Bir maç düşünün, en önemli, en etkili, en fazla alkışı hakeden tarafı seyirciler. Bir yayın düşünün, spikerin anlatımı yüzünden taraftarın sesinin 10'da 1'ini bile duyurmayan bir anlayış. Bir spiker düşünün, konuşmadığı her saniyenin aslında maçın en güzel anları olduğu bir anlatım.
Maçın özeti buydu. Ekran başında izleyenler, o gün orada bulunan 35000 şanslı insan kadar şanslı olamayacaklarını bir kez daha farketti. Çünkü tribündeki seslerin kısıldığını, görüntülerin maçın 93.dakikasında verilmeye başlandığını anladı. Nedeninin ise o an ekranlarda maç anlatan adamın "Alman Ernst" diye 28 kere haykırmasıydı. Sanki "Limasollu Naci". "İbrahim Üzülmez'in önünde saygıyla eğ.. bekliyorum" demesiydi çünkü. Susuyorum demesiyle konuşması arasında geçen sürenin 10 saniye kadar olmasıydı. 50.dakikada "Herşey mükemmel, Ferguson dizlerini dövüyor" derken 80'de "Beşiktaş bugün, tenisteki terimle bahsedeyim isterseniz, çok basit hata yaptı" şeklinde yan çizmesi, 75'de Yusuf'u öve öve bitiremezken, 85'te kamuoyunun önüne yollaması ayıptı, yazıktı, terbiyesizceydi.
"Hani bu kez şans bizim elimizden tutacaktı" dediği anları ise unutamam. 70'lerin küçük türkücüleri filmlerinden bir sahne, önünde klavyesi ile 2 notaya 15 kelime sığdırabilen Arif Susam'dan bir şarkı sözü gibi. Utanmasa golden sonra "yeme diyemediiim" diye haykıracaktı. Hayır o değil, krampon fırlatan Beckham değildi ki. Sir Alex'ti. Adamın kaşını yarmıştı. Forlan'a da yapmıştı hatta. Bu adamın şifresi adında ve soyadında gizli. Normal olamaz.
0 yorum:
Yorum Gönder