1 Eylül 2010 Çarşamba

Quod Me Nutrit Me Destruit *


31 Ağustos 2010 Tarihi Galatasaray için zaten kader olacaktı ama resmi siteye dikkatli bakanlar, baktıklarının arkasını görenler için kaderden öte olduğunu görmüşlerdir. 31 Ağustos'un öncesi ve sonrasına bakmakta da fayda var bu kader için.

Öncesinde ne vardı? Rijkaard'ın gitmesi mesele idi. Muhtemelen; Adnan biraderler, Galatasaray orta sahasının Ayhan - Mustafa - Barış - Cana 4'lüsü ile rahat rahat gideceğini düşündüler. Hatta Elano satıp, yerine bir isimle işi bitirme tarafındalardı. Ama olmadı. Galatasaray tepe taklak oldu. O kadar tepe taklak oldu ki, Es-Es maçı transfere para harcama ile Rijkaard sonrası Galatasaray yapılandırması arasında bir köprü bile oldu. Bu bir gerçek. Arda için de her zaman olduğu gibi mevzuular türedi. Otobüse binmese dert oldu. Otobüsten inse dert oldu. Oldu, bitti. Galatasaray ise köprüden önce son çıkışta ligde kendisini kurtarabilecek 2 anadolu takımından birisi ile oynayarak kurtardı kendisini. Ya Bursa'yı yenecekti, ki evinde yenildi, ya da 2 senedir yenemediği Es-Es'i. Es-Es'i yendi. 3 tane attı. Arda - taraftar barıştı. Takım oldukça güzel sevindi.

Sıra yönetime geldi. Rijkaard - Yönetim meselesi büyüdü. Büyütüldü. Transfer yapılmamasından, sakat adamın yerine kullanacak adamı olmamasına kadar her şeyi Rijkaard'a bağlayan, hatta Rijkaard'ın uçkuruna bağlayanlar yüzünden "Rijkaard gitsin"cilerin sesi yükseldi. Yönetim 3 - 0 Rijkaard idi. Ama Lviv maçı durumu 4-0'a getirecekken bir anda Rijkaard savunmadan hücuma çıkarak durumu 4-3 yaptı. Açıklamalarını biliyoruz. Es-Es maçı ile 5-3 yaptı. Yönetim ise Misimovic ve Insua ile 5-5 yaptı durumu. Ama golleri ofsayt. Bayrağın kalkıp kalkmadığını daha sonra göreceğiz. Ofsayt olma sebebi ise Galatasaray'ı 4-3-3'ten, kağıt üzerinde 4-2-3-1, saha üzerinde 4-2-1-3'e çevirilmesi oldu. Ofsayt mı, aslında aynı hiza mı, çizgi mi yamuk göreceğiz. Galatasaray'ın 1 senedir aradığı, rakibe basan ve 5-10 m önüne pas atabilen adam hala alınmadı. Ofsayt pozisyonu 2 ise bu.

31 Ağustos'tan sonrasına gelelim. Arda Turan takımı deplasmanda kurtardı. Sesleri biraz kesti. Ama futbol meselesi olmadığından Arda'nın derdi Arda'nın kurtulması gerekiyordu. Resmi Sitede yayınlanan Arda haberi Arda imajı için bir altın hatta elmastı. Eski Başkan Faruk Süren de dahil olmak üzere; "Arda'ya teklif yok, Arda'ya kim 10 Milyon verir" cümlelerini kuranlara karşı Arda'nın bir yetenek olduğu, Uefa Şampiyonu tarafından istendiği, hem de 11 Milyon Euro ettiği gösterildi. Hatta bu sezon gelen Q7, Niang, Stoch, Misimovic'ten en az 3-4 Milyon Euro daha fazla ettiği vurgulandı. Yoksa, "teklif geldi vemedik" değil olay. Her şey normale hatta iyiye döndü ama sonrası yok.

Arda'nın 11 Milyon Euro ettiği malum. Küçük Abi'ler tayfasının sözüne, gazına gelip; "Sen Misimovic'ten daha fazla ediyorsun, yıldızlık senin hakkın, ipleri sen eline al, takımın 10 numarası sırtında, sahada da 10 numara ol. O kadar para ediyor, koşmuyor, bir topuk pası atıyor ve taraftar hemen O'na bağırıyor. İpleri eline al." cümlelerini duyması ve bu cümlelerin özümsetilmesi çok yaşanmış bir hikaye. Yeni Galatasaray sisteminde, ki Misimovic ile yeni bir sistem olacak, Arda'nın kanatlara gideceği çok açık. Misimovic ve Arda'nın beraber performansını daha da arttıracağı malum. Ama Arda'nın Lincoln döneminde olanlar da hala hafızalarda. Gelenin de bir Lincoln olmadığı da ortada. En azından saha dışında. Başlıktaki sözün uyduğu yer aslında Arda'nın durumu.

Galatasaray için 31 Ağustos bu sezonun "milat"ıdır. İyi - kötü zaman gösterir. Hoş, bu durumdan daha kötüsü olamazdı zaten.

*: Beni besleyen şey, beni yok eder.

0 yorum: