13 Ekim 2009 Salı

Türkiye A Milli Takım "Yeni" Teknik Direktörü


25 yıldır teknik direktörlük yapıyor. Oyuncu yetiştirme desen elbet var. Eğitim desen var. Alt ligden üst lige takım çıkartma desen var. Yabancı dil, 2 tane. "Everything is something happened" gibi değil. Almanca ve İngilizce. Yurtdışında teknik direktörlük desen o da tamam. Hakemlik diploması bile var. Almanya'da, Köln'de 30 maç yönetti. 2 tane Başbakanlık Kupası var. Fenerbahçe'ye 3, Beşiktaş'a 4 atarak almış. İlk maç 3-0 kazanıp, 5-1 kaybettiği bir Türkiye kupası finali var. Pro lisans antrenörlük daha düne kadar bir kendisindeydi. 2 tane futbol akademisinden mezun olan da o. Artistlik desen, Kemal Sunal'la beraber filmi bile var. Kenarda golden sonra adam dövme desen o bile var. Alman vatandaşı. 3 kez de yılın antrenörü seçildi.

Hans Peter Briegel, Karl Heinz Feldkamp, Christoph Daum, Thomas Doll, Reinhard Stumph, Falko Götz değil. Yılmaz Vural. Durun benim adayım değil. Öyle bir gelişme de yok. Sakin. Devam.

Neden yazdım bu özgeçmişi. Bu göreve adaylığını açıkladı. Olur mu? Olamaz. Oldurmazlar. En azından başka hocalar gibi kıvırmıyor lafını. Ama özgeçmişinin çalıştırdığı kulüpler kısmını buraya yazarsam, sayfa almayabilir. Her daim Yılmaz Vural bu ülkede futbolun içinde olmalı ama.

Peki, diğer senaryolar kim? Senaryo'ya ihtiyaç var mı? Biraz uzun olacak ama bu yazı, yazmaya çalışacağım.

Bülent Uygun denildi. Teknik direktör olarak evet. Hayrettin Yerlikaya, Abdurrahman Dereli, Pini Felix Balili, Faruk Bayar ile şampiyonluğa oynuyorsa bir adam başarılıdır. Ama teknik olarak. Kenarda Ertuğrul Sağlam gibi bir duruş gerçekleştirseydi, bugün sözleşme imzalanabilirdi. Olmaz. Görmek isteyen olur mu? Sanmam.

Ertuğrul Sağlam denildi. Daha çok erken. Slaven Bilic gibi olsa keşke. Ama Arda, Semih, Tuncay, Hamit, Volkan, Servet, Ertuğrul Sağlam'dan daha fazla uluslararası mücadele görmüş durumda. Terim gibi otorite kurabilir mi? Zor maçların baskısını Terim gibi kavga etmeden kaldırabilir mi? Zor. Peki yardımcı olarak olabilir mi? Kendisi kabul ederse belki. Oğuz-Metin gibi gölge adam olmaz en azından.

Luce + Hakan Şükür deniliyor. Paket halinde servis ediliyor herhalde bu iş. Luce tek başına alıp götürecekken Hakan neden? Luce + Sağlam olur da deniliyor. Kalp ameliyatı geçiren Luce'nin böyle bir göreve sağlığını düşünerek girmesi mümkün mü? Avucunun içi gibi bildiği bir ülkede, eleştirileceğini de biliyor. Kurulu takımını da bırakır mı? Para konuşur elbet ama onlarca hücum silahımızın olduğu bir takımda sistemi çok tartışılır. Çok tartışma çıkartır.

Daum denildi. Yıllık 3.5'u bırakıp, böyle bir işe girer mi bir adam? 2'si beraber olsa zaten Terim'e yaparlardı bunu. Kendi de istemedi.

Şenol Güneş tekrar gelir mi? Gelse Trabzon bırakır mı? Kore'den gelir mi? vs.vs.vs.

Aslına bakarsanız, bu isimler bile hikaye kısmı. Terim için ne dedik? Taktik, teknik, strateji yok. Allah Allah deyip geçer Genç Osman taktiği ile oynadık. Hani derler ya, İtalya turnuva takımıdır, Almanlar turnuvada sonradan açılır vs. vs. Dünyanın en büyük 2.turnuva takımı biziz arkadaş. 1.si Brezilya ise 2.si biziz. "Nasıl yani, hadi oradan" derseniz açıklayayım.

2 kez Dünya Kupası'na gitmedik mi? Gittik. 1.si peri masalı idi. 2.si 2002. Dünya 3.sü olduk. Guus Hiddink'i yenerek.

3 kez Avrupa Şampiyonası'na gitmedik mi? Gittik. 1.si peri masalı, aaa yazın resmi maç yapıyoruz, Alpay-Vlaovic dedik gitti. 2.sinde çeyrek finalde penaltı kaçırıp, faul olmasına rağmen bir 2.gol yiyerek elendik. 2008'de yine Guus Hiddink ile aynı yerde karşılaştık.

1 kez Konfederasyon Kupası'na davet edildik. Brezilya'yı perişan ettik, eledik. Fransa'yı 2.yarıdaki oyunla perişan edip, 90'da penaltı kaçırarak elendik. 3.olduk.

Bunları neden yazdım? Bizi aslında köprüyü geçerken idare edecek bir adam lazım değil. Bize, bizi köprüye götürecek bir adam lazım aslında. İçerideki bütün maçları kazanıp, deplasmandaki Estonya, Ermenistan ayarındaki takımlara puan kaybetmeyecek, Bosna-Belçika'ya en kötü yenilmeyecek adam lazım. Yoksa bizim 23 kişilik kadronun derdi, finaller değil. Elemeler. Bir şeyi adamakıllı anladığımız tek nokta belki de. Elemeler denince elenip, finaller denilince final kısmından aşağısını görmüyoruz çok şükür.

Bize sistem gerek. Maç öncesi 11'i 1 farkla yazmamız gerek artık. Zaten gittikten sonra turnuvalara peşinden koştuğumuz Hiddink'le karşılaşıyoruz yarı finallerde. Bir maça çıktığımız zaman yeneriz dediğimizde yeneceğimiz, rahat rahat izleyeceğimiz maçlar olmalı. "Estonya'ya bile kriz geçirerek 4 tane atıyoruz 2 tane yiyoruz" olmamalı. Teknik adam kadar, yardımcılarını da iyi seçmeliyiz. Seçtirmeliyiz. Golden sonra tokat yemesin, tribünden hocayla beraber maç izlemesin yardımcı. Çıksın kenarda taktik versin. Mesaj beklemesin üst taraftan.

Ayrıca Hiddink de gelmez zaten. Mis gibi votka, havyar varken bırakılır mı Rusya. Ama Yılmaz Vural da adeta küçük bir Maradona yahu. Çimlerde göbek üstü yatmak bile var. 2-3 maç getir, stresini alsın ülkenin. Yanına da Hikmet Karaman. Hükmen 3-0 kazanmazsak bir şey demiyorum.

2 yorum:

TA dedi ki...

Bernd Schuster en iyi seçimdir.

Nazmi Hasdemir dedi ki...

tamamen katılıyorum. bu ülkede 3 hocam var benim. yılmaz vural, giray bulak güvenç kurtar. milli takım için tek adayım yılmaz vuraldır.