taraftarlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
taraftarlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Temmuz 2010 Pazar

Beşiktaş'ın Değişen..?





Olayı tümden "taraftar yapısı" muhabbetine bağlamak ne kadar doğru bilmiyorum. Ama görünen o ki bazı şeyler değişiyor camiada.

Kısacık şu taraftar-transfer olayına değineceğim.

Transfer sezonu güzel başladı. Quaresma geldi, genç kaleci Cenk geldi, şimdi de Guti geliyor. Nokta atış, iyi hamle, doğru strateji, az risk... ne derseniz deyin genelde beğenilen transfer çalışmaları.

Şimdi devamı gelecek deniyor.

Ben de Forza'nın forumlarında bakınıyorum ne var ne yok diye. Taraftarda ciddi değişim var. Tabii orada sürekli olan 60-70 kişi vardır. Forza, Beşiktaş "uzay"ında bir "örnek" ise; 60-70 kişi de bayağı bir kalabalığa denk gelir. Göz ardı etmek olmaz yani.

Genelde ne konuşuluyor?

Quaresma geldi, Guti geliyor; hadi Robinho da gelsin.
Hazır Robinho gelmişken Santa Cruz da gelsin; o da kesmez İbra gelsin.
Ulan santraforu aldık, sağ bek sıkıntı; oraya da Hamit gelsin. (Hamit'i sağ bek diye transfer etmek?)

Seneye stoper'e Terry, sol bek Evra gelse kesmeyecek insanları...

Ne bu arkadaş? Elbette gözünü yükseklere dikmek iyidir, ama yavaş. Son iki seneye bakalım:

Gökhan Zan'dan; Ferrari.
Uğur İnceman'dan; Ernst.

Serdar Özkan'dan; Quaresma.

Delgado'dan; Guti.

ve hatta;
Holosko'dan; Nihat.

Bilmem anlatabiliyor muyum?.. Hazmederekten, ağır ağır. Bir değişim var evet... Yavaş yavaş tadını çıkartalım.

Hadi o "halkın takımı" çizgisinden çıktık; bari tüketim çılgınlığına alet olurken biraz daha ağır davranalım.

22 Nisan 2010 Perşembe

Hepimiz Eyjafjallajökull'uz !




2. Geleneksel Meşale Festivali diyelim. Birincisinde pek hoş şeyler olmamıştı. Umarız bu sefer güzel görüntüler dışında şeylerle karşılaşmayız.
bkz: Organizasyon Haberi
bkz: Yaratıcı Beşiktaş Taraftarı
bkz: Geçen Sezonki Rezalet

Beşiktaş'ın TFF Protestosundan Görüntüler




Öncelikle Kazan'ın önündeki Beşiktaş Çarşısı Meydanında 1000'in üzerinde Beşiktaşlı toplandı. Basın açıklaması yapıldıktan sonra Deniz ulaşımıyla İstinye'ye gidilmek istendi ancak önce Polis, sonra İDO yetkilileri izin vermedi buna. Daha sonra 50'ye yakın kişi Federasyon binasına gitti. Çelenk bırakıldı. Federasyon'un önündeki çim alana kazma-kürek dalarak eylem gerçekleştirildi. Medeni tavırlar dahilinde böyle tepkilerin verilmesi daha iyi diye düşünüyorum. Her şeyden öte, sağa sola salya saçan, kameraları görünce aslan kesilen yöneticilerden daha samimi, daha güzel görüntüler. Haftaiçi iş saatinde yapıldığı düşünülünce katılım yeterli seviyede oldu diyebiliriz. İkinci round haftasonu Şeref Bey stadında.










Not: Katılım sayısında değişik şeyler var. 100 de diyen var, 1000 de. Tayyip Erdoğan "photoshopla çoğaltmışlar" diyor. Bilemedim.

11 Nisan 2010 Pazar

Tersten Görmek


Arkadaşların derdi neydi ki acaba? İnsan Messi'nin aleyhinde pankart açar mı yahu?

23 Kasım 2009 Pazartesi

Wigan Taraftarları





Haberi Ultras'da gördüm.

Yönetim taraftarlara jest yapıyormuş, deplasmana gelip takımlarının 9 gol yediğini gördükleri için manevi tazminat olarak bilet paraları iade edilecekmiş.

Bu biraz "özrü kabahatinden beter" gibi bir durum oldu bence. Olaya tamamen duygusal yaklaşır ve "takımın yendiğini/yenildiğini görmeye değil, onları yalnız bırakmamaya geldik" falan derdim herhalde.

Ayrıca tuttuğum takım 9 yedikten sonra neyleyim bilet parasını. Bana bilet parasını vereceklerine oyuncuların/teknik ekibin maaşlarına el koysunlar, biraz ceza kessinler daha tatmin edici.

Daha neler neler. Yönetim herhalde kendini kurtarmak için böyle bir hamle yapmış.

Neyse, bizim memleket bitti Ada'yı mı kurtaracağız.

-Gerçi 9 da çok be.- (:

19 Kasım 2009 Perşembe

Fenerbahçe İnönü'ye Nasıl Gelecek?





Beşiktaş taraftarlarını Kadıköy'e toplu halde gelmeyi yasaklarlar genellikle. Şimdi aynı yaptırım Fenerbahçeliler'e yapılması lazım; Fenerbahçeliler için de iyi olan bu olur.

Maça birkaç saat kala Beşiktaş'tan stada geçmek isteyen Fenerbahçe taraftarlarına gerçekten yazık olur. Beşiktaş taraftarları zaten gergin, "Çarşı"nın orada takılan coşkulu Beşiktaş taraftarlarıyla Fenerbahçelilerin karşılaşmasını kimse görmek istemez bence.

Kabataş'ın oradan gelicek olurlarsa da bu sefer aynı sahneler yaşanır. Polis kordonu altında sağa sola küfürler/marşlar söyleyen Fenerbahçeliler. Bu sahneden hiz hazzetmeyen ve semtinde bu sesin çıkmasına izin vermemek için elinden geleni yapmak istemeyecek Beşiktaşlılar. Nereden bakarsanız bakın meydan kavgası.

Beşiktaş taraftarıları sahilden çevriliyordu bir ara. Hatırlıyorum "Toplu gidiş yok, taksilerle gidin" muhabbeti yapıyordu polisler. Hatta bir tanesi "4 kişi, 1'er lira verseniz taksiyle giderseniz" diyip işin muhasebesini yapmıştı bile. Bakalım Cumartesi günü Fenerbahçelilere neler yapılacak.

Ayrıca Beşiktaş taraftarı kimlik kontrolünden geçecek o gün. Hani hırsız, katil falan araya karışmasın diye yapılan rutin kontroller!

Fenerbahçe taraftarına yapılacak mı bilmiyorum ama Galatasaray'la oynanan Basketbol derbisindeki "sarışın esrarengiz abla" bilet kuyruğundaydı bugün. Mesela o alınacak mı stada? Ya da diğerleri... Alen'lerin, Ayhan'ların giremediği stadda bu isimler yer alacak mı merak konusu...

24 Ekim 2009 Cumartesi

Eskişehir Bandosu





Ülkenin önemli futbol şehirlerinden biri Eskişehir.

Ancak taraftarın bir şeyi anlaması lazım ki o da Beşiktaş maçında, Beşiktaş tribünlerinin marşlarını söylerseniz komik olur.

Beşiktaş'ın yabancılar zaten Türkçe bilmiyor, İnönü'den alıştığı "melodiye" orada rastlayınca pek bir "etki" hissetmiyorlardır.

Bir de şu "ıslık" konusu var. Yerine göre iyi oluyor ıslıklar ancak bir melodiyi ıslıkla çaldı taraftarlar. Tahminimce kendi oyuncuları bile rahatsız oluyorlardır.

Ancak destek konusunda 90 dakika saygıyı hakettiler diyebiliriz.

21 Nisan 2009 Salı

Lig İlk Şehidini Verdi!



"Bu lige kalp dayanmaz" geyiği vardı ya; artık geyik olmaktan çıktı. Habere bakıyoruz:

Alınan bilgiye göre, Bodrum'un Ortakent beldesinde yaşayan Hüseyin Verit (51), pazar günü oynanan ve 0-0 sona eren Beşiktaş-Bursaspor maçının ilk yarısını Bodrum Beşiktaşlılar Derneği'nde, ikinci yarısını evinde izledi. Maçtan sonra kalp krizi geçiren Verit, kaldırıldığı Bodrum Devlet Hastanesi'nde yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.
Verit futbolcuların daha iyi performans göstermesini istedi. Daha sonra sıkıntı içinde eve gitti, kalp krizi geçirmiş. Kendisi sigara ve alkol kullanmayan bir kişiydi. Biz şimdi Beşiktaş teknik heyetinden ve futbolculardan şampiyon olmalarını istiyoruz. Bize kalp krizi yaşatacak takım istemiyoruz.

Kaynak ve Fotoğraf: Lig Tv

Ne diyelim, Allah herkese sabır versin.

4 Nisan 2009 Cumartesi

Allah 164.000 Kere Belanızı!



... Diye başlayan bir cümle kurmayı pek de istemiyorum. Sonuçta toplumsal huzurun sigortası olmalı polis teşkilatı. Ancak ben bu polislerin nerede eğitildiğini anlamıyorum. 21. YY'da hâlâ sinir hastası polisler mücadele veriyor.

Şöyle diyeyim. Beşiktaş taraftarı bir haftadır bağırıyor. Yıldız'dan (Barbaros Bulvarı) başlayarak Stada kadar olan yolda Takım otobüsünün gelişiyle birlikte "YAKARIZ BU GEZEGENİ!"
Bunu tüm İstanbul biliyor. Hatta tüm Türkiye biliyor neredeyse. Ancak polis adam gibi bir önlem almayı beceremiyor. Alırsın önlemini, taraftar yolu kapatmadan kenardan verir desteğini. Kaldırım ile yol arasına öğleden sonra yerleştireceğin iki bariyere bakar bu iş.

YOL KAPANIYORMUŞ!

Yesinler. Başbakan gelir; yol kapalı. Obama gelir; yol kapalı. Bir saat de taraftar için kapatın yolu nedir yani. Bu maça gidemedim ancak önceki maçlardan biliyorum, daha önce çok maçda yol kapanmıştır ve Kazan'dan Şeref Bey'e türküler ile bestelerle gidilmiştir. Bu maçta mı sorun oldu ilk defa? Göz yaşartıcı bomba nedir yahu? Ne silahlı bir taraftar var ne de etrafa zarar veren. Sadece elinde meşale ile beste söyleyen taraftar.

Polis yolu açmak istemekle haklı o saatten sonra. Zaten düzgün bir iş yapmayı becerebilselerdi olaydan önce alınırdı önlemler; alınmadı. Sonra insanları yolun dışına atmaya çalıştılar. Eh, nasıl atmaya çalıştıklarını tahmin edersiniz. Tekmelerle, coplarla, tayzikli sularla...

Sonra da takım sahaya çıkarken "Polis Teşkilatının 164. Yılı Bıdı Bıdı..."; Yesinler sizin gibi polisleri!

Hele biraz önce bir görüntü gördüm ki YUH ARTIK!
Dolmabahçe'de polisten kaçan taraftar, Sarayın sınırlarına "yaklaşmış". İçerideki askerler anında silah doğrultu! O silahları teröristlere doğrultmayı beceremiyorsunuz; vatandaşa, taraftara doğrultmak ne demek! Kaza ile bir taraftar polisten kaçarken Saray'ın içine atlamış olsun.

Vuracak mıydınız?

Bu nedir ya?












Görseller Mynet'ten

3 Nisan 2009 Cuma

Tribün Kültürü #5 / Meşale ve 5149 Sayılı Kanun




5149 Sayılı Kanunun 11. Maddesi der ki:

Spor alanlarında; her türlü silah, kesici veya delici alet, sis bombası, ses bombası veya maytap gibi patlayıcı, parlayıcı, yanıcı, yakıcı maddeler ile taş, metal gibi fırlatılabilecek veya yaralayıcı nitelikte sert cisim veya tehlike arz edebilecek veya müsabaka düzenini bozabilecek diğer maddeler ile alkollü içecekler ve çevreyi kirletecek nitelikte konfeti ve benzeri cisimler bulundurulamaz ve satılamaz.

Aynı kanunun 18. Maddesi; 11. Maddenin ihlalinin doğuracağı sonuçları açıklıyor:

Spor müsabakalarının yapıldığı kapalı veya açık alanlara 11 inci maddede sayılan maddeleri sokan kişilere; dört ay süreyle spor müsabakalarını seyirden men ve 750 lira, fiilin tekrarı halinde sekiz ay süreyle spor müsabakalarını seyirden men ve 2.5000 lira idari para cezası verilir. Bu maddeleri kullanan kişilere; altı ay süre ile müsabakaları seyirden men ve 1.000 lira, fiilin tekrarı halinde bir yıl süre ile müsabakaları seyirden men ve 3.000 lira idari para cezası verilir.

Beşiktaş taraftarının yarınki organizasyonunu gördükten sonra aklıma gelmişti. Dürüst olmak gerekirse kanuna hak vermemek elde değil. Sonuçta o meşaleleri tutup sahaya atanı var, yakmayı beceremeyip yanındaki taraftarı yakanlar var, maçın gidişatını engelleyen var... Ama yine de gözler şu görüntüleri arıyor:

29 Mart 2009 Pazar

Yakarız Bu Gezegeni!






Beşiktaş taraftar grupları yine bir aksiyon peşinde. 4 Nisan günü oynanacak Kayserispor maçından önce semt adeta "yanacak"!

Olay hakkında geniş bilgi burada.

Ayrıca en son Ankaraspor'a İnönü'de 1-3 yenilince "bu takım böyle gittiği sürece bir daha maça falan gelmem" demiştim; önümüzdeki hafta meşalemi kapar, semte doğru yol alırım. Tüm Beşiktaşlıları bekliyoruz!

19 Mart 2009 Perşembe

Sami Yen Almanlara "Cennet" Olunca!!!





Maç hakkındaki yorumları falan, stoperde kimin oynadığını vesaire bir kenara bırakıyorum. Maça dair bir anım. Daha 1 saat falan önce yaşadığımdan daha taze; net hatırlıyorum.

Maçın ilk yarısı bitti. Bi' sigara içmeye terasa çıktım. Daha sonra maçın başlamasına 1-2 dakika kala bir sigara daha içesim geldi nedense; bi' daha terasa çıktım. Evim Acıbadem'de. Teras Avrupa Yakasına doğru bakıyor. Ben sigaramı bitirmeden daha Baros ikinci golü atıyor. Bir adet Fişek gökyüzünde süzülüyordu. "Aha Cimbom taktı" diyerek sevindim. Mecidiyeköy'den Acıbadem'e ses geliyordu. Aynı ses tahminen "Kadıköy"e de gidiyordu!

57. ve 60. dakikalarda 2 gol atıyordu HSV. Taraftar susmuştu(?)

Nasıl oluyordu? Yılların "Ali Sami Yen Hell"i Almanlara "Heaven"(Cennet) oluyordu adeta. Yaklaşık 1.000 kişi "Saldır!..." türünden tezahuratlar yapıyordu o kadar. Sahada futbolcular bitmiş yorgunluktan; bir şey onları ateşlemeli. O "şey" taraftar olmalıydı bu gece. Olmadı, maçtan sonra takım çağırıldı belki ama bu maç kaybetmeye değmezdi.

16 Mart 2009 Pazartesi

Ohaa Holiganizm!!!




Independent'ın haberine göre Irak'da maçta futbolcu maça eşitlik getirecek golü atmak üzereyken kafasına ateş edilerek öldürülmüş. Ohaa, oha, oha!

Adam son dakikada kaleciyle karşı karşıya kalmış hem de... Vay anam, dünkü Trabzon maçında Baros'un kafasına atılan ufak tefek şeyleri hatırladım, şükürler olsun diyesim geldi(!)

Not: her ne kadar olayın altında başka şeyler olduğunu düşünsem de "ya doğruysa" demeden edemiyor insan.

Temel, Trabzonspor, Taraftar





Dün akşam Trabzon'daki karşılaşmada Trabzonspor taraftarı çok güzel kendi takımını kesti. Birçok kişi direk kilişeye başvurdu ve "Laz fıkrası..." gibisinden esprilerle yaklaştı olaya. Taraftar ne yaptıysa, şehirde maç dışı ne yaşandıysa; Trabzonspor'un aleyhine gelişti.

-Trabzonspor baskı kuruyor; Taraftar konfeti atıyor, oyun duruyor.
-Trabzonspor baskı kuruyor; 61. Dakika kutlaması, oyun duruyor.
-Trabzonspor baskı kuruyor; Elektrikler kesiliyor, oyun duruyor.
...

Trabzon taraftarı dün maçtan önce ve maç sırasında gerçekten güzel "kare"ler sundu ancak maç boyunca yanlış şeyler yaptı. 61. dakika kutlaması iyi güzel de nereye kadar böyle gidecek merak ediyorum. Hele dün ilk defa Trabzon 60. dakikada, "61'de gol atarım" sinyali verdi. Bu sefer de taraftar "gol atmayı bi' yana bırak, 61 kutluyoruz" dedi adeta.

3 Mart 2009 Salı

U/mut/suz

Fenerbahçe-Sivasspor karşılaşması, taraftar kazanacağını biliyor. Aynı Galatasaray, Beşiktaş maçlarındaki "Kadıköy" Fenerbahçesi sahada.


Yıkık Adam'ın, kulübün resmi yayın organına yaptığı açıklamalar taraftarı da bir hâyli etkilemiş gibi.

13 Şubat 2009 Cuma

Maç Günü




Endüstrileşme, sanayi toplumu, kapitalizm geyiğine vurmadan anlatmak zor olsa da kısaca şunu söylemek lazım: Bu kavram yok oluyor! Zamanını yakalayamasak da sağdan soldan duyarız hep: "Zamanına Galatasaray-Fenerbahçe derbileri tüm gün süren aktivitelere şölen havasında geçerdi" diye. Şimdi öyle mi peki? Şimdilerde sadece basın-yayın organlarında var derbilerin ve de maçların şölen havası. Sanırsam dünyanın genel sosyo-ekonomik yapısı bu duruma yol açtı. "Daha çok çalış, daha çok kazan; Rekabetçi toplum" muhabbeti hani. Taraftar kişi haftanın 6 günü çalışıyor, ekmek peşinde. Pazar günü -akşam da derbi var diyelim- dinlenmek istiyor adam. E adam maça gidiyor saat 18.50'de, 19.00'da maç var zaten. Maç bitince de doğruca eve, sonraki sabah dokuzda işbaşı yapacak kolay mı?

Nerede kaldı "maç günü" anlayışı?

Üç büyükler açısından durumu ele alırsak gözlemlerimden yola çıkarak şunu söyleyebilirim:
bu kültürü yansıtmaya devam eden kişiler en çok Beşiktaş taraftarları arasında bulunuyor. Sonra Galatasaray geliyor, hemen ardından da Fenerbahçe. Tabii bu takımların taraftar kitlelerinin yapısıyla da alakalı. Şöyle bir genel kanı var: "Beşiktaş taraftarı halk kesimi, Galatarasay taraftarı aristokrat, Fenerbahçe taraftarı burjuva". Gerçi Galatasaray ve Fenerbahçe taraftar profiller günden güne benzemeye devam etse de Beşiktaş taraftarı genelde "halkın takımı" kıvamında devam ediyor.

Herhangi bir maç günü -anadolu takımıyla maç olsun- Beşiktaş taraftarı semtinde "maç günü" kültürünü yaşatmaya devam ediyor. Beşiktaş Çarşı'sı önünde toplanılıyor, bayraklar, marşlar, meşaleler... Bir taraftar için güzel anlar. Biranı içiyorsun, marşlara katılıyorsun. Sonra taraftarlar yolu kapatarak stada doğru yol alıyorlar hep beraber. Fenerbahçe ve Galatarasay Taraftarları arasında ise durum farklı. Fenerbahçe taraftar kitlelerinde zaten karmakarışık bir durum söz konusu. Bir yanda Ali Koç destekli UniFeb Bağdat Caddesi'nden geliyor. Genç Fenerliler var bir de bu "maç günü" kültürünü yansıtmaya daha yatkın, onların önünü ise yönetim kesmiş. Kendi hâllerinde bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Galatasaray taraftarı ise en ortalaması. Maçına göre ve gününe göre bağımsız takılıyor taraftarlar daha çok. Genellikle İstiklal ve Mecidiyeköy tercih ediliyor. Futbol yaşanılması gerektiği gibi yaşanıyor; sokaklarda yaşanıyor.
Sonuçta futbolla, mahalle aralarında iki taş arasına kurulan kaleye plastik topla şut çekerek tanıştık değil mi?

Taraftarlık bu olsa gerek. Locada viski içerek digiturk'ten maç izlemeye ne kadar "taraftarlık" denir bilemiyorum. Taraftarlık yaşanılması gereken bir şeydir; konuşulması gereken değil.