1 Aralık 2010 Çarşamba

Derbi, Fernandes, Almeida, Spurs [Özet Geç!]




Baştan diyeyim, şu yazıyı sırf kendim için yazıyorum adeta. Taşınma işleri falan uzak kaldık zaten. İnterneti bağlatırken telekomdan, taşeronlardan ve komşulardan yediğimiz kazıklar yüzünden bayağı da geciktik. Eh, futbol gündemi üzerine her şeyi internettten takip ettiğim için bayağı uzak kaldım. İnceden özet geçip kendi kafamı da toparlayayım diyorum.

not: fotoyu merak edenler direk son paragrafa geçebilir.

Geçtiğimiz günlerde yazarımız Doruk'un "duaları" :) ile sahaya çıkan takım Galatasaray'ı yendi. Açık konuşmak gerekirse "yenmeyi dövüyorlar" denilen Galatasaray'dan değil de, maçın durumundan dolayı çekiniyordum. Sami Yen'den uzun zamandır kazanmayışımız, Hagi'nin ilk derbisindeki olumlu sinyaller, Sami Yen'e veda'nın psikolojisi falan. Yani direkt değil de, yan etkenler maçı Galatasaray'a götürecek gibiydi. Ancak olmadı. Dayı'nın geçmişe nazaran daha sağlamcı anlayışı, Galatasaray'ın yeteneksiz ayakları birleşince böyle sonuç çıktı. Açıkcası ileri üçlüsünün Tabata-Nobre-Holosko olduğu takımdan daha iyi şeyler beklemezdim de. Ancak Holosko'nun penaltı yaptırışı (ali turan effect) ve Nobre'nin "atabileceği" gol birleşince galibiyet olağan tabii. Cenk o golü yemeyebilirdi, ancak maç sonu açıklamaları gönlümüzü aldı. Guti de güzel adam işte. İnsanın derdini kederini alıp götürüyor. Bakıyorsun o sahiplenme, mücadele ve gözlerindeki ışık. Ne oyun kalıyor geriye ne de başka bir şey.

Transfer dönemi açılmadan ortalık hareketlendi. İlk gözdemiz Manuel Fernandes. Şimdi bu adam Fink ve Tabata'dan kurtarabilir takımı. Yabancı kontenjanı anlamında da öyle, sahaya çıkış açısından da öyle. Gerektiğinde Guti'yi öne koymayı sağlar, gerektiğinde Ernst'i geriye koymayı sağlar. Benim için önemlisi Necip ve Onur. Kısaca; Tabata ve Fink ikilisi giderse tam anlamıyla "oluru" var derim bu transferin. Zaten kiralık geleceği söyleniyor. Bekleyelim görelim.

İkinci aday Hugo Almeida. Bir anda bizim adımız geçti. Diğer tarafta Mourinho'nun istediği söyleniyor. Transfere "Bobo" olarak bakıyorum. Ya sakatlığı futbol hayatını etkileyecek cinsten ya da sözleşmesi bitiyor, uzatmalara giderken böyle şeyler oynanıyor. Yanılmıyorsam Bobo'nun menajeri Figer'di. Her türlü oyuna açık yani ortam. Yoksa yabancı bolluğunda iki adet yabancı santrafor fazla gibi. Nitekim biz olaya "vardır dayı'nın bir bildiği" diye bakmaya devam edelim şimdilik. Geçen transfer döneminde geçmişe oranla "akıllı davranan" yönetim istikrarlı giderse sevinirim.

Şöyle ağzımızın tadıyla izleyelim takımı. Fatih Tekke konusu garip ve karışık. Aslında Dayı'nın seveceği tipte bir futbolcuydu, ama karakter olarak sevişemediler sanırım. "Schuster Haklı-Fatih Haklı" konusuna hiç gerek yok. Her oyuncuya göre Hoca gelmeyeceğine göre, bu "kayıp"lara eyvallah diyeceğiz. Yarın öbür gün Fatih'i de aramayalım da, başka bir şey istemem. Hem bu yolda Ali Kuçik'in önü de açılır mı az daha? En azından son 15 dakikada Ali girer. İyidir. Sivok ve Rıdvan tam olarak dönsünler. Ersan çıkışına devam etsin. Quaresma Başkan kendine daha iyi baksın.

Tottenham iyi gidiyor. Şampiyonlar Ligi zaten ortada. Son olarak Liverpool'u da son anlarda zorlayarak olsa da yendik. Van der Vaart'ın uyum süreci şaşırtıcı derecede kısa. İçime sinmeyen şeyler olsa da seviyoruz hacı işte. Bizim köyün gençleri de sevinsin az. Önce Arsenal derbisi, ardından Liverpool. Orada da transfer hareketliliği başladı. Geçen isimlerden biri Adebayor. Aman Redknapp, onu da yapma. Aman yani. VDV sevemediğim oyunculardandı, anca ısındım. Bir de Adebayor ile uğraştırma gözünü seveyim. Şöyle Dzeko falan olsa.

Fotoğrafa gelince. Baba ve oğul Busquets'ler. Babasını boşver şimdi de, evlat Busquets şaşırtıyor beni. Adama başlarda "bu ne len ehehe" diye baktık, çatır çutur veriyor ayarı. Son olarak derbideki oyunuyla göt etti bizi sağ olsun. 5-0 da iyidir he. Şiştt, n'aber Madrid?

Sevindirecek tüm maçlar sevindirdi bizi sağ olsun çocuklar. Yola devam. "La Vittoria Sara Nostra" diyerek duygusal-gazlı bir kapanış yapayım diyorum.

0 yorum: