2 Ekim 2010 Cumartesi

Arkadaş Hatalı Geri Gönderin


Fenerbahçe'li arkadaşlara sesleniyorum. Sizin santraforlarınız; koşar, çabalar, depar atar ama gol kaçırırdı. Bu koşuyor, çabalıyor, depar atıyor fakat gol atıyor. Bunu yollayın. Yanlış gelmiş bu. Alışık değiliz. Ne biz, ne siz ne de Türk Futbolu. Sakallı arkadaşı geri getirin lütfen. Teşekkürler.

Niang'ı tartışanları anlayamıyordum zaten. İyi oldu, susarlar.

1 Ekim 2010 Cuma

Sabri Sarıoğlu


Lig Tv'nin Misimovic hala çok rerörereö dediği bir maçta, Misimovic'in yerine oyuna girip, önünde bekleyen tek kişilik baraja topu çarptırıp atağı öldüren bir adamdır. Sonra Misimovic çok rerörerö. Adam en azından topu kimseye çarptırmıyor.

Bir de şunu düşünün. Galatasaray taraftarı olarak Sabri nerede diye hayıflanıp, artık dönsün istiyoruz. Ama dönsün Sabri Reis artık. Sakatlanmasın yine Ulusal Takımda.

2 Hafta Önceden Önizleme


Daha dakika değil. 40.saniye. 2 gün önce Cüneyt Çakır diye diye övünürken, neden bizim hakemlerimiz bir yerlerde değil sorusunun cevabını verdi Aytekin Durmaz. Topa vuran adama penaltı çalıp, daha dakika olmadan Galatasaray kalesinde golü görmesine sebep oldu. Yetmedi bir de 10.dakika ikramı var. Her neyse.

Karabükspor'un bu sene, benim için geçen sezon Kasımpaşa neyse, o olduğunu yazmıştım. Yanıltmadılar beni. Maç hakem yardımı ile 2-0 oldu ama maç 5-0 felan olurdu. Emenike'yi durduramadı haliyle savunma. Emenike'den başka, Tozo'nun orta sahadaki fizik gücüne bile karşı koyamadı Galatasaray. Cernat kısmı ise bambaşka. Galatasaray da golü, pozisyonları felan rakibi sıkıştırdı diye bulmadı. 60'dan sonra Karabük oyundan düştü diye pozisyonlara, rakip sahaya girdi. Orta sahaya her giren adam Galatasaray sahasına geçmeyi sağladı Karabükspor adına.

Hasbelkader 2-2 felan bitseydi büyük, kocaman, devasa 1 puan olacaktı. Olmadı.

Israrla Misimovic çok rerörereöreöreöreöre şeklinde yorum yapan Lig Tv çalışanlarının Misimovic'le zoru nedir? Fenerbahçe maçlarında Alex çok reröreröeröe, Galatasaray maçlarında Misimovic çok reröeöreöreöröe. Siz 15 senedir maç anlatımında bir milim ilerleyememişsiniz, pozisyon yerine süper extra slow motion kamerayla övünmekten maç yayınlayamaz olmuşsunuz, hala Misimovic, Alex. Bok gibi maç anlatıyorsunuz, rezil maç yayınlıyorsunuz.

Bu maçı Karabükspor kazandı. Galatasaray kaybedemedi bile. 2 hafta sonra Fenerbahçe deplasmanında 2 ile de kalmaz bu takıma Fenerbahçe.

Juan Pablo Pino



Bu adam hakkında 90 dakika boyunca aklımdan geçen görüş, Mustafa Sarp'ın görüşü ile aynı. Seni "büyük transfer" diye, hele "Abdel Kader Keita"nın ardından getirene de gitmeli de neyse...

Saçsız Kral



Mükemmel duvarkağıdı, yapanın ellerine sağlık. Kaynak da burası. Bunun gibi farklı duvarkağıtları ve görseller var. Arada bakın derim güzel çalışmalar bulunuyor. Bu arada çok seviyoruz seni Saçsız Kral.

Gerçek boyut (1900x1200) için görselin üstüne tıklayınız.

30 Eylül 2010 Perşembe

Servet'in Kaybettiği Değer


2007-2008 sezonu başlamadan bir kaç ay önceydi. Galatasaray, Servet'i almıştı. Song - Tomas hattının bozulması anlamına geliyordu bu. Hem de Servet gibi, pek de iyi izler taşımayan bir ismin gelmesi. Taraftarın "Servet değil Şampiyonluk İstiyoruz !!!" pankartına sebep oluyordu hatta.

Kalli, öyle bir gelmişti ki, gelişinin havası, imajı, disiplinin ardında oynattığı sistem göz ardı edilecek basitlikteydi. 4-3-1-2 oynatıyordu Galatasaray'a. Galatasaray'ın bu her zaman zor anlarında kullandığı ve Hakan Şükür'ün sırtına bindiğinde de zor anlarından çıktığı bir sistemdi. Çünkü, Galatasaray'ın zor anlarında, takımda bulunan yabancı isimlerin içinde yetenekli olanlar maksimum 1 taneydi. Yerlilerde de sayı bu civardaydı. Ama mücadele konusunda herkes birbiri ile yarışacak durumda idi. Kalli, bu sistemde inanılmaz bir hücum çeşitliliği ile saldırsa da temelinde savunmayı 40m'de topun arkasına geçmiş 7-8 isimden kurmak istiyordu. Bu kadar yakın mesafe içerisinde 4-3-1-2'nin 4'lü göbeğinde Servet, gerek önde basan, koşan, ısıran isimlerin işini iyi yapması, gerek kendisinin üstünlüğü ile bu sistemde Galatasaray'ın yıllardır en az gol yediği sezona imza atmasına sebep oldu. Bu sistemde Servet, uzun topları kullandığında topu 50-60m Hakan'a atıyordu. Hakan Şükür'de her topa atlıyordu. Bu sistemde sırıtmadı. Hatta gidip şampiyonluk golünü attı.

Skibbe ise oyun sistemini bu mücadeleden çıkartıp, mücadele edenler ve önde gol atanlar olarak 2'ye böldü. Servet, bu sistemde ilk arızalarını vermeye başladı. Takım savunmasında oynayan isim azaldıkça Servet ve partneri olarak oynayan isim kim olursa olsun Galatasaray, her maçta gol yemeye başladı. Sakatlık sebebiyle zaten sezonu tamamlayamadı.

Rijkaard ile beraber Servet, bizim bildiğimiz Servet'ten uzaklaşıp, daha önce gördüğümüz Servet'e tekrar dönmeye başladı. Çünkü Rijkaard, takımdaki 11 ismin 11'inin de savunma yapmasını ve 11 ismin de gol atmasını isteyen bir sistem getirince, Servet bu sistem gereği bir çok maçta kendisini 50m'ye attı ve 50m'den geriye koşarken buldu. Kendi yerinde olduğunda da oynaması gereken hiç bir pası atamadı. İsabetsiz paslar atmaya inatla ama inatla devam etti. Lucas Neill geldikten sonra bunu 1-2 denemesinden sonra yedeğe çekildi. Yerine Hakan Balta, Emre Güngör, Emre Aşık, Mehmet Topal denendi durdu. Nedeni aslında "tek"ti. Geriden oyun kurmak gerektiğinde Lucas Neill birinci opsiyon, partneri yedek opsiyon idi. Bu opsiyonlar işe yaradı mı derseniz, oyun üzerinde evet, yaradı. Bu isimler topu Lucas'a verdiler. Lucas'a veremediklerinde de düzgün kullandılar. Emre Güngör'ün yakan istisnası dışında. Servet ise bu süre zarfında oyununu geliştirmek yerine cümlelerini geliştirdi. Rijkaard ile ilgili cümleler kurdu. Yazmaya gerek yok.

Zaten, Rijkaard'ın sol stopere sol ayaklı bir isim yerleştirme isteği onun bu oyun yapısı ile birleşince suyu iyice ısındı. Büyük Usta Van Gaal, Bayern Münih'in sol stoperinde sol ayaklı bir isim olsun diye tek hamlede Demichelis'i kesip atarak yerine Badstuber'i koydu bu sene. Belki de sadece bu sebeptendir ligde bu halde olmaları. Dikkat ettiniz mi bilmem. Son maça kadar Galatasaray tandeminde sol stopere Lucas Neill, sağ stopere Servet Çetin geçmişti. Ama Servet oyununda ilk paslarını Lucas'a verme konusunda bir gelişme de göstermişti.

Servet'e 28-29'undan sonra kaşığı sol eliyle tutması için uğraşması söylendiğinde, o ne kadar güzel yemek yaptığından dem vurup, sol eliyle kuzu tandır yapma çabalarında hep başarısız oldu. Basiti yapması istendiğinde, basit işlerin adamı olmayı reddedip hatta bunu hakaret sayıp zorlara girişti. Sonuç olarak da antremanda "yedek takımda oynadı" diye kadro dışı kaldı.

Servet, doğru sistemin içerisinde gerçekten bir servet. Bugün Bursaspor'a gitsin, Bursa'nın 2 sene üst üste şampiyonluğunu ciddi ciddi tartışabiliriz. Ama yarın Beşiktaş'a gitse, Fenerbahçe'ye dönse, yine durumu Galatasaray forması altındaki gibi olacaktır. Biraz basit düşünmesi gerek. Stoperlik yeteneği muhteşem. Ona tek kelime etmem. Ama futbolu basit oynama yeteneği aynı derecede kötü. Basit oynamayı reddediyor. Basit oynamayı bir şey oynamama sayıyor.
Martin Demichelis'ler kesiliyor, Servet'ler mi kesilmeyecek...

Schuster'in Beşiktaş'ı





Sondan saralım: Skor 1-2, deplasmandasınız. Rakip santraforu çiftlemiş yükleniyor. Dakika 90 artılarda. Schuster'i gösteriyor kamera. Schuster oyuncuları öne çıkartmaya çalışıyor ısrarla. Eğer ki sahada günden güne oturmaya başlayan bi' Schuster'in Beşiktaş'ı var dersek; o Beşiktaş'ın da özet anlarından biridir bu.

Kadrolar ilk açıklandığında beklediğimiz 4-1-2-1-2 geldi yine. Santrafor Bobo. Kanatlara oynayan ikinci forvet Quaresma. Ernst ve Guti'nin önünde top taşımakla görevli Tabata. Arkada "temizlikçi" Aurelio. Bek poziyonunda, açık oyununa göre nispeten daha başarılı Hilbert. Diğer tarafta bildiğimiz Deli Kaptan. Tandemde Ferrari-Toraman ikilisi. Kalede ise iç sahada sıkıntı yaşayan, bu maç ile toparlanmak istemesi muhtemel Hakan.

Beşiktaş zaman zaman bozulsa da yine istediğini yaptı. Sezon başından beri deplasmandaki Fenerbahçe ve içeride kaybedilen İBB maçından çok daha ciddi oyun oynayan rakip vardı karşıda. Önde basan, tempo yapmak isteyen ve top rakipteyken oyunu daraltma çabası olan bi' ekip. O yüzden Beşiktaş'ın bu maçta yapacakları ciddi bir ölçü olacaktı; güzel de oldu. Nitekim maç sonundan baktığımızda topa sahip olma ve pas konusunda rakibinden bayağı bir önde olacağını tahmin etmek güç değil.

Bobo'dan başlayayım diyorum. Bu sezon mükemmel başladı, ki kendisi yıllarca sezona kötü ve fazla kilolarla başlayıp sonradan açılırdı. Böyle devam ederse sayısal olarak da o özlediğimiz santrafor performansı gelecektir. Quaresma fazla hırsının kurbanı oldu belki de, çıktıktan sonra yedek kulübesini attığı yumruklardan belliydi. Geçmiş olsun diyelim. Tabata-Ernst-Guti ve hatta Necip. Ara pas/koşu yoluna pas konusunda daha iyi bir dörtlü var mı merak ediyorum bu topraklarda. Guti'nin markajda kaldığı anlarda Ernst'in sazı eline alması da ayrı bir olay. Saçsız Kral Rulez! Hilbert açık oyuncusu geldi, bek kalacak böyle giderse. Geçen maça göre daha az hatayla oynadı. Hatta karşısında her zaman bu kadar hareketli açık oyuncuları olmayacağını düşünürsek, iç sahada bek oynaması daha kolay olabilir. Hakan bir maç yakıyor, bir maç ipten alıyor takımı. O son pozisyonda adeta uzadı. İyi bakalım. Holosko'ya bir şey demiyorum. Defansa yardımı güzel, pozisyona girmesi/koşuları yerinde; ama son tercih! Arkadaş; bir girmedi, iki girmedi, e üçüncüde at pası boştaki adama. Neyse...

Başlığa dönelim, bizim Dayı günden güne sevdiriyor kendisini. Bazı tercihleri elbette eleştiriye açıktır ancak oturttuğu yapıyı görmemek ve beğenmemek imkansız. Kendisine teşekkür ettiğimiz kadar bu kısa sürede bu kadar uyum göstermeye çalışan özverili topçularımıza da teşekkür edelim.

Serdar Özkan Galatasaray'ın Futbolcusu Beyler


Galatasaray Futbol A.Ş., Beşiktaş A.Ş.'den Serdar Özkan ile Haziran 2010'dan itibaren geçerli olmak üzere üç yıllık sözleşme imzaladı.

Beyler, hani olur ya unutmuşsunuzdur diye hatırlatayım dedim. Biz de böyle bir oyuncu da var. Sağ kanatta felan arada görürseniz şaşırmayın.

not: Benim de aklıma yarım saat önce geldi Serdar Özkan'ın Galatasaray'da olduğundan. Unutmuştum vallahi...

İnönü Fi Yapı Medical Park Beşiktaş Şeref Bey ?




Başlıkdaki isimlerin hepsi tanıdık.

Yıllardır "İnönü"ydü, bazı taraftarların istediği "Şeref Bey" Stadı, bi' ara "Medical Park" İnönü Stadyumu oluyordu, imzalar atıldı "Fi-Yapı" ismi aldı Beşiktaş'ın yerini.

Dönelim geriye, geçen yıllarda taraftar imza topladı. Stadın isminin Şeref Bey, hatta tribünün ismini Mehmet Işıklar(Optik) yapılması için girişimler oldu. Şeref Bey'i senede bir anmak için değil, ona borcumuzu ödemek içindi. Ne kadar zor olabilir değil mi?

Para verip "Şeref Bey" markasını oraya sponsor olarak yazdırmak daha kolaymış meğer. Bir yanda o kadar imza, bir yanda iki imzaya tamam. O imzalar aylarca toplandı karşılığında açıklama bile yapılmadı, fi-yapı iki günde halletti. Güzel.

Şimdi bir de "Quaresma'yı, Guti'yi bayıla bayıla izliyorsunuz; ama sponsor istemiyorsunuz yeae" ekibi olacak. Ne desek boş. Kaynak yaratmada tek yol budur değil mi? Biz zaten kulübün para kazanmasına karşıyız(!) Beşiktaş'ın isminin üstüne firma gelmesi, mücadelesi verilen Şeref Bey'in isminin oraya koyulamaması. Daha da şeyler sayılır... Neyse, zaten bizim açımızdan her şeyin bu kadar güzel gidiyor gibi görünmesi de garip hâlâ.

Konu ile alakalı Son Barikat bir duyuru yapmış.

Sir Alex Ferguson Olmak


Manchester United'ın başına geçtiğinde portakalda vitamin bile olmayan Macheda'nın asisti ve Javier Hernandez'in golü ile Valencia deplasmanından galip çıkabilmektir.

29 Eylül 2010 Çarşamba

Kurban Berdiyev


Barça'ya ve Guardiola'ya 2 senedir kök söktüren teknik adam.
Ne diyelim, helal olsun...

İddaa Günün Kuponu


Benitez yakma bizi ...!

Bursaspor'un Ibrox Akşamı


Bursaspor'un Şampiyonlar Ligi kariyerinin herkes tarafından istenen kısmı, grubun 3.torbadan gelen takımına üstünlük sağlayıp oradan Uefa'ya gidebilmesi. Yüzlerce neden sayabiliriz bu istenen dilekler için. Ama aynı yüzlerce neden de Bursaspor'un dezavantajını da gösteriyor. 3-5 nedenden bahsedeyim, kendi gözümden...

Mesela stadlar. Ali Tandoğan'sınız. Old Trafford'da taç atmak için gerilmek isteseniz, arkanızdan bir elin size değecek kadar yakın olma olasılığı nedir? Ivankov'sunuz Ibrox'ta aut atışı kullanmak istediniz. Arkanızdan bir elin size değme olasılığı nedir? Mestella'da Sercan'ın şutunun kale arkasındaki seyirciyi vurma olasılığı nedir? Bunların bir de Bursaspor'un stadında olması ihtimali nedir? Bursaspor'lu futbolcuların bu ortamlarda yaptığı ve başarıyla çıktığı maç sayısı nedir? Çok az. Bu Bursaspor'un özelinde bir mesele değil. Bütün takımlarımızın kendi statları dışında böyle deplasmanlarda başarısı çok az. Çok özel maçlar dışında yok neredeyse. Bursaspor stadının zeminin aşağıya indirilmesi çalışmalarında, tribünlerin daha yakına çekilmesini de düşünmediler. Belki de teknik nedenlerden. Bilemiyoruz.

Mesela bütçeler. "Bakın 20-30 Milyon bütçe ile şampiyon oluyorlar, 4 büyükler yüzlerce milyon dolar ile ilk 4'e zor giriyorlar" cümlelerinin övülen kısmı Bursaspor. Ama dövülen kısımların tek hedefinin "lig" olmadığı da ortada. Bursaspor, lig şampiyonu olmasa, şampiyonlar ligi'nden 1 puan alıp 4.olsa, kupada çeyrek finalde elense, kaç kişi "Bursaspor'u 20-30 milyon bütçe ile şampiyon olamazsın" tenkitini yapacaktı ? Hiçkimse. Bursaspor'un o "Süper" ligimizde bütçe olarak, kadro olarak 4 büyüklerin dışındaki her takımdan çok çok üstün olması, Şampiyonlar Ligi'nde işe yaramıyor. Ali Tandoğan'ın ortasına Ömer Erdoğan'ın kafası ile maçı 90 dakika 1-0 bitirmiyorlar.

Mesela formalar. Bursaspor, 2.maça çıkacak. Ajax tipi forma ile mi çıksın, Celtic tipi forma ile mi çıksın. Turuncu giyse, Valencia'nın 2.forması deniyor. "Bursaspor tipi forma" ile çıksın sahaya diyen kimse olmadı.

Mesela sponsorlar. Bursaspor'un bir forma sponsoru yok. Manchester United'ın ve Valencia'nın havayolu sponsoru Turkish Airlines.

Bursaspor, Ibrox'ta kazanmış, kaybetmiş mesele değil. Bursaspor, "ben doğarken ölmüşüm" şarkısı eşliğinde bu gruplarda mücadele ediyor aslında.

Son bir örnek geldi aklıma Bursaspor'un durumu ile ilgili. Sivasspor - Fenerbahçe maçı. Hani şu, futbolculara zarar gelmesin, kulakları şişmesin, sakatlık olmasın vs. vs. konulu Zico dönemi maçı. 1-4 biten. Fenerbahçe'li futbolcular için, ayakları kaymasın diye yurtdışından özel kramponlar, tabanlarına özel maddeler, vücutlarında soğuktan şişme olmasın diye bilmem nereden getirilen kremler, kulaklarında özel koruyucular, içlerinde bilmem nereden gelmiş elbiseler felan. Fenerbahçe böyle çıktı. Sivasspor ise her hafta ne giyiniyorsa onu giydi. Fenerbahçe maçı zaten öncesinde kazanmıştı. Sahada da kazandı. Sivasspor'lular ayakta durmaya çalışırken, Fenerbahçe'liler yaldır yaldır depar atıyorlardı çünkü.

O değil de Mususi iyidir.

Futbol Bazen ...


Neill'in Kewell'ı durdurmaya çalışmasıdır...

28 Eylül 2010 Salı

Jes Høgh Ölüyor Ama Gülmekten


Önemli bir çok basın - yayın organında şöyle bir haber vardı. Jes Høgh, ağır derecede hasta, psikolojik sorunları var, işsiz ve ölümü bekliyor. Malum, artık internet dünyasındayız. Yüzlerce popüler paylaşım sitesi var. Biraz gezinmeyi biliyorsanız, gerçek bilgiye daha ayrıntılı ulaşabiliyorsunuz. Jes Høgh'ün Facebook adresini bulunca her şey aydınlandı. Profil fake mi sorusunun benim için "hayır" şeklinde cevaplanmasının nedeni Høgh ailesinin fertlerinin bu profilde bulunması, idari menajer Volkan Ballı'nın Høgh'ün arkadaşı olması ve Jesper Gronkjaer'in Høgh'e yaptığı yorum.

Tabii bir çok kaynaktan da teyit ettirilebilir bu profil. Ama Høgh'ün kendi ağzından açıklaması ile bitireyim; To all the fans of Turkey: I'm feeling very good. There is some who say that I'm very ill...that 's not true. I'm feeling good ass ever. Jes

Yani diyor ki; Türkiye'den beni takip edenler, gayet iyiyim. Hasta olduğumu söyleyenlere inanmayın. Uche ile beraber dün gelip Fenerbahçe stoperinde oynasam Kasımpaşa maçında 2 gol yemezdik. Saçları da kazıttım, yakışmıştır umarım. Jes.

27 Eylül 2010 Pazartesi

Halı Saha Maçı Yapıp 3 Puan, Moral, Özgüven Kazanmak


Soyunma odalarına muhtemelen Yılmaz Vural ve Aykut Kocaman muhabbet etmekten inememiş ve kaptanlar kadroyu çıkartıp, oyunun planını kurmuşlar. Hatta demişler ki; "Beyler savunmada siz kalın, biz ileride atarız, arada da değişiriz"

Dakika 25. Skor 2-3. Orta saha yok! Var sahada aslında! Mesela Fenerbahçe de Selçuk var. Halı sahalarda olur ya bazı tipler; en kral kramponları giymiş, aksesuarları takınmış, imajı yapmış gelmiş ama sahada kendisini bir şey sanıp hiç bir şey yapmayan bir adam. Savunma ilk topu Selçuk'a veriyor. O da Dia'nın önüne veya arkasına atıyor. O da bunu yaparak aslında bir Xavi olduğunu sanıyor. Dia'nın attırdığı gollerde topu alıp kendi gitmesi veya Alex'in pasları bunun örneği.

Kasımpaşa ise evlere şenlik. Onlar kağıt üzerinde değil, çim saha üzerinde takımca halı sahaya gelmiş arkadaşlar. Sahayı 8-10 kiralatmışlar. Rakip defansın ikramı ile golü bulmuşlar ama onlarda da Selçuk Şahin'in santrafor yaratılmaya çalışanı olan Ersen Martin var. Gerisini yazmıyorum zaten bu isimden sonra.

Fenerbahçe hücumu oldukça iyi isimlerden kurulu. Ama Emre Belözoğlu'nun sırtına binmiş bir şekilde Fenerbahçe'nin savunma hattı işliyor. Dahası, Emre savunma yönü arkasında oynayan isimlere göre en zayıfı ve bu işi yapmazsa hücum da bireysel çabalara kalıyor. Bugün ise savunmaya doğru düzgün gelmedi bile. Gelip, mücadele ettiği süre 15-20 dakikadır. O sürede de skor 1-0'dan 1-3'e geldi. Geri kalan zamanlarda da onun işini Selçuk üstlenmeye kalktı. Selçuk, zaten tek işi zor yaparken 2-3 işi yapmaya kalkınca, arkasında oynayan Lugano - Bilica "ne işimiz var burada" havasında gezince Kasımpaşa 7 pasla ilk golü attı, yedikleri 3.golden sonra yürüye yürüye 2.golü attı.

Dedik ya, halı saha diye. 4-1-5 sistemi ile 2 takım sahaya çıkarsa, öndeki 5'i iyi olan kazanır. Kazandı da...

Bir de, Niang'ı tartışanları anlayamıyorum.

Gücüne Güç Katmaya Geldik





Tribünün ortasından bu aralar gittikçe yaygınlaşan "Gücüne Güç Katmaya Geldik" çekimi. İlk çıktığında sakin sakin söylüyorduk bunu. Şimdi özellikle nakarat kısmında coşma sözkonusu. Güzel oluyor ama fena yorucu. Ciğer patlatan cinsten. Sözleri yaygınlaştıkça güzelleşecek bu beste. Tabii tribünün eski tadına dönmesi lazım.

not: parçanın orjinali için "Suavi-Tükenme" şeklinde google'da veya youtube'da arama yapabilirsiniz.
not2: video kendi çekimim değil. facebook'dan buldum.


Bu arada yorum kısmında gelen istek üzerine sözlerini de ekleyeyim tam olsun:

Sevdalı yüreklerde beyaz sürgünler,
Halayla,türkülerle sevdi bu kalpler,
Yıldızlar tutuştu siyah beyazla,
Marşlarımız ağlasın kartal aşkıyla,
Beşiktaş seninle ölmeye geldik.

Gücüne güç katmaya geldik,
Formanda ter olmaya geldik,
Beşiktaş seninle ölmeye geldik.

Barbaros meydanında dün gibi sevdan,
Derin bir nefes çektik abbasağadan,
Bir umudum sensin anlıyormusun,
Hayat yaşanmıyor ki senle olmadan,
Beşiktaş seninle ölmeye geldik.

Gücüne güç katmaya geldik,
Formanda ter olmaya geldik,
Beşiktaş seninle ölmeye geldik.

Beşiktaş A2 İzlenimleri | #10 Onur Bayramoğlu

Beşiktaş A2'de skor anlamında işler iyi gitmiyor bu sezon. Güzel bir başlangıç yakalamak mümkün olmadı. Gençler bugün Ümraniye Nevzat Demir'de oynanan maçta Denizlispor ile 1-1 berabere kaldı. Bu gidişatta geçtiğimiz sezonlardan yaşanan kayıpların etkisi büyük.

İlk 11 oyuncularından Sezer Özmen ve Erkan Kaş kiralık gönderildi. Orhan Gülle Gaziantep ile sözleşme imzaladı. Necip tamamen A takım oyuncusu oldu. Yarım yamalak oynasa da Batuhan vardı o da Es-Es'e satıldı. Ömer Karancı Adanaspor'da. Geçen seneden bayağı farklı bir kadro var yani.

Ayrıca bugün Samet Bülbül, Cumali Bişi ve Umut Kaya sakatlık durumundan oynamıyordu sanırsam. Furkan Şeker ve Caner Turp Millî Takım kampında diye duyduk. Takım bayağı eksikti yani. Kadro ve diziliş aşağıdaki gibi:



Şöyle kısa kısa maddelerle değerlendirme yapalım.

- Rasim'in göze batan yanı yok diyebiliriz. Ne artı bir şeyini ne de eksi bir şeyini yakalayamadık.

- Tandemde Atınç-Oğuz ikilisi vardı. Oğuz Ceylan'ı sağ bek'den tanıyoruz. Hatta Schuster takımda sağ bek kalmayınca Oğuz'u kadroya dahil etmişti. Bugün stoper oynadı. Asıl yeri olmamasını göze alarak kötü diyemeyiz, ancak tam bir stoper performansı olur mu? Yenilen golde de arkasına adam kaçırmıştı. Gerçi pozisyon bayağı bir ofsayt gibiydi de neyse. Atınç Nukan havadan affetmiyor. Tüm topları kaptı kendisi. Yaşının gerektirdiği fiziki gelişimle beraber bu çocuk "olur" diyebiliriz; pozisyon bilgisi ve ayakta kalma konusunda gelişimi göstermesi kaydıyla.

- Sol bekde Semih diye bir oyuncu vardı. İlk kez izledik. Öğrendiğimiz kadarıyla o da ilk kez bu A2 takımla maça çıkmış. Kısa boylu ve mücadeleci bir oyuncu. Hücumsal anlamda ters kanadındaki bek Cebrail gibi bir şey göstermedi. Ancak defansif olarak kesici hamleleri iyidi.

- Ortasahada Emir geçen seneden beri pek şey eksiltmemiş, ancak üstüne koymuş da diyemeyiz. Hâlâ aynı yani.



- Onur Bayramoğlu,(üstteki fotodaki arkadaş) an itibariyle A takıma en hazır oyunculardan biri. Schuster de bunun farkında ki 18'e alıyor onu. Hatta geçtiğimiz maç son anlarda oyuna da girdi. Türkiye Kupası'nın da başlamasıyla rotasyonda yer edinir diye düşünüyorum. Driplingleri, pasları ve hatta defansif müdaheleleri yerinde.

- Volkan Ekici sanıyorsam bu sene yurtdışından gelmiş. Takımda bir beklenti var kendisinden sanki. Ancak bu maç 45 dakika sahada kaldı değerlendirme yapmak doğru olmaz.

- Ali Kuçik - Kemal Akbaba - Hasan Türk üçlüsü vardı ileride. Çizgidekiler kanat kullanma konusunda sıkıntılı. Maç boyunca etkili de olamadılar. Orta saha topa sahipken doğru koşuları da yapamadılar diyebiliriz. Ali, A2'yi kafada bitirmiş oradan mezun olmuş sanki. Kemal duran top konusunda gelişmeye açık oyuncu.

Bu arada maçlar zemin sorunu halledikdikten sonra Şeref Bey'de oynanacakmış. Aslında sene başında plan öyleydi ancak sorunlar malum. Maçı izleyenler arasında Nihat, Necip, İsmail Köybaşı, Erhan Güven vardı gördüğüm kadarıyla. Necip sürekli izliyormuş, diğerleri rasgeldikçe işte. Ama yine de iyidir. Onlar da Atınç'dan ve Onur'dan bahsediyorlardı maçı izlerken. Yolu açık görünenler onlardı bu maç için. Schuster de normalde takip ediyormuş maçları ama bu hafta yoktu galiba.

Bu arada hakem her yerde hakem. Dünyanın en komik penaltısına şahit oldum bugün. Bir pozisyon oldu, Beşiktaşlılar penaltı bekledi. Orta hakem önce yakındaki yardımcıya, sonra uzaktaki yardımcıya baktı. Baktı ki kimse vermiyor kendisi verdi penaltıyı. Beraberlik golü de oradan geldi. Denizli'nin golündeki ofsayt kokusundan doğan bir eyyamdı belki de. Bir de Ali Kuçik'in kafasını patlatıyorlardı bi' pozisyonda, 10 dakikada kendine geldi çocuk. Orada da aklı kalmıştı ki foul bile vermemişti. Bayağı film çekti yani.

26 Eylül 2010 Pazar

Abdullah Avcı Çok Rerörerö


2-3 tane densiz çıkıp konuşmaya başlayacak yine "Abdullah Avcı yine G.Saray'a yatıyor yæææ" diye. 2007 - 2008 sezonundan bugüne kadar İstanbul B.B.'nin Trabzonspor'a karşı oynadığı maçlarda aldığı sadece 2 beraberlik var. Geri kalan maçlarda içeride 4 tane yediği de 6 tane yediği de var Trabzonspor'a karşı. Bir tane galibiyeti de yok. Aynı 2-3 densiz tek kelime etmeyecek Trabzonspor maçından sonra. İşlerine gelmiyor çünkü. Galatasaray'a yattı yæææ demek anca geliyor içlerinden.

Tek kelime etmezler, 2 senedir Antalyaspor veya Eskişehirspor'un Beşiktaş maçlarından sonra. Aynı hastalıklı mantıkla düşünüyorum işte. Buyrun.

Bülent Uygun ve Aykut Kocaman'ı da yazacaktım ama onlar yine arada Fenerbahçe'ye karşı maç kazandı. Tüh !

Onlara, onların zihniyetinden bir kötü haber vereyim: "Rıza Çalımbay da yarın görevi bırakıyor"

"Abdullah Avcı çok rerörerö" değil mi ? Serdar Özkan'ı 3 sene önce ön liberoda oynatırsan, 80.dakikada 3'e 4 yakalanırsan, Ferrari'yi 55m'ye çekip önüne sadece Ernst'i koyarsan, senin için Abdullah Avcı çok rerörerö olur. Lafa gelince çok dirençli takım deyip, sahaya gelince karşısına kaymak gibi bir takım koyarsan, olur.

Bu arada, İ.B.B 42 maçtır penaltı kazanmamış. Yardımcı Antrenörü de Arif Erdem bu takımın. Olur da 2-3 tane penaltı kazansa buradan da sallardık. Tüh ki Tüh !

İyi ki Doğdun, İyi ki Geldin



Öyle uzun uzun övmeli-sevmeli yazı yazmayacağım. Quaresma'nın sahadaki-saha dışındaki her zaman konuştuğumuz katkılarına da pek girmiyorum. Çok özel bir oyuncu. Hırsı falan bizi de şaşırtıyor, eyvallah da. Şu adamın beni en çok mutlu eden özelliklerinden biri ne biliyor musunuz?

Stadda maçı izliyoruz arkadaşlar falan. Adam bir hareket yapıyor, rakibe basıyor, çalım atıyor falan; birbirimize bakıyoruz. Herkesin gözleri parlıyor, yüzümüze saf bir gülümseme yerleşiyor. Futbolseverden öte Beşiktaşlıyımdır, "her Beşiktaşlı kardeşimdir" edebiyatı yapmak fazla safca olur, ama o kadar kişinin aynı anda o'nu hissetmesi falan, farklı şeyler anlatmak zor hissetmek lazım.

İyi ki doğdun Cigano. İyi ki geldin. Hep böyle kal.

not: fotoyu twitterdan paylaşmıştım da buranın arşive de ekleyeyim. güzel yakalamış kim çektiyse.
not2: foto'nun kaynağı http://mezarimdabile.blogspot.com/

Özlemişiz Be Usta


Bugün Lig Tv'de Süper Gol'ün konuğu Cevat Güler idi. Normalde 4-5 saat süren program da şansımıza kısa sürdü. Ekrana her geldiğinde o 6 maçtan birisi geldi aklıma. Hasan'ın ortasına Ümit'in indirip Lincoln'ün vurduğu ayak dışı geldi, Trabzonspor maçının ilk yarısında 5 olacak maç geldi, Nonda - Edu - Volkan geldi, Ayhan'ın Sivas'ta attığı golüne yaşadığı sevincin ardından birden durması geldi, o havalara atılması geldi, geldi de geldi. Bordeaux maçında Arda'nın golünden sonra Bülent Korkmaz'la el sıkışması geldi...

Özlemişiz Jose Cevat'ı.