Tribün etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tribün etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
18 Şubat 2011 Cuma
Hardcore "Fi-Yapı İnönü" Gözlemleri
İlk defa gittiğim bir yeri yazmıyorum. Özellikle bu sene zaman zaman haftada 2 kez gittiğimiz yer ama dünün kaosu bambaşkaydı.
Küfüre karşı falan değilimdir ama taraftarın topçularımızı çatur çutur sikmesine de karşıyım. Pozisyon gereği de küfür edersin hani ona eyvallah ama dün hakaretin yeni boyutuna geçtik. Soğudum ciddi şekilde. Hatta Fenerbahçe maçı için bilet arıyordu bir arkadaşım. Biraz önce beni aradı bularbilir misin diye, "cumartesi gününe kadar gel bu tarafa, benim kombineyi vereyim" dedim.-umarım pazar gününe kadar pişman olmam- İstemiyorum maç/tribün falan. TV'den izlerim, kaybetsek de kazansak da kendi kendime yaşarım ne varsa. "Yapmam" dediğim şeyi yapıp 70'de çıktım staddan dün, o dereceydi. Özet geçiyorum:
Beşiktaş'ım ole..
Senin ayağını sikeyim orospu çocuğu!
Laan koşsana şerefsiz!
Saldır Beşikt..
Hay senin hoca gibi, anasını siktin takımın!
Lan sağa at sağa beyinsiz piç!
Bobo siktirgit amk, Almeida nerede hoca! (aynı adam geçen maç bobo'yu arıyordu)
Efsane Yazdın Tarihe Beşi..
-ıslık efekti- La siktir git girme oyuna!
90 dakika böyle gitti. Bol bol hardcore aksiyon, arada 1-2 takımı destek falan. Bir "kutu" bağırıyordu her zamanki gibi. Sonumuz yakın.
Dikkat edenler bilir, stadımızın isminin başına değil her yerine sponsor alsalar da "Şeref Bey" der, gönlümüzden geçeni ağzımızdan eksik etmeyiz. Fakat dün geceki yerin adı Fi-Yapı İnönü Stadyumu olmalı, Şeref Bey bu değil.
Etiketler:
Bay Kerahet,
Beşiktaş,
Tribün
6 Aralık 2010 Pazartesi
Bizans'ın(!) Şerefsiz Misafirleri
Önce şunu anlatayım, içimde kalmasın: Bizim ülkede saçmasapan bir önyargı vardır. "Gündüz maçları sıkıcı olur" derler. TFF şu konuda ilerleme gösterse güzel olur. İç saha maçlarına sürekli gidiyorum ve tüm günü öldürmek yerine Pazar'ı daha güzel değerlendirme şansı yakaladığıma inanıyorum. Ertesi günün iş/okul günü olduğunu düşünürsek akşam 23.00'de evde olmak yerine, o saatlerde zaten evde dinleniyor olmak daha güzel. Ancak bir prime time takınıtımız gidiyor. Her maç el clasico tabii.
Neyse, konuya gelelim:
Maç öncesi olayları var. Ülkenin -belki de- en aşağılık taraftar kitlesinin İstanbul'a gelmesini isterdik tabii. Sonuçta deplasman tribünü de olmalı. Ancak bu çapsız heriflerin yıllardır bir "Beşiktaş'ın eteklerine asılma" politikası, bizim tarafı da oldukça "doldurmuş" durumda. Şehirlerinde Beşiktaşlılara yaptıklarını onlar anlatsın. Çevremde birçok Bursalı Beşiktaşlı var. Hepimizden çok onlar nefret eder bu şerefsizlerden. Nedenlerini onlara soralım bence. Dün bile, daha Gebze'de başladırlar kudurmaya.
Sonuçta Bursa'ya sahada futbol olarak, dışarıda tribünsel olarak gereken ders verilmiştir. 15-20 kadar Beşiktaşlı'nın "Bursa'nın o sağlam, manyak, psikopat" taraftarlarına Polis Barikatını aşarak atladığı anlar, o denyoların video paylaşıp masturbasyon yaptıkları youtube'lara düşecektir. "Ermeni Köpekler Beşiktaş'ı destekler" diye bağıran ırkçı piçlere gerekli ayarı verenlerin ellerine sağlık.
Sahada Volkan Şen, tribünde texas'lı şerefsizler; Bizansdan(!) aldıkları ayarla yuvalarına dönsünler. Şehirlerinde 31'lerine devam etsinler. Biz amaçlarının Bursa'daki maça Beşiktaşlıların gelmemesini sağlamak ve "en son biz geldik oolllm" diye böbürlenmek olduklarını da biliyoruz. Bu gerilimi tırmandıranın kim olduğu da "net olarak" göründüyse sorun kalmamıştır zaten. Basın "Beşiktaşlılar saldırdı" derse desin, ak göt-kara göt gün gibi ortadadır.
Kronstadtli abim hatırlatmış, 90'lı yılların tezahuratı: Beşiktaş adamın amına kor! Çapının yetmeyeceği kişi ve kurumlara sarkan Bursasporlulara selam olsun. Sizden de, o iğrenç Başkanınızdan da "sadece" tiksiniyorum. Bizim nefretimiz bile sizi değerli kılar.
11 Ekim 2010 Pazartesi
Harbi Lan Kim Verecek?
Ahaha. Fotomaç sıçıp sıvazlamış yine.
Hayır, neden rahatsız oldunuz da bunu yayınlamayı düşündünüz ciddi anlamda merak ediyorum.
Foto'nun orjinali bu alttaki. Bayrak PAOK tribünlerinden değil karşı yakanın sarı-lacivert tribünlerinden. Fotomaç'ın başlığında dediği gibi biri hesabını vermeli cidden. ahaha aptallar.

saatler sonra gelen ekleme: haber kaldırılmış galiba malum yerden. olsun biz capsimizi aldık kaldı böyle.
Etiketler:
Bay Kerahet,
Beşiktaş,
Fenerbahçe,
İbne Basın,
Tribün
22 Ağustos 2010 Pazar
Beşiktaş'ın Çocuğu Nihat Kahveci (?)
Bizim bi' huyumuz var Beşiktaş taraftarı olarak. Futbolcumuza ya evladımız gibi davranıyoruz ya da evladımızın katili gibi.Demek istediğim bazı anlarda sevgimizden öyle boğuyoruz ki oyuncuları şaşırıyorum. Mesela sezon başından beri iç sahada maç devam ederken tribüne çağırıyoruz adamları neredeyse. Aman kötü oynamasınlar, katil biraz ağır oldu ama tribünlerin özellikle alt kısımlarındaki arkadaşları & abileri görseniz bana hak verirsiniz.
Dün gece soğuk duşu gördük. Maç kaybedilir, sıkıntı değil de tribünün hali üzücü. Zira takımın yakaladığı bu olumlu hava, tribündeki değişik hava ile aynı orantıda. Dün yine klasik oyuncu ıslıklamalar başladı tabii. Delgado ve Nihat ilk kurbanlar. En anti-delgado'culardan biri benimdir bu takımda. Gittiği gün, yeni takımının formasını alıp sırtına ismini yazdırmayı düşünüyorum bazen. Ama ıslık falan olmamalı yine de. Hele Nihat Kahveci..? Hani Beşiktaş'ın çocuğu, hani benim yaşıtlarımı Avrupa Futbolu ile tanıştıran adam, izledikçe göğüsümüzü kabartan..?
İyi oynadığında "Beşiktaş'ın Çocuğu", kötü oynayınca "yuhhh". Bir de "biz uyardık" tribi var ki evlere şenlik. Bi' de havaya ateş açsaydın uyarı amaçlı belki anlardı mnkym. Sana mı kaldı oyuncuyu uyarmak.
Bugün Nihat'ı ıslıklamak Necip'i de etkiler, Quaresma'yı da. Hepsinden öte sadece kötü oynadı diye armayı taşıyan sporcuyu aşağılamak olmaz. Olmamalı işte. Bunu anlamak ne kadar zor olabilir?
Haddime değil tribün ile ilgili ahkam kesmek ama gördüğümüzü söylüyoruz işte. Takımın toparlanması konusunda Schuster'in eline bakacağız tamam da tribün nasıl toparlanacak belli değil. Hadi hayırlısı olsun.
not: bu arada bazı taraftarlar maçtan sonra oyuncuları alkışladı falan. onlar ayrı tabii ki. ancak yukarıda yazılan kitle çok önemli malesef.
Etiketler:
Bay Kerahet,
Nihat Kahveci,
Tribün
18 Ağustos 2010 Çarşamba
Beşikt'aşk' Edebiyatı
Geçenlerde Afili Filintalar'da Emrah Serbes ile bir röportajı okudum. Röportajı yapan Fenerbahçeli kişi bir soru soruyor:
Beşiktaş’ın bu kadar edebi adama sahip olmasının sizce bir açıklaması var mı? Ben bir Fenerbahçeli olarak olayı şöyle özetlemek isterim; bizim tribünden Uğur Dündar, Bedri Baykam çıkıyor, İnönü’ den Vedat Özdemiroğlu, Emrah Serbes, Feridun Düzağaç vs.Harbiden, nedir bunun kaynağı?
Tribünlerin, taraftarların yaratıcılığından örnek vermeye bile gerek yok. Tartışmasız bi' gerçek var orada. Daha uçlardan iki örnek vereceğim.
Mesela Sinan Engin'e (aka Ayı Sinan) "Futbol, Dolmabahce'den esen ruzgari Kapali'dan koklamaktir" gibi bir söz söylemeyi bahşetmiştir Beşiktaş. Konu futbol olsa da ilham oradan geliyor işte. Yıldırım Demirören'e ait bir söz geçti tarihe. "Beşiktaş bir başarının etrafında toplanan insanların oluşturduğu bir kültür değildir, bir kültürün etrafında toplanan insanların başarısıdır" Büyük ihtimal o yazmamıştır ancak bu muazzam söz Yıldırım Demirören adıyla tarihe geçecek.
Emrah Serbes: "Biz sevinmek için sevmedik lafı var ya. Beşiktaş tribününden bu kadar çok edebi adam çıkmasının nedeni bu herhalde." şeklinde cevap vermiş.
Sahiden, neden bu kadar zengin Beşiktaş'ın tribününden çıkan edebiyat? Feridun Düzağaç gibi bir adam geldi mi şuralara mesela? Ya da tribün çapında da çok sağlam şeyler dönüyor. Farklı bir aşk yaşanması mı bunun sebebi? "Eros aşkı bizden öğrensin" sesleri de çıktı oralardan. Haksızlar mı?
Etiketler:
Bay Kerahet,
Beşiktaş,
Tribün
28 Temmuz 2010 Çarşamba
Şımart Bizi Başkan, Çıkar Bizi Baştan!
Geçenlerde "Beşiktaş'ın Değişen.." diye başlık attım, devamını getirmedim. İçime sinmezdi, kendime yediredim.
İki sene önce, Beşiktaş çifte kupalı şampiyon olmuştu ya. O gün stadda kutlamalardaydım. Blog yazarlarımızdan Busker, "N'oldu şimdi Büyük Başkan mı diyeceksiniz adama?" diye mesaj atmıştı o sırada. "Olm sen bizim tribünü ne sanıyorsun?" dedim. Haklı da çıktım. Gerektiği kadar alkış, fazlası yok. Büyük başkan yalamasından uzak..
Dün ne oldu bilmiyorum. Çifte Kupanın getirmediği samimiyeti çifte yıldız getirdi. Dün Başkan'ın adam dövdürüğü tribünler, bugün kendisine sevgi gösterisinde..
Ben kimim? 20 yaşında, kendi halinde Beşiktaş'ı seven biri. Maçlara gider gelirim öyle. Ne "Çarşı'nın Abileri"ni bilirim, ne de başka bir şey. Belki hentbol maçlarına giden taraftarla sima olarak biliriz birbirimizi. Ama yeri geldiğinde sokakta konuşurken "yok abi Beşiktaş'ın tribünleri.." diye konuşup karşılıklı bir kelime dahi etmediğim adamları korudum. Eh, şimdi pişman mı olayım?
Ben manyak değilim tabii. Neden başkan-taraftar arası kötü olsun isteyeyim ki? Tabii ki iyi olsun; en azından aramızdaki bu nefreti bitirelim derdim. Ama "barış" bu yolla sağlanmamalıydı. Bir özür, samimi bir özür belki. Hani dönüp bağırımıza basmak için değil, bu nefreti bitirmek için. Ama hayır, kararlar verilmiş; dönüş bileti Quaresma, barış çubuğı Guti.
Peki. Neyse..
Beşiktaş'ın gerçek sahipleri bilmem kaç bin kongre üyesi bu arada. Tribünler de temizlenecek.
Etiketler:
Bay Kerahet,
Beşiktaş,
Çarşı,
Tribün,
Yıldırım Demirören
24 Temmuz 2010 Cumartesi
Biri Çıkıp Gelse, Her Şey Yalan Dese!
1969 yılında, İstanbul’da bir Kadırgalı olarak dünyaya geldi Optik.
Herkes babadan, o dededen Beşiktaşlı olarak altısında iken gittiği ilk maçında Beşiktaş yenilmiştir ve hüzne gark olup ağlar.
Gaziosmanpaşa’da orta mektepte iken, tribünle birlikte nefes almaya başladığında aynı dönemlerde sabahlamaların ortasındadır Optik. Kulağından çekilip, kıçına tekme vurularak hadi doğru eve bakiim denen çocuk. Annesinin gözünü yollarda bırakan çocuk.
Deplasman otobüsü hareket edip, uzaklaştıktan sonra geri gönderilmesini imkansızlaştırıp, ortaya çıkan çocuktur Optik. Kabataş Erkek Lisesi’nin 343 Mehmet Işıklar’ı, zeki ve Beşiktaşlı oluşu ile hafızalarda yer eder hep.
Pazartesinden sonraki her gün yoklamada mevcuttur Optik. Pazartesi, onun tatil günüdür. Ya pazardan Beşiktaş ile beraberdir, ya da deplasmandan yeni gelmiştir.
Aynı yıllarda çArşı’nın temellerini atarlar arkadaşları ile beraber.
Lise sonrası Mimar Sinan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde öğrenimine devam ederken, tarihten daha çok feyzaldığından olsa gerek üniversite sınavına tekrar girip, iyi bir derece ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’ne girer. Aksatmadan sürdürdüğü öğrenim döneminden sonra Galatasaray Lisesi’nde öğretmenlik stajını yapar.
Sonrası Çubuk’da bir yatılı lisede öğretmenliktir. Herkese hak ettiği kadar; ama Beşiktaşlı kardeşlerine gönül kanaati olarak bir not fazlasını veren bir öğretmen. Gönlündeki zenginlik ile fakir fukara babalığı yapan bir öğretmen. Öğrettikleri yalnızca sınıfındaki yatılı öğrencileri ile sınırlı değildir.
İki yıllık bir aradan sonra askerliğinin ertesinde bir daha terk edemez semti. Tribünlere kalıcı olarak döner.
Sokak köpekleri dahi sahipsiz değildir artık.
O bir liderdir. Liderliğini şöyle anlatır; “Anadolu’dan gelen kendimizin ve rakibimizin taraftarları ile bile tek tek ilgileniyorum; çünkü liderlik bunu gerektiriyor.”
Beşiktaş’ı mazeretsiz yasayan güzel insan...
Daha çok şey varken, bir umutken, birden perde kapanıyor. Daha çokça güzelliklerin hep birlikte yaşanabileceği ihtimali varken birden Işıklar gitti ve hepimizin ev ödevi yarım kaldı.
Son Barikat
Etiketler:
Bay Kerahet,
Beşiktaş,
Optik Başkan,
Tribün
16 Temmuz 2010 Cuma
Beşiktaş Vikingur Maçı | Tribün & Pankartlar

Faroe Adalarına gönderme! Ayrıntı için tıklayınız.

.. ve neredeyse hepsi "Dewe" imzalı bayraklar. Ellerine sağlık!
Etiketler:
Bay Kerahet,
Beşiktaş,
Tribün