14 Kasım 2009 Cumartesi

Gol Sevincinin Allah'ı



Ben, hayatımda bu kadar coşkulu sevinen başka bir topluluk daha görmedim. Kale arkasında ne yapacağını bilemeden koşturanlar, sahaya giren yedek kulübesindekiler, hatim indiren spiker, ağlayan teknik direktör... Muhteşem...

Dr.Linus


Lost'un, 6.ve son sezonu yaklaştıkça, bölüm isimleri de belli olmaya başlıyor. 6.sezonunun 6.bölümünün adı da Dr. Linus. Tabii ki adamımızı Benjamin "I always have a plan" Linus odaklı görünmekte. Peşinden de 6.sezonun 7.bölümü gelecek. Recon adında.

Biyolojik Olarak Saçmalayabilmek


Sabah gazetesinin bugün yer alan haberini, Batman'in azılı düşmanlarından The Riddler'a okutsanız, ben bırakıyorum soru işaretlerini, bilmeceleri felan, Da Vinci Şifresi ve Ömer Çelakıl'la Kur'an-ı Kerim'in şifrelerini okuyarak, hayatımı sürdürmeye imkan tanıyan bir kasabaya yerleşiyorum der.

Haber şu; "Arda'nın Galatasaraylılığı"na genetik kanıt! DNA'yı oluşturan maddelerden adenin, timin ile, guanin de her zaman sitosin ile eşleşiyor. Ortaya da A.T ve G.S çıkıyor: Arda Turan ve Galatasaray"

Zaten, Dna dediğin zımbırtının genel özelliği bu arkadaşım. Arda Turan'da da, Ali Turan'da da, Ankaralı Turgut'ta da, Atilla Taş'ta da, Ludwig van Beethoven'da da, Yann Tiersen'de de Adenine ile Thymine eşleşir. Guanine ile de Cytosine. Bak G ile de C eşleşti. Gitti Arda'nın Galatasaray'lılığı. Gençlerbirliği taraftarı oldu İngilizce ile de. Zaten Sitozin'in biyoloji de yanılmıyorsam eşleşmesi G - C şeklinde. Okunduğu gibi yazılmamakta kısacası.

Şimdi eşleştirelim. A.T ve G.C. Gitti mi sana Galatasaray. Yedirirsen Galatasaray Cafe Crown diye belki...

25 Silahı Olan Trabzonspor'lu Futbolcu ?!


"Ben de ilk geldiğimde günde 5 kez ezan okunmasına alışmakta zorluk çektim. Halen sabah 5'te okunan ezanın sesine uyanıyorum. Araba kullanırken de özellikle yeşil ışıkta geçerken çok dikkatli oluyorum. Çünkü burada herkes kırmızı ışıkta geçmeye alışkın. Trabzonlular'ın milliyetçiliğinin yanında en büyük tutkuları silah. Ne zaman bir silah mağazasının önünden geçsem aklıma hep Egemen Korkmaz geliyor. Çünkü Egemen'in 25 silahı var"

Hugo Broos (Trabzon şehrine uyum sağlayıp, sağlayamadığı ile ilgili soruyu cevaplarken)

4-5 Tane Atıp Birşey Kazanamamak


Lyon - Marsilya efsanesinin, her köşesinden bir olay çıkmakta. Birisi de 5 gol atan bir takımın maç kazanamaması. 5 gol yiyip maç kaybetmemekte var diğer bir açıdan. Futbolda böyle örnekler var mı diye düşününce, aklıma hemen bir kaç tane böyle maç geldi. Çok gol atıp elde bir şeyin olmadığı maçları yazayım istedim.

- Werder Bremen - Hoffenheim; Geçtiğimiz sene Werder Bremen'in sahasında karşılaşmıştı bu ikili. Hoffenheim 4 tane gol atmasına rağmen deplasmanda, 5-4 mağlup olmaktan kurtulamamıştı. Harika goller, gidiş-gelişler izlemişti tarafsız bir futbol seyircisi.

- Schalke 04 - Bayer Leverkusen ; Lincoln'ün Schalke günlerinden bir maçtı bu. 2005-2006 yılından bir maç. Leverkusen deplasmanda Schalke'ye 4 tane atmıştı. Lakin Lincoln'ün de frikikten 1 tane attığı maçta 7 tane yediklerinden pek attıkları 4 dikkat çekmedi maalesef. 7-4 biten bir Alman ligi maçı.

- Galatasaray - Fenerbahçe ; Luce'nin Galatasaray'da, Denizli'nin de Fenerbahçe'de ki ilk sezonuydu. Kupada karşılaştılar. Tek maçlı eleminasyon olduğundan, risklerin ilk golden sonra alındığı bir maçtı. O maçın tek bir adamı vardı zaten Haim Revivo. O maçtan sonra aldı takımı götürdü. 4-4 biten bir derbiydi. Sonunda kupadan penaltılarla elenen Galatasaray oluyordu.

- Chelsea - Liverpool ; Kim derdi ki; deplasmanda 3-1 gibi bir avantaj ile dönen Chelsea, Gerrard'sız Liverpool'a karşı her saniyesi bir trajedi olan bir maç yapacak. Benayoun ve Torres önderliğinde Liverpool saldıracak, 80.dakikasına 3-2 önde giren Chelsea maçı bitirdim derken 90.dakikada maçı 4-4'e getirerek, turu geçecekti. 5-4'te kapıdan dönmüştü hani.

- Liverpool - Arsenal ; Arshavin'in Premier Lig'e selam çaktığı maçtı bu maç. Ben de yıldızım dediği bir maçtı işte. Şampiyonluk yarışında aldığı darbeydi bu. 1 hafta içerisinde peşpeşe 2.kez 4-4 berabere kalarak hem Şampiyonlar Ligi'nden hem Premier Lig'den oluyordu Liverpool. İlk yarısı 1-0 biten maçta hemde.

- Real Madrid - Real Zaragoza ; Şans eseri rastladığım bir ilk maç vardı Zaragoza'nın sahasında. Diego Milito diye bir adam 60 dakikada Real Madrid'e 4 tane atıyordu. Madrid'de Zidane'lı, Robinho'lu, Cassano'lu, Carlos'lu, Baptista'lı Real. Peşinden Ewerthon 2 tane daha atıyor, maçı 6-1 yapıyordu. Santiago Barnebau'da mı ne oldu. 10.dakikası 3-0. Maç 4-0. Elendi Real 4 gol atarak. 2006'da.

- Celtic - Petrzalka ; Petrzalka takımını hatırlar mısınız? Bir ara duyduysanız, Celtic yüzünden duymuşsunuzdur. Celtic'in sahasında 4 tane yiyerek, hem de hiç atamadan turu geçmelerini de hatırlamışsınızdır şimdi. Celtic'in sahasında 4-0 biten rövanşın ilk maçı 5-0'dı. Elenmişti Celtic 2005'te.

- Gençlerbirliği - Galatasaray ; "Hayrettin abi, hadi ben tutamıyorum, sen bari tut da bitsin be abi" 18-17 biten penaltılarla elenen Galatasaray. Aslında penaltılar girmez bu kapsama ama 17 penaltıyla elenir mi bir takım yahu...

13 Kasım 2009 Cuma

Futbloglar.com'da Yazı Oylaması


Malumunuz, dün Noat Samisa blog'u bir süreliğine "hack"lendi. Hack'lenme olayının internet aleminde msn, blog, facebook, gmail gibi şifreler sahibi bizler için bir önem arzettiği bir gerçek. Yapılanın, bize yapılabileceğini de düşünüp, yazıları bile yedekledi Bay Kerahet. Geçmişimiz de kalsın yerinde. Hiçbirimiz peygamber değiliz neticesinde.
Benim bu olaydan sonra dikkatimi çeken olay ise başka bir şey. Oylama'da günün, haftanın, ayın en beğenilen yazısı olması. Şaşılacak, dikkat çekecek yanı ne bunun derseniz, 35.4 gibi bir puana sahipken bu yazı, blog'un asıl sahibi blog'unu tekrar ele geçirip, ofsayttan attıkları gole sevinenlere bayrağı gösterince bu yazı blog'dan kalktı. Puanı 35.4'tü yani. Dünden bu güne geçen ve biraz önce günün en popüler yazısı olmaktan çıkan bu yazının puanı şimdi kaç? 103.9 ! Nereden baksanız 70 tane kişinin beğenerek, yukarılara çıkardığı bir yazı bu. Hem de silinmiş bir yazı !





Şimdi bir de derbi haftasına dönelim. Aceto Balsamico, derbi yazısının önce yorumlarını almak için, başlığını açtı ve 6 tane nokta koyduktan sonra, gazetedeki işini halletmeye koyuldu. Malum, akşam üzeri 7.30-8 gibi köşe yazıları, haberleri, manşeti belli olan bir gazetenin, gece 10'da biten bir maçtan sonra köşe yazıları, manşeti ıvır zıvırı, ertesi güne yetişmesi gereken 15 milyon İstanbul'lu... İşine döndü, yorumlar için başlığı açtı yani. 6 tane nokta sadece bir saatte 20 kişi tarafından beğenildi ve iyi şeklinde oylandı.

Bu 2 tane bariz, yakın zamanda görülen örnek. Puanlama sisteminde bir sorun olduğu gerçek. Beğenilenin 1, beğenilmeyenin -0.3 olması bunun sebebi desek, 1'e 1 yapılsa mesela, böyle yazıyı okumadan, artıyı veya eksiyi basanlar yüzünden sorun oluyor. Okumayan, okumuyor. Blog'da yazıların altına bu oylama butonları konulsa ve yine buradan gelen puanlara göre dizilse, en azından blog'u bilip, Futbloglar'ı daha keşfedememiş "sade okuyucular"ın da beğenisi test edilmiş olur. Lakin, bu yapılabilir mi bilinmez? Nacizane bir öneriydi bu işte..

12 Kasım 2009 Perşembe

Noat Samisa


Yaklaşık 30-35 dakika önce, Blog'u Hacklendi. Birisi muhtemelen şifresini çalıp, blogunda Blogidmanyurdu hakkında bir güzel giydirdi. Bunu da yazarın Web Geçmişi ile beraber sundular ki, korkunç birşeydi. Korkunç olan geçmiş değil yapılandı. Son olarak da, tarih ve saat vererek Blogidmanyurdu'nun en çok ziyaretçi toplayan 7 bloguna tehdit göndererek, Flying Dutchman'den başlayarak Aceto Balsamico'ya kadar sırasıyla bloglarının kapatılıp, yazılarının silineceği tehditi verildi.

Benim kafama takılan da şu, arkadaş okumuyor musunuz yazılanı da beğeniyorsunuz? Adam'ın blog'u hacklenmiş, şunun şunun blogunu da hackleyeceğiz, geçmişinizi gözler önüne sereceğiz diyor, beğeniyorsunuz. İşin ilginci yazı silindikten sonra 6 kişi daha beğendi bu yazıyı.

Geçmiş Olsun Noat Samisa...