Sivasspor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sivasspor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mart 2010 Salı

Kayserispor - Sivasspor


Birincisi, her sene artık ligin kaderini değiştirecek, sezon sonu ilk 3'e girecek diye diye 4 senedir hep aynı senaryoyu oynayan bir Kayserispor. Önce Ertuğrul Sağlam ile başladı işe. Ondan öncesinde Hikmet Karaman'ın ligde tutması da var Gökhan Ünal'ın şampiyonluğu belirlemesi ile... Ertuğrul "Sağlam" durdu. Mehmet Topuz - Gökhan Ünal ikilisini parlattı. Ozan İpek - Volkan Şen ikilisi gibi. Lakin standartı hep 50 puandı Kayserispor'un. 83 puan da olsa şampiyonluk yarışı, 70'de de kalsa hep 50 idi puanları. Bu sene de Bursaspor'u darmaduman eden tek takım onlardı aslında. Lider oldular o gün o maç ile. Sonrası hep hüsran. Bugün, Tolunay Kafkas; "Sözleşmemi uzatmayacağım" dedi. Gökhan Emreciksin'i de kadro dışı bıraktı sezon sonuna kadar.

Diğer tarafta da Sivasspor. Son 2 senenin aşıp giden takımı. Şampiyonlar Ligi elemesi oynayabilen bir takım. 2 sene takımın kafaya oynamasında yaptığı transferlerle adı en yukarıda yazılan Bülent Uygun'un, "marifet takımda değil, bende" tripleri yüzünden, takımda kim var kim yoksa satmaları ve yerine Yasin Çakmak - Ersen Martin gibi isimleri alması takımı mahfetti. Şampiyonlar Ligi elemesine katılıp, küme düşme potasında olan kaç takım var bilmiyorum. Zamanında Hamburg böyle bir örnekti. Şampiyonlar Ligi'ndelerdi ama küme düşeceklerdi. Ivica Olic'i alıp kurtulmuşlardı. Neyse, Sivasspor 2.hocasını da dün yolladı. Muhsin Ertuğral, Uluslararası Arena'da kupa almayı başarabilen bir yerli antrenördü ama haliyle o da Bülent Uygun'un çorbasından bir şey çıkartamadı ve toplantıda ağlayarak gitti. Zaten açıklamalarıyla bile bu ülkenin alışık olmadığı tarzda bir adam olmadığını gösteriyordu.

2 tane hep kafaya oynaması beklenen takım, 8 hafta kala bu durumda. Birisinin hocası yok. Diğerinin hocası da gidecek sezon sonu. Nereden, nereye?

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Executive Decision || Fenerbahçe - Sivasspor

Kurt Russell, Halle Berry ve Steven Seagal'li Executive Decision (Kritik Karar diye çevirilmiştir) filmini herhalde en az bir kere izlemişsinizdir. Filmin kadrosuna bakıp, Steven Seagal kesin yine 1-2 pataklama yapar beklentisi ile filmi izlemeye başlarsanız, hayal kırıklığına üst düzeyde uğrarsınız. Steven abimiz filmin başlarında kendisini feda eder ve 10000m'de iki uçak arasında ölür. Gerisi Kurt Russell ve Halle Berry merkezinde Amerika'ya sinir gazı ile saldırılmasın diye Oceanic (lan yoksa!) firmasının uçağında geçer filmin. Maç öncesi ailesi ile seramoniye katılan, çocuklarıyla beraber poz veren, eşinden uğur öpücüğünü alan Alex, daha eşi locasına yeni ayak basmıştı ki sakatlandı sahada. Maçı erkenden terketti.

İlk yarı Deivid'in 10 numara ile santrafor arası oyunu ve Emre'nin ileri çıkması ile Sivas sahasında geçti. Sivasspor 3 stoperli bir Hayrettin'li taktikte ileriye bir adet Ersen Martin koyunca Gökhan Gönül ve Roberto Carlos, Aston Martin oldu. 2.yarıda aynı şekilde başladı. Ta ki, Bülent Uygun'un 2.hamlesine kadar. Yannick Kamanan oyundan çıkıp, Erman Kılıç oyuna girdiği anda maçın Sivasspor lehinde bitmesi olasılığı sıfırın da altına indi. Fenerbahçe'nin zaten ileride kurmak istediği oyun, Ersen Martin'in topu Fenerbahçe'lilere indirmesi ile daha hızlı, efektif oldu. Maçın kopması da bu hamleden sonra gelmiştir zaten. Hani ofsayt gol felan deniyor ya, o gol verilmeseydi de Fenerbahçe 70'de değil 80'de Sivas'a atardı golü. Fenerbahçe'de artık 70'den sonra maç bitmiyor, tam tersi 70'den sonra oyununun temposunu yükseltiyor. Sivas ise Erman Toroğlu'nun dediği gibi; "Ölmüş ağlayanı yok" durumunda. Santraforu Ersen Martin varın gerisini siz hesap edin.

Fenerbahçe içinse ilginç bir not daha vererek bitireyim. Önce Carlos, sonra Alex. 2 arka adale sakatlığı. İyi de çalışıyorlar ama iyi ısınmıyorlar demek ki.. Alex'siz oralarda neler olacak Fenerbahçe adına göreceğiz...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Sivasspor Savunma Hattı


Dün akşam oynanan maçta Sivasspor savunması ile bu resim arasındaki 5 farkı bulun..

Yer misin Yemez misin



Sonraki maç ne olur?

7..? 9..?

Neyse, biz Allah korusun diyelim de.

17 Temmuz 2009 Cuma

Anderlecht


Sivasspor'un Şl yolunda önündeki engel olan ekip. Sivasspor'un zorlu bir mücadele sonucunda evinde bitirebileceği bir eşleşme. Hugo Broos geyikleri açıkacaktır şu aralar. Sivasspor duran toplarda yaşadığı soruna bir çözüm getirirse eleyecektir bu ekibi. İlk maçın deplasmanda olması sebebiyle atılacak 1 gol Sivas için yeterli olabilir. Güzel kura. Şeker gibi kura. Olur bu iş olur.

28 Mayıs 2009 Perşembe

Gönüllerin Şampiyonu Camii


Şaka felan değil. Gerçekten yahu yapılacak bir camii'nin adı bu. Sivas'ta yapımında maddı olarak desteği bulunan Sivasspor'lu futbolculara bir jest düşüncesi olarak bu camii'ye önce Bülent Uygun Camii'si veya Mehmet Yıldız Camii'si adını verilmesi kararlaştırılmış. En son olarak Bülent Uygun, "münferit isim olmasın, Gönüllerin Şampiyonu olabilir" demiş. Sonuç olarak Sivas'ta böyle bir camii yapılacak.

"5 rekat kılarız, 7 rekat kılarız, 9 rekat da kılarız ama 6 kılmayız ya da 8 rekat kılmayız" B.U.

haberin linki; http://www.sporx.com/detail.php?Type=1&kategori=29&takim=115&go=155044

3 Mayıs 2009 Pazar

Beşiktaş'ın Teşvik Primi Vermesi




Antep karşısında ezilmiş bir hâl alan Sivasspor, sahada konuşamayınca saha dışında konuşmaya başladı. Neymiş, Antep süpermiş, Antep tüm sezon böyle oynasaymış farklı olurmuş falan filan.
Zaten Sivas bir kaybetti dengeler bozuldu.

Röportaj veren Murat Erdoğan ve Hayrettin'in surat ifadelerine bakarsanız daha iyi anlayacaksınız neyi ima ettiklerini.

(Röportaj Burada)

Eh tabii, iki hafta öncesine kadar deplasmanlardan "Anadoludan şampiyon çıksın" diye yollanılıyordu, dişli rakibi görünce şaşırdılar herhalde.

Tahminimce Demirören Teşvik primi vermiştir. Geçen günkü yazımda Demirören'e olan borcun nasıl da arttığını sorgulamıştım. Sanırsam Sivas'ın rakiplerine cebinden veriyor Demirören primleri!

-Bazıları demeden ben diyeyim dedim-

1 Mayıs 2009 Cuma

Şampiyonluk Ruhu


Şampiyonluk, takımın kapasitesinin üzerinde işler yapması ile kazanılan bir başarıdır. Sahaya çıkan en iyi 11 değil, sezonda en iyi mücadele eden 11'in başarısıdır "Şampiyonluk". Peki bu sene bu "Ruh" kimde?

2000'li yıllardan sonra adamakıllı bu ruh olayı belirginleşti. 2000-2001 sezonunda 3-0'dan 4-3'e maç çeviren Fenerbahçe, evinde o sezon neredeyse %100 ile oynayan Fenerbahçe, kurulmuş en iyi Galatasaray takımının elinden şampiyonluğu almıştı. "Bizler İnandık, Sizler İnanın" ve "Mustafa Denizli Şampiyon Yap Bizi" sloganları ateşlemişti Fenerbahçe'yi. Sonrasında 1 sene öncesinin yerinde yeller esen, deyim yerindeyse "çakma" kadrolu Galatasaray takımı evinde 17'de 17 yaparak Şampiyonluğu alıyordu. Beşiktaş'ta ise "100.yıl ruhu" başarının anahtarı idi. 34 maçta 1 mağlubiyet ve Fenerbahçe ve Galatasaray'dan 4 maçta gol yemeyerek kazanmak o sezon için mükemmeldi zaten. 85 puan yapmıştı takım. Sonrasında "11 puan farkla geldik, 11 puanla şampiyon olacağız" Fenerbahçe'si, Adnan Polat'ın"20.45'te şampiyonuz"u, 100.yıl Fenerbahçe'si ve geçen senenin Galatasaray'ı. Hepsi hani ligdeki en iyi kadro olmasa da, en büyük "ruh"un ürünü idi. Gelelim günümüze.

Sivasspor ve Beşiktaş. İkisinden birisi mucize olmazsa Şampiyon bitirecek. Peki kim bu "ruh"un sahibi. Beşiktaş'a bakarsak, hani Bursaspor maçında 10 kişi kalınmasına rağmen futbolcularında nedensiz bir şekilde maç başlarında Şampiyonluk hırsı yok. Es-Es maçının ilk yarısı da böyle. Sanki maç onlar için 45'ten sonra başlıyor. İlk yarı ısırmıyorlar. Lig bitse de gitsek gibiler. Belki de bu derbi, artık hırsın başlayacağı yer olacaktır. Ayrıca, 2009 yılında da tek mağlubiyet aldılar. O da kupada Ankaraspor. 3-1 rövanşı. 2009 performansı bu isteğin göstergesi denebilir.

Gelelim Sivas'a. Bülent Uygun'u, Mecnun Odyakmaz'ı sevmeyebilirsiniz. Futbolcuları o kadar yakışıklı da olmayabilir (tekrar okuyunca farkettim yahu bu da ne demekse), karizmatik, üst düzey yetenekli adamlar da olmayabilir. Fakat bulundukları konum, kendilerine saygı göstermeye engel değildir. Trabzonspor'u sahadan süpürdükleri maçta ise harikalardı. Belki de onların içlerindeki isteği gösterme maçıydı Trabzonspor. Liderler 1 puan farkla. Son 2 sezon performansında da liderler. 19 gol yediler koskoca sezonda. İpler kendi ellerinde. 5'te 5 yaparlarsa kendileri bitirecek ligi.

Neticede bu ikilinin de güzel şampiyonluk öyküleri olacaktır. Lig ortasında yönetimi istifaya çağıran Beşiktaş'tan, Şampiyonluk şarkıları söyleyen Beşiktaş'a. Bu sene kesin biterler denilen Sivas'ın liderlikte kalma mücadelesine. Aslında 34.Hafta bittiğinde bu iki takımın herşeyi eşit olsa da, tarafsız bir sahada Şampiyonluk maçı yapsalar. Var mı ki öyle bir uygulama acep?

26 Nisan 2009 Pazar

Cin Olmuşlar, Adam Çarpıyorlar!



"Bir takım rahatsızlıklar vardı, bir takım duyumlar vardı. Bu duyumların önünü kesmek adına bu açıklamayı yaptım, şimdi cezamı aldım, seyrediyorum, sonu hayırlı olur inşallah"

Mecnun Odyakmaz / Kazandıkları TS Maçının Ardından "Bizi Şampiyon Yapmazlar" beyanıyla ilgili...



"Bu Anadolu'nun başarısıdır"
Bülent Uygun/Aynı Maçın Ardından



Peki maçı kaybetmiş olsaydınız Sayın Başkan? Bu kadar rahat konuşabilir miydiniz? Sizi kesmek isteseler kı.ını da yırtsan kesmezler miydi?

Yıllar sonra Anadolu'dan şampiyon çıkacak belki de. Ancak Teknik Direktörü de Yöneticisi de bir "iticilik" yarışına girdiler. Sezon başlamadan sorsalar "Tuttuğum takım olmayacaksa Sivas tabiî ki olsun" derdim; şimdi demiyorum. Tüm sempatiyi bir anda ortadan kaldırdılar. Hocası çıkar "Din, Millet, Yallah, Bismillah", Başkanı çıkar "Bizi öperler, bizi keserler"; iğrençsiniz ulan!

Bunları 3 Büyük kulüp başkanı/hocası yapsa şaşırmam da; sevimli, sempatik vs Anadolu takımlarımızdan birileri yapınca gıcık oluyor insan. Cin olmadan adam çarpmaya kalkan çok futbol insanı görmüştük Anadolu'da bugüne kadar da; bunlar Cin olmuş, adam çarpıyorlar.

21 Nisan 2009 Salı

Sivasspor 0-0 Fenerbahçe




Maçtan pek bir şey anlamadık. Zira bu kadar çok ofsayt olmasaydı güzel ve gollü bir maç olabilirdi. Sivassporlu oyuncular aceleden, Fenerbahçeli oyuncular ise birbirin fazla tanımadıklarından zamanlama hatalarından dolayı çizginin öteki tarafında kaldılar sürekli. Tabiî defans kurgularının da payı büyük. Kısacası oyunculardan çok yan hakemleri gözümüz gördü; yorum yapamıyoruz.

Maçta 21 ofsayt var. (13 Sivas - 8 Fenerbahçe)

Başka da bir şey yok zaten. He bir de Sivasspor'un direkten dönen iki topu, ikisi de aynı pozisyonda.

Ayrıca Sivasspor, şu hâldeki Fenerbahçe'ye evinde bir gol dahi atamıyorsa durum kötü.

Kupada -yarın büyük hatta kooo..ocaman bir süpriz olmazsa- finalin adı Beşiktaş-Fenerbahçe. İyidir iyidir.

Vefat eden hocamız yüzünden ertelenen hukuk vizemiz var yarın, ben gittim maçı izledim. Maç da maça benzemiyordu pek. Cidden pişmanım. Neyse, hatanın neresinden dönsek kâr. Ayrıca "sizin okula gelicem, telefonunu duy" gibisinden konuşup bir halt yapmayan Felix Mourinho isimli yazarımıza da selam olsun!

18 Nisan 2009 Cumartesi

Konyaspor 0-0 Sivasspor




Son 4-5 dakikası hariç güzel maç olmadı.

Konya gol yememek istedi; atmak da istemedi.

Sivas gol atmak adına her şeyi yaptı ancak Konya gol yememe konusunda daha başarılı olunca GolsüzEşitlik kaçınılmaz oldu.

Konya atak yapmayı beceremiyor. Milos-Serhat-Veysel... Vasat adamlar. Bu üçü tabiî ki Bilica karşısında çaresiz kaldı. Sivas'ın Bilica'sı olmasa, bu elemanlar vasat defansı aşacak ancak orayı Bilica toparlıyor.

Fazla bir şey demeye erek yok. Sivas gole yaklaşmıştı ancak şans her zaman yanınızda olmaz.
Bu sefer şanssızlardı. Özellikle Balili'nın kafa topunun direkten dönmesi Sivas'ı kafa olarak bitirdi diyebiliriz; o andan sonra kazanamayacaklarına inandılar.

Konya maça -özellikle 2. yarı- kaybetmemek adına değil de, kazanmak adına çıksaydı; bu maçı alırdı.

Şimdi Beşiktaşlılar mutlu. Bursa maçını kazanmak daha da güzel olacak.

14 Nisan 2009 Salı

Barcelona - Sivasspor


"Camp Nou'da, Şampiyonlar Ligi'nde yer alan temsilcimiz Sivasspor ilk maçında deplasmanda Katalan devi Barça karşısında"

Ligde yer alan 18 takım içerisinde istikrarlı ve belirli bir seviyede top oynayan, tek takım Sivasspor. Ertuğrul Sağlam daha erken gelse Bursaspor derdik ama şu an konumuz Sivas. 4 büyüklerin sürekli birbirine ikram ettiği Şampiyonlar Ligi yarışında en avantajlı o. 3.sırada yer alan Trabzonspor ile evinde oynayacak. Önünde yer alan Beşiktaş'ın Galatasaray ve Fenerbahçe maçları var. Şampiyonluk değil Şampiyonlar Ligi'ne girmesi Sivas'ın şu an bahsettiğimiz konu. Sivasspor'u Şampiyonlar Ligi'ne yolladık. Destekleyenlerin veya takımından umudunu kesen bir kısmın, "Sivas gitsin" isteğine artık refleks halini almış bir cevap olarak "ya Barcelona çıksa ne olacak" cevabını tartışalım istedim. Barça'dan kasıt o "büyük"ler. Neticede Şampiyonlar Ligi artık 1.torba ve diğerleri oldu. 1.torbadan Barça geldi. Camp Nou'ya gittiler, 5-6 tane yediler. O an mekanizma olarak "işte gördünüz Sivas'ı" cümleleri gelecektir. Gruplarda değil Barça, 1.torba'da yer alan takımları yenebilecek takım sayısı bir elin sayısından az. Ancak ve ancak, 90 dakikalık değil, 150 dakikalık koştuğun, oynadığın zaman Beşiktaş gibi 2-1 yeniyorsun, Fenerbahçe gibi 1-0 kazanıyorsun maçı evinde. O da evinde. Sen zaten bunu yapınca adamlar kendi evinde senle bir yolunu da bulup dalga bile geçerek kazanıyor.

Sivas'ın gitmesinin yadırganması da şu çok önemli "ülke puanı" mevzusu. Bir de "rezil olcaz olum"cular var ki aynı adamlar rakipleri Avrupa'da kaybedince kazanandan daha çok sevinenlerdir. Neticede böyle takımlar, böyle organizasyonlarda olmalı. En azından hedefi 3.torbadan gelecek olan takımın bir üstünde olmak olmalı. Kendine bunu yediremeyen 3 büyükler gibi sorun da olmaz onlar adına. Bir Aalborg, belki bir Famagusta'yı izlemeli Sivasspor. Ya da Kharkiv'i. 3 büyüklerden herhangi birisi, Şampiyonlar Ligi'ne gökten inmedi zamanında. Onlarda 4'ler 5'ler 6'lar 8'ler yedi o kupalarda. 3 büyükler elendi diye hayıflanmak yerine Sivasspor'un macerası erken bitti felan deriz. En azından bir yerden başlamak lazım.

13 Nisan 2009 Pazartesi

Sivasspor, Bursaspor ve "Üçbeş" Yıldız


Anlamadım bunu. Bursaspor' da 5 takım birleşmesinden kurulu ama nedense logoda "yanlış anlaşılmalara/15+ şampiyonumsuluk kurnazlıklara" yer vermemiş?

11 Nisan 2009 Cumartesi

Bülent Uygun Tarzı


Bir takım bu hafta şampiyonluk yarışını tamamen bitirecek. Aslında pek umut yok ikisi adına ama bu hafta ilk 5'teki 3'lünün aldığı sonuçlar sonrası, derbi birisinin canını yakacak. Sivas zorlandı. Rakibi 10 kişi kalınca golü buldu ve liderliği 1-0 ile geri aldı. Maçtan aklımda kalan ise Bülent Uygun'un gözlüğü idi.

5 Nisan 2009 Pazar

26. Hafta Lideri


Denizli, 26.haftada lideriz merak etmeyin demişti. Sivas'ı Sivas'ta yense liderlik bir yana şampiyon bile olabilirlerdi artık. Ama Sivas lider. Haftaya derbi var. Beşiktaş veya Sivas'tan hangisi puan kaybederse büyük yara alır. Neticede ilk kehaneti olmadı Denizli'nin. 26.Hafta lideri Sivasspor.

21 Mart 2009 Cumartesi

Sivasspor 1-1 Beşiktaş / TSL 25. Hafta




Fazla bir şey demeye gerek yok aslında. Maç sonucu Beşiktaş ve Sivasspor'un da işine gelmiştir herhalde "kötünün iyisi" olarak. En çok da Fenerbahçe, Trabzonspor ve Galatasaray'a yaradı bu. İki önemli rakibinin haftayı puansız kapatması sonucu 3 puan alacak olan takım büyük avantaj yakalayacaktı.





Anlayamadığım nokta: Sivas'ın Beşiktaş'a olan bu hırsı ne? Bu kadar mücadeleyi neden Fenerbahçe'ye karşı vermediler? Mecnun ve Bülent iyi birer Fenerli, yenselerdi belki birilerinin gözüne girerlerdi. Olmadı sonuçta.

Gecenin hareketi Tello'nun golüydü. Bu adamı Beşiktaş kaptanı yapsınlar seneye. Zamanında demiştim: Şu an sahada o pazubandını hakeden biri varsa o da Tello'dur! Bugün bandı o taktı, yakışıyor yahu! İşte o güzel vuruş:


Sivasspor - Beşiktaş / 25.Hafta


Mustafa Denizli, 26.hafta'da lideriz demişti. Fenerbahçe'nin Bursaspor ikramı ile Sivasspor galibiyeti 26.hafta'da şampiyonluk bile getirebilir. Çok erken ama muhteşem bir avantaj olur yarın alınacak bir Sivasspor galibiyeti. Hem moral, hem fikstür bakımından. Evinde Galatasaray ve Fenerbahçe ile oynayacak bir takım için. Hele bu ikili daha birbiri ile karşılaşacak ise.

Neyse maç konuşalım. Beşiktaş'ın daha önce geniş ama dar bir kadrosu olduğunu söylemiştik. Nba takımı gibi. 25 kişi kadrosu var. Ama sadece 13-14 futbolcuyu rotasyon ile kullanmakta. Denizli bu maça özel olarak tek santrafor ve kalabalık bir orta saha düşünebilir. Ya da Nobre yerine Holosko ile başlayabilir. Orta saha direnci, Sivasspor'a karşı çok önemli. Çünkü orta sahası, savunma direncinin temel direği Sivasspor'un. Bu direnç kırıldığında dağılabiliyorlar. Ernst, Tello ve Ekrem Dağ'ın performansları yine kaderi belirler. Bu 3'lü artık Beşiktaş'ın herşeyi denebilir. Delgado'da çok önemli. Sivasspor savunmasının kilidini açabilecek yaratıcılığa sahip bir adam. İş yapmazsa Denizli, Yusuf kozunu oynayabilir. Ne olursa olsun, Beşiktaş kazanmak için orta saha üstünlüğünü almalı. Topa sahip olmalı değil. Orta saha hakimiyeti kurup, Sivasspor yarı sahasında istediği hücumu gerçekleştirebilmeli. 90 dakikada bunu 4-5 kere yapabilirlerse ne mutlu onlara. Tabii, ilk golü de atmalı kazanmak için.

Sivasspor'a gelelim. İlk hedefleri gol olmayacaktır maç için. Bu demek değildir ki, gol atmaya değil yememeye oynayacaklar. Tam tersine; Tribünden daha geniş açıdan, daha olaya hakim olabilme imkanı olan Bülent Uygun, önce Beşiktaş'ı süzecek, yazacak, çizecek ve hamlesini yapacak. Tribünden maç izlemenin, kenardan maç izlemekten daha avantajlı olduğunu söylemeliyim. Daha geniş bir alana hakimsin. Neyse yine Sivasspor, oyunu kendi alanında kabullenecek, Mehmet Yıldız ve Kamanan ikilisinin hızları ile sonuca gitmeye çalışacak. Musa Aydın'ın form düşüklüğü soru işareti. Sezer ise tehlikeli bir adam. Bu maçların gizli adamıdır. Orta sahasının gücü ve yardımlaşması ile Beşiktaş'ı durdur ve vur ile yıkmaya çalışacaktır. Hele bir de gol bulursa oyunu Sivasspor sahasında izleriz.

Orta saha mücadelesi şeklinde geçmesi beklenen maç kısacası. Beşiktaş mücadeleyi bıraktığı zaman ya da mücadelenin zayıf kalan tarafında olduğu zaman işleri zorlaşacaktır. İlk gol çok önemli maçta. Maçın yolunu çizecektir. Tabii bir de duran toplar.

9 Mart 2009 Pazartesi

Sivasspor - Bülent Uygun


Dayanamadım, karalayacağım haklarında 1-2 cümle. 46 puanla lig lideri takım. Gün itibari ile, Beşiktaş ve Trabzonspor'a 1, Fenerbahçe ve Galatasaray'a 3 puan fark atmış bir takım. Fortis Türkiye Kupası yarı finalinin de bir takımı. Galatasaray'ı eleyerek gelmiş bir takım hemde. 2 lig maçında 1 puan alması, ve Fenerbahçe'ye yenilmesi Bülent Uygun üzerinden bitirdi sanki bu takımı. Hırsızın hiç mi suçu yok diyorum? Fenerbahçe, Sivas'ı sürklase edecek kadar iyi top oynayamaz mı acaba? Sivas deplasmanda acaba hangi büyük takımı yenmiş? 2 kez Beşiktaş'ı sadece. Birisi 45 m'den kafayla gelen bir gol ile, diğeri 10 kişi kalmış Beşiktaş'a süper bir frikik golü ile. Galatasaray'a hep 2-0 yenilmiş ligde, bir beraberlik almış kupada, Fenerbahçe'ye karşı 1 beraberlik, bir mağlubiyeti var Kadıköy'de. Bir de kupa da mağlubiyet. Beşiktaş ise son 2 sezonda 1 beraberlik, 1 mağlubiyet almış evinde Sivas'a karşı. Üstteki not ile toplarsak 3 iç saha maçında sadece 1 puan. Eee neyin, kime maç satması bu? Kazansalar en yakın rakibine 3, Galatasaray ve Fenerbahçe'ye 5 puan fark atacak bir takımın puan kaybetmesinden sonra yaptığı cam kırma bu kadar mı bir adamı yerin dibine sokar? Frank Rijkaard'ın sinirden yumrukla aynısını yapmasını da izledik La Liga'da, Mourinho'nun Wigan teknik direktörüne alenen Fuck Off demesini de, Roma maçında yaptıklarını da, Scolari'nin tokatını da. Dilin kemiği olsa belki o da rahat edecek. 2 düşünüp 1 konuşmak yerine, 1 düşünüp 2 konuşmakta. Neticede hala liderler. Evinde Beşiktaş ve Trabzonspor maçları var daha önlerinde. Son maçları da Sami Yen de Galatasaray ile. Geçtiğimiz sezonun ilk maçından şu hafta maçlarındaki performansında da sadece Galatasaray'ın 1 puan gerisinde. Bütçesi, takım kadrosu oranında başarılı bir takım yarattı Sivasspor. Bülent Uygun'un büyük parmağı var tabii ki. O da bu başarılarının konuşulmadığını biliyor ki, takımının, kendisinin ön planda kalması için muhtemelen böyle davranıyor. Belki de hayalinin doğrultusunda Fenerbahçe için çabalıyor, mesaj yolluyor. Ama zararı da yine kendisine dönüyor.

Toparlar isek, Bülent Uygun, Sivasspor'u buralara kadar getirmesi ile, hala lider olması ile, takımı kupa'da yarı finale çıkarması ile çok başarılı bir teknik direktördür. Hatta görevde kaldığı sürede ülkede hocasını değiştirmeyen takım yok iken, o yerinde kalmıştır. Ama açıklamaları, sözleri, hareketleri ile başarısız bir futbol karakteridir.

Sivasspor Bir Kabak Filizi mi?




Postu yazmaya başladığım saat 02.41, dürüst olayım yataktan kalktım geldim. Haftasonu bozulan uyku düzeni, Sabah 9'da ders olması vs gıcık bi' sıkıntı yaratıyor insanda.

Akşam "6 Pas" isimli futbol programında Serdar Bali bir kıssa anlattı. "Yarın bloga yazayım ben bunu" diye düşündüm, uyku tutmayınca geldim yazayım dedim. An itibariyle kelimeleri kafamda toplayıp kıssayı güzelleştirecek mecalim yok açıkcası. Kıssa meşhur bir şey olduğundan nette de kolayca bulabildim. İnceliyoruz:

Kavak Ağacı ile Kabak Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş.

Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
—Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
—On yılda, demiş kavak.

—On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
—Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!
—Doğru, demiş kavak.


Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.

Sormuş endişeyle kavağa:

—Neler oluyor bana ağaç?

—Ölüyorsun, demiş kavak.

—Niçin?

—Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.


Aslında kıssadan hisse şu: Çalışmadan, çok emek harcamadan iyi bir noktaya geldiyseniz, ilk sarsıntıda gidersiniz.

Sivasspor için, Bülent Uygun için bunu demek asla doğru olmaz! Emeklerine, çabalarına saygım sonsuz. Ancak işi günümüz Sivasspor ve Futboluna uyarlarsak kıssadan şu hisse çıkıyor:

100 yıllık kulüplerin yarıştığı bir ligde iki yıl top oynadın/top oynatmadın diye kolayca şampiyon olamazsın. Olmaya doğru ilerlersin belki de ancak ilk fırtınada devrilirsin.

Bülent Hocam, senin fırtınan ne oldu biliyor musun?
İki Fenerbahçe maçında yediğin goller, maç öncesinde yaptığın açıklamalar. (6 gol yemem, 5 yerim vs vs)

Tabii bu fırtınaydı. Fırtınadan önce oyuncularının yorgunluğu/formsuzluğu da zaten yağmurun sessizce çiselediğinin göstergesiydi. Ardından fırtına... Bundan sonra kasırga da seni vurursa şaşırmam hocam. Sonun kabak filizi gibi olursa yazık olur.

8 Mart 2009 Pazar

Bir Kez Daha Ağla!




Evet, ağlasan iyi olacak; ama ne için?

Sivas'ı ilk yükselişe çıkarttığın zamanlar futbolseverlerin belki de %70'i seni severdi ya da saygı duyardı. Halk tarafından sevilen bir adam olma yolunda gidiyordun, bu sezon sana yaramadı.

Gereksiz basın demeçlerin, tribal hâllerin vs seni "itici futbol insanları" sıralamasında üst sıraya yükseltti.

En son Ankaraspor maçından sonra yaptıklarınla iyice gülünecek hâle geldin Asker Bülent. Neyin, kimin askerisin bilmiyorum ama yolun iyi değil gibi gözüküyor.

Atanalır, 123golyetmez, turgay keskin, pclion, seninsevginleyaşıyoruz gibi bloglarda bugün yazılan yazılar dahi ne hâllere düştüğünün göstergesi. Tabii sen bunları kaale almak yerine Anadolu'nun farklı şehirlerinde verilen yerel basın-spor ödülerini yan yana dizer; "Yurdum insanı", "Masum Anadolu Çocuğu", "Asker'im benim", "Büyüklere baş kaldıran Adam" gibisinden sıfatlarla kendini tatmin edersin.

Artık yemezler hocam, geçmiş olsun Sivas.