30 Ekim 2010 Cumartesi

Lig Tv'nin Yayıncılığı


Ağır konuşmak istemiyorum. O yüzden 2-3 maçtır denk geldiğim bir şeyi yazacağım sadece.

Maç Fenerbahçe - Galatasaray. Dakika 91.30. 3 dakika uzatmanın geriye 90 saniyesi kalmış. Derbinin son anları ve 2 takım adına da maç, durmayı bir kenara bırakın gidip geliyor, Emre Çolak pozisyon buluyor, Fenerbahçe atak yapıyor felan. Birden tam bu anda kameralar tribüne yöneliyor. Oyun başlamış durumda. Ekranda Adnan Sezgin. Ama resim seçme olayı devam ediyor. Oyun oynanıyor. Derbinin en kritik saniyeleri. Sonunda amacına ulaşıyor. Arda Turan'ı 2-3 saniyeliğine görüyoruz ekranda. Peki ataklar. Kimin umrunda. Arda'nın Kadıköy'de olması o an daha önemli.

Maç Kayserispor - Beşiktaş. Dakika yine aynı ! 91.30. Kayserispor golü bulmuş ama maç bitmemiş. Beşiktaş, son şanslarını deniyor doldur boşaltlar ile. Kameralar yine tribünde. Golün tekrarında "Arçil nasıl sevinmiş, kaç kere kolyesini öpmüş"ün hesabında, kimlere sarılmışın derdinde. Yine bir 30 saniye, bir atak, bir olay kaçıyor.

Maç Bursaspor - Fenerbahçe. Yine aynı dakika. 91.30. Aykut Kocaman'ın deyimi ile "rus ruleti" gibi bir maç. Orta sahalar yok. Bursaspor karşı karşıya yakalıyor, Fenerbahçe ceza alanında boş bir an arıyor felan. Birden yine sahayı göremiyoruz. Ekranlarda loş bir ortamda Sercan Yıldırım'ın babası olduğunu 7.kez söyleyen spikerin anlatımını duyuyoruz. Çünkü, 1.sinde anlamıyoruz biz Sercan'ın babasının bu karede olduğunu. Hoş, Sercan'ın babasını görmeyen de o seyirciler arasında nasıl seçecekse. Ekranda Sercan'ın babasının tepkilerini görüyoruz bu anlarda. "Sercan golü kaçırdığında ne yaptı, kafası yarılırken ne dedi, çıkarken nasıl tepki verdi". Yine 3 dakikalık uzatmaların 30 saniyesi kaçıp, gidiyor.

3 maçtır, maçın son anları, hem de gidip gelen maçların son anları böyle aptal şeyler yüzünden heba oluyor.

Bir de "
Phantom Kamera" geyiği var. Ağır çekimin de ağırı diyerek, kaç atak kaçıyor siz hesap edin.

29 Ekim 2010 Cuma

Hö?!




Memlekete Iverson geliyor. Adamı Ahmet Çakarlar Rıdvan Dilmenler yorumluyor.
Nası' lan?
"Şimdi bakın beyler"

tey tey...

Şaka maka geldi adam be. O da enteresan hakketen. Hayat çok garip olm. Bi' bakmışsın Şeref Yalçın CNN'de haber oluyor, bir bakıyorsun Demirören ESPN'de canlı yayında falan. Bir zamanlar sabahın köründa kalkıp bu adamı izlemişsin, şimdi akşam iş/okul çıkışı gidip izleme şansın var. (Evet, aynı performansı gösterememe ihtimalinin farkındayız) Hatta tuttuğun takımın Iverson yazılı formasını alma ihtimalin dahi var. i3 lan, answer falan. Neyse.

ekleme: ben ta ne zaman aldığım sleeve'i çıkarttım ortaya. Hey gidi hey. Bunu alırken bana "iverson, gün gelecek Beşiktaş'ta oynayacak" deseler götümle gülerdim muhtemelen.


Sercan Yıldırım

Bu adam santrafor ise Daniel Güiza'ya yaptıklarımızla ayıp ediyoruz... O kadar

Ersan Adem Gülüm





Emenike'den sonra ikinci vesikalık vakası. Bu kez TFF'nin resmi kayıtlarından.
O yeah.

(hatırlatma: emenike reyiz)

Beyler, Tutan mı Var?





İstanbul'da tüm gün yağmur takviyeli fırtına derken, maç saatine doğru -tanrı'nın bür lütfu mudur ne?- yağmur azaldı, zemin berbatlaşmadan maç izleme şansımız oldu.

Sistem, oyuncu tercihleri falan fazla girmeyeyim.

Gelelim başlığa, Beyler cidden tutan mı var? Az şut çekin yahu! Tamam pasa dayalı oyun, rakip ceza sahasına yığılmalar falan. Ama şu kaleye arada bir göz atın Allah'ın aşkına. Dün öyle bir oyuncu yapısı vardı ki, cinnete az kaldı yeminle. Guti ve Yusuf'a eyvallah. Yusuf zaten 40'ına gelecek, bir kere "lan hadi yapıştırayım bir tane" demişliği yok. E Guti zaten öyle. Tabata top ezmekten ona vakit ayırmıyor. Vallahi çıldırmamak elde değil. İlk ciddi uzaktan şut denemesinin 96'da Onur'dan gelmesi üzücü mü sevindirici mi bilemedim. Ayrıca ilk golün "şans yardımıyla da olsa" uzaktan şutla geldiğini hatırlatalım. Dayı, gözünü seveyim söyle az şut çeksinler. (maç sonu şut sayısı 27 olarak görünüyordu. nasıl lan?!)

Necip ve Onur'u bu konuda gelişime davet ediyorum, hatta yalvarıyorum. Hadi be gençlik. Yeri gelmişken Ceyhun Gülselam'ı çok tutma sebeplerimden biri de budur, adam şut çekiyor. Altyapısını nereden aldığına bi' bakmak gerek. Sorun ortada. Ne zaman ki Türkiye'nin her şehrinde durum 0-0'ken uzaktan çekilen şutlar alkışlanır, belki o zaman.

Gollerden ilk ikisinin İsmail'in bindirmesinden gelmesi güzel. Üçüncü gol ise apayrı.

Dakika 122 ve takım 2-0 önde. Rakip defansa basan Bobo topu alıyor. Tabata'ya veriyor, Tabata kaybediyor topu ancak bizimkiler alıyor yine. Topu yere düşmesine rağmen son anda arkadaşına gönderen Hilbert. Onur'un asisti falan. Hani bizimkilere "özet geç" desen o pozisyonu yaparlar.

Guti'nin kısa sürede takımı bu derece benimsemesi güzel. Onur, Necip, İsmail gibi gençler "yaşlı Beşiktaş"ın kıymetlileri. Akşam sahada olmayan Cenk ve Rıdvan da ilk 11 oynayabilecek isimler. Yanlarına kaliteli 6 yabancı eklesen Beşiktaş'ın gelecek 10 yılı ortaya çıkar. Hadi bakalım.

Takımda bazı sıkıntılar yok değil. Bekliyoruz.

Michael Jackson & Nice







3. fotoğrafta bonusu olsun işte, arka plan bile olabilir...

28 Ekim 2010 Perşembe

Hasan & Pierre


Yer Lig Tv. Program Süper Gol. Derbi öncesi Hasan Şaş ve Van Hooijdonk konuklar. Eski maçlardan konuşulurken, konu karşılıklı oynamaya gelir.

- Peki, Van Hooijdonk'a sorar mısınız, Hasan ile karşılıklı oynama fırsatı bulmuş mu?


Tercüman çevirir. Van Hooijdonk cevabını verirken, Hasan'ın yedek kulübesinde oyundan atıldığı derbiyi hatırlar ve o maçtan bahsederken, cümle içerisinde "red card" der. Hasan da Hooijdonk'un cümlelerinde bu 2 kelimeyi duyar duymaz hemen atlar.

- Oooo, ben her maç red card. Başka bir şey söyle sen.