13 Şubat 2011 Pazar

Dayı, Canımız Yanıyor Hafiften




Skordan öte durum. İkinci 45'de goller de çok rahat gelebilirdi ancak olmadı. Genel tabloya değinmekte yarar var.

Günümüz "futbol dünyası" dediğimiz şey acımasız. İnsanlara bireysel sevgiyi yasaklayacak durumda. Bir zamanlar efsane gördüğüm adamları bile sevmek yasak. Dün sahada/tribünde beraber gol atıp sevindiğimiz, rakibe birlikte tokat atıp isyan ettiğimiz adam; bugün dans yarışmalarında, çükko reklamlarda boy gösteriyor. Bunun muhabbetini yaptığımız bir arkadaş "olm geçin şunları. efsane diye gördüğünüz adamları futbolundan sonra da aynı yerde bulmayı beklemeyin." diyordu. Diyecek lafımız yok, gönül söz dinlemez. Sevmek için de bahaneye gerek yok.

Geçen seneye kadar Mustafa Denizli. Kabul ederim; oynattığı futbol sonuca yönelik ve heyecansızdı. Öyle ki hayalimiz "gol MAF'yasının Beşiktaşı" olduğundan kabul edilebilir bir şey değildi. Üstelik o adam daha önce Fenerbahçe ve Galatasaray gibi iki ezeli rakibimizde çalışmıştı. "Geç Kavuştuk" dediği Beşiktaş'ı bize nasip oldu, futbolundan öte kendisini sevdik. Sahada futbol ışığı sıfır iken: "Canın sağ olsun Denizli" demeyi bildik. Bugün kazandırdığı 2 kupadan bağımsız, hâlâ çok seviyorum Denizli'yi. Arada şu videoya rastgelirim. Gözlerimin dolduğu zamanlar tribünde, şimdi de tüylerimi ürpertir.



Bugün Schuster var başımızda, sahamızın yanında. Ciddi anlamda "sevgi" duyduğum biri. Canımı sıkan da bu. Hani sevdiğiniz biri kötü bir şey yapar, ama siz yakıştıramazsınız. "Yok canım" dersiniz, "yapmaz". Benimki de o misal, anlam veremiyorum. Normal şartlarda can sıkıcı olan durum, bu vaziyette "can yakıcı" oluyor.

4-3-3 neden bozuldu?
Bobo'nun bir anda yedek kalması?
Ernst'in kızağa çekilişi?
Nobre?..

Yazılacak tonla şey var. Zira şu an hiçbiri umurumda değil. Normal eleştiriler başımız üstüne ama bir de "biz dedik olm şusterle olmayacak" kafasındakileri dinleme vakti biraz. Geçen gün bahsettiğim, eleştiriden ziyade kişisel çatışma kafası ve egoların durumu. Schuster'in formda olduğu dönemde bile antipatiden çatanlar sevinebilir. Zira biz sadece sevdiğimiz için hatalarını görmemekten yana değiliz. Ciddi hatalar yapıyor hoca. Geldiği gün bu sistemle başlasaydı evelallah, ancak bu dönüşün sebebi nedir? Ciddi bir özeleştiri gerekir mi hocam? Yoksa eldeki UEFA kupasında geçilecek bir tur baharımızı geri getirir mi? Ve sanırım hocanın ayakta kalabilmesi için en azından Türkiye Kupası gerekir.

Kulübün borcu 266.000.000 TL olarak açıklandı bugün. Sözleşmeli hocayı kovup yerine aynı ayarda birini getirmek, büyük maddi külfet yaratacaktır. İstikrardan yana tavrımızı değiştirmek de olmaz. Ama Dayı, sen de kırma bizi be. Yaşlarımız, gözlerimizde hala; lütfen orada kalsınlar.

Neyse, canım sıkkın. Sigara üstüne sigara yine. Futboldan uzaklaşıyoruz bir süre daha. Perşembe günü maç öncesi bayram gibi -marşlar, bayraklar, atkılar- olacak Şeref Bey'de. Bizde bayramda küsler barışır dayı'm, gel kırmayalım birbirimizi.

2 yorum:

Ali Aydın dedi ki...

Sözleşmesi bitene kadar sabır gösterilirse, Schuster'inde bir doğruyu bin yanlıştan ayıracağını düşünüyorum. Türkiye gibi her an bir milyon şeyin değişebildiği bir ülkede bir avrupalının bu klasik "türk hallerine" adapte olamaması çok anormal bir mevzu değil. Yaklaşık 110 yıllık tarihimizde ne hakemler, ne şikeler, ne kötü teknik direktörler, ne kör futbolculardan ötürü nice şampiyonluklarımız yok oldu. 2 yılda Schuster yok etsin ne olacak demek işin basiti belki ama aslında en gerçeği bu. Çünkü bu sefer bir umut var Beşiktaşlıların gözünde. En umutsuz olanın bile Lucescudan öte önerisi olamayacak kadar eşsiz bir umut.

Adsız dedi ki...

hislerime tercüman oldun be abi.

Bugün, güntekin onay defansif futbolun ağırlıklı olduğu liglerde (İtalya, yunanistan, türkiye) hücum futbolunun sökmediğine değindi. Bence sonuna kadar haklı.

Evet, dayının istekleri bizim hayallerimiz. ama lig karakterine de uygun olmak şart.