14 Nisan 2010 Çarşamba
Lost Karakterlerinin "Sorumsuz" Rahatlığı || Top 5
4 senedir izlerim şu mereti. 4 senedir bir sürü teori, olay, bölüm karakter gördüm ama rahatlıklarına bir çözüm bulamadım arkadaş. Nasıl bu kadar sıradan görebiliyorlar her olayı yahu? 200 senedir adadalar sanki Richardus ile beraber. Onu bile sormamaları başlı başına bir uyuzluk. Şu rahatlıklardan aklıma gelenlerin 5'ini yazayım ben.
5- Gözler önünde adanın kaybolması; Gözünüzün önünde koskocaman bir karaparçası yok oluyor. Bir insan da sormuyor "lan nasıl yok oldu o ada" diye. İlla ki sahile varınca güneş yanığı olmamız lazım derdindeler. Bi' merak et. Bi' sor. Sanki çakıl taşı. İçinde insan var, öküz var, ayı var, Sawyer var... Öldü mü diye bir sor. Sorgula yahu. Copperfield bile öküz gibi ışıklarla, aynalarla yaptı onu bu nasıl kayboldu diye bi' merak et.
4- 1977'ye düşen Oceanic 6; Uçağınız 2.kez adaya iniyor. Hem de aynı adaya. 4 kişi de 1977'ye düşüyor. Bunun üzerine 4 yolcudan birisi de demiyor ki; "nasıl bu zamana geldik?", "hepimiz niye gelmedik?" Lan 2007'de uçağa binip, 1977'de iniyorsunuz. Hiç mi biriniz Back to the Future izlemedi. Bir taneniz kendinize Almanac yollamaya felan kalkar. Ama yoook "ben nasıl motor ustasıyım, doktorum lan ben tripleri, aşçı olarak kaydetmem lazım" gerginliği daha fazla. İnsan bi' okkalı söver lan en azından. Lan 30 sene geriye düşüyorsunuz.
3- Adadan kaçak arazi kapma derdindeki insanlar; Bernard'ın merkezinde olduğu bir bölüm vardı. Adam 2 sezon boyunca baktı ki, Kate bi' gün Sawyer'ın çadırında, diğer gün Jack'in çadırında, Locke her yeri patlatıyor, birileri öldürülüyor ama kimse "lan bunu kim öldürdü" diye sorgulamıyor, Koreliler önce mutfak yaptı, şimdi de tarlacılığa başladı 3 seneye domuz çiftliği de kurar, Eko bile kilise yapmaya başladı, diyerek taşlar ile "Help" yazmaya kalkışmıştı. Gariban yaşlıya da kimse yardım etmedi ya. Lan adam bi' uçak geçer, geçer de görür diye öküz gibi yazı yazmaya kalktı ama sıfır yardım geldi. Tabii Kate'in bulunduğu çadırı dikizleme daha keyifli. Sen buna yardım etmeyip, "maybaybiii" diye öküzvari ağlayan Claire için "ahanda leylek leylek lekirdek" diye kuş kovalamaya kalkıyorsun ama... Hem de neden? Göçmen kuş. Birisinin camının önüne konacak. O notu görecek. Okuyacak. Hamsi de o sırada ağaca çıkacak.
2- Adada ölü görmeye tepki vermemek; Benim favorim bu aslında. Mesela ölülerle konuşan Miles için bir şey diyemiyorum. Ama Hurley mesela. Hadi o da "dude" olduğundan neyse. Etrafta ki bir insan sormaz mı; "dalga mı geçiyorsun, adam mı seçiyorsun lan" diye. Hadi adam doğruyu söylüyor senin hakkında, insan bi' tırsar, bi' yusuflar, bi' söver lan dışarı. İyice yalama oldu ki, "müdür kimle sohbet ediyorsun, selam söyle benden öte tarafa, güneş kremi vereyim mi sıcaktır orası eheeheehe" diye devam ediyorlar. Mesela Jack'e de böyle oldu. Adam babasını gördü, kovaladı, adada gördü adamı. Koskoca omurilik cerrahı'sın sen Jack. Ölü dirilir mi? John Locke olayı da böyleydi. Adamı boğdun sen Benjamin "I always have a plan" Linus. Karşına geçmiş, sen hala "naber müdür"lerdesin.
1- I am Black Smoke ve yarıda kalan laflar; Tamam ülke olarak sobalı evlerde büyüyeniniz yok. Ama hiç mi üstünüze bir kara duman gelmedi ey Lostie'ler. Size bir duman saldırıyor. Sonrasında o duman, iyi kötü bir muhabbetiniz olan bir adamın şeklini alıyor. Siz de buna mal mal bakıyorsunuz. Sorun lan bi'; "daha yoğunlaşıp sıvı olamazken, nasıl adam tipine giriyorsun" diye. Ama yok. Bir de yarıda kalan laflar var. Tam birisi bir şey açıklayacak, arkadan sadece o lafı kesmek için diziye girmiş bir figüran "don't tell" diye çıkıyor aradan. Tutup, ağzına vuracaksın. Sonra da diyeceksin ki, "anlatmazsan Mr.Eko'nun sopasını aldım, sokarım ağzına" diye. Şu laf kesmeler ve meraksızlık olmasa 2 sezonda biter bu yapım. Birisi kesiyor, diğeri de sormuyor "niye kesiyorsun" diye.
Ohh. Rahatladım. Doc Arzt gibi patlayasınız rahatlığınızdan emi.
Etiketler:
Felix Mourinho,
Lost
0 yorum:
Yorum Gönder