27 Şubat 2009 Cuma

Allahım Sana Geliyorum!!


Daha maç izlemeye girilen mekana oturmadan gol yemek nedir bugün onu da öğretti Galatasaray. ama bu Kocaeli maçından çok farklıydı benim gözümde. O maçtan sonra da elbet bu takım turu atlar düşüncesindeydim. neyse 0-1 başladı maç. Galatasaray topa dokunamadan golü yedi. Sonrası bir soru işareti. Şampiyonluğa oynayan bir Fransız takımına 2 gol atmak düşüncesi. Neyse atak üzerine atak geliştiriyordu Galatasaray. Maçın en kritik anı ise Mehmet Topal'ın sakatlığı olmuştu. omzu çıkmıştı Topal'ın. Belki bu olay Büyük Kaptan'ın belki de 2.yarı düşündüğü Kewell hamlesini öne almıştı. Yine ataklar, iyi yerleşmiş savunmayı açma çabalarıyla uğraşıyordu başta Arda olmak üzere herkes. Neyse 41.dakika da Barış muhteşem bir çalım ile sol kanattan adamını geçiyor, ardından çevirdiği topu Baros vuracakken Meira kesiyordu. Bu kesme Arda'ya asist oluyor, adeta Bordeaux savunmasındaki futbolcunun ayağının içinden geçiyordu. PlayStation'da bu golü yesen oyuna küfür edersin. Neyse sonra Harry Kewell'ın o sol ayağına top öyle bir oturuyordu ki, D-Smart'ın yerleştirdiği örümcek kamera'ları bile alıyordu adeta. Prekazi-Monaco, Hagi-Monaco'dan sonra Kewell-Bordeaux oluyordu bir adette. Hayır çıkmaz o top oradan. Değil Rame, Van Der Sar + Cech yapsan mümkünatı yok.
Neyse 2.yarı başladı. Blanc, Traore + Vendel'i çıkarınca Bordeaux orta sahası göçtü. Bomboş sahayı Galatasaray Cassio Lincoln'ün güzel asisti ve günün sahadaki yıldızı Arda Turan ile 3'ü buluyordu. 4-5'e gidecek maç Türk işine dönüyordu. Acı çekmeden, Heyecan yaratmadan, gerilim vermeden olmayacaktı. 3-3 oldu. Zaten attıkları 3 golü savunma asisti olarak yazmalı. Neyse Galatasaray yüklendikçe yükleniyor, herkes yazık oldu lan, ya olacak iş mi şu laflarını söylüyor, kimileri uğur deniyor, kimileri benim gibi dua ediyordu. O kadar dua ettim ki gol olsun diye, Adnan Hoca, işte Allah'ın varlığı diye beni gösterebilirdi. 13.kornerini kullanan Galatasaray sonunda Sabri ile ne varsa vuruyor, top ağlarla buluştuğu anda kimin ne yaptığından kimsenin haberi olmuyordu. Hayır üzerimde olan formanın elimde ne işi vardı bilmiyorum, hatırlamıyorum. Maçı yine Türk taktiği ile kazandı Galatasaray. Ruh, İnanç, Sistem, Taktik ne varsa sahadaydı. Bıraksalar Haldun Üstünel'de inecekti sahaya ama olmadı. Ama o 66 numaralı insan, yarı tanrı adeta. 92.dakikada top kornere çıkmasın diye gösterdiği o çabayı insan anatomisi ile ilişkilendirecek adama Harry Kewell'in aldığı örümcekleri vereceğim.

Özetle; Ne maçtı be! Bir Fransız takımına 4 gol atabilme. Hem de Bordeaux'a. Tek dikkat çekilecek nokta ise Galatasaray Savunması! Onu da sonra yazarım. Bugünlük böyle.

1 yorum:

Angélique dedi ki...

Dakikalar çabuk geçsin artık, geçerken de bir iki gol daha atalım derken 3.golü yedik ya inme indi, bir daha o koltuktan başka yere kıpırdayamacağım filan zannettim. 83. dkdan 93'e kadar saniye aralıksız dua ettim sanırsam.Hatta öyle bi' tırs çivit olmuşum ki Sabri gol attığında babamla sarılıp ağlaşırken bile duaya devam ediyordum.Futbolcusuyla,oyunuyla,taraftarıyla resmen Türk işi oldu olay.Bi' kere de kolay olsun diyeceğim ama bunun da tadı başka bee :P
Bu arada maç sonrası röportajlarda dünün gerçek hero'su Arda'nın Skibbe ve Burak Hocaya teşekkürü, Büyük Kaptan'ın mütevazı ve 2000 gs günlerini hatırlatan konuşmasıyla içimdeki duygu yoğunluğu patlama noktasına ulaştı.Söylemeden geçemezdim.
Sonuç olarak helal aslanlarımıza!Ölümüne Galatasaray, ölümüne Daddy cool diyorum başka da birşey diyemiyorum.
(Heriiiiiiiiiii ay lav yu!)