Futbol Programları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Futbol Programları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Bir Pozisyon İki Yorum || Total Futbol vs. Maraton


Maç: Eskişehirspor - Bursaspor
Pozisyon: Süleyman Youla cezasahasında giderken Hüseyin Cimşir tarafından düşürülüyor
Karar: Penaltı
Kararın Yorumcuları: Erman Toroğlu ve Ali Ece

Erman Toroğlu: "Şimdi oynatalım. Şimdi kırmızı-siyahlı oyuncu topla gidiyor, topu kurtarıyor, o sırada yeşilli oyuncu müdahale ediyor. Youla'nın da aklında kendini bırakmak var. Kendini hafiften bırakıyor, o sırada hamle geliyor. Yani ben olsam bu pozisyona çalmam penaltı Şansal. Sen çalar mısın peki?"

Ali Ece: "Fifa 99 oynayan 25-35 yaş arasındaki nesil daha iyi bilirler, oyunda bir "Q" tuşu vardır. Yanlışlıkla eliniz felan çarparsa, direk faul yapar o hareket. "Karate Faul" diyebiliriz hatta o faullere. Alttan veya üstten farketmez adamı indirir. Hiçbir farkı yok yani."

Pozisyonu görmeyenler için anlatmak gerekirse, Keita'nın Denizlispor maçındaki pozisyonunun neredeyse benzeri olan bir hareket. Hareket hemen hemen aynı. Bu biraz daha aşağıya sadece o kadar... İzlemek ile sadece bakmak arasındaki fark ne kadar belli oluyor böyle programları izledikçe...

Son olarak; Erman Toroğlu, Keita'nın pozisyonuna da penaltı vermem ben dedi. Hıncal Uluç dinlediyse kesinlikle o "inşaat malzemesi olan, nalburlarda bulabileceğiniz" maddeyi kullanmıştır hakkında.

27 Şubat 2009 Cuma

"Futbol"un dibi ve "Zirvesi"


Ntvspor yayın hayatımıza girdi gireli, her günümüz sağolsunlar spor anlamında daha dolu. Hakkında yazılacak çok şey var aslında ama neyse bu kanalda bir program var. Başlıktan çıkartabileceğiniz üzere. Ercan Taner gibi deyim yerindeyse "yılların eskitemediği" bir isim sunuyor hemde. Gürcan Bilgiç'te Fenerbahçe yorumluyor. Geri kalan 2 isimi söylemeye gerek yok aslında. Aslında kulüp tarihlerinin oyunculuklarıyla altın harflerle yazılacak isimleri. Ama gel gelelim bu adamlara saha dışına çıkınca birşeyler olmakta. "küçük" olanının futbolu büyük iken, yorumculuğu ile bu lakapı neden hakettiği anlaşılıyor. Aslında "Büyük" olanının da bu yolda ilerlemesi gerçekten yaralıyor onu yıllardır izleyip sevenleri. O'nun krallığı yeter aslında. Takımı dışarıdan izleyenin aklına şüphe düşürecek açıklamalarına gerek yok onun için. Neyse Galatasaray eleştirmek bu adamlar için bir keyif adeta. Her hafta bir isimi bitirene kadar eleştirmek. Kötü oynarken takım onların en doğal hakları ama çatır çatır yenerken bunları söylemeleri cidden abes. Deplasmanda Benfica'yı yendikten, Hertha'yı yendikten sonra gelen "ya o kadar da güçlü değillermiş aslında" cümlesini kuran "küçük"ün maç öncesi Galatasaray'a şans vermediğini söylersek kendisine ne derdi acaba. Neyse Hertha için de Türkiye ligi'nde orta sıralarda kalırlardı demeleri, hele Hertha'nın geçen hafta Almanya Ligi lideri olduğu görselerdi.. neyse Bordeaux maçından sonra da Konya daha güçlü açıklaması ile geldi bu ikili. O an attı şalter. 15.saniye olmadan mağlup duruma düşeceksin, beraberlik sana yetmeyecek, 4 gün önce lig sonuncusundan 5 yiyip böyle bir maça çıkacaksın, teknik direktörün 3 gün önce gelecek, orta sahanın dinamosu olan adamın omzu çıkacak, defansın herşeyini sırtlayan adamın 2 ay olmayacak, 90.dakikaya kadar maçı bırakmayacak ve 90'da 13.kornerini attığın takımı yeneceksin. hemde 4 muhteşem gol atarak. Böyle bir emeğe hala birşeyler giydirme çabalarındalar.
Hele "küçük" olandan başka bir adam daha var orada. Karakter açıklamaları yapan. Beşiktaş tarihinin ses kayıtları ile ispatlanan tek şikesinin baş rollerinden birisi. Galatasaray maçında 3'e 4 gider iken geri dönen adam. Bu adamın bahsettiği şey, karakter. Ekran başından bu açıklamaları yaparken ne kadar komik olduğunu görse bırakır herhalde programı. Hele Sami Yen'de Baros, Lincoln, Arda etkili olamaz dediği Beşiktaş maçında her golün bunların ayağından çıkan bir ürün olduğunu görmedi muhtemelen.
Neyse bu ikili sabah yayınlanan kadın programları tarzı program yapıyor. İnsanların içerisine girdiği zaman "düşeceği" programlar. Kariyerli girip, rezil olarak çıkacağı programlar. Bu tarz programların adresi belli. İsme gerek yok herkes malum.
Ama en çok üzen nokta ise beni bir Ntv ve Ntvspor izleyeni olarak bunun Kenan Onuk'un deyim yerindeyse "miras bıraktığı" kanallarda olması. Hepiniz o programlarda yorumcu sıfatı ile birşeyler söyleyebilirsiniz ama hepinizden daha fanatik "Rıdvan" kadar futboldan anlamıyor, gerektiğinde tarafsız olamıyor, en azından onun kadar bunun için gayret göstermiyorsunuz. Olay bu.

9 Şubat 2009 Pazartesi

profesyonel işler.



Bu hafta sonu oynanan Galatasaray - Kayserispor maçı öncesi Galatasaray yönetimi Kayserispor' a yemek vermiş, hoş bir jest tabii. Maç 1-1 bitti, hakem tartışmaları arasında bir hafta sonu geçti ve sonrasında Galatasaray yönetimi bir takım açıklamalar yapmak zorunda hissetti. Burada var o açıklamalar. Bir gün sonra ise Kayserispor yönetimi de Galatasaray' a cevaben bir takım açıklamalar da bulundu. Onlar da burada mevcut.

E, olay nedir? Bir kaç gün önce yemek yenilebilinir, yorumcular "yüzlerine de söylerim, program da da söylerim iş ayrı arkadaşlık ayrı" diyebilir. Yahut klüpler birbirleriyle aralarındaki diyalogu belirli bir protokole çekebilir. Fakat bu deplasman takımına düzenlenen yemeklerin manası hiç bir zaman eksilmeyecektir belli. Gıcığıma giden aslında, İngiltere ligindeki Fair - Play uygulaması gibi; hani nasıl sakatlanan adam olursa topu taca atana sarı kart çıkıyor, bu yöneticilere de çıkmalı bence.