4 Ekim 2010 Pazartesi

Güneşin Zaptı Yakın!

İnsan kendi başınayken ve kendi monoton dünyasında dahi sorunlarla cebelleşirken yaşantısında meydana gelen birtakım değişikliklere uyum sağlayabilinceye dek, bir değişim ya da uyum sürecinin içinde bulur kendini. Muhatabı olduğumuz ferdi değişimler bile adaptasyon için belli bir süreç gerektirirken, futbol gibi kollektif bir takım oyununda bu değişimin hemen olup bitivermesini beklemek en yumuşak tabirle hayalciliktir.

Belki de Bursa'nın sürpriz şampiyonluğundan sonra üç büyüklerin takkeyi önüne koyup düşünmesindendir; bilinmez, futbolumuzda bir değişim sürecinin başladığı apaçıktır. Özellikle büyük takımlar yıllar yılı sürdürdükleri hegamonyayı artık sürdüremeyebileceklerini düşünmüş olacaklar ki, idareten alınan önlemlerden daha 'köklü' revizyonlara giriştiler. Bu revizyondan nasibini en keskin biçimde alan takım ise hiç şüphesiz Beşiktaş'tı. Öyle ki bu takım, sezon başından itibaren hepimize Schuster'in Beşiktaş'ı dedirtti.

Tabi ki Beşiktaş'ın bu kabuk değiştirişinde kalburüstü oyuncu kadrosunun da payı büyüktü. Ancak özellikle ayağa pasa dayalı oyun ve önde kurulan defans anlayışı ülkemiz için görülmüş şey değildi. Garipsediğimiz bu durum, her puan kaybından sonra ülkemiz ulemaları için on numara eleştirel malzeme olup çıkıverdi. Oysa aynı takım ulemanın bizi eleştirirken örnek gösterdiği Barca, United gibi örnekler tam olarak bu felsefe ile yıllar yılı tutunmuşlardı devler sahnesinde.

Yıllar sonra ilk defa bir Kadıköy deplasmanında 70 dakika rakibini mahkum eden, rakibinin iki katı pas ve topla oynama yüzdesiyle oynayan bir Beşiktaş, bahsettiklerimizin istatistiğe dökülmüş haliydi. Aynı şekilde Viyana deplasmanındaki Beşiktaş da yıllar sonra Vikingur gibi antrenman takımlarını saymazsak, Avrupa'da güven verdi taraftarına. Esas güzel olan, rotasyondan hangi oyuncu nasibini alırsa alsın yerine oynayanın aynı vazifeyi yapabilmesiydi. Hatta zaman zaman Fabian'ın Gutileşmesi, Deli İbo'nun sağbek oynaması bu örneklemenin en ekstra hadiseleriydi.

Schuster'in Beşiktaş'ı, yorgunluk, biraz becer eksikliği ve tutukluk, biraz şanssızlık ve skora direk etki eden hakem hatalarıyla dün Trabzon deplasmanında kaybettikten saatler sonra yazılan bu satırlarda verilmek istenen bir mesaj varsa o da şudur: Değişim bile sancılı ve sabırlı bekleyişler gerektirirken, Schuster'in Beşiktaş'ta yapmaya çalıştığı devrim, sancı ve sabırdan daha fazlasına borçlu çıkartır Beşiktaş taraftarını. Dünkü yenilgi de dahil olmak üzere bir an bile umutsuzluğa sevk etmedi bizi bu takım. 2-0 geride ve son dakikadayken depar atan bir takımımız, vakit geçirmek için sahaya giren martıyı bile dışarı atıp uçanı kaçanı affetmeyeceği mesajını veren bir yıldızımız, hocamız, sistemimiz herşey müsait. Tek gereken şey, temeli atılan bu bina için hazırlanacak zemin. Bu zeminin adı biraz sabır, biraz tahammül. Kuvvetle muhtemel sonumuzun adı ise zafer.

Herkes, en azından her kartal müsterih olsun hocam.

Güzel günler göreceğiz, güneşli günler...

0 yorum: