2 Nisan 2010 Cuma

Bir Eleştiriyi Kaale Almak


Kadir Çetinçalı'nın yazısındaki "büyük, kara bir balon" ifadesine takılmayacağım. Kendisinin "beyaz, sönük bir balon" olması ne kadar hoşuna giderse empati kursun. Takıldığım konu şu: "G.Saray’da devrim aslında pek uzak değil. O, sessiz, sakin, efendi haliyle, 15-20 seyircinin desteği ile fırtınalı Olimpiyat Stadı’nda, mütevazı kadrosuyla, yaşanan çok sayıda sakatlığa rağmen takımını dimdik ayakta tutan temiz yüzlü bir Türk çocuğu..." Kardeşim sen olayın ağababalarından birisini getirmişsin, olayın başına koymuşsun, şurada daha 9 ay olmamış adamı şutlama derdindesin. Yerine önerdiğin adam Abdullah Avcı.

Tamam, Abdullah Avcı iyi hoş adam da kardeşim adam Frank Rijkaard. Sen, Florya'da röportaj için gezdiğin günlerde adam Messi ile yemek yiyordu. Bugün Arda ile yemek yiyor. Devrim budur. Devrim dediğinin devamı bir gün Tugay Kerimoğlu'nun Galatasaray'ın başına geçmesi ile devam eder. 5 senedir bıkmadan, usanmadan, yorulmadan her gün bir teknik adam gönderip Abdullah Avcı getirmek ile devrim olmaz.

Rijkaard'ı balon olarak nitelendirip, yerine Abdullah Avcı'yı getiriyorsan, manşette Milan'a, Chelsea'ya yolluyorsan Ahmet Çakar Çakması olmuşsun haberin yok. O kariyerle de en fazla Serhat Ulueren olursun. Kendi kendine de İran Devrimi felan yaparsın işte...

0 yorum: