30 Ağustos 2010 Pazartesi

Sinirlendiğim Futbol Yorumları


Evde bol bol televizyon izlerken deliriyorum. Ciddi anlamda elimdeki kumandayı televizyona, özellikle; "gargamel - jöle - manav ve bakın eğer yorumcuysa ki yorumcu görünüyor" grubunu gördüğümde fırlatasım geliyor. Neyse, 2-3 futbol argümanı üzerinde dönen cümleleri görünce, en sivrisinin bile, en bilmiş görüneninin bile bir şey söylemediğini daha bir gördüm. Keşke herkes görse. Neyse şu yorumları bir - iki tanesini yazayım ben.

İyi takımı babam bile şampiyon yapar. Kötü takımı yapsana: Evet. Bu argümanı sunan adama en hafifinden "sen salak mısın?" sorusunu sorup, korner direğini söküp dalacaksın. Acımayacaksın. Bre deveci armutu. Sen, hiç kötü futbolculara sahip bir takımın şampiyon olduğunu gördün mü? Hayır. En kötü kaliteye sahip şampiyon kim dersiniz. 2001-2002 Galatasaray'ıdır muhtemelen. Kim var? Hasan Şaş. 2002'nin efsanesi. Bülent Korkmaz. Arif Erdem. Serkan Aykut. Sergen Yalçın. Suat Kaya. Ergün Penbe. O sezon için iyi bir Ayhan Akman. Nereden baksan Dünya Kupası'nın ilk 11'inde forma giyen 5-6 futbolcu. Kalede Mondragon. Kaliteli bir kadro. Etrafına yerleştirilmiş nispeten kalitesiz futbolcular. Ee abi. Kalitesiz kadro mu bu? Eski kadrolara göre evet. Ama lige göre gayet kaliteli. İyi takım şampiyon olur. Amaç iyi kadroyu kurabilmek. Kötü takımla başarı gelir mi? Günlük evet. Yarın yok. Galatasaray 96-00 kadrosu ligin en efsane kadrosuydu. Söylesene Terim'e "herkes şampiyon yapar o takımı" diye. Söyle bunu. Bu argümanı savunan adamın Ulusal Takımlara teknik direktör gelmesine karşı bir hareketi de olamaz mesela. Brezilya'nın, Arjantin'in, Hollanda'nın, İspanya'nın başında neden teknik direktör var ? İyi takımlar şampiyon olur da, olsunlar bakalım hocasız. Dünya Kupası'nda kaç iyi kadro vardı? Kaç şampiyon çıktı? Neden Ulusal takımlarda hocalar var? Babanın teknik direktör olarak şampiyon olması değil mesele. Babanın teknik direktör olabilmesi o takıma mesele. Olsun o takıma teknik adam. Ya da sen ol. Delirdim yahu.

Zaten kampa da girmemişler, maç günü gitmişler deplasmana; Bunu diyen adama daha merhametsiz olma taraftarıyım. Direk olarak takım otobüsü fırlatacaksın bunlara. Bunu diyen adamın futbolu 2000 yılını görmemiştir. 90'larda oynayanı bile tek tüktür. 2010 yılındayız. Barcelona'nın Santiago Barnebau deplasmanına maç günü gidip, kamp yapmadan maça çıkıp 2-0 kazandığı bir futbol yılındayız yani. Ne kampı? Kamp mı var? Profesyonel hayat var. Futbolcuya kendi hayatını yaşama imkanı veriliyor. Sosyal hayat veriliyor. Aaaaa.!!!!!11bir.

Şimdilik bu 2'si yeter. Sinirlendim yazarken bile. Fotoğraf da ekranda Markus Merk'i gördüm ondan öyle.

0 yorum: