Galatasaray mazoşizmi, kazanılacak, rahatlıkla galip gelinebilinecek bir maçı son dakikalarda zorla çevirmeye çalışmaya, ideal kadro yerine yedeklerle başlayıp, sonradan as kadroyla birşeyler yapmaya, maçı rölantide götürüp yumurta kapıya dayanınca maçı almaya, izleyicisinin nüfüs kağıdındaki yaşı ile maç bitiminden sonraki bedensel yaşının arasında dağlar kadar fark olmasını sağlayan bir olaydır ve yıllardır Derwall'den beri süregelen bir olgudur. Zevk yaparak Galatasaray zafer kazanmamıştır. İlla ki acı olacaktır. Derwall, modern Galatasaray'ı yarattıysa bu mazoşizmi de yaratmıştır.
Derwall ile başladı bu olay dedik, onu yazalım ilk olarak. 14 sene sonra gelen şampiyonluk malum. Son maçın son saniyelerinin tedirginliği ile başladı herşey. 2-0 Galatasaray önde. Gol yiyor. 2-1. 2-2 olsa Beşiktaş şampiyon olacak. Bir hayat kadar uzun 2.yarı. Zorla biten bir maç ve gelen Şampiyonluk.
Denizli ile devam etti. Neutechel Xamax maçı malum. 3-0'a 5-0. İlk yarısı 1-0'ken hemde. Sonrası ise Monaco maçı. Arsene Wenger Monaco'su. İlk maç 1-0 deplasmanda kazanılmış. 2.maç Galatasaray'ın sahasında. Sözde. Prekazi, Bulgaristan'dan vuruyor, top Almanya'dan gol oluyor. Concorde'dan bile hızlı top. Sonrası mı? Galatasaray yiyor tabi bir tane daha. 1-1. Monaco atarsa onlar tur atlayacak. Son 10 dakika boyunca maç Galatasaray ceza sahasında. Bülent Korkmaz daha genç yetenek. Zorla biten bir maç daha.
Terim ise zirve yaptı. Bir Athletic Bilbao maçı. Hagi 90+2. Bir Hertha Berlin maçı. İlk yarı 1-0. Maç 1-4. Umutların son maçı Milan. Dk. 87 1-2. Dk.90 3-2. Daha arada Hagi'nin 88.dakikasına 2-1 girilen bir İstanbulspor maçında İnönü'de attığı 2 golle 3-2 gelen maç. Uefa finali tabi. 10 kişi kalmak hem de uzatmada. Taffarel'in mucizesi. Penaltılar. Terim'de de hiç eksilmedi bu mazoşizm.
Luce geldi. 2-0'dan 3-2 Real Madrid. Yine 2-0, 2-2 ve Capone 3-2 olan bir Monaco. Ertesi sene ligde son haftalarda deplasmanda berabere kalıp aynı hafta Fenerbahçe mucizevi şekilde evinde berabere kalması ile gelen şampiyonluk ve tabii ki de Radu Niculescu.
Zirvesi ise Gerets. 7 son dakika golü. Birisi 33.hafta, İnönü, 92.56'da hemde. Peşinden bir 16 dakika işkencesi. Bir ömür, ömür.
Kalli ise fanteziye dönüştürmüştü artık işi. Ön libero Servet felan. İ.B.B maçı 2-1-6'ya dönen sistem ve 2-0'dan 2-2'ye gelen maç. Fenerbahçe 9 kişi iken 90+3'te gelen Ümit Karan golü. Son 6 hafta teknik direktörsüz maça çıkmak. Yine bir Fenerbahçe derbisi. Maldonado biraz hafifletse de orada da aynı durum. Aynı şekilde bir şampiyonluk.
Bülent Korkmaz'ın ilk maçı Bordeaux. 1-0 yenik başlamadan oynayamama. Sabri'nin kurtarıcılığı. Peşinden Hamburg. Bu kez ağır oldu sonuç ama...
Son olarak Frank Rijkaard. Tobol ile başladı bakalım. Arda ve Baros'u koyup kafadan kopartmak yerine o da sonradan maçı çevirdi. Netanya'da anlamsız bir gol yediler. Sonra çevirdiler. Antep maçında da Barış'ı 3-1'den sonra hemen almayıp, 3-2'den sonra alarak bu ekolu sürdüreceğini gösterdi.
Artık bir isteğimiz var bu konuda. Biraz da bize acıyın. Hani kendinize acımıyorsanız.
0 yorum:
Yorum Gönder