5 Temmuz 2009 Pazar

Futbol & Kölelik Geyiği




İş tadından çıktı ve "geyik" kıvamına gelmeye başladı. "Ağzı olan konuşuyor" ya bizim ülkede. Futbol da bundan nasibini aldı. Kendim de bu gruba dahilim mesela. Sadece imkanım olduğundan açtım bir blog, gidiyorum; hayırlısı olsun bakalım. İsteyen okuyor, isteyen okumuyor sonuçta değil mi?

Şu "modern zamanların köleliği" muhabbeti bitsin bence artık. Daha fazla söylenecek bir şey yok. Futbolcular kendi istekleriyle bu dünyaya giriyorlar. Kendileri gidip, kendilerini 3-4 yıllığına bir klübün malı yapan sözleşmelere imza atıp dünyanın parasını kazanıyorlar. Kulüpten parasını çatır çatır kazanırken iyi ama kulüp onu satmak istediğinde "kölelik". Tabii ki futbolcunun istekleri ve kişisel duyguları önemli ancak sözleşmeyi imzalarken buna karşı bir koruma maddesi var mı? Tek bir şey var o da futbolcunun istemediği takıma gitmeyeceği. Futbolcular bir araya gelip de bir önlem almamış bu "kölelik sistemine" karşı, biz izleyenler mi kurtaracağız onları? Burada da sorun "eğitimsiz futbolcu"dan başlıyor ya neyse.

Sene 1879'da başladı bu ticaret. İsmini "Köle Ticareti" olarak adlandırmak ne zaman moda oldu bilmiyorum ama bir ticaret döndüğü kesin. Zannedersem işi duygusallaştırıyor "kölelik" adını vermek. Kölelikten ağzı yanan bir dünyada daha "reyting" kazandırıcı bir isim de bulunamazdı herhalde.

Bu işin daha fazla çıkışı yok. Bosman'dan sonra yeni bir atılım da zor; kimsenin işine gelmez. Bu yüzden bu işin adını kölelik koyarak olayın tadını kaçırmaya gerek yok.

Bunun gibi artık değişmeyecek olan ve muhabbeti devam eden şey ise "endüstriyel futbol" geyiği. Ona da bir şeyler deriz bi' ara.

0 yorum: