derbi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
derbi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Nisan 2010 Pazar

Fenerbahçe 1-0 Beşiktaş / Bilica Toprağın Altına Neyi Gömdü?




İlk yarı Fenerbahçe üstünlüğü ile geçti Toraman-Ernst-Fink üçlüsü arkaya yaslandı. İkinci yarı ise Kaş-Uğur değişikliği maçı çevirmeye yetebilrdi belki ancak olmadı. Uğur'un ortasahaya getirdiği enerji ve Fenerbahçe'nin "1-0" olsun benim olsun mantığı da Beşiktaş'ın ekmeğine yağ sürdü. Beşiktaş geldi, geldi, geldi... Olmadı... Gerek Beşiktaş beceremedi, gerekse Fenerbahçe iyi kapandı ve açık vermedi.

Hakem konusunda diyecek bir şey yok değil mi? Bugünün yaşanacağı önden belliydi zaten. Çarşamba-Perşembe de değil hani. Neden bu hakem verildi konusunda kimse ağzını açamıyor. Hakettiler ve hakemlerini aldılar diyelim.

Maçtan önce Beşiktaş kadrosunu görünce "Büyük Takım Böyle Oynamaz, büyük takım 4-5-1 oynamaz" narası atan bir kısım ezik ve kompleksli Fenerbahçe taraftarına soruyorum; İlk yarı Fenerbahçe, ikinci yarı Beşiktaş mı büyük takım oldu? Yoksa büyüklüğünüzü Bilica'nın eşelediği toprağa mı gömdünüz?

Öyle 1-2 günde büyük olunmaz, büyüklüğü de 1-2 günde kaybedemez hiçbir takım. Şu ezikliğinizden arının artık. 100 yıllık kulüpleri bir günde büyütüp, bir günde küçültüyorsunuz. O "bazı" Fenerbahçeli arkadaşlara da selam olsun. Tebrikler.

17 Nisan 2010 Cumartesi

Manchester Derbisi / Tecrübe !



Ev sahibinin Şampiyonlar Ligi vizesi, deplasman takımı için Şampiyonluk yarışından kopmama maçıydı. İki takımda disiplinden fazla kopmadan gergin bir maç çıkardı. Böyle maçların güzelliği bir anlık hatayla ya da ekstra işle maçın değişebilmesidir ki aynen öyle oldu.

Manchester City ev sahibi olmanın avantajıyla daha hücuma yönelik bir kadroyla çıktı.

Savunmada Onuoha, Bridge, Toure, Kompany ve önlerinde Barry - De Jong ikilisi defansif, Bellamy, Johnson, Tevez ve Adebayor dörlüsü ile ofansif iki blok halinde oynamak üzere 11 sahaya çıkartmıştı İtalyan Hoca. Defansif olarak hatasıza yakın oynadılar.

Benim dikkatle izlediğim isim ise genç Onuoha oldu. M. Richards'dan sonra aynı karakterde bir sağbek-stoper daha elinde tutuyor Manchester City. İkisin de korkusu yeni sezonda transferi yapılacak Maicon olsa gerek. İkisi de genç, ikisi de stoper de olabilidiğinden gerek rotasyon gerek 11'de yer bulmaya devam edeceklerdir.

Hücumda ise Bellamy, Adam Johnson, Tevez ve Adebayor dinamik bir biçimde 3. bölgeye dağıldılar sürekli. Ancak maçı kaybetmemek isteyen sistem gereği arkadan gerekli destekler gelmeyince gole ulaşamadılar. Özellikle kanatlar rakip bekler ve açıklar yardıma dönünce çok etkisiz kaldı.

Manchester United ise tipik bir deplasman takımı gibi sahadaydı. Neville, Evra, Vidic, Evans 4'lüsü en geride. Önlerinde Fletcher-Scholes vardı. Sağda Valencia oldukça defansif oynadı diyebiliriz. Giggs ise tahtaya "sol kanat" olarak yazılmış belki ancak daha çok içe doğru oynayan adamdı. Tek santrafor ise Rooney. Giggs ve Scholes tercihi Sir'ün tecrübeli oyuncularından faydalanmak istiyor olmasından kaynaklanıyordu belki de. Gerilimli maçlarda işe yarar.

Sol kanadı Mustafa Denizli nasıl İbrahim Üzülmez'e verip Tello'yu serbest oynatıyorsa Sir de aynısını yaptı diyebiliriz. "İç" oyuncularından yardım geldiği oranda Evra ile etkili olmaya çalıştı oradan ancak City defansı sağlam konsantre olduğundan açık vermedi pek. City gibi Man United da kaybetmemeyi tercih ettiğinden ileride çoğalmayı tercih etmedi. Zaman zaman baskı kursada doğal olarak genele yayamadı. Bazı anlarda Scholes ile dışarıdan etkili olmaya çalıştı ancak o da tutmayınca duran topların ManU'yu kurtarması gerekiyordu.

Bu arada Beşiktaş'a İnönü'de attığı golden beridir uyuz oluyorum şu Scholes'un kafa gölü atmasına. Attırmayın arkadaş şu adama. Geliyor gereken yerde duruyor atıyor kafa golünü. Tecrübe budur belki.

Manchester City 0-1 Manchester United
Gol: Dk 90+3 P. Scholes



Sırada Londra derbisi var. Bekliyoruz efendim.

17 Nisan 2005











"Bugün 17 Nisan, Kaleye geçmek istiyor insan..."

16 Nisan 2010 Cuma

Derbi Haftası Canlı Yayınlar





17.04.2010 / Cumartesi / 14.45 : Man City - Man United (Manchester) Spormax
17.04.2010 / Cumartesi / 19.30 : Chelsea - Tottenham (Londra) Spormax
18.04.2010 / Pazar / 19.00 : Fenerbahçe - Beşiktaş (İstanbul) Lig Tv
18.04.2010 / Pazar / 21.45 : Lazio - Roma (Roma)NTV Spor

Bonus Derbi:
17.04.2010 / Cumartesi / 12.45 : Galatasaray CC - Beşiktaş CT (İstanbul) Spormax


Basketbol derbisi de dahil olmak üzere hepsinin de zirveleri etkilemesi hoş bir rastlantı. Doyasıya bir derbi haftası. Çift derbi sahibi Beşiktaş taraftarı en çok derbi heyecanı yaşayacak ekip.

21 Şubat 2010 Pazar

beşiktaş 1 galatasaray 1


...
Saat yediye 10 küsür dakika kala, yurt odasında otururken; bir anda futbloglar.com u açtım... bir de ne göreyim; MAÇ VARMIŞ!
...

Neyse, bu günün bariz hakikati; ne Galatasaray' lı ne de Beşiktaş' lı hiç bir oyuncunun performansının üstüne koymadığı yönündeydi... Beyaz formalılar da, Siyah formalılar da standartlarını aşamadılar...
Fakat, takım oyunu bazında değerlendirirsek bariz olan gerçek ise, Galatasaray' ın bir deplasman takımı nasıl oynaması gerekiyor ise; onu oynadığı yönündeydi... Top kanatlara sıkıştığında sağ ya da sol fark etmez açık oyuncusu, önliberosu ve beki hemen mesafeyi rakibe daraltmaya dair oynadı. Tabii bunun dezavantajı olarak; birincisi ters kanatlarda deyim yerindeyse, at sürecek alanlar bomboş kaldı; ikincisi ise, Galatasaray topu ayağına aldığında kullanacak eforu bulamadı...
Yani direkt olarak mesafe ayarlama problemi söz konusuydu, Aakım 20 metreden 80 metre top sürmeye kalkınca olmadı, kötü verkaçlar oldu, yan toplar döndü, en fenası da; uzun toplar atarak ileri çıkmaya çalıştı ve bunların akabinde tek pozisyon bulamadı... Bi de keşke Keita forvette başlasaydı. Böylece ilerde biraz daha sürükleyebilirdi takımını.

Beşiktaş' a gelirsemde; "Mustafa Denizli takımları mantalitesiz" tezi attırdı ortaya; ne top çevirebildiler, ne de ters taraftaki boşlukları görebildiler; bir de bonus olarak İbrahim Üzülmez faciası ki sormayın... Gerçekten bu adamda futbol mantalitesi yok. Ama Beşiktaş' ta -ki İsmail Köybaşı sakat değilse geçerli bu tezim- altyapıdan oyuncu olmadığından Necip Uysal kadroya girmek zorunda kaldı. Bunu da teknik heyet düşünsün...
Hıı hakkını yemeyeyim, galiba sahada 8 verebileceğim tek adam Nobre idi...

Bir de o var tabii; Fenerbahçe - Galatasaray derbisindeki Kazım' ı anımsarsınız; top dışarı çıksa dahi Servet ile Gökhan ı peşinde koşturup onların eforundan çalmıştı; bu gün Nobre, iki tane hava hakimiyeti çok iyi olmayan stoperin arasından kaldırdığı toplar ile gerçekten bir şeyler yapmaya çalıştığını sezdirdi bizlere. Ama ne kadar yaptı orası tartışılır. Nihat ile başlayıp Nobre' ye dönseydi BJK, ikinci yarı ileride daha çok top tutar, Galatasaray' a da kontra şansı vermezdi gibime geliyor.

Gerçi kontrayı da golden sonra buldu Galatasaray farkettiyseniz; bunun sebebi de çok açık! MUSTAFA DENİZLİ TAKIMI MANTALİTESİZLİĞİ. Gol yedikten sonra; bir anda öyle bir açık vermek gerçekten çok ilginç doğrusu. Ama tabii geriye düşünce "battı balık yan gider" kafaya işlerse böyle olur. Hıı işte Rijkaard' ı eleştiriyodunuz, ben de savunayım; deplasmanda 1-1 iyi skordu; bilincinde oynadı.


Bunun dışında, maçın 1-1 bitmesinin hiç bi önemi yok bana kalırsa; bu ligde çok puan döner daha.



NOT: aylar sonra maç izleyip, aylar sonra buna dair bi yazı yazdım; darmaduman oldu affola.