30 Ocak 2010 Cumartesi

Tevfik Köse' nin gol atması


Teyfik değil. Tevfik... Evet; futbol literatürümüze girdiği günü tam olarak pek anımsadığımı söyleyemeyeceğim. Lakin, nasıl benim literatüre nasıl girdiğini hatırlıyorum...

Yıl 2007 idi, Melih Gökçek ve yönetiminin genç oyuncu transferi kontenjanından faydalandı ve ülkeye başkentten geçici transfer ile giriş yaptı... Aslında hikaye buraya vardığında ümit milli takımda filan oynayan bir oyuncu olduğundan ötürü, şahsen Tevfik' in Ümit Karan gibi nam salacağını düşünen bir vatandaştım... Hıı, sorarsanız; o sezon Tevfik 10 ya da 12 maçta forma giydi ya da sonradan girdi ve bir maçta da penaltıdan golünü attı.

Ve ardından Kayserispor macerası... Klüp o dönemlerde yurtdışından bir dize oyuncu transfer ediyordu; u21 den Tevfik' de Leverkusen' den yine geçici olarak bu soğuk Orta Anadolu kentinin yolunu tuttu. Sonrasında ne mi oldu?
Tevfik burda da patlayamadı... Çok forma şansı da bulamadı. Ankaraspordaki gibi Türkiye Kupası maçlarında oynadı; birinde, memleketim takımı İskenderunspor a gol attı ve sezonu tamamladı...

Ve bu performansların akabinde artık Leverkusen' de Tevfik' e sıcak bakmamaya başlamış olacak ki, Tevfik' in sözleşmesini fesh etti...(resmi kayıtlarda yazan bu)

Neyse; bu sezonun devre arasında İstanbul Büyükşehir Belediyspor Tevfik' i transfer ettiğinde yine gözüme ilişti. Abdullah Avcı ile çalışma şansına haiz olacağından bu sezonun onun için iyi geçmesini diliyordum... Ve Türkiye Kupasında attığı golden sonra, gol attığı yine gözüme ilişmişti. Şans bu ya; bugün yine gol attı. Üstelik bundan 3 sezon evvel; Türkiye' de ilk golünü attığı takım olan Kasımpaşa' ya.

Aykut Kocaman, Tolunay Kafkas ve şimdi Abdullah Avcı... Umarım bu sefer başarırsın Tevfik...

Sensiz Olmaz




ilk sigaram bile tatsızdı
sensiz olmaz

anlaşılan alışmışım
sensiz olmaz, sensiz olmaz
bir verdiysem iki almışım
sensiz olmaz

yine kendi kendime sormadan duramadım
niye seni böyle istiyorum bulamadım


Yapacak bir şey yok, mecburen olacak. Kendim istemedim mi bunu?... İki gündür futbol blogunu kendi sorunlarımla dolduruyorum. Herkesden özür..

Shabani'ye Veda


Galatasaray yönetimi de bu ayrılığın erken ve istenildiği gibi olmadığını biliyor ki, Nonda'ya güzel, belki de ilk kez yapılan bir veda yaptılar. Nonda'ya "yaptıklarından dolayı teşekkür etme" olayını sözde değil uygulamada da gerçekleştirdiler ve bir plaket verdiler. Nonda'da tabii taraftarlara selamlarını da gönderdi ve "Bu yıl da şampiyon olmak için hep beraber" diyerek veda etti...

Biz taraftarların da bir son görevi olmalı. Ünlü, ünsüz pasaportu olan her futbolcu için havaalanında izdiham yaratan bizler, Nonda'yı güzel bir şekilde uğurlamalıyız...

Aradığınız Kişiye Şu An Ulaşılamıyor!

Uyku düzenim bozuktu, iyice ayarı kaçtı. Deli gibi uykum var ve başım ağrıyor; yatağa girince hepsi geçiyor.

İki cebi de kapattım, ev telefonumu bilen yok zaten. Bir süre "dış dünya" ile tek iletişimim blog olacak herhalde. Msn, Facebook zaten uzun süredir kullanım dışı. Kız arkadaşıma bile haber vermedim. Zaten tartışmıştık bayağı merak etmiştir. Yalan değil biraz önce açtım telefonumu. 9 kere aramış sonra vazgeçmiş.

Yanlış kararlar aldım, vazgeçemiyorum da. Kimseye söylemedim, söylemem de zaten. İçimde eritmek daha kolay. Kendimi paylaşmayı sevmiyorum sanırsam.

Birazdan yatağa gireceğim ama yine uykum kaçacak, Agatha Christie romanlarından birini seçer okurum artık. "Yokluğumda çok kitap okudum" dostlar. Başka bir şey de yapasım yok.

(yazdım rahatladım! futbloglardan yönlendirilenlerden özür dilerim alakasız bir kayıtla vakit çaldım)

29 Ocak 2010 Cuma

Türkiye'de Adam Eksiltme Ondan Sorulur: İbrahim Üzülmez





Yok arkadaş yok, birkaç hafta önce bu adam hakkında "kazma" yazdım diye no-post almıştım bir forumda. Elim kırılaymış da yazmasaymışım. Bu adamın attığı çalımları hiçbir sol bek atmamıştır. 35'inden sonra atmaya başlaması da ayrı bir olay. Vallahi aklım almıyor bu adamı.

Hele bir solundan atıp sağından geçme hareketi var ki evlere şenlik. Normalde o hareketi depar atarken yapar topçular. Karşısındaki defans ne olduğunu anlamadan geçer gider adamlar. İbo bu hareketi deparla değil, durduğu yerden yapıyor, başarılı da oluyor. Erhan Güven'e yazık etti bu akşam. Sıkıcı maçın tek güzel şeyiydi. Erhan Güven, Old Trafford'da Evra'dan çekmedi bu kadarını.

Zero Tituli


Haftasonu Milan'ı bitirdi, hafta içi de Juve'yi. Üstüne bir de Ferrara'yı gönderdi. Kupada da Roma'yı yani Ranieri'yi bir kez daha geçerse yine bir Zero Tituli duyacağız Jose'den.
Zero Tituli'de, Zero Title'ın "Mourinho'ca" versiyonu. Sıfır Şampiyonluk demek...

Sabah Erman, Akşam Erman, Yeter!




Bu iş neden bu kadar geyiğe sardı anlamış değilim. Erman Toroğlu Aziz Yıldırım isteği doğrultusunda kanaldan çıkartılmış falan filan. Bazen o kadar fantezilere dalıyoruz ki olayın en rasyonel, en basit açıklamasını kaçırıyoruz.

Lig TV bir pazarlama kanalı, bir haber kanalı değil. Bu kanalın asıl amacı Turkcell Süper Ligi olabilidiğince çok kişiye pazarlamak ve buradan "yayın hakkı" parasını çıkarmak, hatta üstüne koymak.

"Kaç kişi Erman Toroğlu için Lig TV satın alır?" sorusunun cevabını düşünürsek son seneler için, istenilen şey elimize geliyor. Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarları farklı zamanlarda protestolar yapmıştı mesela. Digiturk'ler iade edilmeye başlanmıştı. Çoğu kişi de sebep olarak bu iki insanı söylüyordu Digiturk'e. Eh, insanların haberi var yani bundan.

Aziz Yıldırım'ı Erman düşmanı, Erman Toroğlu'nu halk kahramanı yapıp duygusal oyunlar çevirmenin hiçbir anlamı yok. Kimileri "Erman Toroğlu'nun ekmeğiyle oynanmaya çalışıyor falan diyor. Yok artık.

Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner be Erman Hocam! Ya da "gün olur devran döner, horoz domalır tavuk gömer" mi desek sizin jargonunuzla, seversiniz bu işleri siz.