28 Temmuz 2010 Çarşamba
Şımart Bizi Başkan, Çıkar Bizi Baştan!
Geçenlerde "Beşiktaş'ın Değişen.." diye başlık attım, devamını getirmedim. İçime sinmezdi, kendime yediredim.
İki sene önce, Beşiktaş çifte kupalı şampiyon olmuştu ya. O gün stadda kutlamalardaydım. Blog yazarlarımızdan Busker, "N'oldu şimdi Büyük Başkan mı diyeceksiniz adama?" diye mesaj atmıştı o sırada. "Olm sen bizim tribünü ne sanıyorsun?" dedim. Haklı da çıktım. Gerektiği kadar alkış, fazlası yok. Büyük başkan yalamasından uzak..
Dün ne oldu bilmiyorum. Çifte Kupanın getirmediği samimiyeti çifte yıldız getirdi. Dün Başkan'ın adam dövdürüğü tribünler, bugün kendisine sevgi gösterisinde..
Ben kimim? 20 yaşında, kendi halinde Beşiktaş'ı seven biri. Maçlara gider gelirim öyle. Ne "Çarşı'nın Abileri"ni bilirim, ne de başka bir şey. Belki hentbol maçlarına giden taraftarla sima olarak biliriz birbirimizi. Ama yeri geldiğinde sokakta konuşurken "yok abi Beşiktaş'ın tribünleri.." diye konuşup karşılıklı bir kelime dahi etmediğim adamları korudum. Eh, şimdi pişman mı olayım?
Ben manyak değilim tabii. Neden başkan-taraftar arası kötü olsun isteyeyim ki? Tabii ki iyi olsun; en azından aramızdaki bu nefreti bitirelim derdim. Ama "barış" bu yolla sağlanmamalıydı. Bir özür, samimi bir özür belki. Hani dönüp bağırımıza basmak için değil, bu nefreti bitirmek için. Ama hayır, kararlar verilmiş; dönüş bileti Quaresma, barış çubuğı Guti.
Peki. Neyse..
Beşiktaş'ın gerçek sahipleri bilmem kaç bin kongre üyesi bu arada. Tribünler de temizlenecek.
8 Mayıs 2010 Cumartesi
Beşiktaş Tribünleri Ne Olacak?
Beşiktaş'ın en etkin taraftar grubu Çarşı. Temelleri 80'lerin sonunda atılmış. Ortak stad ve tribün kullanımı zamanında şu anki Kapalı Tribünün elde tutulması için uğraşlar; hatta can'lar vermiş bir kitle. Grubun liderlerinden Alen: "Çarşı ruhtur, bedene indirgenemez" diyor. Ki bu laf nereye çeksen gidiyor. Bir tarafta bakıyorsun yaşını başını almış abilerimiz alınıyor bu lafa, bir yana bakıyorsun 15-16'lık arkadaşlar alınıyor. Bu genç arkadaşları görüyoruz zaten. Üstünde Çarşı beresi, montu falan. Manisaspor maçına giderken Fenerbahçe'ye, Galatasaray'a küfür eden tipler. Bir yanda sosyal sorumluluk vs alanlarda kendini gösteren Çarşılılar, bir yanda tribünden falan bihaber, işi eğlence amaçlı yapan liseli gençler. Şimdi gel de onlarla "aynı ruh"a bürün. Olmuyor işte.
Bu olay artık çok nadiren ortaya çıkıyor. Dakika 1; üçlüyle başlıyor maç. Sonra kartal gol gol gol, Beşiktaş'ım oley vesaire. Top rakipte de olsa, ev sahibinde de olsa değişen bir şey yok. Rakip korner kullanırken "Kartal gol gol gol" deniliyor neredeyse. Bazen bu denge tutturuluyor tabii ki. Ancak takım öne geçerse yine bitiyor. 1-0 öne geçince takım başlıyor eğlence. Rakibi baskıya alalım falan gerek yok sanki. Tribünde maçı izleyen yok zannedersin.
Beşiktaş'da yıllardır tartışılan olay Kapalı Tribünün geleceği. Ticari olarak baktığımızda Kapalı'nın "seyircilere" verilmesi, Çarşı'nın Yeni Açık'a geçmesi kârlı olacaktır. Sebebini anlatıp bin kez ortaya koymak gereksiz. Taraftar bunu nasıl kabullenecek? Yıldız oyuncu sahaya inince, yıldıza göre taraftar olun denilecek. Kimse de buna bir şey diyemeyecek. Bu proje stad yenileme ya da yeni stad yapma işine göre zamanla sonuçlanacak. Kapalı'yı özleyecek tabii herkes.
Yaz yaz bitmez. Sorunlar bayağı fazla her tribünde olduğu gibi. Bi' ara yine değinirim şimdi bitirmem lazım.
19 Ekim 2009 Pazartesi
Satılmış Çarşı (!)
Beşiktaş'ta işler kötü gider:
Senaryo 1:
Taraftar "İstifa" diye bağırır. "Muhalefetin adamları bunlar, rant sağlamak için bağırıyorlar" denir.
Senaryo 2:
Taraftar "İstifa" diye bağırmaz. "Yönetimden rant sağlayan adamlar, o yüzden ses çıkartamıyorlar".
Beşiktaş taraftarı aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık. Her yol "Satılmış Çarşı"... Aynı hikayeyi yıllardır anlatan kişilere de selamlar. Bi' geyik var ortada, almış başını gitmiş...
Beşiktaş'ın İnönü'deki Denizlispor maçında tribünün içine salınan satılmış Karagümrüklüleri konuşan kişi sayısı kaç? O Karagümrüklülerin ne amaçla oraya geldikleri de malum, kim tarafından gönderildikeri de. Orada biri bıçaklansa/vurulsa suçlu da ortaya atılır: Çarşı.
Her stadda "beleşçi" tribüncüler var. Tribünler arası transfer yaşayan taraftarlar bile biliyoruz! Adını bilmediğim bir Bursaspor Amigo'sunun, Çarşı'lı Alen'in dizinin dibinde Beşiktaş diye bağrırken fotoğrafları var. Ne takım sevgisimiş be!
Bu "rantçı" ekip ile koskoca "Çarşı"yı hemen karıştırmamak lazım. Komik oluyor.
7 Nisan 2009 Salı
Hıncal Sen Nesin? | Beşiktaş Taraftarı Sen Nesin?
Bana kimse laga luga yapmasın. Sen polisi dinlemeyeceksin, 20 tane polisin olduğu yere iki misli, üç misli adamla gideceksin; ne yapacak polis? Elbette biber gazı kullanacak, su fışkırtacak. Hatta icap ederse çekecek tabancayı havaya da ateş edecek. Çünkü usulsüz, izinsiz yapılan bir gösteriyi dağıtmak polisin görevi. (Hıncal Uluç)
2911 Sayılı Kanun, Madde 3: Herkes, önceden izin ALMAKSIZIN, bu Kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. (Anayasa)
Her şey ortada.
Sen kimsin yahu Hıncal Uluç?
Kimsin nesin bilmiyorum, ilgilenmiyorum da; Beşiktaş taraftarının o gün orada silahsız ve saldırısız olarak bulunduğunu ve de kanunların suç saymadığı belirli amaçlara hizmet etmediğini biliyorum. Her ne kadar 164 Yıllık medar-ı iftiharımız öyle davranmasa da...
Bardağın Hıncal Tarafından Bakmak!
Beşiktaş'ın, Kayserispor maçı öncesi yapacağı güzel organizasyonu internette biraz Beşiktaş ile ilgili forum sayfası gezen olduysa görmüştür muhtemelen. Bay Kerahet'de bunu yazmıştı blog'da. Sonra bu organizasyonun polis tarafından müdahaleye uğradığı, hatta kimi polislerin can düşmanına saldırırcasına taraftara giriştiklerini gördük. Hıncal Uluç'ta bugün Fotomaç'ta yer alan yazısında bu konuya, Polis yönünden bakmış. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasının üzerinden mevzuuyu dile getirmiş.
Netice itibari ile; ne o gün orada bulunan bir taraftar olmadığımdan, ne de olanları ayrıntısı ile bilen birisi olduğumdan olayı fazla yorumlayamıyorum. Ama Polis teşkilatının orantılı güç olarak adlandırılan şeyin ne olduğunu bilmesi gerekir. Gördüğüne düşmanına vurur gibi vurmak görev değildir. Hele biber gazı tatlı bi' şey hiç değildir. Öyle oda spreyi gibi önüne gelene sıkılmaz.
ek: Bay Kerahet'in yazısı için buraya tıklayın.
ek2: evet evet. polislere bu kadar yetki ya da böyle teçhizatlar fazla.