28 Kasım 2009 Cumartesi

Derbiden Aşşaaa Kasımpaşa



Bir derbi, 10.haftada oynandı. Hala devam ediyor etkisi. Fenerbahçe'de Galatasaray'da hala kaybediyor maçı. Aldıkları 3 puan, 0 puan hikaye. Bugünün bir kazananı var. 3 gol atan, 2 tane boş kaleye kaleciyi geçip atamayan, karşı karşıya atamayan bir Kasımpaşa. Derbinin de genelde bir kazananı. O da 2.fotoğraftaki adam.
Bu Yılmaz Vural'ı Ulusal Takım'a getirin. Bi' oldurun be arkadaş.

Size Sesleniyorum Galatasaray Teknik Heyeti


Galatasaray Türkiye ise Çanakkale'siz Türkiye'dir. Savunamaz. Galatasaray'da 1-0'a yatabilecek kapasite, teknik, yetenek yoktur. Yerleşmemiştir. 15 dakika savunma yapmaktan acizdir. Gol atarak buralara gelmiştir. Defansif mentalite yoktur. Lampard - Ballack - Essien - Deco olsa orta sahası Galatasaray'da yine 1-0'a yatamaz. Galatasaray'ın 1-0'a yatması için, skoru korumaya oynaması için 3 farklı önde olması gerekir.

Kontrollü oynamayın. Kontrollü Galatasaray, Galatasaray değildir.

Takım Olmak

Alex yoksa Fenerbahçe yok. Galatasaray Baros'u nasıl arıyor ortada.

Bir de Beşiktaş var. Holosko'su, Nihat'ı, Delgado'su yok; en formda dönemini yaşıyor. Bir şans olur, iki şans olur da; bu kadarı da şans değildir heralde.

Total futbol, tek forvet, çift ön libero zart zurt...

Önemli oyuncular da var elbet ancak takım olmak, takım oyunu oynamak daha önemli husus vesselam.

27 Kasım 2009 Cuma

Johan


"O benim yardımcım değil. Galatasaray'ın aslında 2 teknik direktörü var" diyerek övmüştü Frank, O'nu. Hamile eşi aniden rahatsızlanınca Bursa'dan Hollanda'ya gitti kıvırcık saçlı. Takımı da O'na bıraktı. Bursaspor maçında takımı Johan Neeskens yönetecek. Bakalım, Frank'siz Galatasaray'da bir değişim olacak mı?

Bunlar Rekor Olmalı


Beşiktaş ve Şampiyonlar Ligi'nin geciken analizi olacak ama tatil felan anca. Çok, çok ilginç bir hafta oldu bu hafta. Yazayım o ilginçlikleri...

- Mustafa Denizli'nin ilk Şampiyonlar Ligi galibiyeti. Turnuva bu ismi almadan önce aldığı son galibiyet ise Monaco'ya karşı idi. Avrupa Şampiyon Kulüpler kupası çeyrek final maçı.

- Manchester United, Şampiyonlar Ligi'nde evinde gol atamadı. Böyle bir maç yakın tarihte oldu mu ben hatırlamıyorum. Ligde oluyor nadiren.

- Şampiyonlar Ligi'nde oynanan 16 maçın 15'inde toplam 3 gol olmadı. 3 gol olan tek maçta Cska - Wolfsburg. İddaa'da Real Madrid maçının alt oranı en fazla kazandıran orandı.

- Beşiktaş, 2.Şampiyonlar Ligi golünü attı bu sezon. Aldığı 4 puanı da deplasmanda aldı. 2 golü de deplasmanda attı.

- Batuhan Karadeniz, Şampiyonlar Ligi kariyerinin 4.saniyesinde sarı kart gördü. Böyle bir kart görme rekoru muhtemelen yoktur.

- Old Trafford'da, Şampiyonlar Ligi'nde 2 galibiyet gören rakip takım futbolcusu olarak bir de Rüştü Reçber var. Başka da varsa Real Madrid'den Raul felan olabilir. Old Trafford'da çıktığı 3 maçta 6 gol yedi Rüştü. Kazanılan 2 maçta da gol yemedi.

- Milan 3 maçta evinde kazanamadı.

- Liverpool, sadece 2 galibiyet aldı. 2'si de Debreceni. 2'si de 1-0. Uefa'ya kaldılar.

- 2 takım şu an gruplarda 0 puana sahip. Yanılmıyorsam, Şampiyonlar Ligi tarihinde ise "sıfır çeken" 3 takım oldu.

24 Kasım 2009 Salı

FM 2010 YARDIM !!!





Bu post bir yardım çağrısıdır.

FM'de kayıtlı oyunumu açamamaktayım. Her ne kadar yedek dosyası olsa da çöpe giden sürede yaptığım transferler, kazandığım maçların gitmesine için razı olmuyor. Özellikle 29 yaşındaki Niko Kranjcar'ı Zaragoza'ya itelemem bir daha mümkün mü bilemiyorum. Hem onu alacak takımı, hem Kranjcar'ı ikna etmek zor olmuştu. Oyunu açmaya çalışınca yukarıdaki hatayı veriyor.

Dosyayı kurtarmanın bir yolu var mıdır?

23 Kasım 2009 Pazartesi

Yerli Hocalar vs Yabancı Hocalar #2





Böyle bir seriye başlamıştık ligin 4. haftası bittiğinde. Seri başlatıp yarım bırakma huyum olsa da buna devam edebilirim diye düşünüyorum. Bu kapışma hesabını şöyle yapmıştım:
5 yabancı, 12 yerli teknik adam var. Sayıda eşitlik olmadığı için "takım/hoca başına puan" hesaplayarak kapıştırıyoruz hocaları. Hoca değişikliklerinde eğer yerli gider yabancı gelir veya tam tersi olmaz ise değişiklik yapmıyoruz. Mesela Nurullah Sağlam gitti, Hakan Kutlu geldi Denizlispor'a. Puanlamada oynama yok. Onların adına.

Hugo Broos Trabzon'dan ayrılıyor ancak yine de puanları ona yazıyoruz. Henüz başka bir Hoca ile maça çıkmadı Karadeniz Takımı. Ayrıca Ankaraspor küme düştü, Jurgen Ruber ve Ankaraspor'un puanları da dahil değil artık buraya. Denizlispor'da Nurullah Sağlam dönemi bitti, Hakan Kutlu başladı. Onları da aynen devam. Tabii ilk puanlamayı 4. haftanın sonunda yapmıştık. Şimdiki değerlendirme 5. hafta ve sonrasını kapsıyor.

Hesabımıza göre:

Yabancıların puan ortalaması: 15
Yerlilerin puan ortalaması: 13


Yabancıları Frank & Christoph ikilisi uçuruyor tabii. Yerlilerin puanının yükseltmesinin ardında ise Mustafa Denizli, Tolunay Kafkas ve Ertuğrul Sağlam başrolde.

Hatta şunu belirtmek lazım ki 5-13 haftalar arasında en çok puan toplayan takım Beşiktaş(21), ardından Kayserispor(20) ve arkasında Bursaspor ve Fenerbahçe (19'ar). Galatasaray bu 8 haftalık periyotta 17 puan toplamış. Puan kayıpları devam ederse yerliler yabancı hocaları yakalayacak. Özellikle Bursaspor-Galatasaray, Fenerbahçe-Kasımpaşa maçları kritik önümüzdeki hafta. Biz de 17. Hafta sonunda değerlendirmeye devam edeceğiz.

Wigan Taraftarları





Haberi Ultras'da gördüm.

Yönetim taraftarlara jest yapıyormuş, deplasmana gelip takımlarının 9 gol yediğini gördükleri için manevi tazminat olarak bilet paraları iade edilecekmiş.

Bu biraz "özrü kabahatinden beter" gibi bir durum oldu bence. Olaya tamamen duygusal yaklaşır ve "takımın yendiğini/yenildiğini görmeye değil, onları yalnız bırakmamaya geldik" falan derdim herhalde.

Ayrıca tuttuğum takım 9 yedikten sonra neyleyim bilet parasını. Bana bilet parasını vereceklerine oyuncuların/teknik ekibin maaşlarına el koysunlar, biraz ceza kessinler daha tatmin edici.

Daha neler neler. Yönetim herhalde kendini kurtarmak için böyle bir hamle yapmış.

Neyse, bizim memleket bitti Ada'yı mı kurtaracağız.

-Gerçi 9 da çok be.- (:

Kazım'ın Kültürel Donanımı & Bizimkiler




Cumartesi günkü derbide bildiğiniz gibi Kazım hakeme "Fuck you, fuck off" tarzı bir şey dedi ve kartı gördü. Maçı izlerken "yahu buna kimse bir şey demez herhalde" diye düşündüm açıkcası. Ancak konu öyle bir yere geldi ki pek değerli yorumcularımız komiklikte tarih yazdılar.

Neymiş efendim, Kazım'ın yetiştiği kültürde o gayet normal bi' küfürmüş, hatta basit bir argoymuş. Herkes herkese dermiş bunu falan. Madem her futbolcuyu kendi değerleriyle yargılayacağız; Pascal'ın tombalasını unutmamak lazım. Avrupa-Amerika insanları bu hareketi kaldırabiliyordu belki?

O dönem insanlar çıkıp "çocuklarımız bile maçı izliyordu, onlara nasıl açıklayacağız bilemedik" diyorlardı. Aynı insanlar Emre'nin Cangele'ye yaptığı "boğaz kesme" hareketini nasıl açıkladı? Ya da Millî forma ile yaptığı "kolum girsin" hareketini?

Pascal'ın yaptığı hareketi savunacak değilim ancak olaylara aynı şekilde yaklaşılmasını istiyorum sadece bu. Kazım'ın tribünlere dönüp cinsel organını tutması kaç kere gündeme geldi, ama hiç üstüne düşülmedi; Kazım da kaçak dövüştü zaten.

Öyle 8JK yazıp boş atmakla olmuyor bu işler.

Bu ve benzeri futbolcuların kendi takımlarında bile yeri yok.

22 Kasım 2009 Pazar

Kolpa Basın, Bunu da Yazın



Önceki yazıyı "hayırlı pazarlar" diyerek bitirmiştim, blogu bugünlük Felix'e devretme kararı almıştım. (:

Ancak bir şey unutmuşum.

Sabah kahvaltı yaparken gazete okumak herkese keyif verir. Hele ki önceki akşam galibiyet gelmiş, spor sayfalarının maşetinde takımınız varsa.

Haber Türk gazetesinin spor ekinin kapağını okudunuz mu? Aynen aktaramıyorum. Ama özet bu:
Hakem Fenerbahçe'nin hakkını yedi, Beşiktaş da hakem sağ olsun kazanmış oldu.
Şu yorumun Fenerbahçe yanlısı olduğunu anlamak zor değil. Süper Kupa Finalinde Beşiktaşlıların da çok itirazı oldu, Bilica'nın durmayan eli ayağı hakkında konuşuluyordu. O maç hakkında ne yazıyordu manşetin altında?
"İki takım da maça hızlı başlamasına rağmen, ilk yarıdan gol sesi çıkmadı. İkinci 45 dakikada iki takım da daha dikkatli oynadığı için fazla gol pozisyonu olmadı. Fenerbahçe'den Bilica ile Beşiktaş'tan Bobo arasında kısa süreli bir tartışma yaşandı. Bilica, olayı yatıştırmak isteyen vatandaşı Nobre'yi iterek gergin anlar yaşanmasına neden oldu. İki futbolcu da olayların sonunda sarı kartla cezalandırıldı.

Maçın son 15 dakikasına girilirken, F.Bahçe Sivok'un elle oynaması nedeniyle penaltı kazandı. Topun başına geçen Alex, takımını 1-0 öne geçirdi. Brezilyalı yıldız, maçın uzatma dakikalarında Guiza'nın muhteşem ortasını güzel bir kafa vuruşuyla tamamlayarak farkı ikiye çıkardı: 2-0.

Maç bu skorla biterken, Fenerbahçe TFF Süper Kupa'nın sahibi oldu."***
Hmm... antu.com, fenerbahçe.org yapsa bunun anlarım. Veya tersi bir durumda bjk.com.tr, forzabesiktas.com siteleri yapsa eyvallah da:

Ayıptır ya, bu kadar yanlı taraflı olmayın. Ya ikisinde de aynı yoldan gidin, ya da hiç konusunu bile yapmayın.

Bu arada günün en güzel manşeti Fotospor'dan gelmiş, paylaşayım dedim arada.

Beşiktaş Küçük Takım, Denizli Çapsız Hoca





Maç sonucu:
Beşiktaş 3, Fenerbahçe 0 ...

Fenerbahçe bazı anlarda ortaya çıksa da genel toplamda "kazanmak" adına bir şey yapmayan takımdı. (ya da ben öyle gördüm)

Bir de herkesin ağzına doladığı geyik: "Fink-Alex" eşleşmesi. Neymiş efenim, büyük takım böyle markaj yapar mıymış?... Adam öyle bir markaj yaptı ki; golünü bile yolladı Fenerbahçe ağlarına.



Mustafa Denizli'de kötü hocaymış, çapsızmış, küçük takım gibi oynatmış.

Bu maç "dev derbi" sayılmazmış. Tabii canım, dün Beşiktaş taraftarı Kazım'ın kafasını yarmalıydı mesela, Topuz'u da gözünden şişeyle vurmalıydı. Ekrem Dağ, Santos'un üstüne gidip "Adam ol, ..... " falan demeliydi. Bunlar olsaydı Beşiktaş büyük takım, maç dev derbi olacaktı.

...

Alex'in takıma geldiği günden beri maçların %90'ında Alex'in oynamasıyla kazanan takımda bir gariplik yok da, rakibi yenmenin en "kolay" yolu bu Alex'i oynatmamak olduğunu bilen takımda gariplik var. Mustafa Hoca da küçük takım hocası işte, gitmiş adam markajı yaptırıyor. Hem de bir tane değil, birkaç tane!

Fenerbahçe futbolcu listesinden Alex'i sil, geriye kalan kadro Kayserispor, Gaziantepspor ayarında bir takım gibi kalır.

Ama Beşiktaş küçük takım işte, Mustafa Hoca da çapsız'ın teki!

Öyle olayları çirkinleştirmek yetmiyor işte bazen, komik duruma düşüyorsunuz.

Beşiktaş'ın küçük olduğu tek yer, Fenerbahçe internet sitesinde derbi hakkındaki haberin resimde, Fenerbahçe ambleminin biraz daha büyük olmasıdır. O da kişilerin kendini tatmin olması açısından yeterlidir de.

Hayırlı pazarlar herkese.