2 Ekim 2010 Cumartesi

Arkadaş Hatalı Geri Gönderin


Fenerbahçe'li arkadaşlara sesleniyorum. Sizin santraforlarınız; koşar, çabalar, depar atar ama gol kaçırırdı. Bu koşuyor, çabalıyor, depar atıyor fakat gol atıyor. Bunu yollayın. Yanlış gelmiş bu. Alışık değiliz. Ne biz, ne siz ne de Türk Futbolu. Sakallı arkadaşı geri getirin lütfen. Teşekkürler.

Niang'ı tartışanları anlayamıyordum zaten. İyi oldu, susarlar.

1 Ekim 2010 Cuma

Sabri Sarıoğlu


Lig Tv'nin Misimovic hala çok rerörereö dediği bir maçta, Misimovic'in yerine oyuna girip, önünde bekleyen tek kişilik baraja topu çarptırıp atağı öldüren bir adamdır. Sonra Misimovic çok rerörerö. Adam en azından topu kimseye çarptırmıyor.

Bir de şunu düşünün. Galatasaray taraftarı olarak Sabri nerede diye hayıflanıp, artık dönsün istiyoruz. Ama dönsün Sabri Reis artık. Sakatlanmasın yine Ulusal Takımda.

2 Hafta Önceden Önizleme


Daha dakika değil. 40.saniye. 2 gün önce Cüneyt Çakır diye diye övünürken, neden bizim hakemlerimiz bir yerlerde değil sorusunun cevabını verdi Aytekin Durmaz. Topa vuran adama penaltı çalıp, daha dakika olmadan Galatasaray kalesinde golü görmesine sebep oldu. Yetmedi bir de 10.dakika ikramı var. Her neyse.

Karabükspor'un bu sene, benim için geçen sezon Kasımpaşa neyse, o olduğunu yazmıştım. Yanıltmadılar beni. Maç hakem yardımı ile 2-0 oldu ama maç 5-0 felan olurdu. Emenike'yi durduramadı haliyle savunma. Emenike'den başka, Tozo'nun orta sahadaki fizik gücüne bile karşı koyamadı Galatasaray. Cernat kısmı ise bambaşka. Galatasaray da golü, pozisyonları felan rakibi sıkıştırdı diye bulmadı. 60'dan sonra Karabük oyundan düştü diye pozisyonlara, rakip sahaya girdi. Orta sahaya her giren adam Galatasaray sahasına geçmeyi sağladı Karabükspor adına.

Hasbelkader 2-2 felan bitseydi büyük, kocaman, devasa 1 puan olacaktı. Olmadı.

Israrla Misimovic çok rerörereöreöreöreöre şeklinde yorum yapan Lig Tv çalışanlarının Misimovic'le zoru nedir? Fenerbahçe maçlarında Alex çok reröreröeröe, Galatasaray maçlarında Misimovic çok reröeöreöreöröe. Siz 15 senedir maç anlatımında bir milim ilerleyememişsiniz, pozisyon yerine süper extra slow motion kamerayla övünmekten maç yayınlayamaz olmuşsunuz, hala Misimovic, Alex. Bok gibi maç anlatıyorsunuz, rezil maç yayınlıyorsunuz.

Bu maçı Karabükspor kazandı. Galatasaray kaybedemedi bile. 2 hafta sonra Fenerbahçe deplasmanında 2 ile de kalmaz bu takıma Fenerbahçe.

Juan Pablo Pino



Bu adam hakkında 90 dakika boyunca aklımdan geçen görüş, Mustafa Sarp'ın görüşü ile aynı. Seni "büyük transfer" diye, hele "Abdel Kader Keita"nın ardından getirene de gitmeli de neyse...

Saçsız Kral



Mükemmel duvarkağıdı, yapanın ellerine sağlık. Kaynak da burası. Bunun gibi farklı duvarkağıtları ve görseller var. Arada bakın derim güzel çalışmalar bulunuyor. Bu arada çok seviyoruz seni Saçsız Kral.

Gerçek boyut (1900x1200) için görselin üstüne tıklayınız.

30 Eylül 2010 Perşembe

Servet'in Kaybettiği Değer


2007-2008 sezonu başlamadan bir kaç ay önceydi. Galatasaray, Servet'i almıştı. Song - Tomas hattının bozulması anlamına geliyordu bu. Hem de Servet gibi, pek de iyi izler taşımayan bir ismin gelmesi. Taraftarın "Servet değil Şampiyonluk İstiyoruz !!!" pankartına sebep oluyordu hatta.

Kalli, öyle bir gelmişti ki, gelişinin havası, imajı, disiplinin ardında oynattığı sistem göz ardı edilecek basitlikteydi. 4-3-1-2 oynatıyordu Galatasaray'a. Galatasaray'ın bu her zaman zor anlarında kullandığı ve Hakan Şükür'ün sırtına bindiğinde de zor anlarından çıktığı bir sistemdi. Çünkü, Galatasaray'ın zor anlarında, takımda bulunan yabancı isimlerin içinde yetenekli olanlar maksimum 1 taneydi. Yerlilerde de sayı bu civardaydı. Ama mücadele konusunda herkes birbiri ile yarışacak durumda idi. Kalli, bu sistemde inanılmaz bir hücum çeşitliliği ile saldırsa da temelinde savunmayı 40m'de topun arkasına geçmiş 7-8 isimden kurmak istiyordu. Bu kadar yakın mesafe içerisinde 4-3-1-2'nin 4'lü göbeğinde Servet, gerek önde basan, koşan, ısıran isimlerin işini iyi yapması, gerek kendisinin üstünlüğü ile bu sistemde Galatasaray'ın yıllardır en az gol yediği sezona imza atmasına sebep oldu. Bu sistemde Servet, uzun topları kullandığında topu 50-60m Hakan'a atıyordu. Hakan Şükür'de her topa atlıyordu. Bu sistemde sırıtmadı. Hatta gidip şampiyonluk golünü attı.

Skibbe ise oyun sistemini bu mücadeleden çıkartıp, mücadele edenler ve önde gol atanlar olarak 2'ye böldü. Servet, bu sistemde ilk arızalarını vermeye başladı. Takım savunmasında oynayan isim azaldıkça Servet ve partneri olarak oynayan isim kim olursa olsun Galatasaray, her maçta gol yemeye başladı. Sakatlık sebebiyle zaten sezonu tamamlayamadı.

Rijkaard ile beraber Servet, bizim bildiğimiz Servet'ten uzaklaşıp, daha önce gördüğümüz Servet'e tekrar dönmeye başladı. Çünkü Rijkaard, takımdaki 11 ismin 11'inin de savunma yapmasını ve 11 ismin de gol atmasını isteyen bir sistem getirince, Servet bu sistem gereği bir çok maçta kendisini 50m'ye attı ve 50m'den geriye koşarken buldu. Kendi yerinde olduğunda da oynaması gereken hiç bir pası atamadı. İsabetsiz paslar atmaya inatla ama inatla devam etti. Lucas Neill geldikten sonra bunu 1-2 denemesinden sonra yedeğe çekildi. Yerine Hakan Balta, Emre Güngör, Emre Aşık, Mehmet Topal denendi durdu. Nedeni aslında "tek"ti. Geriden oyun kurmak gerektiğinde Lucas Neill birinci opsiyon, partneri yedek opsiyon idi. Bu opsiyonlar işe yaradı mı derseniz, oyun üzerinde evet, yaradı. Bu isimler topu Lucas'a verdiler. Lucas'a veremediklerinde de düzgün kullandılar. Emre Güngör'ün yakan istisnası dışında. Servet ise bu süre zarfında oyununu geliştirmek yerine cümlelerini geliştirdi. Rijkaard ile ilgili cümleler kurdu. Yazmaya gerek yok.

Zaten, Rijkaard'ın sol stopere sol ayaklı bir isim yerleştirme isteği onun bu oyun yapısı ile birleşince suyu iyice ısındı. Büyük Usta Van Gaal, Bayern Münih'in sol stoperinde sol ayaklı bir isim olsun diye tek hamlede Demichelis'i kesip atarak yerine Badstuber'i koydu bu sene. Belki de sadece bu sebeptendir ligde bu halde olmaları. Dikkat ettiniz mi bilmem. Son maça kadar Galatasaray tandeminde sol stopere Lucas Neill, sağ stopere Servet Çetin geçmişti. Ama Servet oyununda ilk paslarını Lucas'a verme konusunda bir gelişme de göstermişti.

Servet'e 28-29'undan sonra kaşığı sol eliyle tutması için uğraşması söylendiğinde, o ne kadar güzel yemek yaptığından dem vurup, sol eliyle kuzu tandır yapma çabalarında hep başarısız oldu. Basiti yapması istendiğinde, basit işlerin adamı olmayı reddedip hatta bunu hakaret sayıp zorlara girişti. Sonuç olarak da antremanda "yedek takımda oynadı" diye kadro dışı kaldı.

Servet, doğru sistemin içerisinde gerçekten bir servet. Bugün Bursaspor'a gitsin, Bursa'nın 2 sene üst üste şampiyonluğunu ciddi ciddi tartışabiliriz. Ama yarın Beşiktaş'a gitse, Fenerbahçe'ye dönse, yine durumu Galatasaray forması altındaki gibi olacaktır. Biraz basit düşünmesi gerek. Stoperlik yeteneği muhteşem. Ona tek kelime etmem. Ama futbolu basit oynama yeteneği aynı derecede kötü. Basit oynamayı reddediyor. Basit oynamayı bir şey oynamama sayıyor.
Martin Demichelis'ler kesiliyor, Servet'ler mi kesilmeyecek...

Schuster'in Beşiktaş'ı





Sondan saralım: Skor 1-2, deplasmandasınız. Rakip santraforu çiftlemiş yükleniyor. Dakika 90 artılarda. Schuster'i gösteriyor kamera. Schuster oyuncuları öne çıkartmaya çalışıyor ısrarla. Eğer ki sahada günden güne oturmaya başlayan bi' Schuster'in Beşiktaş'ı var dersek; o Beşiktaş'ın da özet anlarından biridir bu.

Kadrolar ilk açıklandığında beklediğimiz 4-1-2-1-2 geldi yine. Santrafor Bobo. Kanatlara oynayan ikinci forvet Quaresma. Ernst ve Guti'nin önünde top taşımakla görevli Tabata. Arkada "temizlikçi" Aurelio. Bek poziyonunda, açık oyununa göre nispeten daha başarılı Hilbert. Diğer tarafta bildiğimiz Deli Kaptan. Tandemde Ferrari-Toraman ikilisi. Kalede ise iç sahada sıkıntı yaşayan, bu maç ile toparlanmak istemesi muhtemel Hakan.

Beşiktaş zaman zaman bozulsa da yine istediğini yaptı. Sezon başından beri deplasmandaki Fenerbahçe ve içeride kaybedilen İBB maçından çok daha ciddi oyun oynayan rakip vardı karşıda. Önde basan, tempo yapmak isteyen ve top rakipteyken oyunu daraltma çabası olan bi' ekip. O yüzden Beşiktaş'ın bu maçta yapacakları ciddi bir ölçü olacaktı; güzel de oldu. Nitekim maç sonundan baktığımızda topa sahip olma ve pas konusunda rakibinden bayağı bir önde olacağını tahmin etmek güç değil.

Bobo'dan başlayayım diyorum. Bu sezon mükemmel başladı, ki kendisi yıllarca sezona kötü ve fazla kilolarla başlayıp sonradan açılırdı. Böyle devam ederse sayısal olarak da o özlediğimiz santrafor performansı gelecektir. Quaresma fazla hırsının kurbanı oldu belki de, çıktıktan sonra yedek kulübesini attığı yumruklardan belliydi. Geçmiş olsun diyelim. Tabata-Ernst-Guti ve hatta Necip. Ara pas/koşu yoluna pas konusunda daha iyi bir dörtlü var mı merak ediyorum bu topraklarda. Guti'nin markajda kaldığı anlarda Ernst'in sazı eline alması da ayrı bir olay. Saçsız Kral Rulez! Hilbert açık oyuncusu geldi, bek kalacak böyle giderse. Geçen maça göre daha az hatayla oynadı. Hatta karşısında her zaman bu kadar hareketli açık oyuncuları olmayacağını düşünürsek, iç sahada bek oynaması daha kolay olabilir. Hakan bir maç yakıyor, bir maç ipten alıyor takımı. O son pozisyonda adeta uzadı. İyi bakalım. Holosko'ya bir şey demiyorum. Defansa yardımı güzel, pozisyona girmesi/koşuları yerinde; ama son tercih! Arkadaş; bir girmedi, iki girmedi, e üçüncüde at pası boştaki adama. Neyse...

Başlığa dönelim, bizim Dayı günden güne sevdiriyor kendisini. Bazı tercihleri elbette eleştiriye açıktır ancak oturttuğu yapıyı görmemek ve beğenmemek imkansız. Kendisine teşekkür ettiğimiz kadar bu kısa sürede bu kadar uyum göstermeye çalışan özverili topçularımıza da teşekkür edelim.