabilmek

Önce ilk yarının, ardından 2010 yılının bitimiyle beraber bolca gidenler-gelenler, olanlar-bitenler belgeseli izledik televizyonlarda. Beşiktaşla ilgili olanları hep "vay be" dedirtecek cinstendi. Sezon başında Schuster Dayı, ardından Quaresma ile 1, Guti ile 2. havaalanı kuşatması, ara transferde ise çılgınlığın devamı olarak nitelendirilen Portekizli akımı...

Herşey güzel gibi gözüküyor değil mi, bir olumsuzluk yok?

Ama benim gibi "arıza" profile sorarsanız kazın ayağı öyle değil. Şimdi diyeceksiniz ki derdin ne senin? Derdim var, var da anlatamıyorum, anlamıyorlar, belki de dünya değişti bilmiyorum.

* Murat Alaçayır - Bayram ikilisini aynı takımın sağ ve sol kanatlarında izlemiş adam Q7 - Simao ikilisine rağmen dertleniyorsa,

* 24 yıllık ömründe Sergen'den başka maestro görememiş adam Guti geldiğinde hala "ama birşeyler eksik" diyebiliyorsa,

* İlhan ve Pascal'dan sonra golcü namına bir tek keyfekeder Bobo'yu görebilmiş bir adam Almeida'nın gelişine bir yandan sevinirken bir yandan ama diyorsa...

Bu adam ben olduğum için söylemiyorum ama, haklı sebepler vardır.

Birincisi, Beşiktaş hiçbir zaman bu profilin takımı olmamıştır. Her daim daha mütevazı icraatlarla ve puan tablosunda yazandan çok daha fazlasıyla kurulmuştur zirveye ve de gönlümüze. Beşiktaş hiçbir zaman bir "Los Galakticos" kartviziti ile yer almamıştır gazete manşetlerinde. Bu popülizm, bu transferler, bu hava alanı izdihamları, bu ezer geçeriz havaları başka takımlara ait karakteristiklerdir. Beşiktaş'ın bu kimlikten uzaklaşır olmasından duyduğum endişedir bu transferlere acaba deme cüretini bana bahşeden.

Çünkü ben ve benim gibi daha niceleri, Beşiktaş'ta Necipler, Nihatlar, Metinler, Sergenler, hadi ille de yabancıysa Madidalar, Amokachiler, Bobolar, Noumalar görmeye alışıktır ve bu geleneğin böyle sürmesini ister. Beşiktaş hazıra konmaz, kendi yıldızlarını kendi yaratır. Kendi unutulmazlarını kendi belirler ve bulundukları yere kendi taşır. Beşiktaş, İngiltere'de "sir" unvanına layık görülmüş sınırlı sayıda insan evladından biri olan Les Ferdinand'dan "eski Beşiktaşlı Ferdinand" diye söz ettirebilen güçtür.

Şimdi bu değişim, bu başkalaşım yönetimden taraftara tüm camiaya sirayet etmiş durumda. Eski tevazumuz yerini, rakip taraftarı transferlerle kızdırır hale gelen şımarık zengin çocuğu hüviyetine ha kaptırdı - ha kaptıracak. Dillerde bir 17'de 17 dileği var ikinci yarı için. Bunu Beşiktaş'a güvenerek söylüyorsak eyvallah, ama ezer geçeriz, sahaya gömeriz tarzı yaklaşımlar hiç bize göre değil. Keza transfer sezonu başında sadece Quaresma'ya bile dünden razı olan bizlerin şimdi Messi, Ronaldo istekleri, hatta bunu bestelere dökmemiz bize göre olmamasından da öte normal değil.

Bu kabuk değişiminin Beşiktaş kimliğini erozyona uğratması endişesini taşırken bir yandan da Necip'i, Muhammed'i, Ali Kuçik'i, genel bir ifadeyle Beşiktaş'ın çocuklarını düşünüyorum. Kısa vadede bu transferler onların mesailerini oldukça kısaltacak olsa da, uzun vadede bu isimlerin kendilerine katacağı çok şey olacaktır, tabi almayı başarabilirlerse.

Örneğin Necip daha bir ölçülü ve dengeli oynamayı Fink'ten değil de Fernandes'den,
Muhammed arapasını, adam eksiltmeyi, frikik kullanmayı, falsoyu, oyun görüşü ya da zekası denen kavramı Tabata'dan değil de Guti'den,
İsmail, Rıdvan gibi kanat oyuncuları orta ya da asist özelliğini Holosko'dan değil de Q7 - Simao ikilisinden,
Ali Kuçik gol vuruşunu, rakip defansı yıpratmayı, çapraz koşuyu, deplase olmayı, pozisyon bilgisi ve zamanlamayı Nobre'den değil de Almeida'dan öğrenebilecek ve kendilerini geliştirebileceklerdir, işin olumlu yanı da budur.

Bu yazıdan transferlere futbolun doğruları bakımından muhalif olduğum düşüncesi uyanmaması için şunu da söylemeliyim, bu kadroyla Beşiktaş'tan en azından ligde play station futbolu bekleyebilmek mümkündür. Elinde sanatçın varsa sanat her yerde vardır ve böyle bir malzemeyle futbol sanata dönüştürülebilir. O iş de artık Dayı'nın ellerinden öper.

Bekleyip göreceğiz...

2 Ocak 2011 Pazar

Sen, Ben, Ricardo



Malum, Portekiz'den elemanları toplayıp geldi Ricardo. Karşılamayı tam izleyemedim ama her zamanki görüntüler işte.

Bu ülkenin polisine bir kez daha saygım arttı. Transferlerin açıklandığı günden beri herkes biliyor ki o gün izdiham yaşanacak. Be aklısız insan evladı; sen önceden git, ortamı hazırla. Taraftarın heyecanı + sıfır organizasyon ile her defa yaşanan şeyler yaşanmaması mümkün mü? Yönetimin ve taraftarın bu karşılama serüvenlerine diyecek bir şey yok. Böyle garip bir kültür yerleşti bu topraklara. İlk çıkaranı bulmak lazım.

Dönelim konuya. Birkaç fotoğraf var. Acayip derecede hoşuma gitti. Bizim Ricardo ev sahibi kıvamında almış "yeni çocukları". İlk fotoğraf onunla ilgili. Bir de alttakiler. Adamın kafasına huni koyan ve adamdan makas alan insanlara selam olsun. Baktıkça gülüyorum. Herif yarım devrede bizden biri gibi artık. Hani samimiyet falan. O yüzden Ricardo diyorum. Sakatlıklar da olmaz umarım. Bu kadar yıl düzenli oynamadıktan sonra normaldi, ancak ikinci yarıda devamı gelmemesi çok önemli

.

Mola


Felix Mourinho olarak 3 aydır her günümün birbiriyle yarışır derecede rezil, iğrenç, berbat olması zaten yeterince canımı sıkıyordu. Bunun da üstüne dün gece aldığım bir mesaj eklenince aslında geri kalan hayatımın sadece ilk 3 ayını geride bıraktığımı, bundan sonrasının da böyle devam edeceğini öğrendim. Aslında mesajdan sonrasını da pek hatırlamıyorum. Gözüm dönmüştü ve uyandığımda yüz üstü yatıyordum yatağımda. Anladım ki, böyle devam ettikçe uykusuzluk üzerine sağlık sorunları da yaşamaya devam edeceğim. Bu yüzden blog'a ve internet üzerindeki aktivitelerime bir süre ara veriyorum anlayacağınız. Zaten bloga bu yazıyı yazmak için internete girmiştim. Belki facebook duvarıma Buşker dün gece veya bu sabah yeni bir şeyler bile yazmış olabilir. Haberim yok.

"Bundan bana ne" derseniz de haklısınız. O yüzden alttaki nadide eseri dinleyin yeter Sadece Bay Kerahet'in haberi olsun, bloga Buşker Aşkaroğlu daha çok yazsın diye işte.

Namaste.