Atletico Madrid etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Atletico Madrid etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Nisan 2010 Cuma

1


Atletico Madrid'in Şampiyonlar Ligi'ne ayak bastığı andan Uefa'da yarı finale çıkana kadar aldığı galibiyet sayısı. O 1 rakamı da Galatasaray.

25 Şubat 2010 Perşembe

Galatasaray 1 - 2 Atletico Madrid || Futbolun Gerekleri


Futbolun oyun kurallarında gerekli maddeler vardır. Savunmada savunma yapmasını bilen adamlar, santrafor mevkiisinde santraforluk özelliklerini bilen adamlar oynayacak gibi. Galatasaray geçen sene santrafordan stoper yaratarak elenmişti 1-1 ve 3-2 ile. Bu sene ise sol açık, 10 numaradan santrafor yaratmaya kalkıştı. Bu kez 1-1 ve 2-1 ile elendi. Göz göre göre hemde...

Takımın santraforu yok. Onu bıraktım, santrafor özelliklerinden birisi topu tutup saklayıp dağıtmak gibi bir özellik sahibi adam yok. Arda, Keita, Caner hatta Elano hepsi topu hızlıca kale çizgisine indirme yönünde üstün, lakin top saklamakta çok zayıflar. Galatasaray, hücuma yerleşmek için ileride top tutamayınca geride top çevirerek gitmeye kalkıştı ki bunda da başarısız oldu. Rakip yerleşti ve ataklar olgunlaşmadan öldü. Bunun olacağını aslında Frank ve Johan'da iyi biliyordu. Yapılabilecek en garanti yola gittiler onlarda. Takım savunması. Bunun tek engeli Agüero idi. Bir de uyuyan kanat adamları Atletico'nun. Onlar da 2.yarıda Quique Sanchez'in taktik değişikliği ile uyandı.

Yıllardır Rijkaard'ın Barça sistemi olan, ters ayak - ters kanat sistemini bu kez Quique, Frank'e karşı uygulamaya karar verdi. Sağ kanatta Reyes, solda Simao ters çalımlarla içeri içeri dalıp Forlan - Jurado'yu buluşturmaya çalıştılar ve başardılar. Kullandığı onlarca tacı hep rakibe atan Galatasaray'a karşı, taçtan gol bulan rakibe karşı tepkisini hızlıca da verdi Galatasaray. 1-1 sakattı. 1-1'in mimarı olan adam da, önündeki topu bloklanan da, aptal aptal 2 sarıyı 2 dakikada yiyip turun gitmesini sağlayan da Caner'di. Öyle bir orta saha kurgusu var ki Galatasaray'ın sürekli geriye giden adamlardan oluşuyor. Zaten Sarp'ın maksimumunu izliyorduk hep, o neyse de, Pes 2010'daki gibi tepkisi geç olan Mehmet Topal'ın en az 2 saniye geç attığı ve belli ederek attığı toplar ve Ayhan Akman'ın bıyığı. Elano'nun da sakatlığı var.

Tabii bir de çizgi hakemi diye bir şey var. O bölgede olan olayları görecek. Nerdee..?

Bir de resimdeki ikili var. Ahh dönün be artık abicim. Dönün ya.

19 Şubat 2010 Cuma

Hasbelkader Keita


Bu kadar savunmacı bir oyuna, bu kadar kötü ve geç top kullanımına, bu kadar acemiliğe rağmen, bu kadar kötü bir oyun taktiğine rağmen, Galatasaray standartlarında iyi bir savunma ve eski günlerine dönen bir Abdelkader Keita... Bu maç için, bundan daha iyisi olamazdı. Biraz Keita'nın kıpırdaması ile gelen avantaj.

Lucas Neill'i de artık beğenmeyeni sinemaya kapatacağım. 3 film birden...

18 Aralık 2009 Cuma

Atletico Madrid mi Daha Zor Lille mi ??


Busker ile dün akşam muhabbet ederken, Atletico Madrid dedim rakip olarak. O da Brugge istiyordu. Atletico kırmadı geldi sağolsun. İstiyordum gelmelerini Galatasaray'a. Çünkü, adı bilinen bir ekibi eleyerek üst tura çıkmanın motivasyonu ile, adı bilinen ama sizin karşınızda esamesi okunmayacak bir ekibi eleyerek çıkmanın motivasyonu farklıdır. Mesela; Kasımpaşa'nın Galatasaray'ı, Fenerbahçe'yi, Beşiktaş'ı iyi oyunla yenerek aldığı 3 puan, İ.B.B'yi iyi oyunla yenerek aldığı 3 puandan daha değerlidir. İşte bu yüzden Atletico biçilmiş kaftan. Lille ise tehlike.



Atletico Madrid, geçtiğimiz sene Galatasaray'ın yendiği Benfica durumunda Quique Sanchez Flores'den sonra. Daha beterdi aslında başlarda. İsimler var. Oyun yok. Daha doğrusu Aguero yok. Aguero varsa, önlerinde duracak takım da yok. Lakin Aguero, Chelsea forması altında oynama hayallerinde olduğundan Maxi - Reyes - Jurado - Forlan'ın durumunu da aşağıya çekiyor. Hoş Reyes ve Maxi'nin durumu daha ne kadar aşağı iner bilinmez. 2 aya nereye gelirler sorusu bilinemeyen. 2 aya yükselişe geçmelerinin önünde La Liga'ya göre eh işte bir fikstür var. İspanya'da da devre arasının olmaması, olanın da 2 hafta gibi bir süre olan Noel ve yılbaşı tatillerini kapsaması toparlanma konusunda dezavantaj. Dönüşte ilk maçları 3 Ocak'ta Sevilla. Belki de kritik virajları orası olacak. Atletico'nun diğer büyük dezavantajı da ilk maç öncesi Barcelona ile kendi evinde oynayacak olması. O maçtan sonra yine evlerinde Galatasaray maçları var. Deplasmandaki maçtan sonra da Valencia deplasmanına gidiyor.



Lille ise Fransa Ligi'nin bir çok takımına göre adı olan ama Lyon - Bordeaux - Marsilya gündeminde arka planda kalan bir ekip. İstikrarlılar. Fransa Ligi'nde üst lige çıkanın şampiyon olması, şampiyonun küme düşme potasında olması gibi durumların yakınında değil. Son yıllarda 2.lik, 3.lük, 5.lik seviyesinde bitiriyorlar ligi. Kötü yanı Fenerbahçe için, dediğimiz gibi adı bizim için büyük değil. Bir şanssızlık olur elenirse, "Lille kim ya" denebilir. İyi kapanan bir ekip haliyle. Fransız oyunu oynuyorlar. Basıyorlar, ısırıyorlar. İlk maçın evlerinde olması dezavantaj onlar adına. Gol bulamazlarsa (bu sene Lyon'a 4 tane attılar, Genoa'ya da 3 attılar) işleri zorlaşır. Yenilgilerinin en büyük sebebi erken yedikleri gollere karşılık verememeleri. Deplasmanda iyi kapanabilen bir ekip. Ama yedikten sonra da konsantrasyonunu kaybedebilen. İlk maçın deplasman olması büyük avantaj Fenerbahçe adına.

Tekrar edelim, ilk maçların deplasman olması avantaj. İlk maçta beraberlikler alınarak turlar geçilebilir. Devre arasında toparlanılmalı tabi. Fenerbahçe orta sahasına Emre'nin arkasına bir adam bulmalı. Emre'siz yapamıyor Fenerbahçe. Galatasaray'da stoper olayını çözmeli artık. Baros'da dönecek zaten. Neticede elenmeyecek takım diye bir şey yoktur, az inanç vardır.

7 Kasım 2009 Cumartesi

Nasıl Bir Madrid Derbisidir Bu ?


Blogidmanyurdu'nda Madrid derbisinin tanıtımı bu şekilde. İlginç olanı ise ne Raul, ne de Aguero ilk 11 başlamadı maça... Aguero, şimdilerde oyuna giriyordur muhtemelen. Raul'de Benzema'nın sakatlığı ciddiyse veya Higuain'e Pellegrini katlanmazsa şimdi girebilir. Oyun derseniz, Real rakibine kaleyi pek göstermiyor. Kaleyi gördüğünde de bombalıyor. 2 bomba attılar ilk yarı. Keyifli bir 2.yarı olacak belli. Hele bir de Atletico atarsa...

Bu arada Atletico'lular da Real'lilere "Hepiniz O... Ç..." diye saydırıyor vallahi İspanyolca. Keyfe devam...

24 Ekim 2009 Cumartesi

Adından Utan Atletico Madrid !!


Evinde Real Mallorca ile karşılaştı Atletico. Forlan ile penaltı kaçırdı. Rakibi 10 kişi kaldı. Rakibi 9 kişi kaldı. Forlan'ın penaltıdan attığı golle 1-0 öne geçti. 9 kişi oynayan rakibine karşı maçı 1-1 berabere bitirdi. Resimde gördüğünüz cansız mankenleri koysaydınız sahaya 1-0 bitirirdi 9 kişi kalmış rakibe. Ayıptır. Ayıp. Hem de evinde 9 kişi rakibe karşı 1-1 berabere kalıyor Atletico Madrid.

1 Mart 2009 Pazar

Atletico Madrid - Barcelona


Sergio "Kun" Agüero ve Lionel Andreas Messi. Arjantin futbolunun yeni ilahları. Birisi Maradona'nın damadı. Diğeri yeni Maradona. Beraber aynı takımda oynuyor olmaları bile adeta bir lütuf iken, karşı karşıya geldikleri maçlar adeta bir şov. Ligin ilk yarısında oynanan ve Guardiola'nın adının yüksek seslerle söylenmeye başladığı dönemlerde bu iki takım Camp Nou'da karşı karşıya gelmiş 15.dakikasından itibaren mesaj yağmuru ile Busker'a zorla izlettirmeye çalıştırdığım maçta Barça yürüyerek 6 tane atmıştı. Sonra kupa maçında Barça sadece Messi ile Atletico'yu yenmiş ve bir üst tura çıkmıştı. Bu kez lig maçıydı ve Barça son 2 maçta aldığı sadece 1 puan ile puan farkını 7'e indirmişti. Barça bu maçı kazanarak tekrar o ilah dönemlerine dönmek istiyordu. 30.dakikada 2-0 yapmıştı bile Barça. Fakat Atletico bu kez kolay pes etmeyecekti. İlk yarıda Leo Messi önderliğinde bir Barça var iken, 2.yarı Kun Agüero liderliğinde bir Atletico vardı. Hele Ercan Taner anlatımında adeta muhteşem bir esere dönüyordu. Topun bir o kalede bir bu kalede olduğu böyle bir maçın izlenmesi daha bir lezzet. 2.yarı duran bir Messi ve harikalar yaratan bir Agüero olunca maç Madrid ekibine döndü. 2-2'yi yapan Agüero'ya Henry karşılık veriyordu. 80.dakikaya önde giren Barça, önce penaltı ile 3-3'ü görüyor sonra 2.yarının yıldızı Kun Agüero'nun golü ile geriye düşerek maçı 4-3 kaybediyordu. Bu kayıp Madrid ile puan farkını 4'e indirmekle kalmıyor, tekrar La Liga'ya heyecan katıyordu.
Gözlerden kaçmayan şey ise Barça'nın rotasyon yapmaya yeterli kadrosunun olmayışı. Messi, Eto'o ve Henry dışında hücum anlamında zayıflar. Hele Messi durunca tamamen durmaktalar. Galiba o tanrılık dönemi de onlar için bitmiş gibi görünmekte. 3 maçta 1 puan almaları, Barça'yı erken gelen bahardan uyandırmaya yeterlidir herhalde.