3 Haziran 2010 Perşembe

Mustafa Denizli, Arma'nın Sana Yakıştığı Gibi





Kal orada. Ne bileyim... Tesislerde sen ol, basın mensuplarıyla sohbet et arada, altyapıdaki çocukları izle, A takıma gençleri davet et. Arada kehanet at ortaya bomba misali, "Beşiktaş'ın mazisinde bu da olmalı" de bir şey için... Kapalı'nın önüne gel taraftarla kucaklaş, Numaralı'dan boynuna atkı dolasınlar, çiçek versinler.

Yüreğimizi ısıtan Beşiktaşlılardan sayarız seni. Bu geç kavuşmanın tadını biraz daha çıkartırız.

Sen gol olunca sevinmeyi pek beceremezsin hocam. Ellerini sıkar, anlamsız bi şekilde sallarsın, bazen garip durur. Ama gözlerin parlar; biz onu severiz.

Biz seni severiz hocam, kaldı ki son yılların en saygın hocası olmanı severiz.

Severiz seni hocam, sevmeyen de saygı duyar. Kulübe'ye yakışırsın sen, takım elbisendeki armanın sana yakıştığı gibi. Feridun Düzağaç'ın dediği gibi; apkandaki tavşanlar seni sevmenin diyeti olsun" diyorum Hoca'm.

Bulut mu olsa,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa?
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.

Nazım Hikmet Ran

0 yorum: