dünya derbisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dünya derbisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Aralık 2010 Salı

Afiyet Olsun!





Daha yakın zamanda Beşiktaş - Bursa maçı öncesi yaşanan spor terörü(?) hakkında kısaca "eh, adamlar layığını buldu" demiş biri olarak (o yazı burada) şimdi "spor dostluk kardeşlik, niye böyle oluyor yea" demem oldukça saçma olurdu değil mi? Zaten ortada apayrı bir sıkıntı var. Yaşananlar, tribün raconunun bir parçası değil. Abuk subuk bir ortamın olağan sonuçlarından biridir.

İnsanları tahrik edip gaza getiren, insanları gazladıkça kazanç sağlayan yavşak medya; şimdilerde "sporda şiddet yasası çok önemli" diye yaygarayı koparsın. Her şeyin iki yasa madde ile çözüleceğine inansın. Zerre samimiyeti yok çoğunun. Kendileri böylesine bir boktan derbi geleneği yarattılar. Biz bu derbi overrated dediğimizde, "siz Beşiktaşlılar kıskanıyorsunuz" gibi gerzek bir argümanla gelen Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarına da güzel bir hediye olsun bakalım. Daha çok tüketmek adına yaratılan bu tuzağa düşen nefret dolmuş insanlar... Aynı şehrin takımları arasında elbet çekişme olacaktır. Daha çok kupa kazanan 2 takım, rekabetlerini daha önemli de görebilir. Ama aradaki tek farkın lacivert - kırmızı farkının olması komediyi açıklar.

Celtic ve Rangers. Katolik ve Protestan ayrımı var. Boca Juniors ve River Plate. Kökenleri, yaşam tarzları falan. Her şeyleri farklı. Ölümüne ayrımcılık var. Lazio ve Roma takımları. Biri faşist kökenli, öbürü demokrat geçiniyor. İdeolojik ayrım var. Milan - Inter, Steau - Dinamo... böyle gider.

Bizde ne var. Fenerbahçe - Galatasaray. Din, ideoloji, sosyal sınıf, zengin - fakir... Hiçbir fark yok. Ne var? Pompalanmış nefret. Ama sorsak dünyanın sayılı derbisi. Çok önemli kılıyor böylece. Gazla babam gazla.

Bazı duyumlar var. Fenerbahçeli bir topçu, Galatasaraylı bir topçuya "orospu çocuğu" demiş. Tribünde de genelde sporcuların aileleri olur alt kategorilerde. İşte orada annesi babası varmış çocuğun. Oradan kopmuş olaylar. Bu sefer bambaşka bir pencere açılıyor. 17 Yaş Altı kategorisinde bir sporcu hangi eğitimle rakibine bunu der, hadi onu geçtim. Rakibi ne yapar ki annesinin önünde ona bu lafı diyecek kadar nefret edebilir. Bu çocuklara, camiaları temsil ettikleri de öğretilmiyor mu arkadaş? Alayınızdan nefret ediyorum.

Bu boku siz yaratıp yıllarca kısık ateşte pişirdiniz, hadi afiyet olsun!

28 Mart 2010 Pazar

Çerçevenin içi boş


Lamı cimi yok... şu çerçeveli kısımlardan; fenerbahçe en az 5 şut denedi kaleye... Galatasaray da bu rakam 2 ya da 3 idi. (kaldıki, 2tanesi 88 numaralı beyfendinin cıvıklığından ötürü, kayda bile değecek şutlar değildi) Daha da güzeli; hatırlayanlar vardır, orta sahada bir kez Mehmet Topal, bir kez de Elano; tam ortada top kullanmasını beceremedi... Mehmet Topal sağa sola dürtüklerken en sonunda yana gönderdi, Elano' nunkini hatırlamıyorum... Topsuz ne oldu o çerçeveli alanda? Fenerbahçe, Galatasaray' ın bu zaafını çok güzel değerlendirdi, hücumda olmayan o mevkiin oyuncularının savunmada da olmayışlarından ötürü, araya Guiza' nın yakınına topu geçirmeye çalıştı... Pek başaramadılar ama yine de o alanda hükmetmeyi bildiler.
Galatasaray' ında golü nasıl yediği zaten ortada. Franco' ya sövmek dışında; o "çevçeve" dolu olsa daha iyiydi sanırım. Taktım ben bu çerçeveye.
Hıı bir de; şu tropikal iklim adamı, Lucas Neill; adamı yolda görsem elini öperim... Bu takımın orta sahasını organize ederse, o eder vallahi.