5 Ağustos 2010 Perşembe

Beşiktaş - Plzen


Beşiktaş maça bir ilk 11 ile başlıyor. Başladığı takımda Zapo - Ernst - Delgado - Holosko - Bobo - Q7 var. Sonradan Ferrari de giriyor. Tabata da. Giren ve oynayan isimlere bakınca, hatta kenardaki isimlere bakınca kim gidecek sorusunun cevabını bulamıyorsunuz. Aksine şu gidecek derken, gidecek dediğiniz bir tavşan çıkartıyor.

Maçın 3 ismi var Beşiktaş adına. Necip Uysal. Ricardo Quaresma. Hakan Arıkan.

11 Mart tarihinde yavaş yavaş ayak seslerinin geldiğini duyduğumuz Necip artık "oluyor". Çok şükür, yüzümüzü kara çıkartmadı. Yanında Ernst, bir adım önünde Guti ile çok ama çok yol alacak, öyle ki yolu başka diyarlara doğru düşecek gibi.

Ricardo nam-ı diğer Q7 futbol oynamayı özlemiş, ilgi odağı olmayı özlemiş gibi. Bir stadyumun kendisine özel davranmasının hakkını veriyor. Koşuyor. Top kaptırınca kapana kadar saldırıyor. Trivela yapıyor. Al da at ortaları kesiyor. Herşeyini veriyor. Eski günlerini hatırlamak istiyor.

Hakan ise bugün rahat maçlarından birisini çıkarttı. Nedir peki buraya getiren O'nu. Plzen'in net, netten öte bir pozisyonunu yatarak ayakları ile harika çıkartması idi. O hareket ile daha bir rahatladı Beşiktaş.

Plzen, Beşiktaş'a vurdu durdu. Tekme attı, çekti, itti. Necip'e öyle bir girdiler ki, Necip'in ayağının yerden kesilmesi kurtardı Necip'i. 11'e 11 rölanti gidiyordu maç. Q7'e kalmıştı işi çözmek. Rakip defansı hata ile çözdürdü. Beşiktaş'ta sonra gerekeni yaptı.
Holosko, bugün enfes bir gol attı. O kadar. Delgado bir gol attı. O kadar.

Taraftar, bugün enfesti. O kadardan fazla.

0 yorum: