Servet Çetin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Servet Çetin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Eylül 2010 Perşembe

Servet'in Kaybettiği Değer


2007-2008 sezonu başlamadan bir kaç ay önceydi. Galatasaray, Servet'i almıştı. Song - Tomas hattının bozulması anlamına geliyordu bu. Hem de Servet gibi, pek de iyi izler taşımayan bir ismin gelmesi. Taraftarın "Servet değil Şampiyonluk İstiyoruz !!!" pankartına sebep oluyordu hatta.

Kalli, öyle bir gelmişti ki, gelişinin havası, imajı, disiplinin ardında oynattığı sistem göz ardı edilecek basitlikteydi. 4-3-1-2 oynatıyordu Galatasaray'a. Galatasaray'ın bu her zaman zor anlarında kullandığı ve Hakan Şükür'ün sırtına bindiğinde de zor anlarından çıktığı bir sistemdi. Çünkü, Galatasaray'ın zor anlarında, takımda bulunan yabancı isimlerin içinde yetenekli olanlar maksimum 1 taneydi. Yerlilerde de sayı bu civardaydı. Ama mücadele konusunda herkes birbiri ile yarışacak durumda idi. Kalli, bu sistemde inanılmaz bir hücum çeşitliliği ile saldırsa da temelinde savunmayı 40m'de topun arkasına geçmiş 7-8 isimden kurmak istiyordu. Bu kadar yakın mesafe içerisinde 4-3-1-2'nin 4'lü göbeğinde Servet, gerek önde basan, koşan, ısıran isimlerin işini iyi yapması, gerek kendisinin üstünlüğü ile bu sistemde Galatasaray'ın yıllardır en az gol yediği sezona imza atmasına sebep oldu. Bu sistemde Servet, uzun topları kullandığında topu 50-60m Hakan'a atıyordu. Hakan Şükür'de her topa atlıyordu. Bu sistemde sırıtmadı. Hatta gidip şampiyonluk golünü attı.

Skibbe ise oyun sistemini bu mücadeleden çıkartıp, mücadele edenler ve önde gol atanlar olarak 2'ye böldü. Servet, bu sistemde ilk arızalarını vermeye başladı. Takım savunmasında oynayan isim azaldıkça Servet ve partneri olarak oynayan isim kim olursa olsun Galatasaray, her maçta gol yemeye başladı. Sakatlık sebebiyle zaten sezonu tamamlayamadı.

Rijkaard ile beraber Servet, bizim bildiğimiz Servet'ten uzaklaşıp, daha önce gördüğümüz Servet'e tekrar dönmeye başladı. Çünkü Rijkaard, takımdaki 11 ismin 11'inin de savunma yapmasını ve 11 ismin de gol atmasını isteyen bir sistem getirince, Servet bu sistem gereği bir çok maçta kendisini 50m'ye attı ve 50m'den geriye koşarken buldu. Kendi yerinde olduğunda da oynaması gereken hiç bir pası atamadı. İsabetsiz paslar atmaya inatla ama inatla devam etti. Lucas Neill geldikten sonra bunu 1-2 denemesinden sonra yedeğe çekildi. Yerine Hakan Balta, Emre Güngör, Emre Aşık, Mehmet Topal denendi durdu. Nedeni aslında "tek"ti. Geriden oyun kurmak gerektiğinde Lucas Neill birinci opsiyon, partneri yedek opsiyon idi. Bu opsiyonlar işe yaradı mı derseniz, oyun üzerinde evet, yaradı. Bu isimler topu Lucas'a verdiler. Lucas'a veremediklerinde de düzgün kullandılar. Emre Güngör'ün yakan istisnası dışında. Servet ise bu süre zarfında oyununu geliştirmek yerine cümlelerini geliştirdi. Rijkaard ile ilgili cümleler kurdu. Yazmaya gerek yok.

Zaten, Rijkaard'ın sol stopere sol ayaklı bir isim yerleştirme isteği onun bu oyun yapısı ile birleşince suyu iyice ısındı. Büyük Usta Van Gaal, Bayern Münih'in sol stoperinde sol ayaklı bir isim olsun diye tek hamlede Demichelis'i kesip atarak yerine Badstuber'i koydu bu sene. Belki de sadece bu sebeptendir ligde bu halde olmaları. Dikkat ettiniz mi bilmem. Son maça kadar Galatasaray tandeminde sol stopere Lucas Neill, sağ stopere Servet Çetin geçmişti. Ama Servet oyununda ilk paslarını Lucas'a verme konusunda bir gelişme de göstermişti.

Servet'e 28-29'undan sonra kaşığı sol eliyle tutması için uğraşması söylendiğinde, o ne kadar güzel yemek yaptığından dem vurup, sol eliyle kuzu tandır yapma çabalarında hep başarısız oldu. Basiti yapması istendiğinde, basit işlerin adamı olmayı reddedip hatta bunu hakaret sayıp zorlara girişti. Sonuç olarak da antremanda "yedek takımda oynadı" diye kadro dışı kaldı.

Servet, doğru sistemin içerisinde gerçekten bir servet. Bugün Bursaspor'a gitsin, Bursa'nın 2 sene üst üste şampiyonluğunu ciddi ciddi tartışabiliriz. Ama yarın Beşiktaş'a gitse, Fenerbahçe'ye dönse, yine durumu Galatasaray forması altındaki gibi olacaktır. Biraz basit düşünmesi gerek. Stoperlik yeteneği muhteşem. Ona tek kelime etmem. Ama futbolu basit oynama yeteneği aynı derecede kötü. Basit oynamayı reddediyor. Basit oynamayı bir şey oynamama sayıyor.
Martin Demichelis'ler kesiliyor, Servet'ler mi kesilmeyecek...

23 Haziran 2010 Çarşamba

Servet'in Topu Oyuna Sokması


Servet, bu takımda yer alan yerliler arasında en farklısı, en doğru dürüst olanlarındandır. Hatta bu sıfatların en fazlası da O'dur. Konuşmalarında kıvırmaz. Para içinse "para için" der, sevmiyorsa "sevmiyorum" der, iyi değilse takım, "iyi değildik" der, der yani. Kıvırmaz. "Nasıl uygun görülmüşse, öyle düşünülmüş" gibi şeyleri söylemez. Anlaşamadık felan demez. Parayı az verdiler ondan gitmedim der. Servet bu yüzden Servet'tir. En "Baba"dır. Ama bazen bu dili kendisinin yanlış yorumlarına yol açıyor.

Topu oyuna Terry, Pepe vs. vs. iyi sokamıyor demekte. Aslında Servet eleştirilerinin nedeni bir tek bu topu oyuna iyi sokmamaktan geliyor. Servet, topu ayak üstü kesme ile 60m şişirmeyi topu oyuna sokmak olarak görüyor. Servet'in sorunu burada. Bu topu oyuna sokmak değildir. Hoş, Servet bu pasları da taca atıyor. Kendi adamına gelen top ise zaten yumuşatılmayacak kadar sert. Topu, kesip önüne vermesinin kendisini mükemmelleştireceğini kendisi de biliyor. Kendisi de söylüyor bunu. Ama hep fazlasının peşinde. Daha fazla katkı yapmak mı dersiniz, kendisinin eksiği olmadığını mı göstermek mi dersiniz bilemem. Ama yaptığının yanlış olduğunu kabul etmiyor. Lucas'ın topu oyuna sokmasını da izlemiyor muhtemelen. Gerektiğinde 10m yanındakine topu atarak da oyunu başlatabildiğini, gerektiğinde 60m top atarak direkt asist yaptığını görmüyor olamaz.

Yapmak istediğini de şöyle açıklamış Servet özetle; "Puyol ne yapıyor Barcelona’da? Barcelona’da ben de oynasam ben de topu oyuna kral gibi sokuyor gözükürdüm. Ben orada olsam Maradona olurdum. Önünüzde Xavi ve Iniesta oynuyor. Atıyorsunuz üç kişinin arasından topu alıp dönüyorlar. Topu ortaya vermemeye çalışıyoruz, daha çok garanti oynamaya çalışıyoruz. Yoksa ben de araya derin paslar atmasını biliyorum."

Servet meselesi uzun iş. Kes topu, Lucas'a ver. En basit ve rahat iş bu aslında. Kendisinin örnek verdiği Pepe'nin Türkiye maçında 2'ye 1'lerle attığı gol de topu oyuna sokma ve kullanma konusunda örnektir.

21 Mart 2010 Pazar

Lucas Neill Etkisi


Galatasaray bu adamı neden aldı? Defansta topla çıkabilsin, sıkışıldığı anda bireysel olarak oyunu rahatlatsın, uzun topları rakibe vermesin diye aldı. Alındığına değdi. Lakin, gelgelelim Servet - Emre Güngör ikilisine de kötü örnek oldu. Neden mi? Basit. Servet defanstan uzun top atmaya başladı sık sık Neill gibi. Hepsi de istisnasız rakibe veya taca. Sonra da Emre bugün adam çalımlamaya kalktı ve ikramı yaptı. Gelişine vursana be Emre'm Güngör'üm. Es-Es 1, bugün 2 bu takımın aynı hata ile gol yediği.

Yapamıyorsunuz sevgili Aslanlar. Siz zaten top kullanmayı, topla oynamayı çok iyi bilen stoperler olsaydınız zaten Neill alınmazdı oraya. Aldırmazlardı. Aldırmazdık. Ama adam bu işin ehli. Siz topları kesin, emin olun Neill'den daha çok övülürsünüz. Bugün Emre bu maçın kahramanı olabilirdi kestiği toplarla. Ama olmadı. Olamadı. Çünkü kendisinden başka bir şey olmaya kalktı. Basit oynayın. Basit oynamak; en zor ve en güzel iştir futbolda.

Bu adam kötü örnek bizim savunmamıza. Çok kötü hem de.

2 Ekim 2009 Cuma

Sen Lucio Değilsin Servetsin !!!


"Ben kendimin Avrupa'da stoper oynayan oyunculardan farkı olduğunu düşünmüyorum. Mesela bende Terry gibi Ferdinand gibi sadece keser, önümdekine vererek oynarım. Hem de çok iyi oynarım. Ama hep daha fazla katkıda bulunma isteğim yüzünden ileri çıkıyorum, hücuma katılmaya çalışıyorum. Bunu yaparken de hata yapıyorum işte."

Servet Çetin

Stoperliğine tek kelime laf ediyorsam adam değilim. Lugano ile yanyana oynasa gol yememe rekoru kırarlar hatta. Kızdığımız, bozulduğumuz nokta hücumda etkinlik alma çabası. Ferdinand, Terry sadece hücuma kafa vurmaya gidiyorlar. Top kaptırılınca da 7.5-8 saniyede 60-70m'yi koşup savunmaya dönüyorlar. Servet ise maçta taç çizgisinde Elano boş dururken, kendisi gitmeye çalıştı, atağı mahfetti. Dünyada Servet'in mentalitesinde başarılı olabilmiş tek adam Lucio'dur. O da adam geçmez. Ver-kaç'ları harika yapmasıyla atağa girer. Sen basit oyna. Kendini bilmene rağmen bunu yapma. Lütfen.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Bir G(a)RİP Servet


Tarih 13.09.2009.

Galatasaray Futbol Takımı teknik heyeti ve oyuncuları grip aşısı oldu. Acıbadem
Hastanesi'nden bir ekip sabah saatlerinde teknik heyet ve futbolculara grip
aşısı yaptı.

Tarih 16.09.2009.

Avrupa Ligi'ndeki Panathinaikos maçı öncesi Galatasaray defansında sorun
yaşanıyor. Gökhan Zan'dan sonra "gribal enfeksiyon" geçiren
Servet Çetin de Yunanistan'a götürülmedi.

1.haber Galatasaray.org'dan, 2.haber ise Ntvspor'dan. Sağlam kaynak tabii ki. Aşı olan bir adamın 3 günde hasta olmasını tıp nasıl açıklar bilemem. Ama açıklayın işte yahu. Gökhan Zan değil ki bu, rakibe tekme atıp sakatlanır gibi, aşı olup grip olsun.

Ah bir de Barış, atletik vücudum var herkes görsün ama gösteriş yapar gibi durmayayım tribinde poz vermese..

31 Ağustos 2009 Pazartesi

Kör Galatasaray'a Gider, Badem Gözlü Olur





Gökhan Zan Beşiktaş kariyeri boyunca bu ülkenin en "sakat, bomba, yetersiz, kazma" stoperi ilan edilmedi mi? "Pozisyon bilgisi yok, taktik bilgisi sıfır..." diye konuşulmadı mı?

Şimdi bakıyorum her yerde adamı övmeye başladılar. Yanında Servet iki kişilik oynarken bir yere kadar kapatır Zan'ın hatalarını ama Zan yine de bildiğimiz Gökhan Zan'dır. Ah pardon, unutmuşum: Miilî takımın tandemi bu ikiliden oluşuyor. Millî takım da ortada zaten...

Yahu bir de bu adamı bir aralar Arsenal bile istemişti! Adamla Beşiktaş bile kontrat imzalamadı. Galatasaray bedavaya buldu(gerçi verilen maaşdan acısı çıkıyor bedavaya almanın); yanında da hazırda-uyumlusu Servet vardı diye aldılar bence. Servet olmazsa Galatasaray'ın tandeminde Gökhan Zan- XXXX ikilisini zor günler bekler.

Anektod: Geçen haftaki maçta bile Zan ayağının altından kaçırdı topu. Servet kademeye girdi de pozisyonu kurtardı. Gökhan Zan da Servet gibi bir patlama yapar mı...? Bence zor...

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Servet Çetin'in Defansı || Kazma mı, Duvar mı?


Bir adam düşünün, Denizlispor'da, Fenerbahçe'de, Galatasaray'da, Sivasspor'da, Milli Takım'da forma giymiş, sürekli olarak kazma olarak lanse edilen, kendisinden bahsedilince Shevchenko akıllara gelen bir adam. Kim isminden söz etse, aman hata yapar o, şimdi gol yedirir o denmekte. Servet tabii ki bu isim. Peki Servet'in öncesi ve sonrası veya oynadığı, oynamadığı sezonlarda oynadığı kulüpler ne duruma geldi, hiç araştırdınız mı? Üşenmedim, araştırdım.

Denizlispor'dan başlayacağız ilk olarak. 2002-2003 sezonunda Denizlispor'daydı. O sezon Denizlispor'da stoper oynarken takım olarak 42 gol yediler. Bir önceki sezonda 52 gol yemiş Denizlispor. Bir sonraki sezonda 43. 2000'li yıllardan itibaren en az gol yedikleri sezon Servet'in ilk 11 çıktığı sene Denizlispor adına.

Fenerbahçe'ye gelelim. 2003-2004'te geldi. İlk senesi düzensizdi. Kadroya girmekte zorlanıyordu Fenerbahçe'de. Bir önceki sene 41 gol yiyen Fenerbahçe, Servet'in düzenli ilk 11 çıktığı sene sadece 24 gol yemiş. Bir sonraki sezon da, aynı şekilde düzenli olmasa da kadroya giren Servet'li Fenerbahçe'nin yediği gol 34. 24 gol ise, Fenerbahçe'nin 2000'lerde en az gol yediği sene. 1995-1996 sezonunda 19 gol yemiş Fenerbahçe. O zamandan beri en iyisi.

Bir tek Sivasspor'da bu rakamlarda oynama yok. Servet geldikten sonra takımın toparlanıp, üst sıralara çıkmasında o sene Servet'in defans oynaması kadar, Bülent Uygun'un yerleştirdiği taktiğin, diğer senelerde oturması da var.

Galatasaray kariyeri. Yakın tarih zaten. Galatasaray için önemi, büyüklüğü çok ayrı. Şampiyon olunan 2007-2008 sezonunda 23 gol yedi Galatasaray onun defansında. Yanındaki partneri de sezon ortasında değişmesine rağmen. Bu 23 sayısına en yakın ne zaman derseniz, o defansı ile nam salmış Lucescu zamanı bile değil. Capone - Bülent - Popescu 3'lüsünün zamanı. 1999-2000 sezonunun Galatasaray'ı 23 gol yemiş en son. 2008-2009'da da sezon ortasında sezonu kapattı Galatasaray adına.

Bir de küçük bir Servet hikayesi ile bitireyim bu yazıyı. 2006-2007 sezonu. Servet, Fenerbahçe'den Sivasspor'a kiralanıyor. Servet Çetin, anlaşmalar bittikten sonra Sivas'a gitmeden Sivas yönetimini arıyor. "Sizden bir ricam, lütfen bana bir araba ayarlayın" diyor. Yönetim şaşırıyor haliyle. Servet'in bir arabası mı yok diye söylentiler çıkarken, olayın aslı ortaya çıkıyor. Servet Çetin, yeni takım arkadaşlarına karşı bir ayıp olmasın, arkadaşlarına karşı bir terbiyesizlik olarak görülmesin diyerek son model Range Rover jipini tesislere getirmiyor. O Servet ki, sezon sonu Galatasaray'a gidecek olmasına rağmen sezon sonunda Sivasspor'a para kazandırmak için sözleşme uzatan bir insan. Galatasaray'a da aynısını yaptı. Çok büyük bir adam ve stoper. Görmesini bilene.

17 Haziran 2009 Çarşamba

Servet Kazanmak mı? Servet Kaybetmek mi?


Hangisi acaba şu an Galatasaray'ın içerisinde bulunduğu durum? 8 milyon Euro'yu kasaya koymak mı? Yoksa yüzünde maske, kaburgasında çatlak, adalesinde yırtık olduğu haberlerini okuduğumuzda "Servet mi? Oynar abi sorun değil" diyebileceğimiz bir adamın artık olmaması mı?

Zaman gösterecek..

10 Nisan 2009 Cuma

Serminator!


Sol kalçasında ödem ve kanama vardı. İğneyle sezona devam etti. Milli maçta kaburgası kırıldı. Bursaspor maçında dili yarıldı. Şampiyonluk maçı olan Gençlerbirliği Oftaş maçını kasık sakatlığı yüzünden bitiremedi.

Euro 2008'de sakat sakat oynadı. Portekiz maçında dişi kırıldı. İsviçre maçında karnından sakatlandı. Çek Cumhuriyeti maçı sonrası sol diz iç yan bağlarındaki sakatlığı iyice arttı. 3-2 biten maç sonrası yere yığıldı ve "Bittim. Sağlam yerim kalmadı" dedi.

Fenerbahçe maçında elmacık kemiği kırıldı. Maç esnasında elinde buz torbası ile oyunu bitirdi.

Türkiye Kupası'nda Altay maçında omuz bağları koptu.


Son olarak da ayak tarak kemiği kırıldı. Kenarda sedye ile götürülürken hala maçı takip etmek için önünde duran adamları kenara çekmek istiyordu.


Kısacası insan değil. En azından yaptıkları ile.

9 Nisan 2009 Perşembe

Derbi || Part 1


Şimdiden 2 olay gazete gündemlerinde. 1.Haber; tabii ki de Servet. Kendisi Terminator The Sarah Connor Chronicles'da oynayan The Turk olduğu için oynama imkanı var deniliyor. Oynarsa şaşırmam ama artık insan muamelesi de yapmam. Gider bir iki el ateş ederim kendisine. İç iskeleti aslında metal mi diye.

2.Haber de tek forvet Güiza. Bu ülkede bir takımda Semih varsa, önünde de Eto'o, Drogba, Torres yoksa ilk 11 o başlar. Güiza'yı 2 maçta tekrar ilk 11'e girebiliyorsa, Semih'te giremezse yazık.

Daha bugünle beraber 4 gün var maça. Çok şeyler yazılacaktır. Bugünden böyle.

22 Mart 2009 Pazar

Eren Güngör kimdir? İspanya maçında stoper oynayabilir mi?


Evet bu tantanalar başlamadan 1 ay önce yazmıştım bloga olacak. "Ben olsam Servet - Eren ya da Servet - Egemen başlarım" diye. Şimdi Servet yok, Egemen yok. Emre Aşık' ın olduğunu var sayarsak Eren, Emre Aşık' ın gayette partneri olabilir. Bu ikinci soruya cevap.

Eren Güngör ile alakalı anlatmam gereken iki olay var. Birincisi Milan Baros' un kafasını yardığı Galatasaray - Kayserispor maçı. Bir kere adam sert. Baros ile arasındaki boy farkına rağmen kafa toplarında istekli (yani hantal değil) mücadeleden de bir dakika olsun kaçmıyor. Ben severim böyle adamları, gerekirse tek müdahalede karşı oyuncunun futbol hayatını bitirmeli stoper dediğin. İkinci hareketi ise; Kayseri Kadir Has Stadının açılış maçında Semih' e oldu. Özgüveninin tavan yaptığı bir dakikada öyle bi çalım attıki Semih' e, 3 ya da 4 metre yuvarladı Semih'i . Videosunu bulamadım. Olsa gerçekten güzel hareketti. Yani anlayacağınız topa da yatkın. Böyle Stoper lazım Türkiye' ye. "En iyi stoper en uzağa vuran stoperdir" demiş bir de.


Ha bir de; Emre Güngör ile hiç bir akrabalıkları yokmuş.

13 Mart 2009 Cuma

"Güzel" eşitlik

"11 Kişi bir yolculuğa çıkar, her şey güzel devam etmektedir; daha sonrasında ise olaylar gelişir."

Evet bu günkü maçın özeti bu olabilir. Galatasaray maça güzel başlamış. Nasıl? pas yaparak; bir kimliğe bürünerek (Skibbe zamanı olmayan bir şeyler var bu takımda hayret?) ilerideki adamların basireti bir kenara; oyunu oraya yıkmaya çalışırken arkada boşluklar verse dahi ön libero mevkiinin azizliğinden yararlanarak hemde.
Saha da öyle bi Ayhan Akman vardı ki; bundan daha iyisi Gattuso bile olamazdı. Tek hata ile maçı bitirdi o da onun nazar boncuğu oldu. Ki zaten bu maçta golsüz giderken bi penaltı olsa böyle başarılı performans sonrası "Ayhan atsında, gol olsun!" derdim. Golünü de attı hani.
Büyük Kaptan yedek klübesinden direktifler verirken hiç saçmalamadı; hatta ve hatta yaptığı değişiklikleri eleştirenlere hatırlatma yapayım, oyuna giren Mehmet Güven gollük pozisyonu keserken, daha sonradan yıllar sonra belkide gördüğümüz (ve belkide tanıyamadığımız) Hasan Şaş, Ümit Karan' ı son 30 dakikadaki tek pozisyonumuza soktu. (Anlayamadık ya bu destansı hikayeyi bozan düdüğün manası ne diye?)
Harry Kewell ile alakalı çok ciddi bir dipnot vermeliyimki onun kadar büyük maç oynamış sahada bir tek yedek klübesindeki Korkmaz vardı, stopere geçtiğinden itibaren ciddi anlamda Emre Aşık' ın vereceği performanstan daha fazla şey vereceğini hissettim diyebilirim.Ha bir de At' a demiştim bundan önce Volkan Yaman sahada olmalı diye o ya da bu şekilde oldu da; ve bence sahanın en iyilerindendi.
Hamburg' a gelirsem; Niclas Jansen' i Bayern' den aldılar; Bayern' e Olic' i kaptırdılar. Golü "Ex-Bayern" atınca biraz komik olmadı değil, ki zaten gol beklenmiyor da değildi bir gol, rakibin kendi sahasındasınız; ev sahibi korner kullanırken yuhalanıyor. Gayette komik. İşte bu da sanırım 1-1 in Sami Yen' de işe yarayabileceğinin bi emsali.Bana kalırsa; tur için şanslar; %65 -%35 gibi, ha Servet Çetin bi kere daha kahramanlık maskesini benimsemek isterse; kapımız açık, işte o zaman da tur için hiç bi engel kalmaz...