6 Ekim 2009 Salı

Daddy Cool Romantizmi


2000 yılının Nisan 6'sı idi. Galatasaray'ın kupa finali ile önündeki tek engel, hırslı, genç, geleceğin yıldızlarının kadrosu olarak gösterilen Leeds United idi. Leeds'in en önemli silahı, 10 numarası, süper solağı Harry Kewell idi. Sahaya, arkasında ellerindeki kalkanlarını kaldırmış polislerin fonunda şaşkınlıkla çıkıyordu. Reklam panolarının üzerinde koca kafalı bir çocuk, elinde topu ile maç boyunca bir kendi takımının 10 numarasını, bir rakibinin 10 numarasını izlemesi eşliğinde sahada performans gösteren Kewell, takımının 2-0 mağlup olmasını engelliyemiyordu. Bilemezdi ki, o gün taca çıkan topu kendisine atan koca kafalı çocuk yüzünden, yıllar sonra sol kanat oyunculuğından çıkıp, sağ kanata geçecekti. 2.maçta da Hagi'nin penaltısı ve Hakan'ın golünden sonra sinirlerine hakim olamayıp oyundan atılıyor ve Terim'in ifadesiyle; " Zaten o atılınca rahatladık. Maç tamamen onun atılmasıyla koptu" şeklinde evine dönüyordu. O maçta da, yıllar sonra teknik direktörü olacak adamla sürekli karşı karşıya geliyor, rakibinin kendisi gibi genç yıldız adayına yaptığı el hareketi yıllar sonra farkediliyordu.

O, Leeds'ten Liverpool'a geçiyor sakatlıklara rağmen Milan Baros ile beraber 2005'te Şampiyonlar Ligi Finaline çıkıyordu. Hep, fantezi futbolların, kurulan kadroların, sol ayakla top oynayanların, sol kanatı idi İngiltere'yi takip edenler veya etmeyenler için. 2007'de bir kez daha Şampiyonlar Ligi finali oynadı. Bu kez Kaka'ya takıldı.

2008'in yazında uzun saçlı, genç bir yönetici, belki Arda gidecek diye, belki izlediği İngitere lig maçlarından dolayı hayranlığından, belki Murat Kosova ismini güzel telaffuz ediyor diye, belki Hagi'den sonra soluyla bir adam topa vursun diye, belki sürekli oynadığı CM - FM'lerde takımına hep getirdiğinden, belki izlediği 2005 finalinin hücum hattına iç geçirdiğinden, belki de sadece Galatasaray forması yakışır bunun üzerinde diye Avustralya'lıyı getirdi. Arda Turan'ın sol kanat oynadığı zamanları saymazsak, uzun zamandır sol kanat görmeyen bünyelere, hemde safkan bir sol kanat görmek şaşkınlık verici idi. Harry Kewell'dı yahu adam. Hep ekranlarda izlediğimiz, iç geçirdiğimiz adamdı bu neticesinde.

Geldi, Almanya'da süper kupa finaline çıktı. Koştu, koştu, koştu, sıçradı, vurdu. Gol attı. Yaklaşık 10 saniye sürmedi golle buluşması yeni forması ile. Şu tabloyu gördükten sonra bir insan neden sevinmesin ki... Bir kanat oyuncusu, ters taraftan içeri kat ederek topa vuruyordu. Hemde ilk saniyelerinde bunu gol olarak yapıyordu. Peşinden, Sabri Sarıoğlu'nun yıllardır yapamadığı kanat atağını 20 dakikalık performansı ile yaparak, asistini de yapıyordu. İlk lig maçında da aynısını yapıyordu yine.

Topa vuruşu, orta keserken vücudunun aldığı şekil, top kontrolü, saha içerisindeki tavırları, ön direğe koşuları hatta Olympiakos maçında rakibe çektiği "Oooo come on, fuck off"u bile farklıydı. Tam futbolun profesyoneliydi yani her haliyle. Liverpool görüp, 2 final oynayıp, o kadar ağır sakatlığa rağmen buraya yatmaya gelmemesi bile yetiyordu aslında. Herşeyini vererek oynuyordu adam.

Hamburg gibi, Uefa kupası çeyrek finale çıkma maçında 2 maçta toplam 135 dakika stoper oynaması bile hala tüyleri diken diken eden cinstendi. Hele bu stoper oynama isteğini ilk maçta kendisi istemesi, anlatılamazdı. Galatasaray taraftarının kendisine armağanı olan Daddy Cool'da olduğu gibi "He's crazy like a fool" tam ilk maçtaki hareketiydi. Hele Sabri'nin yaptığı bir faulden sonra "Sabri bu kadar, faul yaptığı adam bu kadar, nasıl düşebilir" tarzındaki ifadesi ile bile yardırıyordu o an. Harry Kewell'ın bu yaptığını Avustralya'lılar bile şaşkınlıkla karşıladı ki, Temmuz ayında bile hala FourFourTwo Australia sayısında kapak Harry'nin Türkiye'de stoper oynaması idi.

Geldiğinden beri 1 seneyi devirdi. Oynadığı oyuna bakarsak hani Kewell değil, James olsa ilk 11'de felan düşünmezdik. Onun sahada bir şekilde var olması bile yetiyor aslında. Koskoca maç boyunca tutup adam gibi bir orta açması bile yıllardır göremediğimiz şeyi izleyen bizlere mutluluk veriyor be. Onun kanat bindirmelerini felan izlemeyi beklemiyorum. Çok çok iyi oynamasını felan da beklemiyorum. Sahaya çıkıp, işini yapsın yeter. Hatta kendi açımdan söyleyim; Galatasaray'dan gittiği zaman Galatasaray kariyeri sadece Beşiktaş maçında Milan Baros'a indirdiği toptan veya Ulrich Rame'yi emekliye ayırdığı golden ibaret olsaydı bile yine onu izlemiş olmanın verdiği keyif başka olacaktı. İşte Kewell'ın romantizmi bu belki de. Koskoca yazı, şu duyguyu açıklamak için.

Bir gün oğlum olursa, önce bu adamın Liverpool'da oynadığı 2-3 maçı izleteceğim. Peşinden Hamburg maçının 2.yarısının tamamını izleteceğim. İzlesin ki, ileride yabancı bir futbolcuya yıldız demeden önce 2 kez düşünsün.

4 yorum:

Gökhan Alpdoğan dedi ki...

Gerçekten çok güzel bir yazı.

Gerek font rengi, gerek link rengi, gerekse yazı büyüklüğü olarak sonuna kadar amiyane tabirle eşşek gibi okutuyor.

Anlatım da bir hayli güzel.

Tebrik ederim.

Barış Eken dedi ki...

ya kusura bakmayın yazıyla cok alakasız olcak ama golun basında sabri tacı saha icinden mi kullanıo ??? :S

felix mourinho dedi ki...

ona ilk izlediğimde bende takılmıştım. o gördüğün çizgi sahanın tamamen bittiği yer. sabri'nin taç attığı yerde aslında taç çizgisi var. görüntü kalitesinden dolayı çizgi görünmemekte. yoksa sabri bile olsa tacı 2.5m içeriden atmaz.

Angélique dedi ki...

çok güzel bir yazı olmuş.eline,emeğine,yüreğine sağlık :) kesinlikle hissettiklerimi(zi) anlatıyor, tabi yazıya dökülebilecek kısmını.çünkü bütününü anlatmaya kalksan olmaz, tarifsiz bi duygu gerçekten.

-O'nun yeri apayrı ve hep öyle kalacak